»İşgücü
istendi ama insanlar geldi«
Max
Frisch
1
Yaradılış
itibariyle dağlar
Her sabah gerinir
güneşe karşı
Tiyeklerin
damarları sızlasın
Eriyen yüreğimdir
Sevinç dalgasıyla
çalkalanıyor sokaklar
Söylemedim demiyorum
sorulduğu zamanlar
Göğsüme dökülen
saçlarınla
Çözülürdü yokluğun
deryalar gibi
Çözülürdü anlasana
Bir sigara uzat
elin değmişken
Yolculuk uzundur
gel helallaşak
Gidip de gelmemek
var, usum parçalanıyor
Duygular yalınkılıç,
şafaklara çiğ düşmüş
2
Mor menekşe
gölgesinde
Ölü ruhlu kızların
o solgun bedenleri
Kulağımın üstünde
bir kırmızı karanfil
Yürüdüm, dağların
ardına düştüm
Ölü yatırımlar
dalgalanıyor sokaklarda
Camları tırmalayan
o sevdanın anlamı ne?
Hayalci
yaklaşımla, yıkılıyor umut dünyamız
Yağmurların
serpilip gürlediği zamanlar
Bırakın, gölgemi
alıp buradan gideyim
Kendimden
korkuyorum, beyaz ordu çoğalıyor
Ve benim olmayan
yamaçlar üstünde
3
Üstümüzden gelip
geçen turnalar
Bizim ele uğrar mı
ki yolunuz
Küçük Asya'm, umutlarım, yeşil dalın yaprağı
Çözemedim kendimi
törpülenmiş demirlerin üstüne
Alın terim lal-ı
mercan
Özlemlerim buruk
buruk gözlerimi sarıyor
İnsanlar savruldu
vatan hücrelerinden
Döküldü yad ellere
bir maşrapa su gibi
Gözleri umut dolu,
saç sakal apak
Tarla, traktör,
dükkan, üç beş ev
Böyle sorgusuz
Böyle tez ayak nereye
dilber gözlüm?
Nereye söylesene?
Haram suyun
ötesinde namus belası
Mavi donlu
nergislerin yaprağında güzellik
Anaçbend’in
eteğine yaslanmış da yatıyor
Güle düşman,
bülbüle düşman geceler
4
Efsunlanmış, tılsımlı
kızların
Gözlerine sevda
kırıntıları dökülsün
Çobanaldatanlar
peydahlandı
Ey kırların
sahibesi halkı uyandır
Şakağıma çarpıyor
damarların vuruşu
Essen şehri,
bulutların ortasına gömülmüş
Akşamları
türkülerin acısıyla mayalı
Sevdamıza gurbetin
bedbahtlığı karışmış
Giderayak
yaşlanıyor hasatsız tarla gibi
Sen
Yaşamı betimleyen
tanrıça yüzlü kadın
Ömrüm bir ağıttır
Süzülür sevgilerin
gül damlası öbeğine
Gurbet, kar gibi
dökülürken saçlarıma
5
İşçilerin dünyasına
takılıyor gözlerim
Bulutlu bir
gecenin ortasından geçerken
Orkinosun sesiyle
kıyıları dövüyor deniz
Ve ben yine
şiirlere sığınıyorum
Halayda sallanan
mendiller gibi açık
Bir umut dolanır
yürek babına
Büyür ellerimle
beslediğim karanfil
Umutların çiçek
yüzlü olanları yetişti
Toprağı özlemle
mayalanmış asi
Şimdi,
Tanrıçanın
göğsünden emzirilsin militan
Üç saatlik
gurbetin beyaz ordularına karşı
6
Beni alıp türkülerin
içine koyun
Manilerle
besleyin, ninnilerle büyütün
Yoksul bir yaşamın
ortasına giderken
Ellerimde iş
görmenin hüneri
Gözlerimde umudun
Neye yarar
El kapısı ekmek
kapısı olduktan sonra
Beni böyle
el-pençe divan kılan
Gelecek günlere
olan umudum
Güzel günlere olan
inancım
Artık
Umut karın
doyurmuyor bilesin
Morötesi bir
yaşamın içinden geçiyorum
Özlediğim
yaprakların rengidir
»Arzuhalim biline«
7
Bir halay
havasıdır
Bağlamanın
tellerine yaslanır
Damarda
kan
Gönlümün menendi
kesildi işte
Akşamüstü
Sulusepken kar
yağıyor dağlara
Salın beni salın
beni gideyim
Türkülerin dem
vurduğu yaylaların üstüne
Beyaz ordu
neferleri kapıları çalmadan
Beyaz ordu
neferleri beni hedef almadan
Orhan Bahçıvan, Halis Kızılateş.
»Şiiristan Merhaba, Memleket Yayınları, 1989«
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder