Karslı Ozan Bahri Efendi...

Karslı Ozan Bahri Efendi[i]


Vatan sevgisinden maksat, toprağa değil,
onun üstünde yaşayan insanlara duyulan sevgidir. 
»Namık Kemal«


Karslı Ozan Bahri Efendi »1245« 1829/1830 yıllarında Kars’ın Kaleiçi mahallesinde doğup büyüdüğü biliniyor. Aslen Arpaçay’ın Cedere köyünden olduğu ve Sayın Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu derlemelerinde kaynak kişi olarak yer aldığı yine, Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu tarafından aktarılıyor.

Söz konusu olan bilgi şöyle, »Anılı Halil Ağa, Daynalıklı Zeynel Ağa, Cedere'de Karslı Bahri Efendi, iğnezor'da Kadı-Ahrn'ed gibi yaşlı ve okumuş kişilerden Kars'ın 1877/1293Yılı öncesi ve sonrası hakkında görüp bildiklerini dinleyerek yazmıştır.«[ii]

Kaynaklarda Aşık Bahri olarak yazılmasına karşın, yörede ilk kez aşık yerine Ozan sözcüğünü kullanan biri olarak biliniyor. Bu yüzden adını, Karslı Ozan Bahri Efendi Olarak yazmayı yeğledim. Şiirlerinde ise, Bahri, Yanık Bahri, Sefil Bahri, Kul Bahri gibi mahlaslar da kullanmıştır.

Karslı Ozan Bahri Efendi, on dört yaşında şiir söylemeye başladı. Bir söylentiye göre 20 yaşında, o sırada çok yaşlı bulunan Äşık Züläli »1873-1956«[iii]    ile karşılaşıp atışmada bulunmuş. Aşık Züläli tarafından çok beğenilmiştir. (1849). Bu bilgiler isim olarak ele alınırsa, Zülali adı bizim Posoflu Zülali olma ihtimali imkânsız. Çünkü Posoflu Zülali’nin doğum tarihi biliniyor. Ve verilen tarihler uyumsuz. Bence bu Zülali denilen ozan Posoflu Zülali değil, Axılkelekli Aşık Hasta Hasan»1766-1849« dediğimiz aşığın divanında adı geçen Qara Zülal olmalı.

»Ab u çeşme göllerinde sona da bir, qaz da bir.
Süsen sünbül, mor menevşe, bülbül öter yazda bir.
Vaqif dertden xeberdardı, gövherin qiymeti yox.
Qul Qaranı, Qara Zülal, Aşıq Ömer sözde bir«[iv]

Karslı Ozan Bahri Efendi başta Revanlı Mehdi, Qara Zülal olmak üzere, Erzurum ve daha içerlerden Kars’a gelen birkaç äşık ile deyişmiş ve üstün doğaçlama yani irticalen şiir söyleme gücünü ispat etmiştir.

Ancak bir başka bilgi vermem gerekiyor. O bilgide Karslı Bahri’nin adı verilerek iki kızından söz ediliyor. Kendisinden ve kardeşinden söz edilmiyor. Büyük ihtimal bu katliamda şehit edildiği düşünülebilir. Bilgi şöyle:

»Karslı Bahri’nin sekiz yaşındaki kızı Naime’yi, dört yaşında diğer kızı Esmer’i pek feci suretde katl ve şehid eylediler.«[v] Bu olay Ermeni Mezalimi Erzurum vilayeti başlığı altında Kurukol[vi] köyünden söz ederken o köyde kayıtlara geçen şehitlerin isimleri arasında geçiyor.

Karslı Ozan Bahri Efendi’nin Şadi adında bir evlatlığı olduğu, bu evlatlığı büyüttükten sonra ondan hıyanet gördüğü ve bu konuda bir kargış söylediği anlatılar arasındadır. Ozan Bahri’nin, kendi adıyla bilinen »Bahri Divanisi« güzellemeleri, koçaklamaları, kahramanlık şiirleri yanında, »Ergen ile evli« destanı, Ehl-i Dünya destanı, Destan-ı Tuhaf yani mirasyedi destanı (bir gün redifli), Revanlı Äşık Mehdi ile deyişmeleri ve evlatlığı için söylediği kargış da yöremizde yaygın bilinen şiirlerindendir.

Kars Yöresinde yine bilinen bir anlatıya göre, Karslı Ozan Bahri Efendi, 14 yaşında gördüğü bir rüyada »Şirazlı Bağdagül« isimli bir sevgilinin elinden bade içerek, badeli aşıklardan olduğu anlatısı yaygındır. Şiirlerinde Bağdagül adını sürekli kullanmıştır.

Bir başka anlatı ise şöyle:
»Ozan Bahri’nin Şiirleri Kars’ta henüz çocukluk dönemlerinde olan Namık Kemal üzerinde etkili olmuştur (TDEA 2002: 148). Özellikle “Kars’ın Kal’ası” redifli koçaklamasının dönemin Kars Paşası ve Namık Kemal’in dedesi olan Abdullatif Paşa tarafından beğenilmesi üzerine Âşık Bahri’den mehtername için yeni bir destan istenmiştir. Marş formunda söylenen bu destanın gelecekte »Vatan Şairi« olarak adlandırılacak Namık Kemal’in duygu dünyasında yer ettiği muhtemeldir.«[vii]

»Hakkında yapılan çeşitli çalışmalara karşın (Uraz 1933, Kırzıoğlu 1955) âşığın sadece on sekiz deyişine ulaşılabilmiştir. Bu çalışmaların en önemlisi Kırzıoğlu tarafından yapılan yönlendirmelerle Öztürkkan, tarafından gerçekleştirilen ve âşık hakkında o döneme kadar yazılı ve sözlü kaynaklardaki bilgilerin bir araya getirildiği yüksek lisans çalışmasıdır. Eserde âşığın gerçek ve rivayetlere dayalı hayatı verildikten sonra tespit edilen şiirler verilmiştir. Âşığa ait herhangi bir eser bulunamadığından araştırmacılarca yayımlanan şiirler cönk, defter ve sözlü kaynaklardan elde edilenlerle sınırlıdır.«[viii]

Karslı Ozan Bahri Efendi’yi araştırırken, değerli arkadaşım Alptekin Şimşek’in arşivinden yararlandığımı yazmalıyım. Yani, Alptekin Şimşek’in arşivinden gelen bir bilgi de şöyle:

Kısaca bir küçük bilgiden söz etmeliyim. Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi’nde yer alan bu bilgi aynen şöyledir.

»Cönkteki bir başka destan da yine böyle bir başka şaire mal edilmiştir ki, bu destan da "Destan-ı Tuhaf” dır. Destanı Tuhaf Türk Dili ve Edebiyat isimli lise kitaplarında Sn. Özdemir Sarıca, Mahir Ünlü, Ömer Özcan tarafından Selimi isimli bir halk şairine isnad etmişlerdir. Bu destan cönkte Karslı Aşık Bahri'nin olarak kayıtlıdır. İlk bendi ve son bendi şöyledir:

Gurbet ilden geldim malım sormaya
Eşyalarım yalan yazan nic’oldu
Şimdi ben razıyım şer'a durmaya
Kedi kırpısı deri derman nic’oldu

Bahriyayım malım aldı alanlar
Eşyaını bulurlar bunda olanlar
Doğrusun söylesin bir bir bilenler
Asılsız fasılsız yalan nic’oldu«[ix]

Karslı Ozan Bahri'nin kaynaklarda geçen bazı şiirlerine ulaşamadım. Destanlar bunların başında geliyor. Birde bazı koçaklamalarda mahlas olmadığı için şiirlerin Ozan Bahri’ye ait olup olmadığını bilemiyorum. Kaynaklık ettiği koçaklamaları ve diğer türküleri de bu yazının sonuna alma gereği duydum.

Şunu yazmadan geçmeyeceğim. TRT geleneği olarak bütün türküleri anonim kabul etmesi, halk yazınında var olan çelişkileri de beraberinde getirdi. Örnek, söz-müzik Aşık Veysel olan bir türküyü anonim olarak kayda geçerken. Kendi eserine kaynak olarak yazılması başlı başına bir ayıptır. Bu yüzden ozanları birçok eseri anonimleşerek günümüze gelmiştir. Bu yanlışı düzenlemek gerekiyor kanımca. Ozan Karslı Bahri’nin eserleri de böylesi bir boşluğun içinde kalmıştır.

Yukarıda sözü edilen Kars koçaklamalarının hangileri yani askeri bando tarafından bestelenen marşların hangileri olduğunu kesin bilemiyorum. İleri bir tarihte bunlarda bulunabilir umuduyla bu yazıyı bitirelim.

Karslı Ozan Bahri Efendi’nin ölüm yeri ve tarihi bilinmiyor. Kardeşiyle birlikte gurbete çıkarak bir daha dönmediği halk arasında anlatılagelmiştir.

Not:
Prof. Dr. Saim Sakaoğlu bir makalesinde Ozan Bahri’nin doğum ve ölüm tarihlerini böyle veriyor. Aşık Bahri (1829-1900)…

Şiirleri ve Kaynaklık ettiği Şiirler…


Kars’ın Kalesi[x] »Destan«[xi]

Kars Koçaklaması

Çok öyle yan bakma Moskof sen ana
Zafer nişanıdır Kars’ın Kalesi
Nice bin düşmana bozgun salmıştır
Osmanlı şanıdır Kars’ın Kalesi

Onu kuran usta çok güzel kurmuş
Bütün ülkelere kanadın germiş
Her gelen belaya göğsünü vermiş
Yurdun kalkanıdır Kars’ın Kalesi

Seherde tez alır doğan güneşi
Dünyada bulunmaz anın bir eşi
Gülle top kar etmez pulattır döşü
Kaleler hanıdır Kars’ın Kalesi

Nice düvellere nazargah olmuş
Meta’a zafere bazargah olmuş
Her yeri şehirde mezargah olmuş
Gaziler kanıdır Kars’ın Kalesi

Baykuş yaşayamaz viran değildir
Bülbüllü bağları yaban değildir
Kargalar kalacak mekan değildir
Laçin vatanıdır Kars’ın Kalesi

Kars’a her göz koyan perişan oldu
El’amana gelip kör pişman oldu
Buna şahit isbat bir cihan oldu
Kendisin tanıdır Kars’ın Kalesi

Kafir git viran ol öz ağrında
Koç-yiğitler yatar yurdun bağrında
Baş ile can feda eyler uğrunda
İller sultanıdır Kars’ın Kalesi

Bahri her dem söyler vasf-i vatandan
Bünyadına ferman gelmiş hakandan
Şenlenüp abadan olur her yandan
Dünya cenanıdır Kars’ın Kalesi

Yerden Göğe[xii]

Yerden göğe bin hamdullah
Hasretleri kamu Allah
Dönüp geldim sana billah
Sılaya kavuştum vallah
Seni gördüm Kars maşallah
Garip yavrum naçar gelir
Diler nazlı vatan seni
Cana canlar katan seni

Esvabın Kür den yuyanlar[xiii]
Libasın polad giyenler
Bu vatan benim diyenler
Tan vakti sela duyanlar
Candan baştan geçer gelir
Diler nazlı vatan seni
Cana canlar katan seni

Kaza hükmün tamam itti
Gülün soldu diken bitti
Benim bülbül yada gitti
Kara günün sana yetti
Balan kanad açar gelir
Diler nazlı vatan seni
Cana canlar katan seni

Perişandın ah ü zardan
Harab oldun o küffardan
Kurtardı Hakk şükür nardan
Her bir yavrun bir diyardan
Artık durmaz göçer gelir
Diler nazlı vatan seni
Cana canlar katan seni

Murada ben bugün erdim
Toprağına yüzüm sürdüm
Bağ-ı visal içre girdim
Bar-ı hasret derüp gördüm
Dostlar hırka biçer gelir
Diler nazlı vatan seni
Cana canlar katan seni

Dağların hep dür dağıdır
Şehit gazi yatağıdır
Yaylan yiğit otağıdır
Suyun kevser gam dağıdır
Garib yolcu içer gelir
Diler nazlı vatan seni
Cana canlar katan seni

Bahri ider Hak’ka dua
Cennet ruh tutmaz me’va
Sıladır her derde deva
Mürg-i dile İrem yuva
Ölse gine uçar gelir
Diler nazlı vatan seni
Cana canlar katan seni[xiv]

Kırk Gecedir[xv]

Kırk gecedir gökte yıldız sayarım
Kamer yüzlü yarim hele gelmedi
Billahi sen bekle gelirim deyip
Bağa gizli yârim hele gelmedi

Evlerinin önü bağdır bilirim
Her gün karanlık çökmeden gelirim
Bekliye bekliye gözden olurum
O Şirazlı yârim hele gelmedi

Yalan söylemezdi bunda bir hal var
Sunamın yüzünde bir hoşça hal var
Divane gönlümde yaman melal var
Şeker özlü yârim hele gelmedi

Yarim salındıkça selvi baş eğer
Siyah sırma saçlar topuğun döğer
Bir gülüşü bütün dünyaya değer
Narin nazlı yârim hele gelmedi

Harman ayındaydı yemini içti
Nemli gözlerimden mürg-u hab uçtu
Güz gelip bağların hoş vakti geçti
Bahar yazlı yârim hele gelmedi

Yanık Bahri ağla dolan dalına
Hakkın vardır küssen öz ikbalına
Bağdagül'ün baka kaldım yoluna
Üzüm gözlü yârim hele gelmedi

Aşk Lalinden[xvi]

Aşk lalinden kanan kullar
Canım od aldı od aldı
Yâre deyin taranmasın
Mayi bad aldı bad aldı

Her vurdukça zülfe şane
Hasta dil döner virane
Dal kaddim benzer kemane
Yâri yad aldı yad aldı

Bağdagül meyl itti yâre
Can bülbülü düştü zare
Derdi canım saldı nare
Felek dad eldı dad aldı

Kul Bahri’nin sohbetinden
Maral kaçmaz izzetinden
Fani dünya lezzetinden
Kimler tad aldı dad aldı

Aşüfte Dilbere[xvii]

Aşüfte dilbere gönül düşürdüm
Yanakları benzer nar danesine
Mahabbet deryasın baştan aşırdım
Asılaydım zülfün her danesine

Turna gibi katarımız yürürken
Ben yar ile sabahları gezerken
Güzeller şahının medhin ederken
Bir bakın döktüğüm ter danesine

Aklım perişandır gönlüm serseri
Sırma gümüşüne benzer her yeri
Cihana getiren böyle dilberi
Aferin besleyen ol anesine

Arasam yerini tenhada bulsam
Ol lebi şekeri ağzıma alsam
Bahri gibi bende ummana dalsam
Pek tutup sarılsam gerdanesine

Ben Tek Yari[xviii]

Ben tek yâri elden giden
Elbette ki ağlar gezer
Ölene dek şad güngörmez
Karaları bağlar gezer

Böylesini il eğlemez
Göçer yada yol eğelemez
Derdini yüz fil eğelemez
Sinesinde dağlar gezer

İl aklınca divanedir
Narı sönmez pervanedir
Bilmez bahar şita nedir
Kan yaş seli çağlar gezer

Günden güne derdi türer
Ölümü mum ile arar
Felek bend için ağ örer
Ciğerinde tığlar gezer

Bahri ağlar dile düşmüş
Bir har Bağdagül’e düşmüş
Bülbül tezmiş çöle düşmüş
Gülşenimde zağlar gezer

Dedim Güzel[xix]

Dedim güzel nedir sendeki diller
Dedi bülbüllere zan gösterir
Dedim neye yarar yüzdeki laller
Dedi öpülecek yeri gösterir

Dedim yüzün nerden ışığı almış
Dedi güneş benim şavkımı çalmış
Dedim çoğuları pervane olmuş
Dedi yanaklarım narı gösterir

Dedim bu Bahri'ni yetir murada
Dedi düşmanımız vardır arada
Dedim Bağdagül'üm korkun nerede
Dedi işte baktım han gösterir

Gündüzün Sevdiğim[xx]

Gündüzün sevdiğim seyrana çıkmış
Salınıp geldiği dağlar hû çeker
Çiçekler boyun eğmiş selam durmuş
Serviler salınır bağlar hu çeker

Gözlerin cevreder Ardahan Kars’ı
İstanbul Edirne zülfün bahası
Geyinmiş kuşanmış o Hint libası
Ömrüne hükmeden çağlar hu çeker

Mübarek cemalin gün gibi yanar
Mestane gözlerin çarh gibi döner
Doldurmuş badeyi sakiler sunar
Şems-i kamer nurum ağlar hu çeker

Menendin bulunmaz Gürcü Revan'da
Halep Diyarbakır Şam-u Şirvan’da
Şehr-i Şiraz dedim mülkü İran’da
Sefil Bahri gibi sağlar hu çeker

Gelme Moskof[xxi]

Gelme Moskof, gelme Kars’a[xxii]
Cennet, Küfre  mal olur mu?
Cihän bize karşı dursa,
Asla burdan yol olur mu?

Bize canı verip Hudä
Olsun nazlı yurda fedä;
Kafesde ruh, eyler nida:
«İslam, Küfre kul olur mu?»

Katlanırız kamu derde,
Bırakmayız yadı , yurda,
Ölürüz hep bu uğurda,
Bundan iyi fi’l  olur mu?

Şehidler Rıdvan’a koşar
Gazilerin şanı taşar
Nazlı vatan gamsız yaşar
Bu imana al olur mu?

Ceddimizden miras kalmış,
Şanımızla cihän dolmuş,
Bize, düşman çok kul olmuş,
İnkar eden dil olur mu?

İnceliriz, kırılmayız;
Polatdanız, yorulmayız;
Bulanmadan durulmayız,
Bizden coşkun sel olur mu?

Osmanlıdır ad, şanımız;
Abdülmecid[xxiii] Sultanımız;
Kars Kal’ası vatanımız;
Dahi, Moskof dal olur mu?

Yardım ede Yezdän size;
Osmanlılar, her cän size,
Sefil Bahri, çokdan size,
Kurban olsa, yol olur mu?[xxiv]

Atışma »Revanlı Mehdi«[xxv]

Äşık, bade içmiş isen,
Söyle, nedir bize kalmaz?
Yüz bin yıllık yolu gitsen,
O nedir ki, sonu gelmez?

Karslı Bahri
Ders almışam, mürşidimden,
Fani dünya bize kalmaz,
Mahşere dek yörüseler,
Çokdur ilim, sonu gelmez.

Revanlı Mehdi
Ne yoldur dönülmez geri,
Hangi genç tükenmez dürü?
Hangi bab, eşiği sarı?
O nedir, kul aklı almaz?

Karslı Bahri
Ölümdür, dönülmez geri,
Kamilin, tükenmez dürü,
Cennet’in eşiği sarı,
Rab hikmetin, akıl almaz.

Revanlı Mehdi
Bu Mehdi’yi salma derde,
İrisväy olma bu yerde,
Aşkın katı, nice perde?
Her äşık bu babı bilmez.

Karslı Bahri
Bahri’ye çok sitem etme,
Bilmediğin baba gitme,
Tam on iki perde tutma,
Nadandır, kim bunu bilmez.

Beni Hayran Eden[xxvi]

Beni hayran eden ey dudu dillim
Lal-i kandin ile hub avazındır
Sülün yürüyüşlüm ey turna tellim
Akl ü fikrim alan cümle nazındır

Vahşilik eyleyip kaçma lütf eyle
Sakla derununda açma lütf eyle
Gayrilerle bade içme lütf eyle
Sana dil verdiğim kendi razındır

Kenar-ı bezmine cem olur yaran
Güftar-ı lezizin guş eder her an
Bahş-ı zevk eyliyen ey ruh-u revan
Türkmani makamlar ile sazındır

Kam almak güzelim her bibedelden
Aşıklara adet olmuş ezelden
Sevdayı dilimi kaçırma elden
Mürg-u şikarındır elde bazındır

Zamane hubundan çok çektim kahrı
Ellerinden içtim cam becam zehri
Seni her dilbere kul eden Bahri
Kendi amelindir serde yazındır

Değme Bir Güzele[xxvii]

Değme bir güzele gönül düşürmem
Mah yüzünde benler on olmayınca
Zay eyleyip akılcığım şaşırmam
Aslı melek yeşil don olmayınca

Gönül kuşu efgan eder kafeste
İnler sada verir derdli nefeste
Servi kamet gerek gözleri meste
N'eylerler güzeli şan olmayınca

Ak ablak alınlı ebrular siyah
Şan verdi aleme doğdu şems ü mah
Vilayet sahibi melik padişah
Hublukta Yusüf-ü san'olmayınca

Esmer'im şahinim toy kuşa salmam
Şikarım hümadır gayrısın almam
Bahri’yim değme bir göllere dalmam
Lal ü cevahire kan olmayınca

Gel Efendim Bana[xxviii]

Gel efendim bana incinip küsme
Ricalar etmenin zamanı geldi
Birr ü ihsanın bizlerden kesme
Atalar etmenin zamanı geldi

Uyur idi her şükufe uyandı
Kokusuna can ü diller boyandı
Güzellerle dağlar bağlar donandı
Safalar etmenin zamanı geldi

Aşıklar yol bulur şehr-i vuslata
Canlar muntazırdır bu mahabbete
Çıkıp taraf taraf ehl-i işrete
Nidalar etmenin zamanı geldi

Ne bulursun cevr ü cefalar kılıp
Olur olmazların mahremi olup
Biçare aşıkın hatırın alıp
Vefalar etmenin zamanı geldi

Açıldı ey Bahri lale vü sümbül
Bağlan zeyn etti gönce ile gül
Ne yatarsın acap biçare bülbül
Nevalar etmenin zamanı geldi

Destan-ı Hünkar[xxix]

Hünkarım dünyaya gel eyle nazar
Duacı kulların ağlayıp gezer
Urumdan Acem’e ismini yazar[xxx]
Hani erkân hani yol padişahım

Şevketlu askerin erbabın ara
Erenler evliyalar cengine vara
Seraskerbaşının kalbide kara
Kişinin aslını sor padişahım

Gelirse verme tuğ ile sancak
Rüşvet almağı bilirler ancak
Dünya elden gitti dahi nolacak
Dünya nizamını kur padişahım

Ricaller cümlesi devlete hayın
Gizlice alurlar kafirden payın
Fukara kullara vermezler tayın
Süflü sergerdandır kul padişahım

Bir yiğidin gözü seferden gitmez
Gidenlere kimse itibar etmez
Bin cahil bir arslanyerini tutmaz
Arslan gibi vezir bul padişahım

Temekkün verme kafire ruhsat
Ruhsat verenlerin cümlesi murat
Meğer hakdan ola bize inayet
Ol vekit intikam al padişahım

Bunca fıkaradan …….[xxxi] Alınır
Dünyada her işe çare bulunur
Hep koyunlar çobanlardan sorulur
Bizlere bir çoban bul padişahım

Rahmet yelleri kesildi esmez
Kitabın kavlince kimsene bakmaz
Din-i İslam kılıcı ne için kesmez
Eller tutmaz oldu bil padişahım

İpsala Çamlıca Havza adası
Yaktı cigerümüz Mora yakası
Dilerim hakdan yere batası
Hakk’a tevekkül ol padişahım

Çeşmeler kuruldu abdest alınmaz
Mescitler kapandı namaz kılınmaz
Kadir Mevla’m hikmetinden sorulmaz
Mehdi’ye mi kaldı yol padişahım

Bu Sefil Bahri’ni dehletme sakın
Kaç yıldır dünyanın haline bakın
Korkarım ki Deccal’ın çıkması yakın
Kıyamet yakındır bil padişahım

Gelin Oynayalım 

Kars’ın Ağır Barı 

Size söylüyorum Karslılar size
Gelin oynayalım Kars’ın Barını
Oynayak da neşe salah her yana
Gelin oynayalım Kars’ın Barını    
                    Barını barını Kars’ın Barını
                    Gelin oynayalım Kars’ın Barını 

Ne güzel yapıdır Karsın Kalesi
Kalkıp oynasana başım belası
Gene coşa geldi gönlüm aynası
Gelin oynayalım Kars’ın Barını

                    Barını barını Kars’ın Barını
                    Gelin oynayalım Kars’ın Barını 

Ay kız dikkat eyle at ayağını
Yanlış oynayıp da alma canımı
Gönlümün Bağda’sı evim hanımı
Gelin oynayalım Kars’ın Barını

                    Barını barını Kars’ın Barını
                    Gelin oynayalım Kars’ın Barını 

Bahri Kars Barını yazdım satıra
Ben ölürsem Kars’a kalsın hatıra
Tutunup el ele durun tek sıra
Gelin oynayalım Kars’ın Barını

                    Barını barını Kars’ın Barını
                    Gelin oynayalım Kars’ın Barını 


Gümrü’den Yürüdü[xxxii]

Kars Koçaklaması

Gümrü’den yürüdü şapkalı kazak
Kars içinde eser bir acı sazak
Kaptan Paşa diyer devranı bozak
Gel beri gel beri bizim Osmanlı
Kavga koptu Kars'ın başı dumanlı

Yaktı gülşen yurdu zalim saldadı
Loris'de zulmedip verdi berbadı
Ardahan kan ağlar gözler imdadı
Gel beri gel beri bizim Osmanlı
Kavga koptu Kars'ın başı dumanlı

Mihrali Paşa'da çok mertlik etti
Mansur'un evini yıktı dağıttı
Hacı Veli'nin de toyunu tuttu
Gel beri gel beri bizim Osmanlı
Kavga koptu Kars'ın başı dumanlı

Muhtar Paşa aldı gazi şanını
Çevirdi Moskoflar çevre yanını
Yahnılar koparttı Nuh Tufanını
Gel beri gel beri bizim Osmanlı
Kavga koptu Kars'ın başı dumanlı

Bayraklar Çekildi[xxxiii]

Kars Koçaklaması

Bayraklar çekildi gelin mi sandın
Davullar çalındı düğün mü sandın
Bu yola gidenler gelir mi sandın
Buna Kars’ın yolu derler giden gelmedi
Gidip de ana can gelen olmadı
Gelmedi gelmedi murad almadı

Aslan gafletinden ifrit ön almış
Viranın dört yanı şehitlik olmuş
Yaslıdır yolları gidenler ölmüş
Buna Kars’ın yolu derler giden gelmedi
Gidip de ana can gelen olmadı
Gelmedi gelmedi murad almadı


Orhan Bahçıvan



[i] Türk Dili Ve Edebiyatı Ansiklopedisi Cilt 1, Sayfa 294
[ii] Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu, Arpaçay köylerini gezerek derlemeler yapmıştır. Kaslı Bahri Efendi de yararlandığı kaynaklar arasında not ediyor.
[iii] Posoflu Aşık Zülali ile karşılaşması zaman olarak denk gelmiyor. Çünkü Posoflu Äşık Züläli »1873-1956« tarihleri arasında yaşamıştır. Bu Aşık Zülali Başka Zülali olma ihtimali vardır. Bence Kara Zülal mahlaslı aşık olabilir.
[iv] Axılkelekli Aşık Hasta Hasan»1766-1849«
[v] Kaynak Ermeni Komitelerinin A’mal ve Harekatı ihtilaiyyesi. Ermeni Mezalimi, Erzurum Vilayeti, Tahribat ve Mezalim Hakkında Tahkikat İcrası İçin Me’mur Edilen Komisyon Raporları Ber-vech-i Atidir. 24 Mayıs 332 Salı günü büyücek bir karye olan Kurukol’a muvasalat ettik. Bu köy Ermeniler tarafından yapılan tahribatdan naşi elim bir manzara-i harabiye duçar olmuş idi. sayfa 366 Ilıca Nahiyesi Müdiri Şükrü, Vilayet Hukuk Müşaviri Kemal Sayfa 373
[vi] Erzincan Tercan Kurukol Köyü…
[vii] Bahri", Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi Devirler/İsimler/Eserler/Terimler (1998) Ankara. Dergâh Yay. C. 1. s. 295.
[viii] Öztürkkan, Cengiz (1973). Karslı Âşık Bahri ve Aşık Ceyhuni Hayatları ve Sanatları. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi…
[ix] Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 9, Kayseri 1996
[x] Sadeddin Nüzhet Ergun Türk Şairleri. Cilt: 2 Sayfa. 680- 681 – 682 - 683
[xi] Murad: Halk Edebiyatı şiir ve dil örnekleri M. Fahrettin Saltkan »Kırzıoğlu« Çıldır Aşıkları notları yazma.
[xii] Sadeddin Nüzhet Ergun Türk Şairleri. Cilt: 2 Sayfa. 680- 681 – 682 - 683
[xiii] Yuyanlar: Yıkayanlar…
[xiv] Halk Edebiyatı şiir ve dil örnekleri M. Fahrettin Saltkan »Kırzıoğlu« Çıldır Aşıkları notları yazma.
[xv] Koşma. Saz Şiiri Antolojisi - Vasfi Mahir Kocatürk, "Başlangıçtan bugüne kadar Türk Edebiyatının Saz Şiiri tarzında yazılmış en güzel Şiirleri" başlığıyla, Ayyıldız Matbaası, Ankara - 1963, s.376-377.
[xvi] Saz Şiiri Antolojisi - Vasfi Mahir Kocatürk, "Başlangıçtan bugüne kadar Türk Edebiyatının Saz Şiiri tarzında yazılmış en güzel Şiirleri" başlığıyla, Ayyıldız Matbaası, Ankara - 1963, s.377.
[xvii] Türk Saz Şairleri Ord. Prof. Dr. M. Fuad Köprülü Akçağ Yayınları Sayfa: 586
[xviii] Murad: Halk Edebiyatı şiir ve dil örnekleri M. Fahrettin Saltkan »Kırzıoğlu« Çıldır Aşıkları notları yazma.
[xix]   Saz Şiiri Antolojisi - Vasfi Mahir Kocatürk, "Başlangıçtan bugüne kadar Türk Edebiyatının Saz Şiiri tarzında yazılmış en güzel Şiirleri" başlığıyla, Ayyıldız Matbaası, Ankara - 1963, s.377-378
[xx] Halk Edebiyatı şiir ve dil örnekleri M. Fahrettin Saltkan »Kırzıoğlu« Çıldır Aşıkları notları yazma…
[xxi] Türk Dili Ve Edebiyatı Ansiklopedisi Cilt 1, Sayfa 294…
[xxii] Türk Klasikleri, Halk Şiirinden Seçmeler. Hazırlayan, Ahmet Özdemir, Bordo Siyah Yayınları, Ortaöğretimlere 100 Temel Eserdendir.
[xxiii] II. Mahmud’un oğlu Osmanlı Sultanı (D. 23 Nisan 1823. Ö.26 Haziran 1861)
[xxiv] Bu Koçaklamayı Posoflu Aşık Müdami okuyor.
[xxv] Türk Dili Ve Edebiyatı Ansiklopedisi cilt 1, Sayfa 284 – 285.
[xxvi] Saz Şiiri Antolojisi - Vasfi Mahir Kocatürk, "Başlangıçtan bugüne kadar Türk Edebiyatının Saz Şiiri tarzında yazılmış en güzel Şiirleri" başlığıyla, Ayyıldız Matbaası, Ankara - 1963, s.91-92.
[xxvii] Saz Şiiri Antolojisi - Vasfi Mahir Kocatürk, "Başlangıçtan bugüne kadar Türk Edebiyatının Saz Şiiri tarzında yazılmış en güzel Şiirleri" başlığıyla, Ayyıldız Matbaası, Ankara - 1963, s.91.
[xxviii] Saz Şiiri Antolojisi - Vasfi Mahir Kocatürk, "Başlangıçtan bugüne kadar Türk Edebiyatının Saz Şiiri tarzında yazılmış en güzel Şiirleri" başlığıyla, Ayyıldız Matbaası, Ankara - 1963, s.92-93.
[xxix] Halk Edebiyatı şiir ve dil örnekleri M. Fahrettin Saltkan »Kırzıoğlu« Çıldır Aşıkları notları yazma.
[xxx] Orta: Yeniçeri Alayı, Ortaya Yazmak: Yeniçeri alayına yazmak…
[xxxi] Noktalı yerler aslında boştur. Anlam olarak Öşür, ya da ortaya çocuk yazmak gibi bir şey olmalıdır.
[xxxii] Temmuz 1939 tarihli ve 2/43 sayılı »Doğuş« dergisinde s. 8 yayımlanmıştır. Halkevi idaresi o zaman ilk mısradaki »Şapkalı« sözünün dergide neşredilmeyeceğinde ısrar ederek bunun »bir sürü« biçiminde değiştirmesini istemiştir. Edebiyatımızda Kars II, M. Fahrettin Kırzıoğlu…
[xxxiii] Temmuz 1939 tarih ve 2/43 sayılı »Doğuş« dergisinde yayımlanmıştır

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Alagöz Dağı’nın Çocukları / Çolaklar / »Kızılateş Sülalesi«

Merdinikli Türkmen Karaca-Oğlan...

Göle Yöresi Halk Oyunları