Ezgilerimizde Var Olan Köroğlu Havaları.

Ezgilerimizde Var Olan Köroğlu Havaları.


Çenlibel’den bu diyara gelmişem
Ne devlete ne de vara gelmişem
Köroğlu’yam nazlı yara gelmişem
Erzurum da mesken salan deliyem

Türk Dilli kültür dünyasının geçmişten günümüze kadar gelebilen en önemli kültürel sesi destanlardır. Bu destanları başlıklar şeklinde vererek geçelim. Yaratılış Destanları, Muhabbet Destanları, Lirik Destanlar, Taşlama Destanları, Cenk Destanları, Ağıt Destanları, Göç Destanları, Kırgın-Kıyım Destanları, Kaç Ha Kaç Destanları gibi çeşitlemelerden söz edebiliriz. Sırayla yazdığım bu destanlar içinde cenk destanlarından birisini ve en önemlisini ele alacağım. Özellikle yazıyorum, geçmişi Küroğlu daha sonra Köroğlu olarak dillere destan olan Köroğlu destanından ve destan anlatısının içinde yer alan koçaklama ezgilerinden ve bu ezgilerin havalarından söz edeceğim. Kısaca Köroğlu havaları yani cenk havaları.

Genelde Türk yazın dünyasında bölünmeler vardır. Bunları bu yazının içine almak istesem de uzun uzun yazmanın bu konuya pek bir getirisi olmayacaktır. Bence destanlar üstünden söz ederek, Köroğlu destanı ve destan kol ve sefer anlatıları içinde aktarılan ezgilerin havalarından söz edeceğim. Bundan dolayı var olan Türk yazınında değişik sıralamalar şimdilik biraz ötede kalsın istiyorum.

Destanlar her araştırmacının sözünü ettiği ve genelde her elinde kalem olanın araştırıp yazdığı geniş bir yazın koludur. Hiçbir zaman bu benim sözüm mutlaktır demedim demiyorum da. Ancak, bende böylesini biliyorum benim bildiğim de böylesidir gibi bir anlatı içinde bulunmuşumdur.

Geçmişi yazılı bir kaynağa dayanmayan, tamamen halk arasında sözlü gelenek anlatılarına bağımlı kalan destanlar üstünde ne kadar doğru söz edilir bilemiyorum. Ancak destanların oluşumu olarak verilen tarih beşinci yüz yıldır. Bu verilen beşinci yüzyıl tarihini bende kabul ediyorum. Bunun üzerine Köroğlu destanlarından söz ederken. Benden önce söz etmiş ne kadar değerli araştırmacı varsa tümünün olmasa bile kayda değer olan yazıların, tamamına yakınını okumuşumdur. Bu okuduğum araştırma yazılarının arasında önemli gördüğüm yazıdan küçük bir anlatıyı buraya alacağım. Bu anlatı benim ve benim gibi Kars, Ardahan, Erzurum sahasında yaşayanların bildiği küçük bir bilgidir. Bu yazıyı Tarih öğretmeni, aynı zamanda da Tarih araştırmacısı olan sayın Prof. Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu adlı tarih araştırmacısının kaleminden okuyalım.

»Kun Yabguları sülalesinden gelme olup Oğuz namelerde »Kara Konak« Ermenice metinlerde ise, başbuğları Mamak’ın adıyla »Mamikonyan Satrap Ailesi« diye gösterilen aile, »Murat Boylarını« Sasanlı İran’a karşı korumuştur. İşte bu aile,  Arpaçay’ı ve yukarı Aras boyuna da sahip çıkmıştır. V yüzyıldan başlayarak Ortodoks Bizans’a ve Zerdüşti-dezdeki Sasan’lara karşı Gregoryan Türk Mezhebinin kılıcı olarak kurtarıcılığını yapan bu ailenin destanı bugün, Ön Asya Türklüğüne yayılmış olan Köroğlu destanları halinde yaşamaktadır. Bu yüzden halk arasında Köroğlu’nun yeri hep Yukarı Aras üzerinde ve en çok Kars ilinde gösterilmektedir.«

Evet bu alıntısını yaptığımız bilgilere göre Köroğlu Destanının başlangıç dönemi V. yüzyıla kadar uzanıyor. Yani Osmanlılardan, Selçuklulardan da öte demek gerekiyor. Bizimde bildiğimiz ve dinlediğimiz ne kadar anlatı varsa hemen hemen hepsi bu bilgiler çerçevesinde kalmaktadır. Dolayısıyla Eski tanımıyla Osmanlı döneminde, Livana Sancağı adıyla yönetilen bu Köroğlu Bölgesi, birinci etap Erzurum / Göle Ormanları, İkinci olarak, Kars / Göle ormanları, yeni tanımıyla Ardahan / Göle ormanları adıyla var olan bu bölge tüm haritalarda kayıtlıdır. Köroğlu Ormanları, Köroğlu Bölgesi, Köroğlu Yaylası, Köroğlu Kalası, Köroğlu Geçidi. Bu saha alabildiğine geniş bir alandır.

Bu saha, tarihsel süreç içerisinde, Erzurum, Kars, Ardahan gibi illere bağlı olarak günümüze gelmiştir. Şimdi bu saha, Ardahan ili, Göle ilçesi sınırları içinde yer almaktadır. Köroğlu orman bölgesi Yeşil Göle Ormanları içindedir. Göle ilçesi bazı haritalarda direk Köroğlu adıyla yazılıyor. Bu tür yazılı haritaları internet sayfalarında görmek mümkündür.

Şimdi Köroğlu’nun Derbent Seferinde giriş koçaklaması olarak söylenilen bir Koçaklamayı buraya alıyorum. Kendi öz koşmasında kendi kimliğini Aras Paşa’ya söylüyor. Sanırım bu koçaklama Köroğlu’nun kimliğini tanımlamak için en önemli belgedir. Daha önceleri Allıturna Dergisinde özel sayı olarak yayımladığım »Köroğlu Destanı Kars, Göle Anlatımı« başlıklı yazıda bu konuyu işlemişimdir.

Murat Beyliyem

Riva-i Köroğlu

Aras Paşa sana bir arz eyleyim
Yerim haber alsan Murat Beyli’yem
Yağı düşman benle kavga başlarsa
Misri kılınç elde gerek teyliyem

Bağ besleyip kızıl gülün dermesen
Derip derip yaylık üste sermesen
Metlebe gelmişem metleb vermesen
Sığal verip misri kılınç sovlayım

Çenlibel’den bu diyara gelmişem
Ne devlete ne de vara gelmişem
Köroğlu’yam nazlı yara gelmişem
Erzurum da mesken salan deliyem

Bu yazının içinde destansı anlatımlara, şu doğrudur bu yanlıştır demek benim işim değil. Böylesi bir sözümde yoktur. Ben her yazdığım anlatıda şunu söylüyorum, benim bulunduğum sahada, halk arasında böylesi bir anlatı var, falan kişi böyle bir destan anlatıyordu. Filan kişi şu ozandan şu koşmaları söylüyordu. Bunun dışında herhangi bir sözümün olmayacağını hep söylemişimdir.

Benim gayretim var olan bu damardan edindiğim bilgileri yazıya aktarmak ve yazın dünyasına katmak. İsteyen okuyup önem verir, isteyen hiçte okumaz. Bu benim tarihi bir görevimdir. İsteyen kabul eder, istemeyen hiçte kabul etmez ve görmemezlikten gelir. Her araştırmacıya da sonsuz saygımız vardır.

Geçmişten günümüze kadar yaşanmış olan Türk boylarında ve Türk destanlarında bazı sayıların önemle vurgulandığını görüyoruz. Ben bu sayıların tümünü yazmak yerine, konumuz olan yedi sayısını ve bu sayının nerelerde olduğunu birkaç örnekle anlatayım. Yedi sayısı, Anadolu ve bütün Türk dünyasında kutsal bilinen bir sayı olduğunu yazmalıyım.

Altay Türklerine göre ay tutulması olayı yedi başlı dev yüzündendir. Kırgız Türklerinde Kutup Yıldızı'nda bulunan "Büyük Ayıya, Yedi Bekçi" denir. Yedi sayısını yazmaya devam edelim. Soyumuz yedi göbek, gökkuşağı yedi renk, haftada yedi gün var, dünyanın yedi harikası, dünya çevresinde yedi gezegen, büyük Ayı’da yedi yıldız, Pamuk Prenseste yedi cüce, Yedi kocalı Hürmüz, yedi tepeli İstanbul, Dünyada yeri kıta var, müzikte yedi nota var. Köroğlu yedidir, Köroğlu’nun yedi kolu vardır. Yedi sefer eylemiş. Yedi kök havası »Makamı« vardır. Yedi kalası vardır. Yedi yıl hiç durmadan sefere çıkışı vardır. Toy günleri yedi gün yedi gece olur. Yedi kardeş, yedi bacı, yedi yol gibi yedi sayısıyla eş anlamlı sayarlar. Böylece en eski Köroğlu seferlerini sıralarsak. Şöyle:

Yedi devlet üstüne sefer eylemiş.

1.     İran Sasani Seferi
2.     Osmanlı İstanbul Seferi
3.     Gürcistan Seferi
4.     Hindistan Seferi
5.     Birinci Çin-i Maçin Seferi
6.     İkinci Çin-i Maçin Seferi
7.     Üçüncü Çin-i Maçin Seferi

Köroğlu’nun yedi büyük kolu vardır bunları da sırasıyla yazalım.

1.     Deli Hasan Kolu
2.     Koca Bey Kolu.
3.     Hoylu Bey Kolu
4.     Demircioğlu Erzurum Kolu
5.     Kiziroğlu Mustafa Bey Kolu
6.     Tülek Terlan Kolu
7.     Dağıstanlı Hasan Kolu

Bu kollar Köroğlu’nun yedi bin yedi yüz yetmiş yedi delisinin toplandığı bölüklerdir. İç örgütlenmelerine girmeden delilerin çeri sistemini anlatmadan biz yine sözümüzü ezgilere ve ezgi havalarına taşıyalım. Bu var olan sefer anlatımlarını ise şöyle sıralamak gerekiyor. Yine derler ki, Aslı Kerem destanının ilk anlatıcısı Kul Sofu adlı ozandır. Yani bu muhabbet destanını ilk oluşturan isim Kul Sofu isimli o büyük ozandır. Kendi yaşamı ve tüm eserleri Aslı İle Kerem destanının gölgesinde erimiştir. Dolayısıyla Aslı Kerem destanında geçen Kerem ve öteki mahlaslı ne kadar koşma varsa Kul Sofu tarafından yazılmıştır. Aslında biz Aşık Kerem isimli şiirlerin yazarının Kul Sofu olduğunu söylemeliyiz.

İkinci olarak sözünü edeceğimiz destan ise Köroğlu Destanıdır. Bu destanı ilk oluşturan isim, Aşık Cünun’dur. Dolayısıyla destan oluşumu ve içinde geçen tüm koçaklamaların yazarı Aşık Cünun’dür demek hiçte zor değil. Destan anlatımlarında bu ünlü aşığın Erzurumlu olduğu sürekli vurgulanır. Köroğlu anlatılarında Ozan Cünun adı hep vardır. Cünun adı öz olarak deli demektir. Yani bu ozan da Köroğlu’nun delilerinden birisidir.

Bilinen Köroğlu destanlarının anlatım özelliği şöyledir. Gelişen olaylar akışında bir gerekçeyle sefere çıkılır, bu seferden sonra kazanımlar Çenlibel’e getirilir ve paylaşılır. Bu dönüşün sonunda Çenlibel de büyük bir eğlence düzenlenir, eğlence anında alır sazı eline Aşık Cünun koçaklamalar söyler ve delileri eğlendirir.

Aşık Cünun ile başlayan bu Köroğlu destan anlatıları zamanla başka başka aşıkların kendilerine has anlatılarıyla bu destansı anlatımın, önemli birer anlatıcısı olarak konunun içine girmişler. Böylece seferlerde, kollarda, olaylarda, ezgilerde, koçaklamalarda çoğaldıkça çoğalmış. Öyle bir hale gelmiş ki, ne anlatılan kolları derleme olanağımız var, ne de ezgileri. Gelenek üstünden üretilen, Köroğlu koçaklama sayısını ve bu koçaklamalarla birlikte üretilen ezgi havalarının sayısını bilmek mümkün değildir. Dolayısıyla bu koçaklamaların söylenebilmesi için eklenen havaların sayısı gerçekten bilinmiyor. Bilinen tek olay, çıkış itibarıyla yedi sayısıdır. Benim dinlediğim insanlar şunu derlerdi. Köroğlu yedidir. Ona göre bende yazdım ve sıraladım.

Köroğlu Destanlarında Aşık Cünun Kimliği

Aşık Cünun, 17. yüzyılın başlarında Erzurumlu bir ozan olarak yaşadığını Köroğlu Destanlarından öğreniyoruz. 17. Yüz yıl tahmini sadece Köroğlu adına oluşturulan destanlarının aşık yazınında başlangıç dönemi olarak kabul ediliyor. Yani Köroğlu destanlarının aşıklar diliyle anlatım tarihi olarak veriliyor.

Aşık Cünun Köroğlu Destanlarında Köroğlu’nun aşığı olarak aktarılıyor. Hemen hemen her Köroğlu destan kolunda bir yapı içinde görülür. Kâh, haberci, kâh sefer sonu oluşan eğlencede koçaklamalar söyleyip meclisi şenlendirir. Destan sonu şöyle bir anlatıyla bitişe geçilir. »Çenlibel’de bir şenlik oldu, beli rüzgarın gözü bele bir şenlik görmemişti. Aşık Cünun özünü yetirdi baktı ki büyük şenlikte saz söz yoktur, aldı sazı bastı sinesine. Görelim ne söyledi.«

Hay Vah Vefa

Köhne Muhammes »Güzelleme«

Hay vah vefa gocalmadın
Girdin dondan dona dünya

Sinesinde derin eller
Göçtü iller sana dünya

Ezel durdun yaranımda
Uydun şöhret şana dünya

Yüreğinde şeytan yatar
Her beşere cana dünya

Ne bir Şah'a baş eğersin
Ne sultan'a Han'a dünya

Kurda kuşa canlı mesken
Hemi de insana dünya

Cünun eyler sözün tamam
Benzersin vetana dünya

Aşık Cünun, yazılı kaynaklarda, Erzurumlu Aşık olarak görülüyor. Bazı yazılarda ise Gürünlü aşık olduğu veriliyor. Gel görkü bu iki yerde de yani ne Erzurum yöresinde ne de Gürün yöresinde Aşık Cünun şiirleri derlenmiş değil. Mevcut Cünun şiirleri Azerbaycan sahasında anlatılan Köroğlu destanlarında görülüyor. Gerçi, çok önceleri, az yukarıya aldığım »Hay Vah Vefa« başlıklı, Sofu Emmi kaynaklı bir şiiri derlenmişti. Bu şiirin aslı da Azerbaycan kaynaklıdır. Derbent Seferinde geçer Sefer dönüşü Çenlibel de düzenlenen eğlencede anlatı sonunda Aşık Cünun’un destanın bitişini belirleyen bir şiirdir. Bizim Göle yöresine de bu destansı anlatımla birlikte gelmiştir. Genelde Köhne Muhammes »Güzelleme« havasıyla okunur. Bizde böyle bilir, böyle söyleriz.

Aşık Cünun yazılı ve sözlü anlatımlara göre Köroğlu destanlarını ilk tasnif eden ve anlatan aşık olarak biliniyor. Destanların genelde halk tarafından çok benimsenip sevilmesi Aşık Cünun’un aşıklık kimliğini zaman içinde arka plana düşürmüş, destanlar içinde geçen ve kendi mahlasıyla okunan eserlerin dışında başka bir eseri günümüze ulaşmamıştır.

Belki de Aşık Cünun destanların etkinliğini görünce kendi kimliğini bu destanların içine gizlemiş olabilir diye düşünüyorum. Köroğlu’nun adına anlatılan her seferden sonra Çenlibel de kurulan şenliklerin sazıyla sözüyle tek aşığıdır. Yani Köroğlu’nun baş aşığıdır. Destanlar onun yani, Aşık Cünun’un sözleriyle biter.

Köroğlu anlatımları içinde birde Aşık Cünun ile Köroğlu diye bir anlatım vardır. Bazı yerel kaynaklarda “Aşık Cünun’un Çenlibel’e getirilmesi” diye geçer. Bazı anlatımlarda ise, “Aşık Cünun” diye kısa bir anlatı verilir. Köroğlu baç almak istediği bir kervanda sandık içine saklanmış olarak onu bulur ve bu andan itibaren Aşık Cünun Köroğlu’nun yanında kalmayı kendi arzusuyla ister, öylece Çenlibel Kalesinde kalır. Birçok olayın içinde yer alır.

Cünun adından da anlaşılacağı gibi Aşık Cünun demek Deli demek, yani Deli aşık olayı Köroğlu’nun delilerinden biri olduğu adından da anlaşılıyor.

Karslı Aşık Murat Çobanoğlu’nun anlattığı bir Aşık Cünun destanı vardır. Ancak bu destanda normal Köroğlu destanlarında Aşık Cünun Kolu olarak yer alıyor. Yani bu anlatıda yöremize göre bir Kars çeşitlemesidir.

Gelelim Köroğlu Adıyla bilinen ve cenk havaları olarak söylenilen ve günümüz deyimiyle Köroğlu Havalarına. Bu havalar şu an bu yazının sonuna eklenmiştir toplam 165 sayısıyla belirlenmiştir. Yani benim arşivimde kayıtlı olan havalardır. Bu 165 sayısının içine değişik hava isimleri alınmamıştır. Şöyle ki, Destan anlatıcıları zaman zaman başka havalar ile çalıp söylerler. Ancak bunlar değişik olduğu için ben buraya almadım. Sadece Köroğlu adıyla ilintili olanları aldım. Birçok araştırmacının yazdığı yazılardan ve anlatılan Köroğlu destanlarından teker teker seçilip alınmıştır sonuç 165 sayısına ulaşılmıştır. Yukarıda da söylediğim gibi bu sayı normal destan içinde geçen hava isimleri de yazılsaydı daha fazla olurdu. Özellikle Köroğlu adıyla ilintili olanlar seçilmiştir.

Gelelim benim bilgilerime, yani benim çocukluğumdan bu yana dinlediğim ve o zaman ki yazılarda okuduğum kadarıyla Köroğlu havalarına. Köroğlu havaları, yani Cenk havaları yedi kök havadan oluşur derler. Bu havalar Köroğlu'nun Çenlibel ’den toparlanıp sefere çıkışı ve sefer olayında savaş alanı sonra savaşı kazanma dönüş Çenlibel de eğlence ile bitiş.

Köroğlu havalarını yazmadan önce, aşık yazınında ezgiler üstünde var olan havaları ve bu havaları aktaran bir kaynak yazıyı vermeliyim. Daha sonra bu bilgilerin devamı olarak Köroğlu havalarını isim isim aktarmalıyım. Şimdi bu ana kaynak niteliğinde olan yazıyı okuyalım.

Aşıklık Geleneğinde Makamlar / Havalar

Çıkışı itibariyle bir kesinlikten söz etmek mümkün olmasa da Kuzeydoğu Anadolu aşıklık geleneğinde makamların/havaların oluşumuna ilişkin genel yaklaşım şöyle özetlenebilir:

Aşıkların çalıp söylediği her şeye hava ya da makam denir. Azerbaycan geleneğinde de hava ya da makam kavramları kullanılır. Makam temel olarak İran müziğinden aktarılmıştır. Ayrıca yerine göre avaz ya da ağız diyenler de bulunmaktadır. Hava ve makam deyimleri aynı anlamda kullanılır. Ancak İran, Erzurum, Kars, Ardahan yöresi aşıklar daha çok makam deyimini kullanmaktadırlar.

Söz Havaları

Hangi tür hava olursa olsun temelde insan sesidir. Çıkış noktası tek insan sesine dayanır.

Bu başlangıç 4 kök havadan oluşur.

1.     Dağ Havaları
2.     Oba Havaları
3.     Çoban Havaları
4.     Cenk Havaları

Söz konusu bu 4 kök havanın her biri de kendi içinde 7 havadan oluşur. Buna göre 4 kök havayla birlikte toplam 32 ana hava vardır. Öteki havalar bunların bir türevi ya da karışımlarından oluşur.

Dağ Havaları

Dağ havalarının bir diğer adı da Kerem havalarıdır. Ancak başlangıç itibariyle bu havaların çıkışı bilinen Aşık Kerem’e dayanmaz. Kerem bir dağ adıdır. Daha sonra bu dağın adını kullanan aşıklar ve bunlara bağlı hikayeler oluşmuştur.

Oba Havaları

Bir adı da çukuroba olarak bilinir. Buradaki çukur alçak yer değil, yayvan, dağınık okunan hava anlamındadır. Çukurova’yla ilgili değildir.

Çoban Havaları

Çobanlık sanatının kendine özgü geliştirdiği kök havadır. Çıkış noktası hayvan sesi, su sesi, yağmur sesi, çobanın hayvanları çağırma gibi doğaya ilişkin sesler bu havanın aslını oluşturur.

Cenk Havaları

Bireyin ve toplum kahramanlıklara ilişkin duygularını anlatan havalardır. Küroğlu, daha sonra Köroğlu havaları olarak söylense de başlangıç olarak bunlarla ilgisi yoktur.

Saz Havaları

Aşıklık geleneğinde saz havaları bazı aşıklara göre 4 koldan, bazılarına göreyse 7 koldan oluşur.

Bu geleneğin 4 koldan oluştuğunu savunan aşıklara göre temel havalar şunlardır:

1.     Divani
2.     Çukuroba
3.     Ortakök
4.     Urfani

Bazı usta aşıklar ise aşağıda sıralanan 7 havayı temel kabul ederler.

1.     Divani
2.     Urfani
3.     Dilgemi
4.     Misri
5.     Çoban Bayatı
6.     Palandöken
7.     Çukuroba

Saza yani çöğür aletine çelik tel takılması, perde takılması ve mızrap ile çalınması Anadolu aşıklarının becerisidir.

Önceleri çelik tel yerine bağırsaktan yapılan tel takılırdı. Üç tel takılır ve el ile çalınırdı.

Oyun Havaları:

Oyun havaları kök olarak üçtür.

1.     Baş Oyun Havası
2.     Orta Oyun Havası
3.     Ayak Oyun Havası

Bu oyun havaları da kendi içlerinde 7 kök hava olarak kabul edilir. Bundan da toplam 21 hava ve 3 de kök hava eklendiğinde 24 oyun havası ortaya çıkar.

Baş oyun havası olarak ses, ıslık çalmadan dolayı baş denilmiştir. Düdük, zurna,  sipsi, tulum, kaval baş oyun havaların sesi olmuştur.

Orta oyun havası, sesin olmadığı sadece hareketlerin geliştiği havalardır. Dini ayinlerin, kurban kesme, ekin biçme, avlama olayları bu kök havanın temelini oluşturmuştur.

Ayak oyun havaları el ve ayak seslerinin oluşturduğu havalardır. Vurma olayı vardır. Vurarak ses çıkartma olayı. Davul gibi vurularak çalınan aletler buradan gelir.

Şimdi Kök hava olarak cenk havaları adıyla bilinen ancak, günümüzde Küroğlu daha sonra Köroğlu adıyla söylenilen havaları yazalım.

Cenk Havaları

Bireyin ve toplum kahramanlıklarına ilişkin duygularını anlatan havalardır. Küroğlu, daha sonra Köroğlu havaları olarak söylense de başlangıç olarak bunlarla ilgisi yoktur. Cenk havaları öz olarak yedi kök havadan oluşur. Bu yedi kök havayı yazarsam şunları yazabilirim.

1.     Köroğlu Divanisi
2.     Kesme Köroğlu
3.     Meydan Köroğlu
4.     Misri Köroğlu
5.     Cengi Köroğlu
6.     Döşeme Köroğlu
7.     Köroğlu Güzellemesi (Muhammes)

Bazı araştırmacılara göre Köroğlu havaları dokuz kök havadan oluşur.

1.     Kesme Köroğlu
2.     Meydan Köroğlu
3.     Bozuğu Köroğlu. (Bozlak)
4.     Köroğlu’nun Tebil cengi havası
5.     Deli Köroğlu
6.     Misri Köroğlu
7.     Cengi Köroğlu
8.     Döşeme Köroğlu
9.     Köroğlu Güzellemesi (Muhammes)

Üçüncü bir kol olarak bazı araştırmacıları göre Köroğlu havaları on iki Kök havadan oluşur. Sırasıyla yazalım.

1.     Köroğlu Divanisi
2.     Misri Köroğlu
3.     Türkü Köroğlu
4.     Döşeme Köroğlu
5.     Urfa i Köroğlu
6.     Meydan Köroğlu
7.     Nefes almaz Köroğlu
8.     Bozuğu Köroğlu
9.     Laçını Köroğlu
10.    Köroğlu Kaytarması
11.    Ayvaz Peşrovu.
12.    Köroğlu Muhammes (Güzelleme)

Dördüncü bir anlatı olarak, Azerbaycan aşıklarının verdiği bilgilere göre Köroğlu havaları on sekiz kök havadan oluşur. Bu havalar sırasıyla şunlardır.

1.     Köroğlu Divanisi
2.     Misri Köroğlu.
3.     Döşeme Köroğlu
4.     Köroğlu Hengi.
5.     Cengi Köroğlu.
6.     Köroğlu Dübeyt.
7.     Köroğlu Geraylı.
8.     Sürütme Köroğlu.
9.     Bozgun Köroğlu
10.    Urfa i Köroğlu.
11.    Kanlı Köroğlu.
12.    Meydan Köroğlu.
13.    Deli Köroğlu.
14.    Atlı Köroğlu.
15.    Köroğlu Şikestesi.
16.    Tebil-Cengi Köroğlu.
17.    Köroğlu Kaytarması.
18.    Köroğlu Güzellemesi (Muhammes)

Beşinci bir anlatı olarak, Anadolu Halk Ozanları arasında denilse de genelde Kars, Ardahan ve Erzurum ozanları arasında yaygın olarak bilinen ve çalınıp söylenilen Köroğlu Havaları Şunlardır.

1.     Acem Köroğlu.
2.     At üstü Köroğlu.
3.     Atlı Köroğlu.
4.     Ayvaz Güzellemesi
5.     Bozuk Köroğlu Makamı (Bozuk Düzen)
6.     Cengi Köroğlu
7.     Döşeme Köroğlu.
8.     El Kaytağı Köroğlu.
9.     Erzurum Köroğlu.
10.    Kaytarma Köroğlu.
11.    Kesik Köroğlu
12.    Kırat Bozuğu (Bozlağı)
13.    Kırat Güzellemesi »Köroğlu«
14.    Kırat Semahı (Kırklar Semahı)
15.    Kiziroğlu Mustafa Bey.
16.    Köroğlu Afşarısı.
17.    Köroğlu Atlı Havası
18.    Köroğlu Barı.
19.    Köroğlu Bozuğu (Bozlağı)
20.    Köroğlu Çeşitlemesi.
21.    Köroğlu Değnek Havası (Cirit)
22.    Köroğlu Divanisi
23.    Köroğlu Döndermesi
24.    Köroğlu Halayı.
25.    Köroğlu Kartal Havası
26.    Köroğlu Kaytağısı.
27.    Köroğlu Koçaklaması
28.    Köroğlu Makamı
29.    Köroğlu Meydan Divanisi
30.    Köroğlu Muhammes (Güzelleme)
31.    Köroğlu Pehlivan Havası.
32.    Köroğlu Solağı.
33.    Köroğlu Sorağı
34.    Köroğlu Türkmen Havası (Türkmeni)
35.    Köroğlu Yiğitlemesi
36.    Köroğlu Zeybeği,
37.    Köroğlu’nun Orta Kaytağısı.
38.    Köroğlu’nun Orta Muhammes Havası.
39.    Köroğlu’nun Sarı Köyneği. (Gömleği)
40.    Köroğlu’nun Sürütmesi.
41.    Köroğlu'nun Döne'si (Barak)
42.    Misri Köroğlu.
43.    Orta Döğüş (Savaş) Köroğlu.
44.    Sert Köroğlu
45.    Türkü Köroğlu
46.    Urfayi Köroğlu
47.    Yedekli Köroğlu
48.    Yerli (Piyade) Köroğlu.
49.    Yörük Köroğlu
50.    Zincirli Köroğlu.

Bu sıralamalardan sonra, ben normal arşivimde bulunan ne kadar Köroğlu havası varsa onları seri bir şekilde yazayım. Sözün bu noktasında sadece şunu söylemek gerekiyor. Köroğlu adıyla verilen bu havaların tamamı sistem içinde cenk havalarıdır. Cenk havaları özünde birkaç alt başlığıyla vardır. Mehter marşları, normal marşlar, savaş ezgileri dahası ne kadar savaş destanları varsa bu başlık altında toparlanıyor. Onun için bütün destanların içinde geçen havalar belli bir zaman içinde Köroğlu destanlarıyla bütünleştirilmiştir. Son yıllarda Genç Osman Destanı, Mehrali Bey Destanı, Sarıkamış Destanı, Çanakkale Destanı, Kuvayi Milliye Destanı gibi daha onlarca var olan destanlar belli bir düzen içinde halk adına söz söyleyen ozanların sazından Köroğlu kollarına yansıyabiliyor.

Şimdi bunları detaylandırmadan bir kalem geçelim. Gelelim Köroğlu Destan kolların anlatımlarında bulunan havaların bilinen isimlerini sırasıyla yazmaya. Bu isimlerin tamamı cenk havalarıyla ya da Köroğlu havalarıyla ilintili olmayabilir. Ancak destan gereği ezginin söylenilmesin de değişiklikler olsun maksadıyla bazı havalar dahası rast makamı ve bu makama yakın sesli olan havaların tamamı cenk havalarıyla bütünleşmiştir. Çeşitleme olarak algılanmalıdır.

Şimdi okuyacağımız havaların tamamı Köroğlu destanlarında geçen havalardır. Bu havaların elbette ki tamamı değildir. Çünkü öz olarak cenk havaları dediğimiz yedi kök havanın türevleri ve genişleyen destan anlatıları, kendi bünyesinde yer ve yöre bakımından cenk seslenişi adına ne varsa ya da cenk havalarına yakın olanları da ister istemez kendi bünyesine katmıştır.

Ozanlar destan anlatılarını alabildiğine çoğaltınca ister istemez koçaklamalar, bu koçaklamalara bağlı olarak cenk ezgileri de genişlemiş. Sayısı bilinmeyen bir hale gelmiştir. Buyurun yazının bu bölümüne aldığım bu havaları isim isim okuyalım.

Acem Köroğlu, Ahani Havası , Arabî Köroğlu, At oynatma Havası, At üstü Köroğlu, Atalar Ahengi, Atlı Köroğlu, Ayvaz Bu Gelen Bu Gelen, Ayvaz Gelir Otağından, Ayvaz Geliyor, Ayvaz Güzellemesi, Ayvaz Peşrovu, Ayvaza İmdat Gidelim, Ayvazı Köroğlu, Ben Bir Köroğlu’yum, Bıçaklı Köroğlu Oyun Havası, Bizim Ellerin Beyleri (1), Bizim Ellerin Beyleri (2), Bozgun Köroğlu, Bozkaşı Havası, Bozlu Köroğlu, Bozuğu Köroğlu, Bozuk Köroğlu Makamı (Bozuk Düzen), Can Köroğlu, Cengi Köroğlu/Koşma, Cirit Havası, Ciritleme Köroğlu, Çanoyu Köroğlu, Çardak Halayı (Köroğlu Halayı), Çortoyu Köroğlu, Deli Köroğlu / Koşma, Demircioğlu’na Toy Tutma, Devir Değişti Köroğlu, Döşeme Köroğlu/Koşma, El Kaytağı Köroğlu, Erzurum Kılıç Barı(Köroğlu), Erzurum Köroğlu, Gitme Köroğlu, Gökçe Geraylı, Göroğlu Destanı, Güreş Tutma Havası, Heşteri Köroğlu, Hoş Geldin Ayvaz, İmran Köroğlu, İrevan Guru Havası, Kahramani Havası, Kalhozu Havası »Mert Dayanır«, Kanlı Köroğlu, Köroğlu Kartal Havası, Kaşkai Köroğlu, Kaytarma Köroğlu, Kelle Köroğlu, Kesik Köroğlu, Kesme Köroğlu, Kırat Gel, Kırat Oyunu, Kırat Semahı, Kıratım, Kıratın Tarifi, Kırklar Makamı, Koç Yiğitler Olmasaydı, Koçaklama Köroğlu, Köroğlu Nagarasi, Köceri (Koçeri), Köhne Muhammes (Güzelleme), Köroğlu Afşarısı, Köroğlu Atlı Havası (Kiziroğlu), Köroğlu Ayvaz, Köroğlu Barı, Köroğlu Behmanı, Köroğlu Bozuğu (Bozlağı), Köroğlu Cengi, Köroğlu Cenk Havası, Köroğlu Cuş Havası, Köroğlu Çambıbel, Köroğlu Çengisi, Köroğlu Çeşitlemesi, Köroğlu Çıdırı, Köroğlu Değnek Havası (Cirit), Köroğlu Demişler, Köroğlu Divanisi, Köroğlu Dubeytisi, Köroğlu El Havası, Köroğlu Gamı, Köroğlu Geraylı, Köroğlu Güzellemesi (1), Köroğlu Güzellemesi (2), Köroğlu Güzellemesi (3) »Pınar Başından Bulanır«,, Köroğlu Halayı, Köroğlu Havası, Köroğlu Hengi, Köroğlu Jandarma, Köroğlu Kars, Köroğlu Kaytağısı, Köroğlu Kaytarması / Sarıtoprak / Kaytarma Köroğlu / Şahseveni, Köroğlu Koçaklaması, Köroğlu Lalesi, Köroğlu Laylası, Köroğlu Makamı, Köroğlu Meydan İçinde, Köroğlu Muhammes Havası, Köroğlu Nağarası, Köroğlu Orta Şur, Köroğlu Pehlivan Havası, Köroğlu Raksı (1), Köroğlu Raksı (2), Köroğlu Rast, Köroğlu Sallaması, Köroğlu Sarması, Köroğlu Solağı, Köroğlu Solaklaması, Köroğlu Sorağı, Köroğlu Şikestesi, Köroğlu Teke Dağları, Köroğlu Tepebaşı/Koşma Köroğlu, Tepeler Havası, Köroğlu Toyhanası, Köroğlu Türkmen Havası (Türkmeni), Köroğlu Yallısı, Köroğlu Yayla Halayı, Köroğlu Yemenisi, Köroğlu Yiğitlemesi, Köroğlu Zeybeği, Köroğlu/Koşma, Köroğlu’nu Neyledin, Köroğlu’nun Adlandırılması, Köroğlu’nun At Oynatışı, Köroğlu’nun Döndermesi, Köroğlu’nun Orta Kaytağısı, Köroğlu’nun Orta Muhammes Havası, Köroğlu’nun Sarı Köyneği (Gömleği), Köroğlu’nun Sürütmesi, Köroğlu’nun Tebil Cengi Havası, Köroğlu’nun Telimi, Köroğlu'nun Döne'si (Barak), Kürdü Köroğlu (Haydar Havası), Küy Köroğlu, Laçını Köroğlu, Mey Köroğlu, Meydan Köroğlu, Misri Köroğlu (Behmanı)/Koşma, Nefes Almaz Köroğlu / Nefes kayıtmaz Köroğlu, Nevruzu Köroğlu, Orta Döğüş (Savaş) Köroğlu, Osmanlı Köroğlusu, Paşa Köşkü (Köroğlu), Piyade »Yerli« Köroğlu, Revan Kulu Havası, Riva-i Köroğlu, Ruba-i Köroğlu, Selam Olsun Ağalara Beylere, Sert Köroğlu, Seyran Havası, Şahsuvar Makamı, Şeva-i Gerahi Makamı, Şirvan Gerahi, Tebil-Cengi Köroğlu, Türkü Köroğlu, Urfayi Köroğlu, Yalkızlı Köroğlu, Yanşi Köroğlu, Yedekli Köroğlu, Yola Düşmek Makamı, Yol Havası (Behmani), Yorutma Köroğlu/Koşma, Yürük Köroğlu, Yörük Köroğlu, Zarbı Köroğlu/Koşma, Zincirli Köroğlu.

Bu arada havaları verirken »Köroğlu Divanisi« diye bir havadan söz ediyorum. O halde sözümüzün bu yerinde bir Köroğlu divan şiirini verelim. Bu divanın giriş dörtlüğü yok, bazı dizelerde yazım hataları, bazı dizelerde ise hece düşmeleri görülüyor. Umarım bir yerlerde bu divanın tamamı bulunur.

Buyurun Köroğlu divan şiiri:

Feryat-Nâme

»Köroğlu Divanisi«

Padişahım kıl terahhum hasbeten-lillâh içün
Hem Ahmed-i Mahmud-i hem Kasım-ı can içün
Son nefesde bir mümine nas’b-olan imân içün
Rahme gel devletlü Hünkâr, sen âzad eyle beni

Ebubekir, Ömer, Osman hem Ali, dört yâr içün
Mansur'um, pervane geldim, kabul eyle dâr içün
Gökte İsmail'e inen koç-kuzu kurban içün
Mürvet et hey Padişahım, sen âzad eyle beni

Kudüs, Medine, Arafat, ol üç kutsal şehr içün
Hacıların gözünü çağı .... nur içün
Kara donlu Kabe'yi yapan Halillullah içün
Mürvet eyle Padişahım, sen âzad eyle beni

Köroğlu eydür, gaziler, gör bu işler hak mıdır
Ben gedâyı Padişahım, bağışlamak çok mudur
Bir kulun ölmek ile dünyalar Hak mıdır
Rahme gel hey Padişahım, sen âzad eyle beni

Koçaklamalarda söz döşeme sistemine bir iki değinelim. Bütün Köroğlu koçaklamaları hece sistemine göre yazılmıştır. Bu bilinen bir gerçek. Bir olay var ki, eski Türk yazınını anımsatan izler var. Genelde Oğuz Kağan destanlarına ya da Dede Korkut destanlarındaki şiirsel yazım tarzı görülüyor. Basit haliyle olsa da görebiliyoruz. Bir küçük örnek yazmalıyım.

Kır Atın elinden babam can mı kurtulur?
Elma gözlü Kır atım benim!
Canım Kır At gözüm Kır At!
Sana olsun murat
Her yanında çifte kanat
Uçar gider, ha gider, ha gider…

Sanırım bu sistem sonradan saz ozanların diliyle yeniden düzenlenerek hece şiir sistemine uyarlanmıştır. Bence bu sistemin ne derece doğru olduğu araştırılmalı. Belki ileri bir tarihte, eski bir Köroğlu Destan el yazması bulunur bizde işin doğrusunu eğrisini öğrenmiş oluruz.

Bir başka konuyu burada yazmak gerekiyor. Azerbaycanlı ünlü operacı, besteci
Sayın Üzeyir Hacıbeyli Bey’den söz edelim. Bu ünlü Türk bestecisi birçok opera yazmıştır. Aslı Kerem Operası, Köroğlu Operası ve daha birçok opera bestesi vardır. Sanırım 1936 yılında Köroğlu operasını bestelemiştir. Bizim ülkemizde biliniyor mu hiç araştırmadım. Bu operada Köroğlu ezgileriyle bestelendiğini söylemeliyim.

Son olarak şunu söylemek gerekiyor. Artık Türk ezgileri arasında Köroğlu havalarını derleyip toparlamak gerekiyor. Gerçi Azerbaycan sahasında böylesi bir çalışmanın olduğunu biliyorum. Çok önemli sayılacak kitaplarda yazılmıştır. Ama yine de çok kapsamlı olarak ele alınmalıdır demeliyim.

Bugünden sonra şöyle bir yol izlenmeli diyorum. Köroğlu Destanı her nerede biliniyorsa oraya uzanılmalı ve tüm çeşitlemeleriyle derlenip toparlanmalı, en kapsamlı şekilde ele alınmalı. Bu işlemi yapacak bir Köroğlu Enstitüsü kurulmalı ve bu işlemleri ele almalı. Bu bizim istemimizdir demeliyim.

Aslında var olan tüm destanlar aynı ölçüde ele alınmalı ve bütünü derlenip toparlanmalı, sonra kitap halinde yayınlanmalı. 5. Temmuz 2019


Orhan Bahçıvan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Alagöz Dağı’nın Çocukları / Çolaklar / »Kızılateş Sülalesi«

Merdinikli Türkmen Karaca-Oğlan...

Göle Yöresi Halk Oyunları