Ezgilerimizde Var Olan Kerem Havaları.

Ezgilerimizde Var Olan Kerem Havaları.


Ulgar Dağı tipi-boran olunca
Süzülür gözümden sel gizli gizli
Ecel beni gurbet elde bulunca
Haberim götürsün yel gizli gizli
Dertli Kerem

Genel olarak Anadolu’yu çevreleyen ve adına Türki Cumhuriyetleri denilen ülkelerin halkları arasında başlangıçtan günümüze kadar sürüp gelen önemli kültürel değerlerin en başında gelenleri destanlardır. Bu destanların içinde en önemlileri Oğuz Kağan Destanı, Dede Korkut Destanı, Manas Destanı ve Köroğlu Destanı gibi destanların yanı sıra, başka destanlardan da söz etmek gerekiyor.

En önemlisi bu destanlarımız, destan ve destan çeşitlemeleri teker teker kayıt altına alınmalıdır. Destanların içinde geçen ezgileri ve bu ezgilerin makam çeşitleri bütünüyle, derlenip toparlanmalıdır. Dahası bu derlemeler en güzel haliyle notaya alınıp arşivlenmelidir. Gelecek kuşaklara kültür armağanı olarak sunulmalıdır.

Destanlar sadece şiirsel bir yapıyla sunulmuyor. Bizim bildiğimiz destanlar düz yazı ve koşma karışımı türleri de vardır. Örnek: Aslı ile Kerem, Küroğlu ya da Köroğlu, Ercişli Emrah, Şikar Destanı, Şah İsmail Destanı, Tahir İle Zühre ve benzeri destanlar.

Gelelim destan türlerine, bunlardan da söz edelim. Söz edelim derken başlıklar vererek geçelim. Yaratılış Destanları, Muhabbet Destanları, Lirik Destanlar, Kahramanlık Destanları »Yiğitleme«, Taşlama Destanları, Cenk Destanları, Ağıt Destanları, Göç Destanları, Kaç Ha Kaç Destanları gibi çeşitlemelerden söz edebiliriz.

Bu yazıda destan türü olarak Muhabbet Destanları içinde yer alan Aslı ile Kerem destanı ve bu destan içinde geçen ezgi türleri ile bu ezgilerin makam ya da havalarından söz edeceğim.

Bu destanı incelerken, destanın oluşumundan bu yana toplumlara, her türlü eğlence olaylarında çalıp söyleyen. Her dönemde yeniden oluşmasına katkıda bulunan ve gelmiş geçmiş tüm saz ozanlarına, özellikle Kul Sofu mahlaslı o büyük ozanı anarak sözümüzü sürdürelim.

Destan içinde yer alan ezgiler yani, Kerem Havaları çoğunlukla Segâh makamında olduğunu yazabiliriz. Ancak, değişik bölgelerde ve değişik anlatımlarda ise değişik değişik türleri de oluşmuştur. Çok değişik havalarda karışmıştır. Zamanla Kerem ezgileri Pes perdelerde gamlı, kederli, hüzünlü bir ruh halini yansıtırken bazı yörelerde daha farklı seslerde oluşmuştur. Ancak öz olarak dağ havaları dediğimiz kök havayla bütünleşiyor. Sanırım bu olayda aynısıdır. Haykırış, bağırma, çağırma gibi olayları gündeme taşıyor. Genel olarak kara Düzen denilen akort üzerinden yaygınlaşmıştır.

Kerem ile Aslı adlı muhabbet destanın esas kahramanı olan ve Aşık Kerem adıyla ezgilerimizde, Anadolu, Azerbaycan, Irak, İran, Gürcistan gibi birçok ülkenin halkları tarafından seslendirilen »Dağ Havalarına« Kerem havaları deniliyor. Kerem havaları öz olarak dağ havaları olunca, Öncelikle bu dağ havalarının ne anlama geldiğini yazalım. Özünde yüksek sesli havalar olarak tanımlanır. Bir diğer adıyla Hüseyni (İrani) deniliyor. Ancak bu tüm Kerem havalarını kapsamıyor. Daha değişik havaların olduğunu görüyoruz, dinliyoruz.

Şimdi bir sözcükten haber vermeliyim. Bu sözcük İrani sözcüğüdür. İran: 1935 yılından itibaren Fars Devletinin resmi adıdır. Ancak genel anlamda irani sözcüğünün tam karşılığı, tepe, yüksek yerin üstü, yalçın kayalıklar arasındaki çimenli vadiler. Ezgilerde İrani havası demek yüksek sesli hava demek, halk arasında hele bir dağı tırman ses iranileşsin denilir.

Aşıklık Geleneğinde Makamların Oluşumu Üzerine

Çıkışı itibariyle bir kesinlikten söz etmek mümkün olmasa da Kuzeydoğu Anadolu aşıklık geleneğinde makamların/havaların oluşumuna ilişkin genel yaklaşım şöyle özetlenebilir:

Aşıkların çalıp söylediği her şeye hava ya da makam denir. Azerbaycan geleneğinde de hava ya da makam kavramları kullanılır. İslamiyet sonrası Arap kültürü ve müziğiyle de yakınlaşma olmasına karşın makam adları ve kalıpları temel olarak İran müziğinden aktarılmıştır. Ayrıca yerine göre de avaz ya da ağız denmektedir. Hava ve makam deyimleri aynı anlamda kullanılır. Ancak Türklerin Ozanlık geleneğinde Azerbaycan, Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi, İran topraklarında yaşayan Azerbaycan kökenli aşıklar daha çok makam deyimini kullanmaktadırlar.

Söz Havaları

1.   Dağ Havaları
2.   Oba Havaları
3.   Çoban Havaları
4.   Cenk Havaları

Hangi tür hava olursa olsun temelde insan sesidir. Çıkış noktası tek insan sesine dayanır.

Bu başlangıç 4 kök havadan oluşur.

Söz konusu bu 4 kök havanın her biri de kendi içinde 7 havadan oluşur. Buna göre 4 kök havayla birlikte toplam 32 ana hava vardır. Öteki havalar bunların bir türevi ya da karışımlarından oluşur.

Dağ Havaları

Dağ havalarının bir adı da Kerem havalarıdır. Ancak başlangıç itibariyle bu havaların çıkışı bilinen Aşık Kerem’e dayanmaz. Kerem halk masal anlatılarında geçen bir dağ adıdır. Daha sonra bu dağın adının verildiği aşıklar ve bunlara bağlı hikayeler oluşmuştur. Kerem hikayelerinin geniş coğrafi alanlarda tutulması ve yaygınlaşması nedeniyle de havanın adı, Aşık Kerem kaynaklı bir duruma gelmiştir.

Oba Havaları

Bir adı da çukuroba olarak bilinir. Buradaki çukur alçak yer değil, yayvan, dağınık okunan hava anlamındadır. Güney Anadolu’daki Çukurova’yla ilgili değildir.

Çoban Havaları

Çobanlık sanatının kendine özgü geliştirdiği kök havadır. Çıkış noktası hayvan sesi, su sesi, yağmur sesi, çobanın hayvanları çağırma gibi doğaya ilişkin sesler bu havanın aslını oluşturur.

Cenk Havaları

Bireyin ve toplumun kahramanlıklara ilişkin duygularını anlatan havalardır. Küroğlu, daha sonra Köroğlu havaları olarak söylense de başlangıç olarak bunlarla ilgisi yoktur. Kerem havalarının uğradığı değişiklik gibi, daha sonra Köroğlu ya da benzer havalar cenk havaları üzerinden gelişmiş ve bütünleşmiştir.

Şimdi şunu yazalım. Kerem havaları, kök hava olarak yedidir. Halk arasında bilinen bir anlatım olayı vardır.

Derler ki:
Kerem yedidir
Köroğlu yedidir

Dolayısıyla Aslı Kerem destanında yedi sayısı önemlidir. Kerem 7 yıl dolaşmış sevgilisinin peşinden. Yedi ülke, yedi şehir, yedi dağ, yedi yol, yedi ırmak gibi destan içinde ne geçiyorsa hepsi yedi ile ifade ediliyor. Kerem havaları da yedi sayısıyla ifade ediliyor.

Yedi Kök havayı sırayla yazarsam.

1.         Kerem Divani
2.         Kerem Urfani
3.         Kerem Hüseyni
4.         Kerem Dügâh
5.         Kerem Segâh
6.         Kerem Çargâh
7.         Kerem Neva
  
Benim bildiklerim bunlardır

Ancak şu anda halk arasında sayı olarak 120 sayısını geçen Kerem havalarından söz ediyoruz. Peki bu nasıl oluyor. Bu şöyle oluyor yedi kök havanın türevleri ve zamanla aşıkların eklemeleri sonucu sayı artmıştır. Ben 120 sayısını veriyorum ancak bu sayı daha da artabilir. Benim arşivimde kayıtlı olan Kerem Havaları 75 tanedir. Bu sayı artabilir ancak azalmaz

Şimdi bu havaları biraz geçelim, Aslı İle Kerem destanının doğuşuna ve halk arasında ki gelişimine, yayılışına az değinelim. Kerem adı bir dağ adıdır demiştik. Aynı zamanda şehir adıdır demiştik, bunu bir görelim. »diyelim ki küçük aralıklarla 644. Yıldan 1121 yıla kadar Tiflis, Ucarma, Safar, Kerem şehirleri Müslüman şehirler olduğunu söylemeliyim. Dolayısıyla destanda da Kerem Müslümandır. Bu yanıyla önemlidir.

Gürcistan’ın kurucu kralı Davut kızı olan Tamar savaşçı feodal beylerinin desteği ile tahta oturmuştu. Bu savaşçı feodal beyleri dindar Hıristiyanlardan farklı bir yaşam tarzını benimsemişlerdi. İşte bu yaşam tarzı gelenek olarak ,Aran ve Kenan yani »Aslı Ve Kerem« sevgi tarzını benimsiyorlardı bu yaşam tarzını Çariçe Tamar benimseyip, önemsiyordu.

Çariçe Tamar’ın babası Kurucu Davut (1084-1125) kendi öz kızının Şirvan-Şahla evlenmesine izin vermişti. Bu evlilik bize Aslı Kerem destanını anımsatıyor demeliyim. Gürcistan ile Şirvan’ın yakınlaşması dolayısıyla Azerbaycan’ın zayıflamasına gerekçe olmuştu. Bundan sonra şöyle demek gerekiyor. Yani çok detaylara inmeden, öyle tarihi verilerle beynimizi yormadan. Aslı Kerem destanı ilk olarak Albania’dan Gürcistan’a, yani Gürcü diline, daha sonra yeniden öz benliğine, Azerbaycan Türkçesine dönüşünü yazabiliriz. Orijinal adının ise Aslı ve Kerem değil, »Aster ve Karam« olduğunu kaynaklarda okuyoruz.

Okuduğumuz bu muhabbet destanı yani, Aslı ile Kerem destanı zamanla yüzlerce çeşitlemesi ve yine yüzlerce değişik ozana ait olduğu yazılıyor. O günden bugüne kaç ozan Kerem adını kendisine mahlas almıştır bilen yok. Ayrıca şu an ülkemizde kaç kişinin adının Kerem, kaç kızın adının Aslı olduğunu bilen yok. Aslı derken bizdeki tam adı Han Aslı ya da Aslı Han olarak seslenilir. Dolayısıyla ırmağın çıkış noktasına kadar giden araştırmacılar vardır.

Destan içinde Aslı adıyla yer alan ve Hıristiyan inancına bağlı olan bu kız aslen ve asaleten Ermeni değildir, Gürcü’dür. Ermeni adı bizim yörede direk Ermenilere denildiği gibi, Hıristiyan kişilere de Ermeni deniliyor. Şöyle ki, Kerem’in, »Gel kız Müslüman ol kalma Ermeni« demesi şudur. Bu Ermeni sözü bizim bildiğimiz Ermeniler değil Hıristiyan inancına özgü olan insanlardır. Yani Ermeni eşittir Hıristiyan demeliyim. Aşık Kerem Neden bu dizede, »Gel kız Müslüman Ol kalma Hıristiyan« dememiş. Çünkü halk arasında böylesi bir deyim var. Sonra, yerli halk arasında Ermeni sözü, Nemrut gibi Firavun gibi bir anlam da içeriyor. Bu konuyu içeren deyimleri yazmalıyım. Seni Nemrut seni, seni Firavun seni, seni Ermeni seni deniliyor. Bu sözler sadece halk arasında söylenilen bir tanımlamadır. Bu amaçla yazılmıştır. Bu kız yani, Aslı iki dinli değil iki dillidir. Yani Kral Davut’un kızı olan Kraliçe Tamar iki dil biliyor. Biri Gürcüce ikincisi Azerbaycan Türkçesi.

Şimdi bu verilen bilgilerin arkasından yeniden Kerem havalarına geçelim.

Sözün üst bölümünde de değinmiştim. Kerem havaları hakkında onlarca desem az yüzlerce makale okumak mümkün. Bunca araştırmacı, bunca yazar bunca müzisyen elbette birçok araştırma yapmıştır. Her kes kendisine göre belli bir sonuca ulaşmıştır. Bugünden sonra da elbette araştırmalar olacak ve yeni yeni sözler söylenecektir. Benim bu küçük yazıdaki sözlerim belki hiçbir araştırmacı tarafından okunup değerlendirilmeyecektir. Bu benim için pek bir önem taşımıyor. Okumayan bir toplumun insanıyım biliyorum. Bildiğim bir şey daha var. Her araştırmacı kendi düşüncesini önemser. O halde bende kendi düşüncemi önemsemeliyim ve böylece yazıyı hazırlamalıyım.

Kerem havaları hakkında söz ederken şu makam ya da şu hava şöyle başlayıp şöyle çıkıyor böyle gidiyor demeyeceğim. Ben sadece var olan Kerem havalarının isimlerini ve bu isimlerin gerekçelerini yazacağım. İşin ezgisel yanı notistlerin işi olsun diyelim.

Yani Yanık Kerem makamı bana göre yanık Keremdir. Başka bir makam değildir. Ya da bir başka makama ya da havaya benzemiyor. Ya da ceylanı Kerem başlı başına bir makamdır. Bu makamla onlarca eser seslendirile bilinir. Bizim yöremizde herhangi bir aşık herhangi bir şiirini bildiğimiz makamlar üstünden söyleyebiliyor. Bu böyledir.

Ben bunu neden söylüyorum. Halk ezgilerinde makam denilince hemen bir olay gündeme geliyor. Deniliyor ki, sanat müziği makamlarında falan ile başlayıp falan ile bitiyor buna onlarca örnek verebilirim. Ama gerek yok. Ben bu makamların her birinin kendi başına bir makam olduğunu söylemeliyim. Döğme Kerem döğme Keremdir. Bir başka makama benzemiyor.

Bizim yörede ben aşığım diyen ve kendisini aşık olarak tanıtan bir kişi en az 32 makam bilip söylemelidir. Bu bir ölçüdür. Makam bilmeyene besteci derler. Makam üstünden çalıp söylemek bir aşıklık geleneğidir.

Kerem havaları yedi tanedir demiştim. Kök hava olarak böyle. Bu havaların türevleri vardır. Bir başka olay var, onu da yazmalıyım. Diyelim ki Şikeste havası ya da makamı. Bu havaya başlı başına kök hava denilir. Bunun üstünden aşık çalıp söyleyebilir. Bu işin bir yanı, ikinci yanı bu kök havaya yani bu şikeste havasının bir başka türevini bestelerse bu havanın adı direk o aşığın adıyla anılır. Yani şikestenin bir başka çeşitlemesini bestelemişler ve adına Kerem Şikestesi denilmiştir. Bir başka örnek, şikeste havası Köroğlu ezgileri içinde bu ozana ve bu destana özgü yorumlanırsa bu çeşitlemeye de Köroğlu şikestesi deniliyor. Bunlar kök havaların türevleri sayılıyorlar.

Bu konuda güzelleme havası en güzel örnektir. Kök hava olarak bir tek güzelleme havası vardır. Bu güzelleme havasının zamanla türevleri oluşmuştur. Şimdi bu oluşmuş güzelleme türevlerini okuyalım.

Ağbaba Güzellemesi, Ahıska Güzellemesi, Aran Güzellemesi, Ardahan Güzellemesi, Ayvaz Güzellemesi, Azaflı Güzellemesi, Azeri Güzellemesi, Borçalı Güzellemesi, Çıldır Güzellemesi, Düz Güzelleme, Gökçe Güzellemesi, Hasta Hasan Güzellemesi, Hoşdamak Güzellemesi, Iğdır Güzellemesi, İrevan Güzellemesi, Kerem Güzellemesi, Kocanene Güzellemesi (Şenlik) Köroğlu Güzellemesi, Şenlik Güzellemesi, Şöregel Güzellemesi, Türkmen Güzellemesi, Vagıf Güzellemesi, Yerli Güzellemesi, Yörük Güzellemesi.

Bu verilen isimler sadece bazılarıdır. Daha birçok güzelleme türevleri vardır benim yazmadığım.

Kerem havalarına genel anlamda şöyle bir göz atarsak, Anadolu’nun her yöresinde var olan ve seslendirilen ezgilerin çeşitliliğini biliriz. Buraya şehir, köy, kasaba, belde adı yazmayalım. Genel olarak her yer demeliyim, Anadolu başta olmak üzere Azerbaycan, Balkanlar, Kafkaslar, Türkmenistan, Irak (Kerkük) İran, Yugoslavya (Makedonya) Bulgaristan gibi her yerde var olan havalardır.

Halk arasında »hele bir türkü söyle« diye istekte bulunulmaz, »hele bir Kerem söyle, hele bir Köroğlu söyle« diye istekte bulunulur. Dahası makam adıyla istekte bulunulur. »hele bir yanık Kerem, hele bir Kerem güzellemesi söyle« derler. Bu istekte ezgi önemlidir. Ezginin üstüne döşenen söz kimden olursa olsun pek önemli değildir.

Manilerde Kerem

Kerem bir dağ adıdır demiştim. Yani Yüksek sesli havaların adı olarak biliriz. Dolayısıyla hoyrat sesli Kerem havaları bir başka önem arz eder. Bu havaların söz döşemesi ise cinaslı manilerdir. Bu maniler içinde de mahlas olarak Kerem adı sürekli geçiyor. Özlemin sesidir hoyrat, Kerem’in sevdasıdır hoyrat sesi.
Sözün bu yerinde bir iki mani yazalım

Ulgar bir maral olsa
Maralı karal olsa
Ulgar seni yakarım
Yara bir zaral olsa

Aşık der derde Kerem
Neylesin derde Kerem
Koşmuşam gam kotanı
Özüme derd ekerem

Eridim dirhem oldum
Bir Aşık Kerem oldum
Yar gurbete gideli
Derdinden verem oldum

Halk oyunlarında Kerem seslenişi

Anadolu halk oyunlarında Kerem adıyla birçok oyun oynadıkları biliniyor. Bunları sayarsak sırasıyla birkaç isim yazalım. Kerem Yallısı, Kerem halayı, Kerem Barı isimlerini yazabiliriz. Bazı yörelerde ise kına gecelerinde gelinin ya da damadın eline kına yakılırken Kerem ezgileri okunuyor. »Türkmen kızı katarlayıp deveyi / çekmiş gider yaylasına Bingöl’ün« sözleriyle başlayan ezginin okunması gibi. Kerem Havaları sadece sazla okunmadığı biliniyor. Toylarda davul zurna, klarnet, keman, sipsi, kaval gibi her türlü aletle çalınıp söyleniliyor.

01 Göç Göç Oldu

Kerem Şikeste

Göç göç oldu göçler yola dizildi
Göçmüş gider yaylasına Bingöl’ün
Sürmelenmiş ela gözler süzüldü
Seçmiş gider yaylasına Bingöl’ün

Sunayı da deli gönül sunayı
Ben uğruna terk eyledim sılayı
Türkmen kızı katarlayıp deveyi
Çekmiş gider yaylasına Bingöl’ün

Koyunlar kuzular sesle seçilmez
Suyu kardan soğuk olur içilmez
Türkmen kızı bu yayladan geçilmez
Geçmiş gider yaylasına Bingöl’ün

Seyreyledim Türkmen kızın boyunu
Yığılın ahbaplar tutak toyunu
Dertli Kerem soğuk yayla suyunu
İçmiş gider yaylasına Bingöl’ün

Benim bildiğim Aslı Kerem Destanında 120 hava vardır bu havalar değişik adlarla olmuş olsa da bir nevi Kerem türevleridir. Zaten Kerem destanı bildiğimiz destanlar içinde en uzun olanlardan biridir. İçinde değişik mahlaslarla değişik ezgiler okunuyor. Bitiş yani mühür ezgisi ise Kul Sofu adlı ozanın adıyladır. O koşmanın da iki ya da üç çeşitlemesi vardır ben birini buraya alıyorum. Bütün destanlardan farklı olarak Kerem destanı Gurbeti havasıyla biter. Bu okunan koşma ise dediğim gibi Kul Sofu isimli ozana aittir. Aslında destanı anlatan ozan destanın sonunda kendi mahlasını taşıyan bir ezgi okur bu ezgi destanı anlatan ozanın tanımlamasıdır.

02 Yandı Kerem

Gurbeti Kerem

Yandı Kerem Aslıhan'ın elinden
Seveceksen vefalı yâr sev gönül
Her yâr ateş almaz yârin külünden
Seveceksen vefalı yâr sev gönül

Yar elinde koklanmadık gül olma
Kul kadrini bilmeyene kul olma
Yana yana Kerem kimi kül olma
Seveceksen vefalı yar sev gönül

Coşkun seller gibi akıp bulanma
Akıp gidip karlı dağlar dolanma
Post giyinip kapı kapı dilenme
Seveceksen vefalı yar sev gönül

Kul Sofu’yum Hanoğluna katıldım
Esir oldum bazar bazar satıldım
Erzurum'da bir tipiye tutuldum
Seveceksen vefalı yar sev gönül

Yukarıya aldığım bu koşma, Aslı ile Kerem Destanının son koşmasıdır. Destanın bitişini anlatır. Destanı anlatan Kul Sofu mahlaslı ozana aittir. Aslı Kerem destanını ilk anlatanlardan biridir. Benim bildiğim destan içinde bu ozana ait beş koşma geçiyor. Ben birini buraya aldım sadece bilgi amaçlı olsun istedim.

Kerem Halep’te yanınca Sofu Halep Paşasının isteğiyle Halep’te kalır ve Halep paşasının kızıyla evlenerek murada erir. Sofu destanın sonunu bağlarken bu türküyü » Gurbeti Kerem « makamıyla okur. Bu makam gurbeti makamının Kerem çeşitlemesidir demeliyim. Çünkü kendisi de Kerem’de Aslı da tümüyle gurbette oldukları içindir. İsfahan Şah’ının oğlu olan bu destan kahramanı Kerem için Halep şehri gurbettir. İsfahan şehri hakkında tarihi bilgi vermeliyim dedim, ancak bu yazının tartısına ağır gelir diye düşündüm. İsteyen İsfahan Beyliği hakkında bilgileri internet sayfalarında okuyabilirler

Benim arşivimde bulunan 75 Kerem havası. Ancak bu listede olanlar içinde hatalı yazımlarda olabilir. Bu liste benim kendi çabamla oluşmuştur. Mutlak değildir. Bunu net olarak söylüyorum.

Ahmedi Kerem, Antep Keremi, Aslı Keremi, Bozuk Kerem, Ceylani Kerem, Cığalı Kerem, Curcuna Kerem, Çoban Kerem, Dertli Kerem, Dik Kerem, Divan Ayağı, Döğme Keremi, Düz Kerem, Goşa Kerem, Guba Kerem, Gurbeti Kerem, Hicranî Kerem, Kaçak Kerem, Kalpaklı Kerem, Kandilli Kerem, Kara Kerem, Kerem Açış, Kerem Atüstü, Kerem Ayağı, Kerem Barı, Kerem Baş Sarıtel, Kerem Bozuğu (Bozlağı), Kerem Çargâh, Kerem Destanı, Kerem Dilgami, Kerem Divanisi, Kerem Dübeyit, Kerem Dügâh, Kerem Güllü Kafiye, Kerem Güzellemesi, Kerem Halayı, Kerem Havası/ Beşli Türkü, Kerem Hoyrat, Kerem Hüseyni, Kerem Kafiya, Kerem Kol Havası, Kerem Koşması, Kerem Köçtü, Kerem Mansırı, Kerem Mayası, Kerem Nahcivani, Kerem Neva, Kerem Neynim Havası, Kerem Orta Sarı Tel, Kerem Sarı Gelin, Kerem Sarı Tel, Kerem Segâh, Kerem Şeşengi, Kerem Şikestesi, Kerem Taciri, Kerem Türkmeni, Kerem Türkü, Kerem Urfani, Kerem Yallısı, Kerem Yıldız, Kerem Yol Üstü Havası, Kerem Yüngül Dübeyt, Kerem Zarinci, Kesik Kerem, Lavuki Kerem, Muş Keremi, Nuri Keremi, Sallama Kerem, Silifke Kerem, Tatvan Kerem, Tatyan Kerem, Velvele Kerem, Yahyalı Kerem, Yanık Kerem, Yedekli Kerem, Kerem Yol Havası, Yorgun Kerem, Yüğrük Kerem, Zarinci Kerem, Zincirli Kerem.

Sözün bitişi Anadolu halk ezgilerinde makam ya da hava yoktur diyenler bu yazıyı ve bunun gibi makam adlarını anlatan yazıları okuyunca yorum yapmadan ayrılsınlar. Çünkü bu yazı onları ilgilendirmiyor. Bu tür yazılar sadece benim gibi düşünenleri ilgilendiriyor.

Aslı İle Kerem destanı içinde geçen tüm ezgi sözlerini burada verme olanağım yoktur. Koşmalar, Kerem, Aslı, Kara Melik, Kerem’in Anası adına Kamer Banu, Kerem’in Nenesi, Çoban, daha başka başka kişiler adına bulunmaktadır. Genelde son yıllarda yazılan kitaplarda sadece Kerem mahlaslı şiirler yer alıyor. Yani benim bildiğim destan içinde geçen her şahıs bir ozandır ve alır eline sazı döşenir gider. Zamanla bu değişik mahlaslı şiirlerin Kerem adına değiştirildiğini görüyoruz. Aynı sorun Köroğlu destanında da görülmektedir. Aslı Kerem destanında geçen ve Aslı mahlaslı bir şiiri buraya alalım.

03 Köç Köç Oldu

Kerem Şikestesi

Köç-köç oldu köçdü eller obalar
Yol saldılar bu dağ o dağ üstünden
Dedim Kerem getmeginen kal burda
Götürmeyek dodağ-dodağ üstünden

Ağır leşker üstümüze car oldu
Dağıldı dövletim tar-u mar oldu
Ahdı gözüm yaşı gilenar oldu
Nece düşer şebnem yarpağ üstünden

Aslı Han der meni getirdin cana
Od tutub alışdım çekdim zebana
Alagöz Kerem’i versinler bana
Eylesinler nasağ nasağ üstünden

Bu yazının içinde ve sonunda toplam on iki tane şiir vardır. Bu şiirler, Aslı Han, Aşık Kerem ile Kul Sofu mahlaslı şiirlerdir. Bu şiirleri Anadolu’da söylenilen bazı türkü sözlerinin çeşitlemeleri olarak görmek mümkündür. Çünkü bu şiirler öyledirler. Bilgi amaçlı olarak eklenmiştir.


04 Han Aslı dan Name Geldi[i]

Kerem Divanisi

Han Aslı dan name geldi üzüldü canım bugün
Yaralarım göz göz oldu gelsin lokmanım bugün
Rakiplerim dört bir yanda gözleyip durur beni
Ellerinde tiği şemşir dökerler kanım bugün

Gör yüreğim şan şan oldu ya çürür ya deline
Sevdalın vefalı olsun düşme namert eline
Koy beni Aslı öldürsün verme cellat eline
Bu derdime derman eyle şahı Sultanım bugün

Bu dünya fani dünyadır Süleyman’a kalmadı
Sefil Kerem dertlerine lokman çare bulmadı
Kara Melik kervanında benim çilem dolmadı
Şah oğluyum aşk yoluna fedadır canım bugün

05 Bağışla Sevdiğim[ii]

Kerem Curcuna[iii]

Bağışla sevdiğim Hakk'ı seversen
Gel ağlatma beni eller içinde
Hep bizi söyleşir bu devr-i alem
Sözüm destan oldu diller içinde

Ah çektim sinemde yaralar açtı
Yitirdim Aslı'mı fikrim de kaçtı
Bugün yarın derken yedi yıl geçti
Urum diyarında kullar içinde

Dertli Kerem senin işin zar m'ola
Aşk ateşi yüreğinde nar m'ola
Senin gibi bu dünyada var m'ola
Melil mahsun kalmış çullar içinde[iv]

06 Huma Kuşu[v]

Kerem Maya

Kervan geçer Erzurum’un elinden
Beyler bu yol Han Aslı’mın yoludur
Huma kuşum uçurtmuşam gülünden
Deyin bu gül Han Aslı’mın gülüdür

Huma kuşu yüksek yerden seslenir
Yar koynunda bir çift sona beslenir
Sen ağlama kaş-kirpiğin ıslanır
Ben ağlayım benim gözler doludur

Sen bağban ol ben bahçende gül olam
Sen yolcu ol ben önüne yol olam
Sen sultan ol ben kapına kul olam
Koy desinler Kerem Aslı kuludur

07 Bu Ceylan[vi]

Kesik Kerem

Keşiş bağlarında dolanıyorum
Yitirdim Aslı'yı bulamıyorum
Ceylandan bir haber alamıyorum
        Eylen Sofu eylen hele bir eylen
        Aslı Han'ın ceylanıdır bu ceylan

Keşiş bağlarında eğlendim kaldım
Uyudum uyandım hayale daldım
Ceylandan yenice bir haber aldım
        Eylen Sofu eylen hele bir eylen
        Aslı Han'ın ceylanıdır bu ceylan

Mirza'yım adıma Kerem diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Dünyada kavuşmam haram diyorlar
        Eylen Sofu eylen hele bir eylen
        Aslı Han'ın ceylanıdır bu ceylan

08 Köç Köç Olub[vii]

Zarinci Kerem

Köç köç olub bele getme sevdiğim
Demesinler bu yaşama yalan yar
Elüzüp de senden kesmem ümüdüm
Sen eyledin bu göynümü talan yar

Bayram olur kına yakar destine
Gül gönderir hemdemine dostuna
Naşı tabib gelme yaram üstüne
Özü gelsin meni derde salan yar

Yüz il geçse öz yarımdan dönmerem
Ilgar verdim ılgarımdan danmıram
Leblerinden emmeyince kanmıram
Aşk elinden saralıban solan yar

Gel sana söyleyim pünhan Kerem’i
Bağında devşirip güller dereni
Gel unutma sana gönül vereni
Nurdan bade içip aşka dalan yar

09 Erzurum Dağları[viii]

Lavuki Kerem[ix]

Erzurum dağları kar ile boran
Sarmış ciğerimi derd ile verem
Mevla’m nasip eyle sılamı görem
        Gelme ecel gelme üç gün ara ver
        Al benim selamı götür yare ver[x]

Dört yanımı gurbet sarmış tel inen
Hasta hasta bayram yaptım elinen
Bir haber gönderdim yara yel inen
        Gelme ecel gelme üç gün ara ver
        Al benim selamı götür yare ver

Erzurum dağları yeşil aldadır
Kulağım sestedir gözüm yoldadır
Aslı hain yardır adam aldadır
        Gelme ecel gelme üç gün ara ver
        Al benim selamı götür yare ver

Söyleme yadlara derdin bilmesin
Kahpe felek bu nedene gülmesin
Kerem Dede gurbet elde ölmesin
        Gelme ecel gelme üç gün ara ver
        Al benim selamı götür yare ver

10 Ulgar Dağı[xi]

Zarinci Kerem

Ulgar Dağı tipi boran olunca
Süzülür gözümden sel gizli gizli
Ecel beni gurbet elde bulunca
Haberim götürsün yel gizli gizli

Tipi boran olur göz gözü görmez
Yollar sapa durur hiç aman vermez
Aslı hain yardır sözünde durmaz
Çözülür zülfünden tel gizli gizli

Eğil Ulgar Dağı eğil geçeyim
Yürek yangınlıdır bir su içeyim
Şah Baba yurduna erken göçeyim
Kar altında kalmış bel gizli gizli

Seven gönül Han Aslı’ya darılmaz
Bin yıl koşsa ardı sıra yorulmaz
Bu Dertli Kerem’e sual sorulmaz
Şah oğluna güler el gizli gizli

Bayatisi:
Ulgar bir maral olsa
Maralı karal olsa
Ulgar seni yakarım
Yara bir zaral olsa


11 Bu Ceyran[xii]

Kerem Şikeste

Şogin deresinde su kırağında
İniler sızılar ağlar bu ceyran
Avcı okla vurup sermiş toprağa
İniler sızılar ağlar bu ceyran

Şoğin deresinde geçer sürüsü
Sürüden ayrılmış yatar birisi
Al kana bоyanmış nazik derisi
İniler sızılar ağlar bu ceyran

Çifte kuzusu var dağlar maralı
İkisi de birbirinden aralı
Avcı vurmuş anaları yaralı
İniler sızılar ağlar bu ceyran

Zalim avcı düşmüş gelir izine
Mor sinekler konmuş ela gözüne
Dertli Kerem bakamadı yüzüne
İniler sızılar ağlar bu ceyran

12 Selam Söyle

Kerem Halayı

Havalanmış telli turnam
Turnam yare selam söyle
Hardan gelirsiniz sormam
Turnam yare selam söyle

Turnam gider Ardahan’a
Koyma beni yana yana
Hem anama hem babama
Turnam yare selam söyle

Turnam gidersen Aktaş’a
Karlı dağlar aşa aşa
Hem kavime hem kardaşa
Turnam yare selam söyle

Turnam gider isen Kars’a
Yar gelip yaramı sarsa
Eğer merhametin varsa
Turnam yare selam söyle

Turnam geçer yar elinden
Karlı dağların belinden
Kerem Dede’nin dilinden
Turnam yare selam söyle

13 İki Bülbül

Kerem Güzellemesi

İki bülbül hiçbir dala konar mı?
Bülbülün konduğu dallar solar mı?
Eşinden ayrılan böyle yanar mı?
        Aman felek beni yâre kavuştur.
        Küsülüyem, Han Aslı’mdan, barışdır.

Kahpe felek geldi tuttu bileğim
Çok yalvardım Hakk’a geçmez dileğim
Hani benim yeşil donlu meleğim
        Aman felek beni yâre kavuştur.
        Küsülüyem, Han Aslı’mdan, barışdır.

İki bülbül geldi kondu dikene
Öte öte ömürceği tükene
Hani benim aradığım bir dane
        Aman felek beni yâre kavuştur.
        Küsülüyem, Han Aslı’mdan, barışdır.

Kerem eydür, ömrüm hep lâl eyledim
Aslı’mın sinesin zülal eyledim
Çekdiğim dertleri helal eyledim
        Aman felek beni yâre kavuştur.
        Küsülüyem, Han Aslı’mdan, barışdır.


Orhan Bahçıvan





[i] Kerem Divanisi olarak buraya aldığım bu divan şiiri Kerem kitaplarında pek görülmediği için, ilk görenler yadırgayabilirler. Bu divan benim arşivimde vardı oradan aktardım. Ancak nerden aldığım notunu düşmediğim onlarca şiirden birsidir.
[ii] Bu koşmanın ilki iki dörtlüğü, Neşet Ertaş adına ve Kırşehir türküsü olarak TRT kayıtlarına girmiştir. Makamı Kerem Velvele, ya da Curcuna Kerem olarak çalınıp söylenilir. Ancak Azerbaycan aşıkları arasında Sallama Kerem olarak değişik bir makamla söyleniliyor.
[iii] Bazı kaynaklarda bu türkünün hakkında şöyle bir bilgi var. Makam: Tahir/ Usul: Curcuna hal böyle olunca ozan ezgileri arasında tek düzey Kerem Curcuna olarak yazılıp geçildiğini söylemeliyim.
[iv] Kerem’e ait olan bu türkünün mahlas bölümü, yani son dörtlüğü yoktur. Hiçbir zaman da yazılmadı, okunmadı. Çünkü Kerem Kayseri'de zindana atılırken Lalası Sofu'ya bu türküyü söylüyordu. İkinci dörtlükten sonra dili tutulur, son dörtlüğünü okuyamaz oluyor. Ancak sonradan destanı anlatan aşıklar tarafından son dörtlük eklenmiştir. Bir ya da iki başka çeşitlemeleri de vardır bu koşmanın.
Nedeni ise, Kerem Kayseri’ye gelir, Keşiş Bağlarında Aslı’yı bulur ve bir gece Aslı’yı kaçırmaya giderken yakalanır. Lalası Sofu ile birlikte zindana atılır. Kerem kendisi için değil, Lalası Sofu için çok üzülür. Lalasına üzüldüğünü ve kendisini affetmesini söylerken, birden dili tutulur. Kimilerine gör korkundan, kimilerine göre de üzüntüden. Türkünün de son dörtlüğünü okuyamaz ve türkü hikayeye bu haliyle girer.
[v] Bu koşma Erzurum yöresi Hulusi Seven kaynaklı bir çeşitlemesi ve Erzincan yöresi, Erzincanlı Şerif kaynaklı bir başka çeşitlemesi bulunmaktadır. Ancak her iki kaynakta bu sözleri anonim olarak vermektedir. Oysa bu türkü, Aşık Kerem türküsü olarak biliniyor.
[vi] Kerem Kayseri'ye gelir Lalası Sofu ile Çünkü Aslı Han'ın babası Keşiş Kayseri de yaşıyor ve burada kendi adına bağlar kurup üzüm yetiştiriyormuş. Bu bağların adı da Keşiş bağları imiş... Kerem ile Aslı arasında söz götürüp getiren Ceylan Aslı Han'ın ceylanıdır. Kerem Keşiş Bağlarına girer ve ceylanı bekler, Ceylan haber getirecektir. Bir türlü gelmeyen ceylanı bekleyen Kerem bu arada Sofu ile tartışmaya başlar. Bu tartışma arasında, Kerem Lala'sı Sofu'yu ikna etmek için, bu türküyü söyler. Sonra Ceylan gelir ve Kerem’e »Aslı bu gece yarısı seninle kaçacak onu bu bağlarda bekle« der. O gece Kerem Aslı'yı kaçırmak için Keşiş bağlarında bekler. Aslı bir türlü gelmez. Sabahyıldızı denilen kervan kıran doğar. Sofu Kerem'e Sabahyıldızının doğduğunu söyler. Kerem ise Lalası Sofu'ya seslenerek:
Lala şu sazımım ver bir türkü söyleyim bu yıldız doğmasın, geri gitsin Aslı gelene kadar da gelmesin. Yıldız türküsünü de bu Keşiş bağlarında söyler. "Döne Kervan kıran Döne" türküsü Kerem türküsüdür. Bu türküde yıldızın adı renklerle anılır. Yani Kerem hem ağlar hem de türküyü söyleyerek yıldıza bakar. Yaş dolu gözlerle yıldıza baktığın için her bakışında yıldızı bir başka renk görür. Sarı yıldız, mavi yıldız tamlaması da oradan kaynaklıdır.
[vii] Kaynak: Kerem Hikâyesinde geçen ve Tercan da hasta yatarken tabibe söylediği bir türküdür. Hikaye Şöyle: Kerem ile Sofu, Erzurum’un doğusunda şimdiki adıyla Kerem kayası olarak bilinen yerde tipiye tutulurlar yardımlarına Hızır yetişir ve bu iki yolcuyu Tercan da bir Han’a götürür. Burası Han olmasına rağmen, hastaların tedavi olduğu bir yer diye geçer yani bir nevi hastane. Kerem’i muayene etmek için yanına gelen doktora bu türküyü söyler. Tercan da söylenen ilk türküdür.
[viii] Kerem ile Lalası Sofu Erzurum dağında tipiye tutulurlar. Tam boğulacakları sırada bunların yardımına Hızır yetişir bu iki yolcuyu atın terkisine alıp Erzurum / Tercan'a indirir. Kerem, halk arasında ince hastalık adıyla bilenen verem hastalığına yakalanmıştır. Bu handa, yani, Tercan'da altı ay hasta yatar. Bahar gelince Turnaların sesine ses vererek yüzlerce gurbet ve turna türküsü söyler. Bu türküde onlardan biridir. Gurbette ölmeden vatana dönmeyi arzulamaktadır. Hikâye gereği Kerem vatanına dönemez ve Yasamal dağının zemzem yaylasına kadar gider ve orda ölür mezarı da oradadır derler. Bir söylenceye göre bu mezar Karacaoğlan'ın mezarıdır. Azeri anlatılarına göre bu mezar Lala Sofu'nun mezarıdır. »Lalası Erzurum dağında kalan / Kerem aktarıram gar köyneğinden«
[ix] Genelde Kerkük ezgilerinde var olan bir havadır. Doğu Anadolu genelinde de bilinir ve söylenilir.
[x] Beşli. Halk şiirinde her kıtası beş mısradan meydana gelen bir nazım şeklidir. Divan şiirinde muhammes adı verilir. Konu ile ilgili beyit, bağlama (nakarat) olarak, her üç mısralık kıtadan sonra tekrarlanır.
[xi] Ulgar Dağı: Bu dağ 2950 metre yükseklikte olup, yılın ilk karı buraya yağar. Damal, Posof ilçe sınırında bulunan Ulgar Dağı, görünüm olarak bir gelin duvağını andırmaktadır. Volkanik bir dağ olduğu püskürük kayalardan anlaşılmaktadır. Bu dağın kutsal bir dağ olduğu söylenmektedir. Hatta insanlar birbirlerine kargış ederken “Çağırım ki sana Ulgar’dan bir zeval ola” derler. Herhangi bir çıkmazı ve isteği olanlarda Ulgar’dan medet umar yalvarırlar. “Döndüm Ulgar’a çağırdım Allah’a” diyerek dilek dilerler.
[xii] Kerem ile Sofu buradan çıhıb hemin yere teref revan oldular. Gelib Hesenkala körpüsüne yetişdiler. Kerem etrafa nezer salıb gördü körpüden bir az yuharıda bir yaralı ceyran yere yıhılıp yatmış. İki yavrusu da yanında duruyor. Biraz yaklaşıp bakıkınca ne görsüne Avcı okla ceyranı vurmuş Orda bu şikesteyi okur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Alagöz Dağı’nın Çocukları / Çolaklar / »Kızılateş Sülalesi«

Merdinikli Türkmen Karaca-Oğlan...

Göle Yöresi Halk Oyunları