24 Haziran 2019 Pazartesi

Sil Baştan Yazılmalı Edebiyatımız!


Sil Baştan Yazılmalı Edebiyatımız!



Kanla yoğrulmuş bir edebiyatın
Yetiştirdiği gençlik barışı bilmez.

Artık yazmalıyım. Artık ister istemez bu konuyu gündeme taşımalıyım. Beni kaç kişi okuyor, kaç kişi tanıyor hiç önemi yok. Önemli olan tek şey ben, benim beynimi kemiren bu düşünceyi yazmalıyım.

Ülkenin genelinde terör olayı var. Bu terörün bir boyutunun adı »Kadın cinayetleri« seni istemiyorum deyip gidenlerin öldürülmesi olayı. Yani, »Ya benimsin ya da toprağın« ya da »Git ara bul getir / saçlarını yol getir« olayı. Mazoşizm olayı...

Bizim üstümüzde esen mazoşist düşüncenin getirisi olan arabesk olayıdır. Araba camlarına yazılan sözler ne kadar hoşumuza giderdi. »Hızlı yaşa genç öl cesedin yakışıklı olsun« Bu sözler özünde arabesk olayıdır diyorum ve bu olayın getirisi »İçerden yar içerden / Al hançeri kes bağrımı içerden« ne güzel sözler demeden kendimi alamıyorum.

Arabesk konusunu işleyen bir yazı yazmıştım yıllar önce. Hatasıyla sevabıyla internet sitelerinde dolanıyor.

Şimdi gelin bu arabesk ve buna bağlı mazoşizm hastalığını az irdeleyelim. Yani şöyle: Bir Isparta türküsüne göz atalım.

Evlerinin Önü Mersin,
Ah Sular İçmem Gadınım Tersin Tersin,
Mevla'm Seni Bana Versin.
         Al Hançeri Kadınım Vur Ben Öleyim,
         Ah Kapınızda Bi Danem, Kul Ben Olayım.

Evlerinin Önü Susam,
Ah Su Bulsam Da Gadınım Çevremi Yusam.
Açsam Yüzünü Baksam Dursam...
         Al Hançeri Kadınım Vur Ben Öleyim,
         Ah Kapınızda Bi Danem, Kul Ben Olayım.

Eh arada bir bu işi, kan akıtma, öldürme olayını da gönlü hoş davranıp, lütfedip, karşı tarafa yani, kadınlara da şans tanıyoruz. Buyurun sizde öldürün, yeter ki ölüm olsun ruhumuz şenlensin. Ne duruyorsun, »Kes Başım Kanım Aksın Kadir Bilene Doğru« oh be... Kes kes kesmece bunlar.

Edebiyatımız, bir yanıyla kan kokuyor, bir yanıyla küfür, bir yanıyla alabildiğine pedofil, bir yanıyla feodal, bir yanı ilkel eşkıya romanlarıyla dolu... Bir yanıyla kaçakçı, vurguncu, soyguncu, tefecilerin kahraman olarak fink attığı kız kaçıran zorbaların mekânıdır.

Bu olayı eleştiren bir şiirimde şöyle seslenmişim:

»Atom çağı yaşanırken
Yazmışlar süslü püslü kitaplara
Gözü kanlı eşkıyaları
Vurguncuyu soyguncuyu
Kaçakçıyı haini

Hiçbir yerde bulamadım
Yazmamışlar babamın yaşamını
Babamın umudunu
Babamın sevincini
Babamın özlemini
İşçi diye es geçmişler
Ne desem ki«

Ne desem ki sözünü, birkaç kez peş peşe burada söylemeliyim. Edebiyatımız mazoşizmin batağında. Doruk noktada eşkıya romanları ile dolu.

Yazılmamış emeğin romanı...

Bin yılların getirisi olan halk edebiyatı ne hikmetse kanla yoğrulmuş. Şarkılar, türküler, şiirler ne varsa kan küpüne batırılmış. Her dizede kan akıyor. İsterseniz okuduğunuz her şiiri, dinlediğiniz her ezgiyi bir de bu yanıyla değerlendirin.

Ülke edebiyatı bu yanıyla çağdaş bir görünüm içinde olduğunu sanmıyorum. Halen feodalizmin kanlı batağında tarikat ozanları ve tarikat ehli şairlerin etkisinde şeyh, Şıh, şah, pir, dede, derviş, ağa, paşa, bey, köle, kul çağrışımlarıyla dolu.

Tekke edebiyatının en basit, en ilkel, en uyduruk yanını ulusal edebiyat sanıp kabul etmişiz. Ne yazık ki bu böyle... 

Biz normal yaşam tarzıyla kendi kendimize işkence ettiğimiz yetmezmiş gibi, bir de sevdiğimiz şahsa işkence ediyoruz. Benim bu sözlerime inanmayan açsın türküleri, şarkıları dinlesin. Filmleri izlesin. Filmler derken bir de günümüzde TV kanallarında oynatılan ünlü dizilerdeki Ensest ilişkilerin bol bol sunulması, üvey babayla üvey kızının ilginç ilişkisi üstüne kurulmuş cılız bir anlatı. Geleceğe nasıl bir kültür sunuyor bilemiyorum.

Gelin şimdi biraz dillerde dolaşan sözlerle başlayalım. Aslında bu sözler arabaların, yani kamyonların arkasına arka camlarına yazılan yazılardır. Ben birkaç tanesini yazayım varın siz ötekilerini düşünün.

»Kanını içeceğim Mürüvvet«

»Ya benimsin ya toprağın«

»Ölürüm de seni vermem ellere«

»Yakarım ulan seni, sonra da kendimi«

»İçerden yar içerden / Al hançeri kes bağrımı içerden«

Bu deyimleri yazdıktan sonra, gelin sözü fazla uzatmadan biraz türkü, şarkı, mani ve şiirlere göz atalım. Edebiyat bu mu diye soralım. Bu mu şiir bu mu anlatım, halkın şehit olarak bildiği ölülere, üleş diyen bir düşünce ne kadar çağdaş olabilir.

Oltu'dan girdik de Sarıkamış'a
Akıl ermez orda yatan üleşe
Askeri kırdıran Enver-i Paşa
Kitlendi kapılar, mekân ağladı

Şimdi Aşık Fakiri'nin yazdığı ve en çok kadınların dinlediği bir türkünün sözlerini okuyalım.

Tabib sen elleme benim yaramı
Beni bu dertlere salanı getir
Kabul etmem bir gün eksik olursa
         Benden bu ömrümü çalanı getir
         Git ara bul getir saçlarını yol getir

Bir kor oldu görülüyor özümden
Name name inliyor sazımdan
Dünyayı verseler yoktur gözümden
         Dili bülbül kaşı kemanı getir
         Git ara bul getir saçlarını yol getir

Merhamet et karşısından bıkmadan
Hatırını gönlünü yıkmadan
Çabuk getir can bedenden çıkmadan
         Fakirin derdine dermanı getir
         Git ara bul getir saçlarını yol getir

Getirsin de o gelen bu aşık'ı istemiyorsa sonuç ortada, saçları yolunacak ve aşığın önüne sunulacak. Dahası zorla gündeme gelen bir ilişki tecavüz olmuyor diyelim. Çünkü aşık böyle istiyor. Karşı düşüncenin hiçbir önemi yok. Karşı cinsin seçme beğenme şansı hiç yok. Başka birini sevmeye hakkı yok. Böyle bir seçeneği yok. Eğer olursa sonuç ölüm. »ya benimsin ya toprağın« kesin karar. Ee kadınlarda bunu aşk sanıp kabulleniyorlar.

Daha sonra bir pop şarkısının sözlerine kulak verelim. Sözler Kenan Doğulu denilen birine aittir. Öyle yazıyor tüm siteler. Karşı tarafa seçme hakkını hiç tanımıyor. Egoizmin en kralı...

Yaparım Bilirsin

Engel mi mesafeler aşk yoluna meşk yoluna
Değer mi sebepsizken ayrılığa
Baş koydum ben seninle mutlu aşk yoluna meşk yoluna
Bulurum Kaf dağına kaçsan da

Aşıklar anlar beni her halimi sevdiğimi
Dünyada bensiz bırakmam seni
Yalnızlar anlar beni her halimi sevdiğimi
Hayatta terk etmem seni

Yaparım bilirsin

Deliyim gözü kara deliyim yakarım Roma'yı da yakarım ben
Bulurum seni yine bulurum olurum yine senin olurum

Bu sözlerin daha detaylı olanları var. Biraz gerilere gidelim. Okul kitaplarında Türkmen ozanı olarak okutulan Pir Sultan Abdal'ın sözlerini okuyalım.

»Muhammed Mehdi'nin hak sancağını
Çekelim bakalım nic'olsa olsun
Teber çekip münkirlerin kanını
Dökelim bakalım nic'olsa olsun

Mahluk deccal oldu, insan haşarı
Asla bilen yoktur hayırı, şerri
Teber çekip şu mağradan dışarı
Çıkalım bakalım nic'olsa olsun

Müminleri bir katara düzelim
Güruh güruh şu alemi gezelim
Münkirlerin sarayını bozalım
Yıkalım bakalım nic'olsa olsun

Pir Sultan'a Hak yardım etmez mi?
Erenler bağında bülbül ötmez mi?
Bunca yattığımız gayri yetmez mi?
Kalkalım bakalım nic'olsa olsun«

Köroğlu koçaklaması olarak bilinen ve Koca Bey Mahlasıyla söylenilen ve en çok Ruhi Su'dan dinlediğim bu sözleri şimdi okuyalım. Bu yazıya aldığım sözler, Ruhi Su'yun okuduğu şekliyle alınmıştır.

» Senin o tektirin bize abestir
Bu yiğitlik sana kimden mirastır
Eğer ki kulluğan verirsen destur
İnan üçten beşten senden
Geride kalan değilem broy

Kavga görmeyince açılmaz aynım
Benimle beraber Mustafa kaynım
Eğer ki kavgada kızarsa beynim
İnan üçten beşten senden
Geride kalan değilem broy

Koca Bey'em çok diyarlar gezmişem
Nice nice alayları bozmuşam
Bin kelleyi bir cidaya dizmişem
İnan üçten beşten senden
Geride kalan değilem broy

Köroğlu adıyla da bir koçaklama okuyalım.

Karlı dağların ardından
Yel olup estiğin var mı?
Tek başına bu çöllerde
Ordular bastığın var mı?

Kargıyı ucundan salla
Düşmana deme eyvalla
Her taraftan üç beş kelle
Terkiden astığın var mı?

Köroğlu söyle şanından
Kuş uçurmaz divanından
Avuçla düşman kanından
Doldurup içtiğin var mı?

Biz bu şiirlerle büyüdük. Bizden başka bir şey beklemek biraz saflık olmaz mı?

Ya bu haramileri anlatan sözlere ne denilir?

Kırk haramiler kırk haramiler
Hep haraç için şehre geliriz
Kırk haramiler kırk haramiler
Doğruluk için biz haram yeriz 

Asmak kesmek kelle uçurmak
Hırsızlıktan altın vurmak
Asmak kesmek kelle uçurmak
Hırsızlıktan altın vurmak

Peki, bu sözlere ne demeli? Bence şöyle demeli şu an Kilis yollarında kelle getirenler var. O gün de vardı şimdi de var. Evet, güçlü edebiyatımızla ne kadar övünürsek o kadar doğrudur.

Buyurun Karayılan türküsünün sözlerini okuyalım:

Karayılan halk türküsü...

Atına binmişte elinde dizgin
Vardığı cephede hiç olmaz bozgun
Çeteler içinde Yılan'ım azgın
Vurun Antepliler namus günüdür

Sürerim, sürerim, gitmez kadana
Fransız kurşunu değmez adama
Benden selam söylen nazlı anama
Analar da böyle yavru doğurmuş

Karayılan der ki, harbe oturak
Kilis yollarından kelle getirek
Nerde düşman varsa orda bitirek
Vurun Antepliler namus günüdür

Ya da Kazak Abdal şiiri:

Eşeği saldım çayıra
Otlaya karnın doyura
Gördüğü düşü hayıra
Yoranın da anasını

Münkir münâfıkın soyu
Yıktı harap etti köyü
Mezarına bir tas suyu
Dökenin de anasını

Müfsidin bir de gammazın
Malı vardır da yemezin
İkisin meyyit namazım
Kılanın da anasını

Derince kazın kuyusun
İnim inim inilesin
Kefen dikmeye iğnesin
Verenin de anasını

Dağdan tahta getirenin
Mezarına götürenin
Talkınını bitirenin
İmâmın da anasını

Kazak Abdal söz söyledi
Cümle halkı dahleyledi
Sorarlarsa kim söyledi
Soranında anasını

Bu ezgiyi dinlerken devamı »anasını, avradını« deyip uzatmayı çok severdik. Dedim ya mayamız küfür çamuruyla yoğrulmuş biliriz.

Sevdiğimiz kadın, bizi terk ederse göndereceğim adamları saçını yola yola getirip altımıza yatırılacak. Sıkıysa hayır desin. Ya benimdir ya toprağın. Onun sevmeye başka bir insanı istemeye ne hakkı var ne de şansı. Gık demeyecek, susacak ve benim olacak. Yoksa »Roma'yı da yakarım onu da.

Bizi bu mazoşist edebiyatın içine kim taşıdı ve bizi bu tür edebiyat yazmaya kim yönlendirdi. Yani şu anlamı olmayan sözlerle dinlediğimiz ezginin ne denli mazoşist olduğunu biliriz bildiğimiz içinde zevkle dinleriz.

İçerden yar içerden
Kes bağrım yar içerden
Gözüm kapında kaldı
Çıkmıyor yar içerden

Ya da bir Van türküsü nasıl diyordu?

Giderem Van'a doğru
Yolum İran'a doğru
Kes başım kanım aksın
Kadir bilene doğru.
Vanlıyam, şanlıyam, gılıcı ganlıyam
Vanlıyam, şanlıyam, gılıcı ganlıyam

Gelin şimdi kadını işleyen bir Alevi-Bektaşi şairi olan »Türabi Kalender« adlı aşığın sözlerini okuyalım.

Dinle size bir nasihat eyleyim
Korkmalıdır kadınların şerrinden
Ölürken de vassiyet eyleyeyim
Korkmalıdır kadınların şerrinden

İnanmayın kadınların sözüne
Sakatı çok sünnetine farzına
İki eli kanda sürer yüzüne
Korkmalıdır kadınların şerrinden

Olmaz imiş kadınların iyisi
Orak gibi imiş mumdan doğrusu
Kalbindedir yetmiş şeytan yavrusu
Korkmalıdır kadınların şerrinden

Gayet iyidir keyfi ile gezince
Haya bilmez hicap bilmez azınca
Yetmiş tamu ateşi yanar gözünde
Korkmalıdır kadınların şerrinden

Kadındır kişinin yüzün ağartan
Kadındır kişiyi dinden çıkartan
Kadındır Yusuf'u hapis yatırtan
Korkmalıdır kadınların şerrinden

Mümin kullarına cenneti verdi
Münafık kulları belasın buldu
İmam Hasan'a da ağuyu sundu
Korkmalıdır kadınların şerrinden

Nesimi yüzüldü döküldü kanı
Mansur ikrar ile boyladı dârı
Adem'i cennetten kovduran karı
Korkmalıdır kadınların şerrinden

Türabi Kalender'im neyledi karın
Yere göğe sığmaz oldu feryadın
Mihr için canına okudu karın
Korkmalıdır kadınların şerrinden[i]

Şairleri yazarları tanımaya başladığım zaman, gördüğüm en önemli olay, bu insanların özel yaşamları genelde çok muntazam. Hal böyle olunca bu mazoşizm niye? Bu arabesk niye? Niye temiz edebiyattan uzaklaşıp böyle bir düşüncenin içine girelim. Niye insanları kanlı yaşama muhtaç edelim.

Kısaca diyorum ki sil baştan yazılmalı edebiyatımız. Temiz bir edebiyat bırakmalıyız gelecek kuşaklara. Buyurun şu uyduruk sözlerinden kurtaralım edebiyat dünyamızı.

Yıllar önce ben »Aşkolsun Liseli Kız« adlı uzun bir şiirimle böylesi bir konuyu işlemiştim. Bu şiirim »Acılar Da Üşür« adlı kitabımda bulunuyor.

Şimdi benim bir başka şiirimden de söz etmeliyim. Son olarak benim »Alaz Han’a Serzeniş« adlı dört bölümden oluşan şiirimden üçüncü bölümü ekleyelim ve daha sonra bu yazıyı bir iki türkü sözünü de yazarak bitirelim.

Alaz Han'a Serzeniş

3
Gözlerimin önünde
Eşkıya romanları
Eşkıya şiirleri yazılıyor
Koçero
Hamido
İnce Memed
Maho Ağa
Miho Ağa
Cemo
Memo
Daha daha niceleri
Devrimci edebiyatın kahramanları
Özendik bu isimlere gizlice
Çekildik dağlara eşkıya olduk

Gündöndü devran değişti
Şehir magandaları çıktı sahneye
İş düştü bizim romancılara
Şimdi de
Maganda romanları yazın
Eliniz kalem
Dudağınız kadeh tutarken

Unutuldu bu işin gerçek sahibi
Unutturdular
Baba beni bağışla
Yedi kat yerin altında kömür sökerken
Görmediler ki seni yazsın o zavallılar

»Ağıt Yüzlü Ezgiler« Kitabımdan… 
Bazı türkü sözlerinden alıntılar…

Bu Şiirde Çıldırlı Şenlik’ten

Zinzal garyasında suyun üstünde
Bir fahişe men fağıra söyüptür
Allah’ın yaramaz murdar yasarı
Demedin mi eşidirler ayıptır

İnsanı görende ağzın ayırır
Koltuğunun kılı camuş doyurur
Tepesinde leylek yuva gayırır
Dişlerini kazma gibi eyiptir

Özüne bakmayıp lağ eder bize
Boynu armut sapı memesi küze
Sirkeli başını sarıp ağ beze
Dazalak başına dinge koyuptur

Gözleri mavidir irengi sarı
Didarında yoktur Muhammed nuru
Sana ganım olsun Şenlik’in piri
Men fağırın hatırını kırıptır

Aşık Şenlik şiirinden sonra, Kul Ahmet isimli ozanın türkü sözlerini okuyalım. Ozan Diyor ki; »Senden başka yar seversem/Öldür beni öldür beni« bu öldürme eyleminin sonu cinayet olduğunu sanırım bu ozan bilmiyor. Sokaklarda kadın cesetleri topladığımızı unutmamalıyız. Toplumu cinayete teşvik etmekten yargılanmalı bu Kul Ahmet isimli ozan ve bu türküyü yorumlayan tüm sanatçılar. Şimdi sözünü ettiğim bu türkünün sözlerini okuyalım:

Seher Yeli

Seher yeli nazlı yâre
Bildir beni bildir beni
Düşmüşüm elden ayaktan
Kaldır beni kaldır beni

Söyle güzeller şahına
Yüz süreyim dergahına
Zehir olam kadehine
Doldur beni doldur beni

Kul Ahmet'im gönül versem
Bağından gülünü dersem
Senden başka yar seversem
Öldür beni öldür beni.  »Kul Ahmet«
****

Köroğlu’ysam almam deyin
Çıkartırım olmaz oyun
Bir kılınçla yeddi boyun
Endirip kestiğin var mı?

Kadın cinayetlerini özendiren bir türkü olduğu için rahat rahat okunuyor. Normalinde yasak edilmeli. Ama bizde cinayete teşvik ettirmek edebi yoldan olursa cezası yoktur.

Ankara Türküsü:

»Su Akar Güldür Güldür / Gel De Yar Beni Güldür
Bir Damlacık Kanım Akmaz / Öldürürsen Sen Öldür«

Bir Karadeniz Türkü Sözü:

Gelevera deresi oy Gelevera deresi
İki dağun arasi oy iki dağun arasi
Yuzunden silinmesun, yuzunden silinmesun Piçağumun yarasi
Yuzunden silinmesun oy, yuzunden silinmesun Piçağumun yarasi

İlginç bir şiir:

Hançer

Al eline hançeri
Açılıp açılıp da vur
Bir damla kanım akmaz
Öyle çok kederliyim
Niçin öldüğüm anlaşılmaz. »Orhon Murat Arıburnu«

Bazı türkülerden bazı dizeler:

Kaşların Arasından
Domdom Kurşunu Değdi
Bir Avcı Vurdu Beni
Bin Avcı Beni Yedi. »Aşık Mahzuni Şerif«

Yar gidiyor ağrıma, hançer sokun bağrıma
Efkara güfteler az, ağla ince saz. »Cenk Eren-İnce«

Bir Kaygusuz Abdal şiiri Kadınlar hakkında.

Eksik Avradın Kötüsü

Eksik avradın kötüsü dizini dikip oturur
İşinin kolayın bulmaz yüzünü yıkıp oturur

Boğaza takmış akıkin aşına bulmaz kekiğin
Yeni donunun söküğün dizine takıp oturur

Ayağında meşin mesi kolunda gümüşün başı
Soyunmaya elbisesi taşraya bakıp oturur

Yata yata karnı şişer eşinin başında işer
Bitler kanatlanıp uçar sirkeye batıp oturur

Çocuklar oynar aşığı köpekler yutar bulaşığı
Karga da kapmış kaşığı havaya bakıp oturur

Başa bağlamış emiri rençberler sever demiri
Danalar yemiş hamırı tekneye bakıp oturur

Kaygusuz aydır atılmaz pazara çeksen satılmaz
Soyunup koyna yatılmaz bir manda çöküp oturur. »Kaygusuz Abdal«

Şimdi bir Diyarbakır-ve Celal Güzelses’in yayınladığı zamanı belli olmayan “Plaktan Yazıldı” tanımıyla internet sitelerinde yer alan türkü sözleri. Sevdiği kıza anam diye sesleniyor. 

Ağlama Yar Ağlama (Anam)
Mavi Yazma Bağlama
Mavi Yazma Tez Solar (Anam)
Ciğerimi Dağlama 

Elmada Al Olaydın (Anam)
Selvi De Dal Olaydın
Bana Göre Yar Mı Yok (Anam)
İstedim Sen Olaydın 

Elma Al Olanda Gel (Anam)
Ayva Nar Olanda Gel
Hasta Düştüm Gelmedin (Anam)
Bari Can Verende Gel.

Son Sözüm Şudur:

Bir de türkülerde var olan, Pedofili ya da sübyancılık meselesi var ki, içler acısı. Pedofili ya da sübyancılık olayı sözlüklerde şöyle tanımlanıyor.: »Pedofili ya da sübyancılık, belirli yaştaki bir kimsenin ergenlik öncesi çocukları cinsel açıdan çekici bulması ve cinsel eğiliminin çocuklara yönelik olmasına neden olan psikoseksüel rahatsızlık. Bu rahatsızlığa sahip kişilere pedofili ya da sübyancı denir.« Bu olay türküler kanalıyla işlenirse suç sayılmıyor. Demekle yetinelim. Ancak bu olayı uzun uzun anlatmaya gerek yok, buyurun bir iki türkü sözü okuyalım.
*****
Birinci Türkü:

Yüksek ayvanlarda bülbüller öter
Bülbülün figanı aleme yeter
Benim çektiklerim ölümden beter
                Gel anam gel bacım gelin olasın
                Çarşamba gecesi bize gelesin

Elinin kınasın al eylemişler
Gözünün sürmesin bol eylemişler
Seni bir yiğide mal eylemişler
                Gel anam gel bacım gelin olasın                    
                Çarşamba gecesi bize gelesin

Bir Bolu türküsü sevdiğine yavrum diye sesleniyor. ilginç.

Beyaz giyme toz olur
Siyah giyme söz olur
Gel beraber gezelim
Muradımız tez olur

                Salına da salına da gel
                Haydi yavrum
                Dön dolaş gene bana gel

*****
Aşına da Karacaoğlan aşına
Yeni değmiş on üç on dört yaşına
Uzak durma Akpınar'ın başına
Turnam yare selam saldım gel deyi

Ardahan'ın Yollarında
Güller Açıp Bağlarında
Öyle Bir Yar Sevmişem Ki
On Üç On Dört Çağlarında
*****

Yemeni bağlamış telli başına
Zülüfleri düşmüş hilâl kaşına
Henüz girmiş on üç on dört yaşına
Edâlı, işveli köylü güzeli.
******

Ekin Ektim Çöllere De,
Yoldurmadım Ellere.
On Beşinde Yar Sevdim De,
Sevdirmedim Ellere. »Yozgat Türküsü«

Bir de Bu şairi okuyalım, ne diyor bu sevdiğine...

İlginç bir şiir…

*****
Ben senin sevgilin, eşin, baban, ağabeyin,
Arkadaşınım.
Biri bitse biri kalır
Seni hiç bırakmayacağım! »Cemal Süreya«

Bu tür şiir yazan ve bu türküleri seslendirip, para kazanan tüm ozan ve sanatçıları cinayete özendirmekten yargılamak gerekiyor. Yani kısacası sokakta ne kadar cinayet ya da taciz suçu işleniyorsa sorumlusu bu ozanlardır ve bu eserleri seslendiren sanatçılardır diyorum. 

Kin, Nefret ve Ayırımcılık Suçu: TCK Madde 122 aynen şöyle söylüyor. "Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle;” yazılmış tüm eserler zaten yasaya göre suç, o halde yasal işlem ön saflara taşınmalı böylece tüm bu yazılar yok edilmeli. Çağdaş bir düşünceye böyle geçilir demeliyim.

Genelde türküler tarikatların karanlık girdabında boğulunca, toplumun bin yıl gerisine düştüler. Ne diyelim.

Bir halkın medeniyetini öğrenmek mi istiyorsun, o zaman, o halkın türkülerini dinlemeniz yeterlidir!

Orhan Bahçıvan, »Halis Kızılateş«

Not:

Bu küçük yazının içine aldığım şiir sözleri tam olmayabilir ya da dağınık olabilir. Ben bu şiir sözlerini internet sitelerinden kopyala yapıştır sistemiyle yazının içine aldım. Bunlar ilk aklıma gelenler. Öyle detaylı araştırma yapmadım. Detaylı bir araştırma yapılırsa nelerin olduğu görülür. Kadını aşağılayan, sadece seks aleti olarak gören ve küfür içeren şiirlerden, türkü sözlerinden uzak durdum. Özellikle Neyzen Tevfik adlı şairin Mecnun adlı şiirini bilerek almadım. Çünkü bu şair, 1938'de Bakırköy Akıl Hastanesinde tedavi görmüş, yani akıl hastası bir şair. Bu şiiri okumak ya da dinlemek isteyen olursa internet sayfalarına, “Neyzen Tevfik Mecnun” diye yazınca en az bin sayfada karşınıza çıkar. Üstelik kendi sesiyle. Ayrıca halkları küçümseyen, halklara küfreden şiirleri de almadım. Evet özellikle Pir Sultan Abdal’ın Türk Halkını aşağılayan şiirini almadım çünkü İnternet sitelerinde var. İsteyen arayıp bulup okuyabilir. Türkmen ozanı diyorlar ne hikmetse her dizede Türk halkına küfür almış başını gidiyor. Dedim ya bizim mayamız küfürle yoğrulmuş. »01.02.2016«.


[i] Türabi Kalender mahlaslı bu şiir, Ozanlarla ilgili çok eski yıllara ait bir antolojiden alınmıştır...

7 yorum:

  1. Merhaba Orhan Hocam,
    Öncelikle o altın kaleminizi, böylesi bir sosyal, psikolojik, toplumun algısal kültürüne dair derlemeyi kaleme aldığınız için kutluyorum.
    Anadolu insanını hep çileli olarak biliriz. Yüzü pek gülmez, yüreği yaralıdır hep. Hele yıllardır unutulan doğu bölgemizde yaşanan, yaşanmış dram dolu öyküler öyle fazla ki, saymakla bitmez ki!..
    Birini örnek alırsak, sevgilisine kavuşamadan ölmüş aşıklara mı,Fırat ve Dicle nehirlerinin öyküsüyle başlayalım mı?
    Veya Muş ve yakın illerindeki Yemen'e gönüllü gitmiş geri dönmemiş binlerce Şehitlerine ağıt yakan anaların yangın yerine dönmüş yüreklerini mi, açsak?
    Hangi Anadolu insanına "nasılsınız?" diye sorsanız; size iyi olmadığını ve ardından derdini döneceğine eminim. Artık yedikleri acının mı, dinledikleri türkülerin mi etkisindeler, bilinmez, ama sizin yazdıklarınız sanki asıl birer kanıt değerindeler.
    Hani bir şarkıcı vardı adı Murat Kekili...Şarkısının adı,"Bu akşam ölürüm" dü. O şarkıyı dinleyen intihar ediyordu. Daha sonra o şarkıya yasak gelmişti.
    İnsanın kanındaki bir hormonun artışıyla intiharı seçmesi üzücü tabi ki...
    Bu şu demektir: Sözcükler kurşun gibi direk adres sormadan aklı ve yüreği tutsak ediyor. Ve arabesk kültürümüzdeki damardan, dediğimiz şarkılar olumsuz somut eylemlere neden olmaktadır.
    Bakırköy Akıl Ve Ruh Sağlığı Hastanesinin bahçesinde bir pano vardı. Bilmem hala duruyor mu o pano? Onda hastanenin ilk kurulduğu yıllarda hastaların müzikle tedavi edildiği yazılıdır. Rast, hicaz, nihavend, senfonik müzik, vs...
    Kimi diş doktorları hastalarını müzikle diş tedavisi gerçekleştirmektedir.
    Demek ki, sözel, yazınsal tesirinde kalıyor insanımız.
    Hele o atasözlerimiz yok mu!??
    Ne saçma sapan ve ahlak_dışı çoğu!
    Birini yazmam kafi zaten.
    " Kadının sırtından sopayı, karnından sopayı eksik etmeyeceksin!"
    Allah'ını seven söylesin lütfen!
    Hangi erkek çocuk bu sözlerle büyüdükten sonra kadına saygısı olur, ona değer verir?
    Kadın ikinci sınıf ve cinsel metadır artık.
    Bu nedenle, sizin de değindiğiniz gibi tüm sistemi "sil baştan," yapacak yürekli bir irade gerekli.
    Atatürk gibi saygın bir lider bunu ancak başarır...
    Kaleminiz var olsun kıymetli yazın dostu.
    Sevgi ve saygılarımla

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Orhan Hocam,
    Öncelikle o altın kaleminizi, böylesi bir sosyal, psikolojik, toplumun algısal kültürüne dair derlemeyi kaleme aldığınız için kutluyorum.
    Anadolu insanını hep çileli olarak biliriz. Yüzü pek gülmez, yüreği yaralıdır hep. Hele yıllardır unutulan doğu bölgemizde yaşanan, yaşanmış dram dolu öyküler öyle fazla ki, saymakla bitmez ki!..
    Birini örnek alırsak, sevgilisine kavuşamadan ölmüş aşıklara mı,Fırat ve Dicle nehirlerinin öyküsüyle başlayalım mı?
    Veya Muş ve yakın illerindeki Yemen'e gönüllü gitmiş geri dönmemiş binlerce Şehitlerine ağıt yakan anaların yangın yerine dönmüş yüreklerini mi, açsak?
    Hangi Anadolu insanına "nasılsınız?" diye sorsanız; size iyi olmadığını ve ardından derdini döneceğine eminim. Artık yedikleri acının mı, dinledikleri türkülerin mi etkisindeler, bilinmez, ama sizin yazdıklarınız sanki asıl birer kanıt değerindeler.
    Hani bir şarkıcı vardı adı Murat Kekili...Şarkısının adı,"Bu akşam ölürüm" dü. O şarkıyı dinleyen intihar ediyordu. Daha sonra o şarkıya yasak gelmişti.
    İnsanın kanındaki bir hormonun artışıyla intiharı seçmesi üzücü tabi ki...
    Bu şu demektir: Sözcükler kurşun gibi direk adres sormadan aklı ve yüreği tutsak ediyor. Ve arabesk kültürümüzdeki damardan, dediğimiz şarkılar olumsuz somut eylemlere neden olmaktadır.
    Bakırköy Akıl Ve Ruh Sağlığı Hastanesinin bahçesinde bir pano vardı. Bilmem hala duruyor mu o pano? Onda hastanenin ilk kurulduğu yıllarda hastaların müzikle tedavi edildiği yazılıdır. Rast, hicaz, nihavend, senfonik müzik, vs...
    Kimi diş doktorları hastalarını müzikle diş tedavisi gerçekleştirmektedir.
    Demek ki, sözel, yazınsal tesirinde kalıyor insanımız.
    Hele o atasözlerimiz yok mu!??
    Ne saçma sapan ve ahlak_dışı çoğu!
    Birini yazmam kafi zaten.
    " Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin!"
    Allah'ını seven söylesin lütfen!
    Hangi erkek çocuk bu sözlerle büyüdükten sonra kadına saygısı olur, ona değer verir?
    Kadın ikinci sınıf ve cinsel metadır artık.
    Bu nedenle, sizin de değindiğiniz gibi tüm sistemi "sil baştan," yapacak yürekli bir irade gerekli.
    Atatürk gibi saygın bir lider bunu ancak başarır...
    Kaleminiz var olsun kıymetli yazın dostu.
    Sevgi ve saygılarımla

    YanıtlaSil
  3. Evet sil baştan yazılmalı edebiyatımız Orhan abi. Yüreğine sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazı sonuç olarak doğru tespitlere sahip.Ama bakış açısı,çözümlemeler ve öneriler eksik ve sığ bir bakışı yansıtıyor...Ayrıca referanslarım internet olmasında itibarsızlastiran başka bir unsur....Böylesi bir konunun yorumulise düzeyli amatör bı bilinci aştığında inanıyorummmm.

      Sil
    2. Adsız adıyla yorum yazan kişi, Bu yazıda yer alan bazı konular genel bir çerçeve içinde değerlendirilmiştir. Türkü sözlerinin internet sayfalarından aldığımı zaten ben söylüyorum. Öneriler bölümü olmamalı. Çünkü herkesin kendisine göre bir önerisi olur. Ben sadece betimleyip geçiyorum. Yorum için teşekkürlerimi gönderiyorum…

      Sil
  4. Benim Ozan İnci olmamım sebebi varlığım canım hocam canım abim.Öncelikle düşüncelerini, emeğini, ve kararlı yazından dolayı seni kutluyorum.Maalesef diyorum ki her bir noktası doğrudur.Günümüzde cinayetler niçin azalmıyor bu düşüncede olduğu için çoğu insanımız.Yazın hem düşündürücü, hem eleştirici hem de değiştirici. Beyinlerimizdeki acaba soru işaretlerine cevap aslında.Çok güzel dile getirmişsin abim tekrar emeklerin var olsun, gözlerin yorulmasın, ayağına taş değmesin inş sevgi ve saygılarımla.
    Ozan İnci

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Adsız olarak yazan Ozan İnci, Bizim yazın dünyamız böylesi Kanla yoğrulmuş. normal bir yazın dünyasına geçmemiz için sanırım bir ya da iki yüz yıl gerekecektir. selamlar.....

      Sil

Sarı Gelin Ezgisi!

Sarı Gelin Ezgisi! Bu dağlar Kızılgedik Dağları Vay Sinan Ölsün Sarı Gelin! Geçtim tüm kapıları ansızın Pencereleri öylece Dolaştım sokak...