Merdinikli Türkmen Karaca-Oğlan...


Merdinikli Türkmen Karaca-Oğlan...

 

Bir yiğit gurbete gitse / Gör başına neler gelir
Merdin-sılayı andıkça / Yaş gözüne dolar gelir 
»Göleli Karaca-Oğlan.«

Yaşadığı dönem belli değil. Birçok araştırmacı onun güneyli bir ozan olduğunu savunuyor. Elde bulunan tüm şiirleri güney illerinde yaşadığını anlatıyor, Şiirlerinde güneye ait köyleri bile işlenmiştir. 

Kanımca bu büyük ozana sahiplenmek için, kim elinden ne geliyorsa onu yapmıştır. Ancak yaşadığı çağı ve yaşadığı yeri tespit etmek için, çaba harcanırken büsbütün karışıklığa yol açıldığını söyleyebilirim. 

XVI-XVII. yüzyıldan bu yana tüm yazma eserlerde adı görülen ozanın yaşadığı çağı, Kanuni dönemine indirenler olduğu gibi, Abbasiler dönemine kadar gidenlerde vardır. 

Hal böyle olunca, bu ozanı anlatmak çok zor oluyor. Bende bu zor olan konuda araştırmalar yaptım. Yaptığım araştırmalar sonucu 27 Karaca-Oğlan adına ve Sefer adıyla oluşturulan aşık anlatılarından, 16 destansı Karaca-Oğlan anlatısına ulaştım. Bu araştırmayı anlatan detaylı bilgileri ileri bir tarihte yayınlamayı düşündüğüm Karaca-Oğlan kitabında vereceğim. Her iki Listeyi de buradan verebilirim. 

Ben bu Karaca-Oğlan adına yöre adları eklendiği ve öyle aktarıldığı için bu geleneğe bağlı kalarak isimleri öylece sıraladım. Bu yazacağım adları ben vermedim, yerel konumda yapılan araştırmalar sonucu bu adlara ulaştığımı söylemeliyim. Bu konuda saygılı davrandığımı söyleyebilirim. 

Ayrıca bizim yöreyle ilgili bir bilgiyi de aktarmalıyım. Nizamettin Onk’un yayınladığı “Araz Boyu Ozanlarımız-İrfani Hoca” başlıklı bir makalesinde Çıldırlı İrfani Hoca’nın sevgilisi olarak anlatılan Türkmen Kızı Zeliha'nın, Türkmen Karaca-Oğlan’ın bacısı diye tanımlar. 

Şimdi o sözlerin verildiği bölümü aynen yazının bu bölümüne alalım: 

»İrfani pir elinden bade içtikten sonra rüyada gördüğü sevgilisi Zeliha’ya kavuşmak üçün yanıp yakılır, ona kavuşmak üçün her türlü çareye başvurur. Fakat ailesinden icaze ala bilmediği için sevdiğini aramaya gede bilmez. İrfani’nin ana ve atası onu Kars kalası komutanı Sabri paşanın kızı Yasemen ile evlendirmek isterler. Bu evliliğe Sabri Paşa da razıdır. İrfani Hoca, paşanın kızı ile evlenmek istemez. O, Türkmen Karacaoğlan’ın bacısı Zeliha’ya aşıktır. Bütün düşüncesi onu görmek, ona kavuşmak ve onunla evlenmektir diye devam eden bir anlatı.

Şimdi o sözleri okuyalım. »İrfani, pirler elinden bade içtiğinden, Türkmen Karaca-Oğlan’ın bacısı Türkmen Kızı Zeliha’ya aşık olduğu için başına gelenlerden danışır.«  diye devam ediyor.[i] 

Çıldırlı İrfani hakkında bazı bilgilere sahip olduğumuz doğrudur. Bu bilgiler ışığında biz Merdinikli Türkmen Karaca-Oğlan’ın yaşadığı tarihi bulmuş oluyoruz. Bu konuda sayın Prof. Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu, Rasim Deniz, Nizamettin Onk, Ali Şamil, Yunus Zeyrek, Ahmet Adnan Saygun, Sadettin Nüzhet Ergun, Cahit Öztelli, Dr. Müjgân Cunbur, Prof. Dr. İlhan Başgöz gibi birçok değerli araştırmacı ve yazarların değerli çalışmalarından yararlandığımızı söyleyebiliriz. 

»Hoca İrfani olarak da bilinen âşık hakkında tek kaynak rahmetli Prof. Kırzıoğlu’dur. Ondan bize intikal eden eski yazılı birkaç derleme defterinde İrfani’yle ilgili notlara rastlamaktayız. Bu notlardan İrfani’nin XVIII. yüzyılda yaşadığı anlaşılmaktadır. Zira Ahıska Valisi Atabekli Süleyman Paşa’nın onu hapse attırdığına dair rivayeti doğru sayar ve Paşanın da 1771 yılında Ahıska valisi olduğunu göz önüne alırsak, âşıkın yaşadığı çağ iyice anlaşılır.«[ii] 

Dolayısıyla Merdinikli Türkmen Karaca-Oğlan’ı biz Çıldırlı İrfani Hoca’nın çağdaşı olarak vermeliyiz. Ne de olsa, Türkmen Karaca-Oğlan’ın bacısı, yörede bilinen Aşık İrfani Hoca’nın adına destanlar yazıp, kaçırıp uğruna hapisler yattığı sevgilisi olan Türkmen kızı Zeliha'dır.

Araştırmacılar Cumhuriyetin ilk yıllarında, Çukurovalı sayılan tek Karaca-Oğlan üstüne yoğunlaşırken, sonraları ise, başta Prof. İlhan Başgöz olmak üzere birçok araştırmacı, birden fazla Karaca-Oğlan’ın yaşadığını kabul etmeye başladıklarını yazmalıyım. 

Karaca-Oğlan adı altında gerek Anadolu içlerinde gerekse, Kafkaslardan Balkanlara, Azerbaycan, İran, Irak, Suriye, Kırım, Türkmenistan adıyla sınırlanmayan ve daha geniş bir sahada, her alanda anlatılan onlarca hatta yüzlerce, Karaca-Oğlan destanı ve destanları olduğunu biliyorum. Bazıları yerel kaynaklarda bazıları ulusal kaynaklarda yazıya aktarılmıştır. 

Günümüz halk yazını ve halk ozanlarını daha önce yazdığım yazılarımda şöyle anlatmıştım. Alabildiğine geniş olan bu sahada denetleme mekanizması oluşmayınca konu böylece belirsizleşiyor. Kaş yapayım derken göz çıkartmak buna derler. Bu yöntemin edebi yanı göz önüne alınmadan, sisteme hizmet etsin diye, alabildiğine üçleme sisteminden yola çıkılmıştır. Bir bakıma başarı sayılsa da yazdık oldu, sistem oturdu derken, aşırı derecede uyduruk bir edebiyat ekolüyle yüz yüze kalmışız. 

Aşırı derecede yükleme sistemi insanı zıvanadan çıkartıyor. İşin farkına varılınca da sistem sayılara bölünerek içinden çıkılmaya çaba harcanıyor. Onlarca ozanı yok ederek yüzlerce hatta binlerce anonim eserlerin bu alana aktarılması kanımca başarı değil edebi yanıyla zayıflama getiriyor. İnsanlar ister istemez soruyor. Osmanlı İmparatorluğu (1299-1923) – 624 yıl süren koca bir devletin halk kültürü içinde, çıka çıka bir Karaca-Oğlan mı çıkmış. Başka ozan yok mu? Yok desen yüz yılların getirisine ayıp, var desen peki bu ozanlar ve eserleri nerelerde? Kaybolanlar bulunmuyor. Geriye dönüş mutlaka olacaktır. 

Şöyle düşünürsek işin çıkmazını daha kolay görürüz. 16. Yüz yılda yaşadığını söyledikleri bir ozanın altı yüz, hatta daha fazla şiirini yazın dünyasına aktaran araştırmacılar. Aynı çağda olması demeyelim, günümüzden diyelim, elli ya da yüz yıl önce yaşamış herhangi bir ozanın iki şiirini yazın dünyasına aktarmaktan acizler. 

Bu görüntü bizim halk yazınının geleneksel bir sistem türüyle, günümüz diliyle sürdürülen anlamsız bir üretimden ibaret olduğunu kanıtlıyor. Yani, benim ozanımsan varsın, var olduğunu kabullendiği ozanın adına sayısız şiir yükleme sistemine devam. Eğer benim ozanım değilsen bu yazın dünyasında varlığın bile okunmamalıdır düşüncesi görülüyor. 

Bu türlü yakınmaları bir kalem geçmeliyim. Olan olmuş, olduğu kadarıyla sürüp gideceği anlaşılıyor. O halde ben Karaca-Oğlan adının geçtiği tüm sahalarda anlatılan destansı hikayelerin listesini de vermeliyim. Bu liste 16 sayısıyla sınırlı değildir. Ancak benim bulduklarım bu kadar olunca bende bu kadarını vermem gerekiyor diye düşündüm ve bu yazının içine aldım. 

Karaca-Oğlan adıyla anlatılan destanların listesini verelim. 

  1. Karaca-Oğlan ile Allı Gelin[iii]
  2. Karaca-Oğlan ile Sarı Gelin[iv]
  3. Karaca-Oğlan ile Dilber Sultan (Benli Dilber)[v]
  4. Karaca-Oğlan ile Yayla Güzeli.[vi]
  5. Karaca-Oğlan ile Züleyha[vii]
  6. Karaca-Oğlan İle Ağcakız (Horasan Seferi)[viii]
  7. Karaca-Oğlan ile Elif Gelin.[ix]
  8. Karaca-Oğlan ile Karaca Kız.[x]
  9. Karaca-Oğlan ile Mehriban Sultan (Kars Yolculuğu)[xi]
  10. Karaca-Oğlan ile Maviş Gelin.[xii]
  11. Karaca-Oğlan ile Kara Sultan Urum Güzeli.[xiii]
  12. Karaca-Oğlan ile Zeyneb Han (Zeyno Gelin)[xiv]
  13. Karaca-Oğlan ile İsmihan Sultan.[xv]
  14. Karaca-Oğlan Erzurum Yolculuğu.[xvi]
  15. Karaca-Oğlan Rum Yolculuğu.
  16. Karaca-Oğlan Halep Yolculuğu. 

Bir olayı vurgulamak istiyorum: Yukarıya aldığım 16 destansı anlatımın dışında kalanlar mutlaka vardır. Çünkü: Karaca-Oğlan adına çok destan söylenmiştir. Her destanın da geçtiği bir yer vardır. Destan kahramanları oralı olmak zorunda değildir. Ayrıca küçük küçük anlatılardan da söz etmek gerekecektir. Küçük türkü hikayeleri denilen ayrıca destan parçaları var ki, Karaca-Oğlan adına onlarca böylesi anlatılar vardır. 

Yerel ve ulusal kaynakları gözden geçirerek, incelediğim makalelerden derleyerek buraya aldığım Karaca-Oğlan sayısı 27 olarak belirlenmiştir. Bu sayı artabilir ancak azalmaz. 

Ben ozanlık geleneğine bağlı kalarak, yerel ve ulusal isimleri sıraladım. Bu adları o yerel sahada yaşadığını söyleyenler vermiştir. Ben sadece bir araya topladım. Ayrıca isim vermedim. Buyurun listeyi birlikte okuyalım. 

  1. Antepli (Kilisli) Karaca-Oğlan
  2. Bektaşi / Yeniçeri Karaca-Oğlan
  3. Belgradlı »Rumelili« Karaca-Oğlan
  4. Ermeni Garacaoğlan »Garabed-Dığan«
  5. Erzurumlu Karaca-Oğlan
  6. Fars “İran” Horasanlı Karaca-Oğlan
  7. Fekeli »Adana« Karaca-Oğlan
  8. Genceli Karaçi-Oğlu »Karaca-Oğlan«
  9. Göğceli Karaca-Oğlan »Azerbaycanlı«
  10. Kafkaslı Karaca-Oğlan
  11. Karaca-Oğlan Sultan, Çelebi »Denizli«
  12. Karaçi-Oğlu »Karaca-Oğlan«
  13. Karaman Sarıveliler Karaca-Oğlan.
  14. Kozanlı Karaca-Oğlan.
  15. Mamalı Karaca-Oğlan: Çiçekdağı Kırşehir
  16. Maraşlı Karaca-Oğlan
  17. Merdinikli Türkmen Karaca-Oğlan
  18. Mut’lu Karaca-Oğlan
  19. Nizipli Karaca-Oğlan
  20. Silifkeli Rum Kadını Küçük Karaca-Oğlan
  21. Şahoğlu Karaca-Oğlan »Safevili«
  22. Tarsus'lu Garacaoglan
  23. Tükmenistanlı Karaca-Oğlan »Garajaoglan«
  24. Vanlı Karaca-Oğlan
  25. Varsaklı (Farsaklı) Karaca-Oğlan
  26. Viyana’dan Seslenen Karaca-Oğlan
  27. Yozgatlı Karaca-Oğlan, »iki tane« 

Söylediğim gibi halk yazınında, ozanlık geleneğinde var olan bir yöntemi uyguladım. Yöremizde yaşamış ve adını belli bir dönem duyurmuş Merdinikli Türkmen Karaca-Oğlan’ı bu yazının içine alma gereği duydum. 

Bir şiirinde der ki: 

Cem Koşması 

Bir yiğit gurbete gitse
Gör başına neler gelir
Merdin-Sılayı andıkça[xvii]
Yaş gözüne dolar gelir 

Bağrıma basarım taşlar
Akıttım gözümden yaşlar
Yavrusun aldıran kuşlar
Yuvasına döner gelir 

Kocadım çekemem nazı
Bağrıma dökemem közü
Yârin bana kötü sözü
Kara bağrım deler gelir 

Evlerinin önü söğüt
Atalardan almış öğüt
Yârinden ayrılan yiğit
Sılasına döner gelir 

Yaşa Karaca-Oğlan yaşa
Ben söyleyim coşa coşa
İş düşünce garip başa
Düşünerek gider gelir 

Merdin: Merdinik anlamındadır hece dolayısıyla kısaltılarak yazılmıştır. Yani, Merdinik Sıla yerine Merdin-Sıla denmiştir. Böyle diyor yöre insanı. Şimdi Merdinik adı hakkında bir bilgi aktaralım. Bu bilgiyi, Prof. Dr. A. Mecit Doğru’nun hazırladığı Yukarı Kür Boyları Yer Adları Üzerine Bir Araştırma, başlığıyla yayımlanan kitabından buraya aktaralım. 

Merdinik »Göle« 

»Kelimeyi ikiye bölersek Merdin-ik olarak ele alırsak, İk eki bir küçültme ekidir. Yani Merdin’in küçüğü, Küçük Merdin anlamına geliyor. 

Merdin adı Dede korkut kitabında Mardin olarak geçiyor. Mardin ya da Merdin bir Yörük tayfasının adıdır. Merdin, büyük Yörük tayfası. Merdinik, Küçük Yörük Tayfası diyebiliriz. 

Ülke genelinde merdin adları:
Merdinik: Ardahan, Göle ilçesinin eski adıdır.
Merdin »Sincan M« bir Yörük Tayfası
Merdin-an, Kom, Berikan köyü, Lice, Diyarbakır.
Merdikan, mezraa, Hacıyan Köyü, Eğil, Diyarbakır.
Merdigöz, Karamürsel, Kocaeli.
Meredis Yeni adı Gölebakan, Çıldır.
Bu açıklamalara göre Merdin sözü daha bir ön saflara çekiliyor«.[xviii] 

Mardin ya da Merdin yazılışı hakkında birde Prof. Dr. İlhan Başgöz'e bakalım. Hazırladığı Karaca-Oğlan kitabının önsözünde Merdin sözcüğü hakkında şunları söylüyor. »Karaca-Oğlan açıkça gördüm dediği yerlerin bir bölümünü de ya biçim zorunlulukları yüzünden ya da gelenekten öyle aktarılmış olduğu için şiirinde anmaktadır. Cönkleri okur yazarlığı kıt adamların yazması, ayrıca, eski yazının bünyesinden gelen okuma güçlükleri de yer isimlerinde yanlışlar yapmamıza neden oluyorlar. Aynı biçimde yazılan Mardin ve merdin sözleri buna bir örnek olabilir. Dize "Mardin'den de Karaca-Oğlan Mardin'den" midir, yoksa "merdinden de Karaca-Oğlan merdinden" midir kolayına anlaşılmaz.«[xix] 

Değerli araştırmacı ve yazar olan Sayın Bekir Karadeniz ile birlikte hazırladığımız »Doğulu Halk Şairleri« adlı çalışmamızda da bu ozana yer vermişiz. Sözü edilen kitapta küçük bir tanıtım yazısıyla dört koşmasını yayınladık. Bu yazının sonuna da belli sayıda koşmasını alacağım. 

Şimdi Doğulu Halk Şairlerinde yer alan tanıtım yazısını okuyalım. 

»Merdinikli Karaca-Oğlan. 

Türkmenistan’dan Rumeli’ye kadar değişik dönemlerde birden çok aşık bu adı kullanmıştır. Ancak 17. yüzyılda yaşadığı sanılan Çukurovalı, Varsağı aşiretinden olan, asıl Karaca-Oğlan olarak kabul edilir. Genellikle Karaca-Oğlan mahlası taşıyan tüm şiirler bu Karaca-Oğlan’a mal edilir. 

Karaca-Oğlan, halk edebiyatında Türkmen aşıklık geleneğinin ilk ve en büyük temsilcisi sayılır. Doğumu, ölümü, asıl adı, ailesine ilişkin kesin bilgi bulunmamaktadır. Adının Sımayil (İsmail), Halil ya da Hasan olduğu, Belgradlı, Kilisli ya da Kozanlı olduğu biçiminde değişik görüşler bulunmaktadır. Bazılarına göre 16. ve 17. yüzyılda 2 ayrı Karaca-Oğlan yaşamıştır. Daha sonra bu 2 aşığın şiirlerinin birleştirilmesiyle de Karaca-Oğlan geleneği ortaya çıkmıştır. 

16. yüzyılda yazılmış 3 ayrı eserde Karaca-Oğlan mahlaslı şiirler de vardır. Bunlardan ikisi İstanbul’da biri ise Mısır’da kaydedilmiştir. 

Bunun dışında 19. yüzyılda da 3 Karaca-Oğlan’ın yaşadığı bilinmektedir. Bunlardan biri Silifkeli diğer ikisi ise Yozgatlı olarak geçer. Kırım Tatarları arasında ve Türkmenistan’da bilinen Karaca-Oğlan öykü ve şiirleri vardır. 

Tüm Karaca-Oğlan anlatılarına ilişkin en önemli ortak özellik, 16.-17. yüzyıllarda yaygınlaşan aruz ölçüsünü ve bağlı olarak Farsça, Arapça etkisinden uzak ve Türkçeyi tüm yalınlığıyla kullanmasıdır. İşlediği en belirgin konular ise sevda, insan ve doğadır. 

Ayrıca tüm Kafkasya’da bilinen biçimiyle ve bazı zaman Kerem’le aynı kişi olduğu anlatılarına konu olan Karaca-Oğlan da söz konusudur. Bu anlatılara göre Kerem hikayelerini de düzenleyen aşıktır. Aynı zamanda bir ermiş olarak kabul edilen Merdinikli Türkmen Karaca-Oğlan’ın Şenkaya’nın Penek köyünde öldüğü ve mezarının Yasamal Dağındaki Zemzem Yaylasında olduğuna inanılır. 

Azerbaycan’da yaygın olarak bilinen »Kul Mahmut« hikayesinde Karaca-Oğlan’ın, saz çalıp şiir söylemesi üzerine ölen 3 kişinin dirildiği anlatılmaktadır. Bu hikâyeye göre Karaca-Oğlan ermiş / veli özelliğiyle Kerem’le benzerliği öne çıkmaktadır.«[xx] 

Bu tanıtım yazısının sonuna bir alıntı yapmalıyım. Bu alıntı »Ahmet Adnan Saygun’un / Karaca-Oğlan / Karaca-Oğlan Erzurum Seferi / Yeni Bilgiler, Bir Rivayet / Melodiler« isimli kitabından, bu kitap Ses ve Tel Birliği / Ankara 1952 / Doğuş Ytd. O Matbaası / Ankara da yayınlanmış kitaptan. Olmalı. Aşık Ali İzzet Özkan’ın Erzurum, Hasankale, Oltu, Sarıkamış, Kars, Ardahan, Göle’de, yani bütün bu saydığı yörenin köylerinde yaptığı derlemelerden küçük bir alıntıdır. 

Karaca-Oğlan'ın Yasamal Dağı İçin Söylediği Türkü. 

»Bir gün Karaca-Oğlan'ı ağası yanına alıp, Yasamal yaylalarına çıkarlar. Bacılarıyla birlikte o yurtlarda gezerler iken Beneskirt yaylasının başına çıkarlar. Orada büyük büyük taşlar varmış. Karaca-Oğlan bunlardan birini eline alıp atar. Taş yüz arşın yere düşer. Güher adlı bacısı da bir taş alıp atar. Bu da yüz on arşın yere düşer. İkinci bacısı da bir taş atar; bu da yüz yirmi arşın yere düşer. Bunu gören ağa: »Karaca-Oğlan, bacıların taşı senden ırağa attılar« der. Karaca-Oğlan'da: »Evet ağa bacılarımın kerameti benden fazladır. Çünkü onlar kocaya varmadılar, dünyalığa girmediler« cevabında bulunur. Sonra: »Ağa biz ölürsek bizim mezarımızı buraya defnedersiniz. Her kim çocuğu olmazsa benim mezarıma gelsin, baş yanımda olan taşı iki eliyle sallasın. Eğer taş oynarsa o kadın çocuğa kalır, sallayamazsa olmaz« diye ağaya böylece söyler... 

Beneskirt köyüne yakın bir Yasamal Dağı vardır. Bu dağın başından duman hiç gitmez. Ağa: »Karaca-Oğlan, şu dağın dumanına bir türkü söyle« diye yalvarır. O sırada iki bacısı da yanında idi. Karaca-Oğlan, kendine mezar olacak dağın başında aldı sazı eline, o duman içinde bir sevdiği kalmış gibi ağlayarak, Yasamal dağının dumanına bakalım ne dedi: 

Aldı Karaca-Oğlan: 

Dağlar Havası »Geraylı«

Yasta dur ey deli gönül Yasta dur
Gelir diye kulaklarım seste dur
Yağmur yağar top zülüfler ısladur
Var git duman şu yaylamın başından 

Duman senin çürük işin bitmez mi
Poyraz vurup bir tarafa gitmez mi
Benim eski derdim bana yetmez mi
Var git duman şu yaylamın başından 

Yaylam seni yaylamadım yar ile
Başı boz dumanlı pare kar ile
Geçiyor günlerim ah u zar ile
Var git duman şu yaylamın başından 

Duman senin pare pare karın var
Şu benim gönlümde ah u zarım var
Benim o yaylada nazlı yarım var
Var git duman şu yaylamın başından 

Karaca-Oğlan Yasamal'ın başıdır
Acı poyraz eser gönül kışıdır
Soğuk değer nazlı yarı üşüdür
Var git duman şu yaylamın başından 

Deyip kesti.
Karaca-Oğlan, yanında iki bacısı ve ağası ile birlikte o dağdan hareket edip Penek köyüne gelirler. 

Aşık Ali İzzet Der ki:
Erzurum, Hasankalesi, Sarıkamış, Kars ve Göle de ve köylerde sazım ile dolaşırken, Oltu kazasının Zıvari köyünün yaylasına gelip Tatırköşk adı verilen yaylaya vardım. Sabık tahsildar Murtaza efendinin kapusu önünde Musa adında yetmiş yaşında, akıllı başlı bir kişi de vardı. Doksan yaşında Hasan dayı da vardı. Karaca-Oğlan'dan söz açıldı. Bu kitapta olan hikayeyi de türküleri de doksan yaşındaki Hasan dayı sazı ile anlattı. Musa Ağa ile Murtaza Efendi de ara sıra yanlışlarını söylediler. Hatta Musa ağanın avratının da Karaca-Oğlan'a gidip bir oğlan çocuğu aldığını söylediler. Sayfa 39-40… 

Ben Ali İzzet, Karaca-Oğlan'ın mezarını ziyaret etmek için Oltu kazasının Olur nahiyesine bağlı Beneskirt »Peneskirt« köyüne bir saat gelir Zemzem dağı üzerinde Karaca-Oğlan'ın mezarını ziyaret ettim.

Şu şahıslar ile: 

Oltu kazasının Zıvart (Yoğurtçular) köyünden Halil İnce, Sabık Tahsildar Murtaza, Garip oğlu Cuma, benim arkadaşım Hamdi... Hepimiz çok ağladık.« 

Ayrıca Karaca-Oğlan çalışması elimde hazır duruyor. Yukarıda verdiğim tüm isimleri kapsayan bir çalışmadır. Hemen hemen 140 sayfalık bir inceleme yazısıyla birlikte »Merdinikli Türkmen Karaca-Oğlan ile Mehriban Hanım« adıyla derlediğim birde yöre anlatımı destan var arşivimde. 

İkinci olarak da »Geyikli Baba İle Ceylan Ana Hikayesi« adıyla bir anlatı vardır yine benim arşivimde. Dahası bir başka anlatıdan da söz edeceğim demeliyim. 

Bu kısa tanıtım yazısından sonra gelelim koşmalarına...

**** 
Bir Yiğit 

Cem Koşması 

Bir yiğit gurbete gitse
Gör başına neler gelir
Merdin-sılayı andıkça
Yaş gözüne dolar gelir 

Bağrıma basarım taşlar
Akıttım gözümden yaşlar
Yavrusun aldıran kuşlar
Yuvasına döner gelir 

Kocadım çekemem nazı
Bağrıma dökemem közü
Yârin bana kötü sözü
Kara bağrım deler gelir 

Evlerinin önü söğüt
Atalardan almış öğüt
Yârinden ayrılan yiğit
Sılasına döner gelir 

Yaşa Karac-Oğlan yaşa
Ben söyleyim coşa coşa
İş düşünce garip başa
Düşünerek gider gelir
****
Serin Çeşmeler 

Cem Koşması 

Serin çeşmeler başından
Yârim güle güle gelir
On dört on beş sona bilen
Vermişler el ele gelir 

Sölemiş tarılmış özü
Humarlanmış ala gözü
Dermiş bir deste nergisi
Terin sile sile gelir 

On iki aydur üç bayram
Olam cemalina hayran
Yarum ala gözlü ceryan
Düşmüş çölden çöle gelir 

Bu gelen hurdur melekdür
Dolanan çarhu felekdür
Bu ne abasuz ördekdür
Düşmüş gölden göle gelir 

Karac-Oğlan der halene
Givinmez dünya malene
Serim goymadım yolene
Şedde çalmın bele gelir
****
Ben Girem 

Cem Koşması 

Ben girem yarın koynuna
Balam yalvara yalvara
Bin naz ile kol boynuna
Salam yalvara yalvara

Sevdim bir serhoş Leylini
Yada veremez meylini
Küstürüp sınık gönlünü
Alam yalvara yalvara 

Çiğdem çiçek karşı dağlar
Bülbüle şayk verir bağlar
Yardan ayrı gözüm ağlar
Silem yalvara yalvara 

Karaca-Oğlan sözünde
Leyli hayalin gözümde
Bildin hasret var yüzümde
Gülem yalvara yalvara
****

Kaldım Yalvara Yalvara 

Düz Halay »Karac-Oğlan« 

Can kurban bağda yatana
Bakar utana utana
Yenice yaşmak tutana
        Kaldım yalvara yalvara
        Öldüm yalvara yalvara 

Seslendim gelsin serine
Gelir erine erine
Telli bağın dilberine
        Kaldım yalvara yalvara
        Öldüm yalvara yalvara 

Kazlara bakın kazlara
Kazlar ulaştı sazlara
Yenice yetme kızlara
        Kaldım yalvara yalvara
        Öldüm yalvara yalvara 

Bağı geçtim baştanbaşa
Bağ meskendir yeşilbaşa
Bir ala göz karakaşa
        Kaldım yalvara yalvara
        Öldüm yalvara yalvara 

El eyledim daldan dala
Kız yanaklar dönmüş bala
Ağ gerdanda kara hala
        Kaldım yalvara yalvara
        Öldüm yalvara yalvara 

Karac-Oğlan endi çaya
Kız cemalin benzer aya
Gel bir bakam doya doya
        Kaldım yalvara yalvara
        Öldüm yalvara yalvara

****
Ne Bakırsın 

Cefa Havası 

Ne bakırsan daldalardan
Dad elinden aman ay kız
Kirpiklerin kanım içir
Cellad kaşın kaman ay kız 

Her dem karşımda esirsen
Her dem barışır küsürsen
Gah asırsan gah kesirsen
Yox mu sende iman ay kız 

İsterem kadanı alam
Gerdenine kolum salam
Senin ucundan abdalam
Gel eyleme güman ay kız 

Birce goymur çarhı felek
Şadlanıban biz de gülek
Elbet bir gün ollam gerek
Olma menle yaman ay kız 

Karaca-Oğlan çek cefa
Yarla eyle ehd ü vefa
Bir vaxt sürdü senle sefa
Keçdi xeyli zaman ay kız.
*****
Benle Aşna Olan 

Cefa Havası 

Benle aşna olan dilber
Aşnanı atmak olur mu
Yed ellere gönül verip
Günaha batmak olur mu 

Seni görüp düştüm derde
Aşk ateşi yanar serde
Vefalı dost olan yerde
Ağyarı tutmak olur mu 

Yar gerek geze yarınan
Ahdı düz vefadarınan
Yüzü dönmüş ağyarınan
İhtilaf katmak olur mu 

Görende yadlar oynunda
Vebalım kalır boynunda
Zalim seyrağip koynunda
Sarmaşıp yatmak olur mu 

Olam gözlerin kurbanı
Unutma aht-ı pey manı
Yazık Karaca-Oğlan’ı
Hoyrata satmak olur mu
****
Gider İken 

Cem Koşması 

Geder iken obanızdan
Düşdü size yolum gelin
Kovma aşığı kapından
Sene Kurban olum gelin 

Eyrimceden keçir belin
Ağ üze tökülüb telin
Men senin şeyda bülbülün
Sensen menim gülüm gelin 

Tellerini salma yele
Gel düşürme beni dile
Karanlıklar bastı yola
He de burda kalım gelin 

Karac-oğlan deyil yağı
Olmuşam gözün dustağı
Küsdürme garip konağı
Konup sene meylim gelin
****
Şükür Olsun 

Cem Koşması 

Şükür olsun ol Hüda’ya
Yenice kızlar geliyor
Muştuluk sene söyütler
Kölgene kızlar geliyor 

Gelir bir bölük göyçekler
Ağ üzde gara birçekler
Bağçada elvan çiçekler
Dermeye kızlar geliyor 

Gelir bir bölük gözeller
Ağ üze inci düzeller
Bahçada elvan hezeller
Döşenin kızlar geliyor 

Gelir ah yatmalı çağlar
Gül reyhan gonçalı bağlar
Garşıda ki karlı dağlar
Yol verin kızlar geliyor 

Karaca-Oğlan dilek diler
Yağlıp alıb gözün siler
Kafirden kalma köprüler
Berk durun kızlar geliyor.
****

Kara Değil mi? 

Cefa Havası

Bana kara diyen dilber
Geceler kara değil mi?
Beni seyreden o güzel
Niceler kara değil mi? 

Dilber beni kara görme
Kara dersen meyil verme
Ela göz üstüne sürme
İnceler kara değil mi? 

Ağalar beyler seçerler
Yaylaya konup göçerler
Lale sümbülü biçerler
Küncüler kara değil mi? 

Derelerde sular akar
Yiğitler yaylaya çıkar
Güzeller gerdana takar
İnciler kara değil mi? 

Kuzum bana etme gücü
Yüreğime olur acı
Ak gerdanda zülfün ucu
Dinceler kara değil mi? 

Kırmızı gülün hindası
Melek simalı kendisi
Güzelin yedi benlisi
Mimceler kara değil mi? 

Karaca’ğlan der ezilen
Name olarak dizilen
Kağıt üstüne yazılan
Heceler kara değil mi?
****
Sona Geldi 

Güzelleme 

Sehar vakti öte öte
Göle bir çift sona geldi
Zülüflerin büke büke
Göle bir çift sona geldi 

Ala sonam adın belli
Ağ gerdanın siyah benli
Gel olalım senli benli
Göle bir çift sona geldi 

Öbürü yeşilbaşlıdır
Göresen hilal kaşlıdır
Hub canım sed bakışlıdır
Göle bir çift sona geldi 

Biri bade sunsun bana
Biri Karaca-Oğlan’a
İkisini sarasam cana
Göle bir çift sona geldi
****
Ben Meylimi 

Karac-Oğlan Güzelleme 

Ben meylimi üç güzele düşürdüm
Biri Şemsi biri Kamer bir Elif
Onların aşkıyla aklım şaşırdım
Biri Şemsi biri Kamer bir Elif 

Birinin evleri suyun başında
Birinin evleri dağın döşünde
Biri yeni değmiş on beş yaşında
Biri Şemsi biri Kamer bir Elif 

Birinin parmağı dopdolu yüzük
Birinin kolunda sırça bilezik
Büyüğünü sevsem küçüğe yazık
Biri Şemsi biri Kamer bir Elif 

Karac-Oğlan verin elif boylumu
Şemsi görünümlü kamer benlimi
Hangisinden yad eyleyim gönlümü
Biri Şemsi biri Kamer bir Elif
****
Deniz Kenarında.

Yanık Hava 

Deniz kenarında yerler hurmayı
Kılavuz ederler telli turnayı
Ak göğsün üstünde yalaz düğmeyi
Çağlar gider yaylasına bir gelin 

Ayağına giymiş telli yemeni
Kaldıralım aralıktan gümanı
Ak topuk üstüne atlas tumanı
Döker gider yaylasına bir gelin 

Ateş yanmayınca tütün mü tüter
Ak göğsün üstünde urdu mı biter
Vakti gelmeyince bülbül mü öter
Öter gider yaylasına bir gelin 

Merdine de Karac-Oğlan merdine
Yaktı beni ateşine urduna
Annaçtaki karşı dağın ardına
Aşar gider yaylasına bir gelin
*****
Ela Gözlü. 

Cem Koşması 

Ela gözlü benli dilber
Yol üstünde görse beni
Yar dosta düşmana inat
Tenhalarda sorsa beni 

Gökyüzünde tüten olsam
Yeryüzünde biten olsam
Al benekli keten olsam
Yar boynuna sarsa beni 

Yar kolunda burma olsam
Yedikleri hurma olsam
Alçım alçım sürme olsam
Yar kaşına sürse beni 

Karac-Oğlan uşak olsam
İnce bele kuşak olsam
Atlas yüzlü döşek olsam
Yar altına serse beni.
*****
Deniz Kenarında 

Sürmeli Havası 

Deniz kenarında yerler hurmayı
Kılavuz gönderdim telli turnayı
Ak göğsün üstünde sandal düğmeyi
Çözüp gider bir gözleri sürmeli 

Havayi hey deli gönül havayi
Ay doğmadan şavkı vurdu ovayı
Türkmen kızı katarlamış mayayı
Çekip gider bir gözleri sürmeli 

Dört yanında Arap attan inerler
Yürü diye küheylâna binerler
Güzellerin salağına konarlar
Konup göçer bir gözleri sürmeli 

Başına almış bir ince yemeni
Aramızdan kaldıralım gümeni
Ak topuk üstünde sandal tumanı
Boğup gider bir gözleri sürmeli 

Karac-Oğlan der de lebin bal gibi
Giydiğin elbise sırma tel gibi
Reyhana arışmış gonca gül gibi
Kokup gider bir gözleri sürmeli

****
Güneş Döne Döne 

Cefa Havası 

Güneş döne döne doğar
Ya ben niye dönmeyeyim
Yel döner bulutu kovar
Ya ben niye dönmeyeyim 

Esti Yasamalın yeli
Yel içinde hakkın eli
Nasıl döndü Bektaş Veli
Ya ben niye dönmeyeyim 

Deryalarda olur mahi
Ben gözümle gördüm sahi
Nice döndü Sultan Ahi
Ya ben niye dönmeyeyim 

Dört kitapta hakkın sözü
Görsün müritlerin gözü
Nice döner Şems Tebriz-i
Ya ben niye dönmeyeyim 

Derviş gelir akın akın
Derviş dost sözüne yakın
Sinan Sultan döndü bakın
Ya ben niye dönmeyeyim 

Dost elinden bir haber var
Kulak duyar gözüm ağlar
Nice döndü Mola Hünkar
Ya ben niye dönmeyeyim 

Karac-Oğlan ne olacak
Döndükte sultan kalacak
Gön dönüp demin bulacak
Ya ben niye dönmeyeyim
****
Bana 

Yanık Hava 

Sevdiğim arzımı demek’çün sana
Bülbül söylediği dil gerek bana
Şu bağrım kül oldu hem yana yana
Onu söndürmeğe sel gerek bana 

Yandım yakıldım ben bu ateşlere
Vardım da takıldım ben bir neştere
Dilindi ciğerim kapandım yere
Beni kaldıracak el gerek bana 

Halden anlar isen haldaş olalım
Anasız babasız kardaş olalım
Gurbet gezdi isen yoldaş olalım
Ucu yar zülfünde yol gerek bana 

Karac-Oğlan eydür Bayburt illeri
Esip esip bize gelir yelleri
Sırmalanmış yar yüzünün telleri
Ona bağlayacak gül gerek bana
****
Menekşe 

Yanık Hava 

Yar gelip durursa senin üstüne
Derdimi diyesin yara menekşe
Yar tutup alırsa seni destine
Sakın yakma yarı nara menekşe 

Sakin otur sakin kal otağında
Yar konak kalırsa senin bağında
Bir buse isteme yar yanağında
Eylerim dünyanı kara menekşe 

Bu dünya fanidir diye aldanma
Dönüp dönüp yar yoluna dolanma
Naz edipte narin narin sallanma
Hazan gelir düşen zara menekşe 

Karac-Oğlan der ki etme azabı
Azap eden asla bulmaz sevabı
Yar gelince söyle benim cevabı
Düşürme yarimi dara menekşe
****
İneyim Gideyim 

Yanık Hava 

İneyim gideyim Osmaneli’ne
Sevdaya düşenler yorulmaz imiş
Herkes sevdiğini almış yanına
Garibin hatırı sorulmaz imiş 

Aştı gitti göremedim boyunu
Çene tutmuş kaşlarının yayını
Yeni bildim ben güzelin huyunu
Gel denmeyen yere varılmaz imiş 

Yer değilim karış karış yarılam
Su değilim bulanam da durulam
Şu dünyada sevdiğine sarılan
Âhirette sual sorulmaz imiş 

Karac-Oğlan geldi güzel kervanı
Ben olayım devesine sarvanı
Fırsat elde iken sürün devranı
Kocalıkta devran sürülmez imiş
****
Olmasın 

Cem Koşması 

Ele yağmur yağsın yola
Yar gelende toz olmasın
Gece gelsin gece gitsin
Ara yerde söz olmasın 

Kuş uçar çemen üstüne
Dağ dura duman üstüne
Yar gele güman üstüne
Yüreğinde naz olmasın 

Ağ döşünde halları var
Biri ayva birisi nar
Devlet sahibi bahdavar
Cömert davran az olmasın 

Karac-Oğlan düzde kaldı
Gelem diyen nazda kaldı
Her danışmak sözde kaldı
Bahar dedin güz olmasın
****
Kızlar 

Cem Koşması 

Yolum düştü sizin ele
Bulağ üste duran kızlar
Kına yakmış kara tele
Zülfü tel tel buran kızlar 

Seyrim düştü ala göze
Şeker şerbet şirin söze
Bir maşrapa su ver bize
Aşığını yoran kızlar 

Seher geldim size sarı
Üzdürme gönlümü barı
Leyli yol etmiş pınarı
Yurdum oldu aran kızlar 

Ağlar iken güldürürsüz
Gözyaşımı sildirirsiz
Ahır beni öldürürsüz
Yay okunu kuran kızlar 

Mailim yârin kaşına
Olaydım onla aşına
Karac-Oğlan'ın başına
Yağdırdınız boran kızlar
****
Sarı Öküz 

Cefa Havası 

Yer altında sarı öküz
Kim bilir kaç yaşındadır
Dört ayağı yer zulumat
Bir sinecik peşindedir 

Kuyruğu omuza attı
Kafası mağribe yattı
Yetmiş bin melike tuttu
Hikmet onun başındadır 

Dağlar kadar yer verirler
Doymaz onu melillenir
Bir yemeye pek az gelir
Lezzet anca dişindedir 

Tüyü sarı alnı sakar
Daim gider Hakka bakar
Silkinse dünyayı yıkar
Dünya onun üstündedir 

Karac-Oğlan söyler bunu
Dağlar kadar kalın gönü
Tutsam çifte koşsam onu
Arzumanım eşindedir
****
Elif Elif Diye 

Cem Koşması 

İncecikten bir kar yağmış
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif diye 

Elif’in uğru nakışlı
Yayla çiçeği kokuşlu
Yavru balaban bakışlı
Süzer Elif Elif diye 

Elif’im kaşların çatar
Gamzesi sineme batar
Ak elleri kalem tutar
Yazar Elif Elif diye 

Evlerinin önü çardak
Elif’in elinde bardak
Sanki yeşilbaşlı ördek
Yüzer Elif Elif diye 

Karac-Oğlan eğmelerin
Gönül sevmez değmelerin
İliklemiş düğmelerin
Çözer Elif Elif diye
****
Gamlanma Gönül 

Cefa Havası 

Kemler doğru yol gidemez
Gamlanma gönül gamlanma
Bin kaygı bir borç ödemez
Gamlanma gönül gamlanma 

Koyun meler kuzu meler
Sular hendeğine dolar
Ağlayanlar bir gün güler
Gamlanma gönül gamlanma 

Yiğit yiğide yad olmaz
Eyilerde ham süt olmaz
Kemlik yiğide ad olmaz
Gamlanma gönül gamlanma 

Yiğit yiğidin yoldaşı
At yiğidin öz kardaşı
Sağlıktır her işin başı
Gamlanma gönül gamlanma

Naçar Karac-Oğlan naçar
Pençe vurup göğsün açar
Kara gündür gelir geçer
Gamlanma gönül gamlanma
****
Gövel Ördek 

Cem Koşması 

Subaşında gövel ördek
Çırpınarak yüzüp durma
Yeşil donlu huri melek
Günahımı yazıp durma 

Turna gibi kakışların
Gül reyhandır kokuşların
Keklik gibi bakışların
Gözlerini süzüp durma 

Güğercin topuklu gelin
Dudu kumru bülbül dilin
Kırlangıçlar gibi salın
Suna gibi gezip durma 

Büyük gözlü Torlak Şahan
Tırnakları kanlı doğan
Sana diyom Ak Papağan
Karac-Oğlan’ı üzüp durma
****
Be Gaziler 

Cefa Havası 

Be gaziler be yoldaşlar
Sazımda teller iniler
İnanın bana kardaşlar
Ağzımda diller iniler 

Ne buldum gönül karından
Aşk denen sevda varından
Benim ah ile zarımdan
Bağ bahçe güller iniler

Yalanım yoktur sözümden
Sitemim sevda yüzünden
Ağlarım iki gözümden
Dökülen seller iniler

Er isen meydanda otur
İleri gel cevap yetir
Melül melül olmuş yatır
Zindanda kullar iniler 

İslam dinini yerdiler
Beni yardan ayırdılar
Asalım deyip sürdüler
Gittiğim yollar iniler 

Hasretlik üstüme basar
Yar sılada bana küser
Eser seher yeli eser
Dokunur dallar iniler 

Karac’oğlan der tacından
Yiğide ölüm geçinden
Vefasız zülfün ucundan
Çekilmiş miller iniler
****
Susayırsan 

Cefa Havası 

Susayırsan can almağa
Gaytan kaşı kara Sedef
Kirpiklerin oktur cana
Atma açar yara Sedef 

Senden ayrı olmaz yüzüm
Sen benim sohbetim sözüm
Hastayım düşmüştür gözüm
Koynunda ki nara Sedef 

Ben mailim şirin dile
Ağ gerdanda kara tele
Mecnun gibi salıp çöle
Eyleme avara Sedef 

Yakın dosta hile kurma
Düşmanıma yakın durma
İnsaf eyle gel beni yorma
Ter goncanı hara Sedef 

Sensin dağların ceylanı
Olam gözlerin kurbanı
Çekme Karaca-Oğlan’ı
Tellerinle dara Sedef
****
Allah'ı Seversen 

Cefa Havası 

Allah’ı seversen gitme
Duyar beni öldürürler
Gel Kara Kız bunu etme
Derime ot doldururlar 

Hasım olur feleklerin
Kabul olmaz dileklerin
Omzunda meleklerin
Yazar Hakka bildirirler 

Ahret baki dünya yalan
Sokar seni orda yılan
Ölürse Karaca-Oğlan
Yur yıkar kaldırırlar
****
Sarı Gelin 

Acı Hava 

Sarı gelin şu tombul yüzlerinden
Öpmedikçe gitmem nic’olur s’olsun
Gamze yanaklardan kara gözlerden
Öpmedikçe gitmem nic’olur s’olsun 

Tabur tabur düşman gelse üstüme
Şecereli insan düşse kastime
Demir kelepçe vursalar destime
Öpmedikçe gitmem nic’olur s’olsun 

Karac-Oğlan tatlı canım kurbandır
Boynumuza inen kılıç fermandır
Senin ile yatmak bize dermandır
Yatmayınca gitmem nic’olur s’olsun
****
Ağca Kızlar 

Yanık Hava 

Ağca kızlar köç eyledi yurdundan
Koç yiğitler deli oldu derdinden
Seher-seher o belenin ardından
Gördüm altı güzel endi bulağa 

Üçü orta boylu genirsiz güzel
Üçü uzun boylu gözlerin süzer
Dedim ağ ceyranlar gölde ne gezer
Sular sonasıydı kondu bulağa 

Eceb dermelidir Hadce'nin gülü
Canlara dermandır Ayşe'nin beli
Kalanları bir-birinden öymeli
Onlar bezek şeref şandı bulağa 

Karac-Oğlan yene coştu çağladı
Aşkın od'u yüreğimi dağladı
Kızlar geddi deye bulak ağladı
Benimde yüreğim yandı bulağa
****
Orta Boylu 

Cefa Havası 

Orta boylu karaca kız
Öldür beni elin ile
Mezarımı derince kaz
Yu mevtamı dilin ile 

Kaşın cellat gözün zalim
Kirpiklerin bilmez halım
İşte elim işte kolum
Bağla beni telin ile 

Karac-Oğlan olur meyyit
Sen gazi ol bende şehit
Baş bağlanır çeşit çeşit
Kara yazma alı ile
****
Zalimin Zulmünden 

Yanık Hava 

Zalimin zulmünden düşman şerrinden
Haydi bacım bu ellerden gidelim
Şu gavur köyünden küfür yerinden
Üçümüzde terk i diyar edelim 

Issız kalsın boz mayalı obamız
Yok ki ağlar bir anamız babamız
Kana boyanmadan sırma abamız
Erzurum dağında koyun güdelim 

Yiğit olan yiğit üne dayana
Baş kestirir boyun eğmez düşmana
Şu yalan dünyada Karac-Oğlan'a
Kahbe felek yar olmadı nidelim
****
Bir Gözleri Sürmeli 

Yanık Hava 

Yıkılası şu dağların ardına
Aşıp gider bir gözleri sürmeli
Cennet-i âlâda bir gül açılmış
Kokar gider bir gözleri sürmeli 

Kuru kütük yanmayınca tüter mi
Ak memede çifte benler biter mi
Vakti gelmeyince bülbül öter mi
Ötüp gider bir gözleri sürmeli 

Deniz kenarında avlarlar avı
Kılavuz ederler telli turnayı
Ak göğsün üstünde ilik düğmeyi
Çözüp gider bir gözleri sürmeli 

Karac-Oğlan kalem alır destine
Selâm verir yarenine dostuna
Beyaz topuk, sandal tuman üstüne
Değip gider bir gözleri sürmeli
****

Bir Gözleri Sürmeli 

Sürmeli Havası 

Yaylaların mor yapraklı gülüne
Bakar gider bir gözleri sürmeli
Sermayesin vermiş seher yeline
Kokar gider bir gözleri sürmeli 

Sunayı da telli turnam sunayı
Ben yoluna terkeyledim sılayı
Başına bağlamış yeşil valayı
Büker gider bir gözleri sürmeli 

Ateş yanmayınca duman tüter mi
Turnadan ses alıp bülbül öter mi
Ak gerdan üstünde çimen biter mi
Söker gider bir gözleri sürmeli 

Sabahtan uğradım yarin yurduna
Dayanılmaz figanına derdine
Yayla derler Merdinek’in ardına
Çıkar gider bir gözleri sürmeli 

Karac’oğlan der ki dertler başında
Gör ki ateş yanar seyran taşında
Benim yüreğimi on beşinde
Yakar gider bir gözleri sürmeli
**** 

Gahi Yüce Bellerde 

Yerli Ağzı Gaziler 

Gah yüce bellerde gahi çöllerde
Gümrenir gezerim cerenler gibi
Adı sanı bilinmedik ellerde
Ağlaşır gezerim yarenler gibi 

Felek yoldaş etti iki bacımı
Kime diyem yürükte ki acımı
Genç iken ağarttım kara saçımı
Her daim kara gün görenler gibi 

Karac-Oğlan çok dolandı seyipte
Yoktur benim derdim gibi Eyip'te
Gahi sırda gezdim gahi gaipte
Yeşil donlar giyen erenler gibi
****
Güzel Benim İle 

Erzurum Mor Koyun Havası 

Güzel benim ile gitmek dilersen
Eğlen güzel yaz gelsin de gidelim
Sizin eller boran olur kış olur
Yollar çamur kurusun da gidelim 

Aya idim Karaman’ın elini
Köprüsü yok geçemesin selini
Gerdan yaylasını perçem belini
Lale sümbül bürüsün de gidelim 

Erisin dağların karı erisin
Erisin de çöl ovayı bürüsün
Değmen nazlı yarın göçü yürüsün
Göçü göçe saralım da gidelim 

Sökülsün dağların buzu sökülsün
Sökülsün de ovalara dökülsün
Erzurum Dağının karı çekilsin
Mor koyunlar melesin de gidelim 

Karac-Oğlan der ki işim hay hayda
İtibar kalmadı yoksulda bayda
Bu ayı olmazsa gelecek ayda
On bir ayın birisinde gidelim.
****
Dün Gece Dün 

Erzurum Mor Koyun Havası 

Dün gece dün gece gördüm düşümde
Göçün çekmiş gider ili Zeyneb’in
İnci mercan gibi ufak dişinde
Tatlı tatlı söyler dili Zeyneb’in 

Zeyneb pek küçüktür halden bilmiyor
Ün eyledim hiç yanıma gelmiyor
Gözle görüp gönül karar kılmıyor
Aştı üstümüzden yolu Zeyneb’in 

Yaz gelip de meyvaları yetmemiş
Şeyda bülbül konup figân etmemiş.
Bahçesinde mor menevşe bitmemiş
Açılmış goncası gülü Zeyneb’in 

Sabah olur seher yeli estirir
Siyah zülfü mah yüzünde gezdirir
Zalim engel yâri bize küstürür
Dolansın boynuma kolu Zeyneb’in 

Bahar olup seher yeli esti mi
Zeyneb bizim ele kadem bastı mı
Acep bizden umudunu kesti mi
Karac-Oğlan olsun kulu Zeyneb’in
****

Zeyneb Bu Güzellik 

Erzurum Mor Koyun Havası 

Zeynep bu güzellik var mı soyunda
Elvan elvan güller kokar koynunda
Seherde burç doğar senin aynında
                Zeyneb’im Zeyneb’im hanlı Zeyneb’im
                Üç köyün sultanı şanlı Zeyneb’im 

Zeyneb’e yaptırdım altından tarak
Tara siyah zülfün omzuna bırak
Sana gelem dedim yollar çok ırak
                Zeyneb’im Zeyneb’im hanlı Zeyneb’im
                Üç köyün sultanı şanlı Zeyneb’im 

Zeyneb mor giyinir alı neylesin
Al yanak üstüne halı neylesin
Bu güzellik varken malı neylesin
            Zeyneb’im Zeyneb’im hanlı Zeyneb’im 
       
    
Üç köyün sultanı şanlı Zeyneb’im 

Zeyneb’in yüreği narindir narin
İçerim yanıyor dışarım serin
Kerem’den beterim halimi görün
            Zeyneb’im Zeyneb’im hanlı Zeyneb’im
            Üç köyün sultanı şanlı Zeyneb’im 

Duman duman olmuş dağlar seçilmez
Soğuk sularından bir tas içilmez
Karac-Oğlan yar sevdası geçilmez
            Zeyneb’im Zeyneb’im hanlı Zeyneb’im
            Üç köyün sultanı şanlı Zeyneb’im
****

Benden Selam Söylen 

Erzurum Mor Koyun 

Benden selam söylen ahu gözlüme
Söz verip de döner deyi korkarım
Karga gibi her çalının başında
Daldan dala konar deyi korkarım 

Başım koydum namusuna arına
Gözüm görmez dayanamam zarına
Olur, olmaz her cahilin narına
Meyil verir yanar deyi korkarım 

Karac-Oğlan der ki göyündü özüm
Vallahi de birdir ikrarım sözüm
Cihan düşman olsa çevirmem yüzüm
Eller beni kınar deyi korkarım
****
Yasta Dur Ey Deli Gönül 

Dağlar Havası »Geraylı«

Yasta dur ey deli gönül yasta dur
Gelir diye kulaklarım seste dur
Yağmur yağar top zülüfler ısladur
Var git duman şu yaylamın başından 

Duman senin çürük işin bitmez mi
Poyraz vurup bir tarafa gitmez mi
Benim eski derdim bana yetmez mi
Var git duman şu yaylamın başından 

Yaylam seni yaylamadım yar ile
Başı boz dumanlı pare kar ile
Günlerim geçiyor ah u zar ile
Var git duman şu yaylamın başından 

Duman senin pare karın var
Şu benim gönlümde ahu varım var
Benim o yaylada nazlı yarım var
Var git duman şu yaylamın başından 

Karac-Oğlan Yasamal'ın başıdır
Acı poyraz eser gönül kışıdır
Soğuk değir nazlı yarı üşüdür
Var git duman şu yaylamın başından
****
Annacımdan Gelen Güzel 

Güzelleme 

Annacımdan gelen güzel
Eğri bağlar başlarını
Küsmüşsen gel barışalım
Sil gözünün yaşlarını 

Kara çalıda gül bitmez
Bitse bile ışkın atmaz
Gündüz hayalimden gitmez
Gece gördüm düşlerini 

Evlerinin önün kuyu
Kuyudan alırlar suyu
Daha küçücüksün büyü
Hesap ettim yaşlarını 

Karac-Oğlan hallerini
Giyinmiş bak şallarını
Kız geçecek yollarını
Ayıklasam taşlarını
****
Yarsız Bu Dağların 

Kırık Hava 

Yarsız bu dağların suyu içilmez
Hanım nerden aşar yolu yaylanın
Ceylanları uzak durur seçilmez
Hanım nerden aşar yolu yaylanın 

Yaz gelende şu yaylayı gezmeli
Kalem alıp kaş kirpiğin yazmalı
Yanak al al olmuş gözler süzmeli
Hanım nerden aşar yolu yaylanın 

Ben gelende bu yaylalar yaz idi
Gölde yüzen ördek değil kaz idi
Türkmen Kızı senin yükün naz idi
Hanım nerden aşar yolu yaylanın 

Karac-Oğlan söyler sözün ezeli
Güz gelende bağlar döker gazeli
Yayla nere gitti Türkmen güzeli
Hanım nerden aşar yolu yaylanın
****
Güzel Ne Olmuşsun 

Güzelleme 

Güzel ne güzel olmuşsun
Görülmeyi görülmeyi
Siyah zülfün halkalanmış
Örülmeyi örülmeyi 

Mendilim yudum arıttım
Gülün dalında kuruttum
İsmin ne idi unuttum
Sorulmayı sorulmayı 

Seğirttim ardından yettim
Eğildim yüzünden öptüm
Adın bilirdim unuttum
Çağırmayı çağırmayı 

Benim yârim bana küsmüş
Zülfünü gerdana dökmüş
Muhabbeti benden kesmiş
Sevilmeyi sevilmeyi 

Çağır Karac-Oğlan çağır
Taş düştüğü yerde ağır
Yiğit sevdiğinden soğur
Sarılmayı sarılmayı
*****
Şu Cerenin 

Kırık Hava 

Şu cerenin sulakları kayalı
Kayasında lale sümbül dayalı
Şeker yemiş ak dudaklar boyalı
        Seherde sulağa geldi bu ceren
        Aklımı başımdan aldı bu ceren 

Şu cerenin sulakların gezmeli
Kalem alıp kaşın gözün yazmalı
O Türkmen kızının burnu hızmalı
        Seherde sulağa geldi bu ceren
        Aklımı başımdan aldı bu ceren 

Aşağı gel Karac-Oğlan aşağı
İki bacı çifte bağlar kuşağı
Bize derler Gavurdağı uşağı
        Seherde sulağa geldi bu ceren
        Aklımı başımdan aldı bu ceren
****
Sazım Seni 

Güzelleme 

Sazım seni terif etdim
Senin eslin ağacdandır.
Ağaç dedim bikef olma
Hurma da var ağacdandır. 

Çağırın gelsin aşığı
Salsın ele nur - ışığı.
Hesen Hüseyn’in beşiği
O da ki var ağacdandır. 

Dilberim gedipdi hara
Bilmem günüm neçin kara
Saz balaban hem nağara
O da ki var ağacdandır 

Göründü dağlar gediği
Lailahe illellahdı dediği
İsrafilin sur düdüyü
O da ki var ağacdandır 

Karac-Oğlan batıp yasa
Kulluk eyler o ihlasa
Musa'nın elinde asa
O da ki var ağacdandır.
****
Ala Gözlü

Güzelleme 

Ala gözlü nazlı dilber
Çağın geçer demedim mi
Benim gönlüm gider gelir
Seni seçer demdim mi 

Bak bu kaşa bak bu göze
Canım kurban o mah yüze
Bir yakasız göynek bize
Felek biçer demedim mi 

Leblerin benzer mercana
Kast eyleme şirin cana
Memesi dönmüş fincana
Üstün açar demedim mi 

Ağ gerdanda siyah telin
Şeker şerbet ince dilin
Yanakta ki kızıl gülün
Rengi uçar demedim mi 

Karaca-Oğlan mert ilen
İşim yoktur namert ilen
Felek beni bu dert ilen
Koyar göçer demdim mi
*****

Esme Poyraz Esme 

Yanık Hava 

Esme poyraz esme bağrım eziktir
Yolum yurda gider etme yazıktır
Geçti yazım güzellerle yaylada
Şimdi kış mı bilmem hava bozuktur 

Havalanmış turnalar da ötüşür
Yol almışlar sahillere yetişir
Eğlen gönül eğlen hava yatışır
Bulutların önü köşel çiziktir 

Çıkar şu dağları seyran edersin
Bilmem bunca güzelliği nidersin
Dilber önüm sıra çekip gidersin
Gördüm yarin zülüfleri çözüktür 

Karac-Oğlan der ki yolum Merdin’e
Kaldım karlı şu dağların ardında
Bir suna da bir mihrican derdinde
Yıldız durur yerinde Demir Kazıktır
****
Esti Seher Yeli 

Yanık Hava 

Esti seher yeli söküldü seller
Gidiyorum kömür gözlüm ağlama
Ağlamanın vakti geçti ne çare
Kement atıp yollarımı bağlama 

Yolumu yolundan ayırdı gani
Gelin gurbet ele gönderin beni
Şu başım oldukça unutmam seni
Ben yarsızım deyi yanıp ağlama 

Sana derim sana kaşı kemanım
Büküldü kametim geçti zamanım
Gidiyorum yedi benli cananım
Yarim gitti deyi yürek tığlama 

Karac-Oğlan der gözyaşım silinir
Bir ah çeksem yüce dağlar delinir
Yüreciğim bölük bölük bölünür
Yaş döküp de arkam sıra çağlama
****
Yeşil Ördek Gibi 

Erzurum Mor Koyun Havası. 

Yeşil ördek gibi daldın göllere
Sen düşürdün beni dilden dillere
Başım alıp gidem gurbet ellere
Ne sen beni unut ne de ben seni 

Sevdiğim semanın güneşi mahı
Seni seven aşık çekmez mi ahı
Getir el basayım Kelamullahı
Ne sen beni unut ne de ben seni 

Gel seninle ahd-ü aman kuralım
Söz üstünde bir karara varalım
Verdiğimiz sözde hemen duralım
Ne sen beni unut ne de ben seni 

Düşme Karac-Oğlan sen ah u zara
Karadır bu bahtım ezelden kara
Sözünden döneni çeksinler dara
Ne sen beni unut ne de ben seni
****

Kime Kin Ettin de 

Yanık Hava 

Kime kin ettin de giydin alları
Yakın iken uzak ettin yolları
Mihnet ile yetirdiğin gülleri
Vardın gittin bir soysuza yoldurdun 

Sen seni topla da kuşağın kuşan
Ayrılır mı senin sevdana düşen
Sefa geldin diye sarıp sarmaşan
Niçin benden muhabbeti kaldırdın 

Senin gönlün olsa beni arardın
Zülüflerin tel tel eder tarardın
Eğer gene ayrılmaksa muradın
Niçin beni ateşlere yandırdın 

Karac’oğlan der ki bakın halime
Değirmenler döner çeşmim seline
Hiç ınanmam yarin yalan diline
Bu gönlümü savsalaya bildirdin

****

Bülbül Ne Yatarsın 

Erzurum Mor Koyun 

Bülbül ne yatarsın bahar erişti
Ulu sular bulandığı zamandır
Kat-kat oldu gül yaprağa karıştı
Gene bülbül kul olduğu zamandır 

Gene bahar oldu açıldı güller
Figâna başladı gene bülbüller
Başka bir hal olup açtı sümbüller
Aşıkların del’olduğu zamandır 

Gene bülbül bilir onun hâlinden
Yeter deli oldum yârin elinden
Aşıp aşıp gelir yayla belinden
Yârdan bize gel olduğu zamandır 

Gene geldi türlü baharlar bağlar
Bülbül figân edip kamuyu dağlar
Türlü çiçeklerle bezenmiş dağlar
Ulu dağlar yol olduğu zamandır 

Karac-Oğlan der ki geçti çağlarım
Meyva vermez oldu gönül bağlarım
Aklıma geldikçe durmaz ağlarım
Gözüm yaşı sel olduğu zamandır
****
Sarı Çiçek 

Kırık Hava 

Sarı çiçek sarvan kurmuş naz inen
Aşıklar da keman inen, saz inen
On beşine yeni yetme kız inen
Seni yaylamanın zamanı dağlar 

Sarı çiçek sarvan kurmuş oturur
Yaz gelince taze otlar bitirir
Bir yel eser rayihasın getirir
Güllerin leylâğa karıştı dağlar 

Türkmen evleri de çevrilir konar
Güzeller suyundan içer de kanar
Altun küpe kulakta mum gib’yanar
Görüşün efkârım artıyor dağlar 

Karac-Oğlan der ki çöktüm oturdum
Yaşım on beş idi yüze yetirdim
Kulağı küpeli bir yâr yitirdim
Gümanım köşende kalıyor dağlar
****
Bizde Düştük 

Kırık Hava 

Bizde düştük bir güzelin ardına
Güzel göçmüş biz konalım yurduna
Yıkılası karlı dağın ardına
Çeker gider bir gözleri sürmeli 

Havaya da deli gönül havaya
Ay doğmadan şavkı düşmez ovaya
Katarlanmış Türkmen kızı mayaya
Geçer gider bir gözleri sürmeli 

Deniz kenarında yerler hurmayı
Kılavuz gönderdim telli turnayı
Ak göğsün üstünde sedef düğmeyi
Çözer gider bir gözleri sürmeli 

Karac-Oğlan der de lebin bal gibi
Boynunu uzatmış selvi dal gibi
Karışmış reyhana gonca gül gibi
Kokar gider bir gözleri sürmeli
****
Sevdiğim Sendedir 

Erzurum Mor Koyun 

Sevdiğim sendedir mayanın hası
Bağrımı deliyor çanının sesi
Her sabah her seher göçün arkası
Ağalar beyleri arzular gider 

Ulam ulam olmuş yatar yazılar
Ceylan kovar gök boncuklu tazılar
Başı hırızmalı çepkenli kızlar
Hanı yaylam der de arzular gider 

Havayı da deli gönül havayı
Alıcı kuş yüksek yapar yuvayı
Türkmen kızı katarlamış mayayı
Hanı yaylam der de arzular gider 

Karac-Oğlan der ki yürekte derdim
Güzeli methetmek dilime virdim
Sultan Hanım derler yârdan ayrıldım
Yürektedir yaram der sızılar gider
****

Nuh’un Gemisine 

Erzurum Mor Koyun 

Nuh’un gemisine bühtan edenler
Yelken açıp yel kadrini ne bilir
Sarp kayada yalınayak gidenler
Düz ovada yol kadrini ne bilir 

Yel estikçe gül dalını ırgalar
Deli gönül aşk atını yorgalar
Gübreliğe konup kalkan kargalar
Has bahçede gül kadrini ne bilir 

Deryada balıktan haraç alırdı
Cümle mahluk divanına gelirdi
O Süleyman kuş dilini bilirdi
Her Süleyman dil kadrini ne bilir 

Dünya benim diye zenginlik satan
Helal ekmeğine haramlar katan
Sonradan sonraya beyliğe yeten
Zalim olur kul kadrini ne bilir

Karac-oğlan eydür belim büküldü
Ağzımda dişlerim tek tek söküldü
Nuh Nebi’nin haddesinden çekildi
Saz çalmayan tel kadrini ne bilir
****

Seherden Uğradım 

Yanık Hava 

Seherden uğradım dostun köyüne
Güzeller başıma derilsin bugün
Herkes nazlısını alsın yanına
Şeftali pazarı kurulsun bugün

Avlusunda öter kumrular kazlar
Çalınır ötede çalgılar sazlar
Zülfü top top olmuş gelinler kızlar
Bizim de dâvamız görülsün bugün

Ben severim kara kaşın eğmesin
Gönlüm almaz her güzeli sevmesin
Çözüver sevgilim göğsün düğmesin
Tomurcuk memeler serilsin bugün

Karac-Oğlan der ki geçtim oturdum
Kollarımda bir çift şahin yetirdim
Gittim İstanbul’dan ferman getirdim
Yiğit sevdiğine sarılsın bugün
****
Geceye Uygundur 

Kırık Hava 

Geceye uygundur ay ile yıldız
Çıktım seyreyledim ovayı dümdüz
Ne gecem gecedir ne günüm gündüz
                Ben senin derdini çekemem gönül
                Ah edip gözyaşı dökemem gönül 

Vardın Hint eline kumaş getirdin
Açtın bedesteni sattın oturdun
Sen benim başıma neler getirdin
                Ben senin derdini çekemem gönül
                Ah edip gözyaşı dökemem gönül 

Kara bulut olup göğe ağarsın
Sulu yağmur gibi yere yağarsın
Nerde güzel görsen orda doğarsın
                Ben senin derdini çekemem gönül
                Ah edip gözyaşı dökemem gönül 

Santur mu istersin saz mı istersin
Ördek mi istersin kaz mı istersin
Tomurcuk memeli kız mı istersin
                Ben senin derdini çekemem gönül
                Ah edip gözyaşı dökemem gönül 

Karac-Oğlan eydür okuyam yazam
Keleş değilim ki kervanlar bozam
Giyinem kuşanam bir hoşça gezem
                Ben senin derdini çekemem gönül
                Ah edip gözyaşı dökemem gönül 

****
Evvel Sende 


Erzurum Mor Koyun 

Evvel sende yücelerden uçardın
Şimdi enginlere geldin mi gönül
Derya deniz dağ taş demez geçerdin
Karadan menzilin aldın mı gönül 

Yiğitliğim elden gitti yel gibi
Damağımda tadı kaldı bal gibi
Hoyrat eli değmiş gonca gül gibi
Bozulmuş bağlara kaldın mı gönül 

Hasta oldun baş yastığa salarsın
Mevla’m sağlık bahşederse gülersin
Cennet-i aladan bir köşk dilersin
Boynunun farzını kıldın mı gönül 

Karac-Oğlan der ki söyle sözünü
Hakka teslim eyle kendi özünü
El içinde karalama yüzünü
Yolun doğrusunu buldun mu gönül
****

İnden Bele 

Kırık Hava

Uca dağda bulaq olsan
Akarak ummana dolsan
Su vermesen susuz ölsem
İçmem yârim inden bele 

Uca dağın karı olsan
Gül bahçanın barı olsan
Cennetdeki huri olsan
Almam yârim inden bele 

Kuş tüyünden döşek olsan
Yorgan kimi yerde kalsan
Ayak üstü donup ölsem
Yatmam yârim inden bele 

Karac-Oğlan diri olsan
Çiçek çemen yeri olsan
Evliyanın piri olsan
Kalmam yârim inden bele
****
Gurbette Ömrüm 

                                                Kırık Hava

Gurbette ömrüm geçecek
Bir daracık yerim de yok
Oturup derdim dökecek
Bir münasip yârim de yok 

Uçtu genç şahinim uçtu
Kaçarak deryayı geçti
Gönlüm bir güzele düştü
Sarf edecek malım da yok 

Koyverin kuşu turnaya
Yârin durağın bulmaya
Soyundum derviş olmaya
Hırka ile şalım da yok 

Karac-Oğlan dünya fâni
Topak emer tatlı canı
Hastalandım ilâç hani
Bir acısız ölüm de yok 
****
Al Yeşil Geyinmiş 

Güzelleme 

Al yeşil geyinmiş geline bakın
Salınıp gezdiği yoluna bakın
Ağ gerdan üstünde tülüne bakın
Gelin seni saran kollar yorulmaz 

Al yeşil giyinip yola gidersin
Döner döner beni seyran edersin
Bu güzellik varken malı nidersin
Gelin seni saran kollar yorulmaz 

Karac-Oğlan söyler ezel ezeli
Hazan vakti bağlar döker gazeli
Al yeşil giyinmiş Türkmen güzeli
Gelin seni saran kollar yorulmaz 
****

Akdağ'ın Eteği

Erzurum Mor Koyun  

Akdağ’ın eteği bir yeşil koru
Korudur ha benli dilber korudur
Benim derdim Akdağ’daki bu karı
Eridir ha benli dilber eridir 

Kıratın üstünde kaldı postumuz
İkrarından döndü m’ola dostumuz
Yarın kara toprak örter üstümüz
Çürütür ha benli dilber çürütür 

Yüksek olur Arap atın kaltağı
Eşsiz kalmaz Koçyiğit’in yatağı
Varır bir kötüye değer eteği
Geri dur ha benli dilber geri dur 

Karacaoğlan der gelip geçmedim
Yar elinden zehir bade içmedim
Fırsat elde iken alıp kaçmadım
Beri dur ha benli dilber beri dur.

****

Üryan Geldim 

Kırık Hava 

Üryan geldim gene üryan giderim
Ölmemeye elde fermanım mı var
Azrail gelmiş de can talep eder
Benim can vermeye dermanım mı var 

Dirilirler dirilirler gelirler
Huzur-i mahşerde divan dururlar
Harami var deyi korku verirler
Benim ipek yüklü kervanım mı var 

Er isen erliğin meydana getir
Kadir Mevla’m noksanımı sen yetir
Bana derler gam yükünü sen götür
Benim yük götürür urganım mı var

Aşık isen sevdiğine gidersin
Feleğin kahrıyla gamı n’idersin
Durmuş ağır ağır minnet edersin
Benim candan başka kurbanım mı var 

Bu mülkün hesabın bizden sorarlar
Yarın mahşer günü bizi yorarlar
Ol iman heybende neler var derler
Benim sırma telli yorganım mı var 

Karac-Oğlan der ki ismim överler
Ağu oldu yediğimiz şekerler
Güzel sever deyi isnat ederler
Benim haktan özge imanım mı var.
****
Seherde Uğradım 

Kırık Hava 

Seherde uğradım dostun yanına
Hoş geldin sözünü el dedi bana
Beyaz sinesinden bir çift nar verdi
Sevginin dadını bil dedi bana 

Benim yârim bana yalan söylemez
Heç bir zaman kıybetimi eylemez
Ilgar verib yarı yolda eylemez
Eller uyusun da gel dedi bana 

Mestane de deli gönül mestane
Aşık olan göl gönderir dostuna
Telli mahremasın  attı üstüme
Terlisin sevdiğim sil dedi bana 

Karac-oğlan sırrın kime danışır
Siyah zülfün ay yüzüne yanaşır
Ayrılanlar elbet bir gün kavuşur
Ağlama sevdiğim gül dedi bana
****
Hey Ağalar 

Cefa Havası 

Hey ağalar kış m’olacak
Dağlar dumanlı dumanlı
İkircikli yâr sevenin
Gönlü gümanlı gümanlı 

Ben seni severim çoktan
Kaşın yay kirpiğin oktan
Yâr kervanı gelir şarktan
Aslı Hotanlı Hotanlı 

İşte geldi bahar yazlar
Ötüşür turnalar kazlar
Yar yoluna bakan gözler
Ağlar amanlı amanlı 

Gül dererler deste deste
Armağan sunarlar dosta
Gülü bağbancıdan iste
Bahçe çimenli çimenli 

Karac’oğlan der erenler
Sohbetin etsin yarenler
Sözüne sadık duranlar
Olur imanlı imanlı.
****
Bugün Yardan

Güzelleme. 

Bugün yardan haber geldi
Bir bir yandan bir bir yandan
Eğildim bir buse aldım
Bir bir yandan, bir bir yandan 

Seyirdim yanına gittim
El verip saçını tuttum
Eğildim yüzünden öptüm
Bir bir yandan, bir bir yandan 

Güzel olanı severler
Yanağından gül dererler
Kulakta mengüş küpeler
Bir bir yandan, bir bir yandan 

Şekerden şerbet ezerler
İnce tülbentten süzerler
Dört yanım almış güzeller
Bir bir yandan, bir bir yandan 

Karac’oğlan gel yanıma
Seni sarayım canıma
Dola kolların boynuma
Bir bir yandan, bir bir yandan
****
Yeşil Başlı 

Güzelleme 

Yeşil başlı gövel ördek
Uçar gider göle karşı
Eğricesin tel tel etmiş
Döker gider yâre karşı 

Telli turnam sökün gelir
İnci mercan yükün gelir
Elvan elvan kokun gelir
Yâr oturmuş yele karşı 

Şahinim var bazlarım var
Tel alışkın sazlarım var
Yâre gizli sözlerim var
Diyemiyom ele karşı 

Kani Karac’oğlan kani
Veren alır tatlı canı
Yakışmazsa öldür beni
Yeşil bağla ala karşı
****

Yaz Bahar 

Karaca-Oğlan Güzellemesi 

Yaz bahar demin sürüyor
Kızlar yaylaya yürüyor
Her biri tek tek soruyor
Benden ala güzel var mı? 

Çiğdem diyor ben sarıyım
Seven yiğidin yâriyim
Her güzelden ben ayrıyım
Benden ala güzel var mı? 

Lale diyor behey Tanrı
Neden benim boynum eğri
Her yiğidin var bir yâri
Benden ala güzel var mı? 

Menekşe der mordur yüzüm
Yapraklarım dizim dizim
Beni en başlara yazın
Benden ala güzel var mı? 

Nergis diyor ben nazlıyım
Yiğit koynunda gizliyim
Mavi donlu gök gözlüyüm
Benden ala güzel var mı? 

Sümbül diyor tenim aktır
Sözümde yalanım yoktur
Her şeyimi bilen haktır
Benden ala güzel var mı? 

Karanfil diyor katarım
Bir alır bine satarım
Yiğit koynunda yatarım
Benden ala güzel var mı? 

Karac’oğlan ağdır yüzün
Yalanı yok bunca sözün
Hangisinde kaldı gözün
Söyle daha güzel var mı?
****

Engin Dur!

Öğütleme 

Hele gönül bir meclise varanda
Engin otur engin konuş engin dur
Selam ile hal hatırın sonranda
Engin otur engin konuş engin dur 

Engin ol havada uçucu olma
Namerde sırrını açıcı olma
Hercai dostundan geçici olma
Engin otur engin konuş engin dur 

Ağır otur has yaraşsın yerine
Gönül bağla güzellerin birine
Tut sözünü çek nefesin derine
Engin otur engin konuş engin dur 

Karac’oğlan deyir adım yayılsın
Her mecliste bilem adam sayılsın
Doğru sözün her kulakta duyulsun
Engin otur engin konuş engin dur.
****
Söyleşi / Neylersin? 

Mehriban Hanım
Sen bir ala şahan olsan
Meni indirmeye gelsen
Men bir avuç darı olsam
Yere sepilsem neylersin? 

Karac-Oğlan
Sen bir avuç darı olsan
Yere serpilmeye gelsen
Men bir gerze horoz olsam
Seni denlesem neylersin? 

Mehriban Hanım
Sen bir gerze horoz olsan
Meni denlemeye gelsen
Men bir ala ceylan olsam
Dağlara kaçsam neylersin? 

Karac-Oğlan
Sen bir ala ceylan olsan
Dağlara kaçmaya gelsen
Men bir mahir avcı olsam
Sen avlasam neylersin? 

Mehriban Hanım
Sen bir mahir avcı olsan
Meni avlamaya gelsen
Men bir kızıl alma olsam
Sandığa girsem neylersin? 

Karac-Oğlan
Sen bir kızıl alma olsan
Sandığa girmeye gelsen
Men de bir açacak olsam
Sandığı açsam neylersin? 

Mehriban Hanım
Sende bir açacak olsan
Sandığı açmaya gelsen
Men bir telli gelin olsam
Sandıktan çıksam neylersin? 

Karac-Oğlan
Sen bir telli gelin olsan
Sandıktan çıkmaya gelsen
Men bir Karac-Oğlan olsam
Koynuna girsem neylersin? 

Mehriban Hanım
Sen bir Karac-Oğlan olsan
Koynuma girmeye gelsen
Men mar ı Mehriban olsam
Seni dolasam neylersin? 

Karac-Oğlan ile Mehriban Sultan (Kars Yolculuğu)
Orhan Bahçıvan »Halis Kızılateş« 
Not: Merdinik, Ardahan Göle ilçesinin eski adıdır.


[i] Nizamettin Onk, Araz Boyu Ozanlarımız-İrfani Hoca” başlıklı bir makalesi. Azərbaycan Milli Elmlər Akademiyası Folklor İnstitutusu, Əli şamil / Çıldırlı Aşıİrfani / Şеirlәri, Haqqındakı Dastan-Rəvayətlər. Bаkı  2016.
[ii] Yunus Zeyrek, Bizim Ahıska Üç Aylık Kültür Dergisi, Çıldırlı Aşık İrfani.
[iii] Doğu Anadolu’da anlatılan bir gurbet destanıdır.
[iv] Doğu Anadolu da söylenen “Sarı Kız, Sarı Gelin.
[v] Köroğlu Destanlarında anlatılan “Derbent Seferinin” bir çeşitlemesi gibidir.
[vi] Ben bu hikayeyi bir ince kitapçıktan okumuştum. İçeriğini anımsayamıyorum.
[vii] Karac’oğlan Fevzi Görgün, Sağlam kitabevi İstanbul.
[viii] Horasan illerine yapılan bir seyahat.
[ix] Yaşar Kemal, Üç Anadolu Efsanesi, Karac'oğlan.
[x] İshaf Rafet, Cahit Öztelli. İçel’in Mut ilçesinin Çukur köyü anlatıları.
[xi] Karac’oğlan (Hasan) İle Mehriban Sultan.
[xii] Halk Arasında Boşbeşik olarak bilinen söylence.
[xiii] Bu destan arasında, Kerem ile Aslı çeşitlemesi.
[xiv] Bu destan içinde geçen Zeyneb isimli türküleri ayrıca vermek gerekiyor.
[xv] Bilgin Radlof’un sözünü ettiği hikaye.
[xvi] Ahmet Adnan Saygun, Ali İzzet kaynaklı.
[xvii] Merdin: Merdinik Dağı eteğinde kurulmuş »Merdinik Köyü« Göle kasabasının eski adıdır. Merdin, Mardin olarak algılanıyor. Aşık yazmaları Rika yazısı ile yazıldığı için, Rika yazısında sesli harf yoktur. Dizenin anlamına göre, ya da sözcüğün anlamına göre yorumlanıyor. Merdin ya da Mardin sözcüğü “mrdn” harfleriyle yazıldığı için, arasına sekiz sesli harften uygun olanı koyacaksın, sonrada okuyacaksın. Dolayısıyla kimileri Mardin kimileri Merdin olarak okuyor. Merdin: Sofra yaygısı, biraz sert anlamında olarak veriyor TDK sözlüğü, Ayrıca bir Yörük Oymağının adıdır.
[xviii] Prof. Dr. A. Mecit Doğru, Yukarı Kür Boyları Yer Adları.
[xix] Prof. Dr. İlhan Başgöz Karaca-Oğlan Kitabı.
[xx] Doğulu Halk Şairleri 1-2 Cd İlaveli-Kara Mavi-Yayınları 20, Araştırma 9 Bekir Karadeniz- Orhan Bahçıvan 2010.

Yorumlar

  1. Merhaba Orhan Hocam,
    Yine müthiş bir edebî değer taşıyan emeğimizi okuma şansına nail oldum. Türk edebiyatına katkınız büyük. Gelecek kuşaklara ne anlamlı ve ne kıymetli bir eser bırakıyorsunuz. Biz de bilmediklerimizi, öğreniyoruz bu yaşımızda. Teşekkür ederim. Kutlarım sizi. İyi ki vvarsınız. Sevgi ve saygıyla

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler Emine Pisiren, karınca kararınca elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Bizim kültürümüz, edebiyatımız ve tüm yazın emekçileri çok değerlidir. Hepimiz aynı değerleri bilerek aynı inançla bu sahada emek veriyoruz. Selamlar gönderiyorum...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Alagöz Dağı’nın Çocukları / Çolaklar / »Kızılateş Sülalesi«

Göle Yöresi Halk Oyunları