Sil Baştan Yazılmalı
Edebiyatımız!
Kanla yoğrulmuş bir
edebiyatın
Yetiştirdiği gençlik
barışı bilmez.
Artık yazmalıyım. Artık ister
istemez bu konuyu gündeme taşımalıyım. Beni kaç kişi okuyor, kaç kişi tanıyor
hiç önemi yok. Önemli olan tek şey ben, benim beynimi kemiren bu düşünceyi
yazmalıyım.
Ülkenin genelinde terör olayı
var. Bu terörün bir boyutunun adı »Kadın cinayetleri« seni istemiyorum
deyip gidenlerin öldürülmesi olayı. Yani, »Ya benimsin ya da toprağın«
ya da »Git ara bul getir / saçlarını yol getir« olayı. Mazoşizm olayı...
Bizim üstümüzde esen mazoşist
düşüncenin getirisi olan arabesk olayıdır. Araba camlarına yazılan sözler ne
kadar hoşumuza giderdi. »Hızlı yaşa genç öl cesedin yakışıklı olsun« Bu
sözler özünde arabesk olayıdır diyorum ve bu olayın getirisi »İçerden yar
içerden / Al hançeri kes bağrımı içerden« ne güzel sözler demeden kendimi
alamıyorum.
Arabesk konusunu işleyen bir yazı
yazmıştım yıllar önce. Hatasıyla sevabıyla internet sitelerinde dolanıyor.
Şimdi gelin bu arabesk ve buna
bağlı mazoşizm hastalığını az irdeleyelim. Yani şöyle: Bir Isparta türküsüne göz atalım.
Evlerinin Önü Mersin,
Ah Sular İçmem Gadınım Tersin
Tersin,
Mevla'm Seni Bana Versin.
Al Hançeri Kadınım Vur Ben Öleyim,
Ah Kapınızda Bi Danem, Kul Ben Olayım.
Evlerinin Önü Susam,
Ah Su Bulsam Da Gadınım Çevremi
Yusam.
Açsam Yüzünü Baksam Dursam...
Al Hançeri Kadınım Vur Ben Öleyim,
Ah Kapınızda Bi Danem, Kul Ben Olayım.
Eh arada bir bu işi, kan akıtma, öldürme olayını da gönlü hoş
davranıp, lütfedip, karşı tarafa yani, kadınlara da şans tanıyoruz. Buyurun
sizde öldürün, yeter ki ölüm olsun ruhumuz şenlensin. Ne duruyorsun, »Kes
Başım Kanım Aksın Kadir Bilene Doğru« oh be... Kes kes kesmece bunlar.
Edebiyatımız, bir yanıyla kan kokuyor, bir yanıyla küfür, bir
yanıyla alabildiğine pedofil, bir yanıyla feodal, bir yanı ilkel eşkıya
romanlarıyla dolu... Bir yanıyla kaçakçı, vurguncu, soyguncu, tefecilerin
kahraman olarak fink attığı kız kaçıran zorbaların mekânıdır.
Bu olayı eleştiren bir şiirimde şöyle seslenmişim:
»Atom çağı yaşanırken
Yazmışlar süslü püslü kitaplara
Gözü kanlı eşkıyaları
Vurguncuyu soyguncuyu
Kaçakçıyı haini
Hiçbir yerde bulamadım
Yazmamışlar babamın yaşamını
Babamın umudunu
Babamın sevincini
Babamın özlemini
İşçi diye es geçmişler
Ne desem ki«
Ne desem ki sözünü, birkaç kez
peş peşe burada söylemeliyim. Edebiyatımız mazoşizmin batağında. Doruk noktada
eşkıya romanları ile dolu.
Yazılmamış emeğin romanı...
Bin yılların getirisi olan halk
edebiyatı ne hikmetse kanla yoğrulmuş. Şarkılar, türküler, şiirler ne varsa kan
küpüne batırılmış. Her dizede kan akıyor. İsterseniz okuduğunuz her şiiri,
dinlediğiniz her ezgiyi bir de bu yanıyla değerlendirin.
Ülke edebiyatı bu yanıyla çağdaş
bir görünüm içinde olduğunu sanmıyorum. Halen feodalizmin kanlı batağında
tarikat ozanları ve tarikat ehli şairlerin etkisinde şeyh, Şıh, şah, pir, dede,
derviş, ağa, paşa, bey, köle, kul
çağrışımlarıyla dolu.
Tekke edebiyatının en basit, en
ilkel, en uyduruk yanını ulusal edebiyat sanıp kabul etmişiz. Ne yazık ki bu böyle...
Biz normal yaşam tarzıyla kendi
kendimize işkence ettiğimiz yetmezmiş gibi, bir de sevdiğimiz şahsa işkence
ediyoruz. Benim bu sözlerime inanmayan açsın türküleri, şarkıları dinlesin.
Filmleri izlesin. Filmler derken bir de günümüzde TV kanallarında oynatılan ünlü
dizilerdeki Ensest ilişkilerin bol bol sunulması, üvey babayla üvey kızının
ilginç ilişkisi üstüne kurulmuş cılız bir anlatı. Geleceğe nasıl bir kültür
sunuyor bilemiyorum.
Gelin şimdi biraz dillerde
dolaşan sözlerle başlayalım. Aslında bu sözler arabaların, yani kamyonların
arkasına arka camlarına yazılan yazılardır. Ben birkaç tanesini yazayım varın
siz ötekilerini düşünün.
»Kanını içeceğim Mürüvvet«
»Ya benimsin ya toprağın«
»Ölürüm de seni vermem ellere«
»Yakarım ulan seni, sonra da
kendimi«
»İçerden yar içerden / Al
hançeri kes bağrımı içerden«
Bu deyimleri yazdıktan sonra,
gelin sözü fazla uzatmadan biraz türkü, şarkı, mani ve şiirlere göz atalım. Edebiyat
bu mu diye soralım. Bu mu şiir bu mu anlatım, halkın şehit olarak bildiği
ölülere, üleş diyen bir düşünce ne kadar çağdaş olabilir.
Oltu'dan girdik de Sarıkamış'a
Akıl ermez orda yatan üleşe
Askeri kırdıran Enver-i Paşa
Kitlendi kapılar, mekân ağladı
Şimdi Aşık Fakiri'nin yazdığı ve
en çok kadınların dinlediği bir türkünün sözlerini okuyalım.
Tabib sen elleme benim yaramı
Beni bu dertlere salanı getir
Kabul etmem bir gün eksik olursa
Benden bu ömrümü çalanı getir
Git ara bul getir saçlarını yol getir
Bir kor oldu görülüyor özümden
Name name inliyor sazımdan
Dünyayı verseler yoktur gözümden
Dili bülbül kaşı kemanı getir
Git ara bul getir saçlarını yol getir
Merhamet et karşısından bıkmadan
Hatırını gönlünü yıkmadan
Çabuk getir can bedenden çıkmadan
Fakirin derdine dermanı getir
Git ara bul getir saçlarını yol getir
Getirsin de o gelen bu aşık'ı
istemiyorsa sonuç ortada, saçları yolunacak ve aşığın önüne sunulacak. Dahası
zorla gündeme gelen bir ilişki tecavüz olmuyor diyelim. Çünkü aşık böyle
istiyor. Karşı düşüncenin hiçbir önemi yok. Karşı cinsin seçme beğenme şansı
hiç yok. Başka birini sevmeye hakkı yok. Böyle bir seçeneği yok. Eğer olursa
sonuç ölüm. »ya benimsin ya toprağın« kesin karar. Ee kadınlarda bunu
aşk sanıp kabulleniyorlar.
Daha sonra bir pop şarkısının
sözlerine kulak verelim. Sözler Kenan Doğulu denilen birine aittir. Öyle
yazıyor tüm siteler. Karşı tarafa seçme hakkını hiç tanımıyor. Egoizmin en
kralı...
Yaparım Bilirsin
Engel mi mesafeler aşk yoluna
meşk yoluna
Değer mi sebepsizken ayrılığa
Baş koydum ben seninle mutlu aşk
yoluna meşk yoluna
Bulurum Kaf dağına kaçsan da
Aşıklar anlar beni her halimi
sevdiğimi
Dünyada bensiz bırakmam seni
Yalnızlar anlar beni her halimi
sevdiğimi
Hayatta terk etmem seni
Yaparım bilirsin
Deliyim gözü kara deliyim yakarım
Roma'yı da yakarım ben
Bulurum seni yine bulurum olurum
yine senin olurum
Bu sözlerin daha detaylı olanları
var. Biraz gerilere gidelim. Okul kitaplarında Türkmen ozanı olarak okutulan
Pir Sultan Abdal'ın sözlerini okuyalım.
»Muhammed Mehdi'nin hak sancağını
Çekelim bakalım nic'olsa olsun
Teber çekip münkirlerin kanını
Dökelim bakalım nic'olsa olsun
Mahluk deccal oldu, insan haşarı
Asla bilen yoktur hayırı, şerri
Teber çekip şu mağradan dışarı
Çıkalım bakalım nic'olsa olsun
Müminleri bir katara düzelim
Güruh güruh şu alemi gezelim
Münkirlerin sarayını bozalım
Yıkalım bakalım nic'olsa olsun
Pir Sultan'a Hak yardım
etmez mi?
Erenler bağında bülbül ötmez mi?
Bunca yattığımız gayri yetmez mi?
Kalkalım bakalım nic'olsa olsun«
Köroğlu koçaklaması olarak
bilinen ve Koca Bey Mahlasıyla söylenilen ve en çok Ruhi Su'dan dinlediğim bu
sözleri şimdi okuyalım. Bu yazıya aldığım sözler, Ruhi Su'yun okuduğu şekliyle
alınmıştır.
» Senin o tektirin bize abestir
Bu yiğitlik sana kimden mirastır
Eğer ki kulluğan verirsen destur
İnan üçten beşten senden
Geride kalan değilem broy
Kavga görmeyince açılmaz aynım
Benimle beraber Mustafa kaynım
Eğer ki kavgada kızarsa beynim
İnan üçten beşten senden
Geride kalan değilem broy
Koca Bey'em çok diyarlar
gezmişem
Nice nice alayları bozmuşam
Bin kelleyi bir cidaya dizmişem
İnan üçten beşten senden
Geride kalan değilem broy
Köroğlu adıyla da bir koçaklama
okuyalım.
Karlı dağların ardından
Yel olup estiğin var mı?
Tek başına bu çöllerde
Ordular bastığın var mı?
Kargıyı ucundan salla
Düşmana deme eyvalla
Her taraftan üç beş kelle
Terkiden astığın var mı?
Köroğlu söyle şanından
Kuş uçurmaz divanından
Avuçla düşman kanından
Doldurup içtiğin var mı?
Biz bu
şiirlerle büyüdük. Bizden başka bir şey beklemek biraz saflık olmaz mı?
Ya bu haramileri anlatan sözlere ne denilir?
Kırk haramiler kırk haramiler
Hep haraç için şehre geliriz
Kırk haramiler kırk haramiler
Doğruluk için biz haram yeriz
Asmak kesmek kelle uçurmak
Hırsızlıktan altın vurmak
Asmak kesmek kelle uçurmak
Hırsızlıktan altın vurmak
Peki, bu sözlere ne demeli? Bence
şöyle demeli şu an Kilis yollarında kelle getirenler var. O gün de vardı şimdi
de var. Evet, güçlü edebiyatımızla ne kadar övünürsek o kadar doğrudur.
Buyurun Karayılan türküsünün
sözlerini okuyalım:
Karayılan halk türküsü...
Atına binmişte elinde dizgin
Vardığı cephede hiç olmaz bozgun
Çeteler içinde Yılan'ım azgın
Vurun Antepliler namus günüdür
Sürerim, sürerim, gitmez kadana
Fransız kurşunu değmez adama
Benden selam söylen nazlı anama
Analar da böyle yavru doğurmuş
Karayılan der ki, harbe
oturak
Kilis yollarından kelle getirek
Nerde düşman varsa orda bitirek
Vurun Antepliler namus günüdür
Ya da Kazak Abdal şiiri:
Eşeği saldım çayıra
Otlaya karnın doyura
Gördüğü düşü hayıra
Yoranın da anasını
Münkir münâfıkın soyu
Yıktı harap etti köyü
Mezarına bir tas suyu
Dökenin de anasını
Müfsidin bir de gammazın
Malı vardır da yemezin
İkisin meyyit namazım
Kılanın da anasını
Derince kazın kuyusun
İnim inim inilesin
Kefen dikmeye iğnesin
Verenin de anasını
Dağdan tahta getirenin
Mezarına götürenin
Talkınını bitirenin
İmâmın da anasını
Kazak Abdal söz söyledi
Cümle halkı dahleyledi
Sorarlarsa kim söyledi
Soranında anasını
Bu ezgiyi dinlerken devamı »anasını,
avradını« deyip uzatmayı çok severdik. Dedim ya mayamız küfür çamuruyla
yoğrulmuş biliriz.
Sevdiğimiz kadın, bizi terk
ederse göndereceğim adamları saçını yola yola getirip altımıza yatırılacak.
Sıkıysa hayır desin. Ya benimdir ya toprağın. Onun sevmeye başka bir insanı
istemeye ne hakkı var ne de şansı. Gık demeyecek, susacak ve benim olacak.
Yoksa »Roma'yı da yakarım onu da.
Bizi bu mazoşist edebiyatın içine
kim taşıdı ve bizi bu tür edebiyat yazmaya kim yönlendirdi. Yani şu anlamı
olmayan sözlerle dinlediğimiz ezginin ne denli mazoşist olduğunu biliriz
bildiğimiz içinde zevkle dinleriz.
İçerden yar içerden
Kes bağrım yar içerden
Gözüm kapında kaldı
Çıkmıyor yar içerden
Ya da bir Van türküsü nasıl
diyordu?
Giderem Van'a doğru
Yolum İran'a doğru
Kes başım kanım aksın
Kadir bilene doğru.
Vanlıyam, şanlıyam, gılıcı ganlıyam
Vanlıyam, şanlıyam, gılıcı ganlıyam
Gelin şimdi kadını işleyen bir Alevi-Bektaşi şairi olan
»Türabi Kalender« adlı aşığın sözlerini okuyalım.
Dinle size bir nasihat eyleyim
Korkmalıdır kadınların şerrinden
Ölürken de vassiyet eyleyeyim
Korkmalıdır kadınların şerrinden
İnanmayın kadınların sözüne
Sakatı çok sünnetine farzına
İki eli kanda sürer yüzüne
Korkmalıdır kadınların şerrinden
Olmaz imiş kadınların iyisi
Orak gibi imiş mumdan doğrusu
Kalbindedir yetmiş şeytan yavrusu
Korkmalıdır kadınların şerrinden
Gayet iyidir keyfi ile gezince
Haya bilmez hicap bilmez azınca
Yetmiş tamu ateşi yanar gözünde
Korkmalıdır kadınların şerrinden
Kadındır kişinin yüzün ağartan
Kadındır kişiyi dinden çıkartan
Kadındır Yusuf'u hapis yatırtan
Korkmalıdır kadınların şerrinden
Mümin kullarına cenneti verdi
Münafık kulları belasın buldu
İmam Hasan'a da ağuyu sundu
Korkmalıdır kadınların şerrinden
Nesimi yüzüldü döküldü kanı
Mansur ikrar ile boyladı dârı
Adem'i cennetten kovduran karı
Korkmalıdır kadınların şerrinden
Türabi Kalender'im neyledi karın
Yere göğe sığmaz oldu feryadın
Mihr için canına okudu karın
Korkmalıdır kadınların şerrinden
[i]
Şairleri yazarları tanımaya
başladığım zaman, gördüğüm en önemli olay, bu insanların özel yaşamları genelde
çok muntazam. Hal böyle olunca bu mazoşizm niye? Bu arabesk niye? Niye temiz
edebiyattan uzaklaşıp böyle bir düşüncenin içine girelim. Niye insanları kanlı
yaşama muhtaç edelim.
Kısaca diyorum ki sil baştan
yazılmalı edebiyatımız. Temiz bir edebiyat bırakmalıyız gelecek kuşaklara.
Buyurun şu uyduruk sözlerinden kurtaralım edebiyat dünyamızı.
Yıllar önce ben »Aşkolsun
Liseli Kız« adlı uzun bir şiirimle böylesi bir konuyu işlemiştim. Bu şiirim
»Acılar Da Üşür« adlı kitabımda bulunuyor.
Şimdi benim bir başka şiirimden de söz etmeliyim. Son olarak benim »Alaz Han’a
Serzeniş« adlı dört bölümden oluşan şiirimden üçüncü bölümü ekleyelim ve
daha sonra bu yazıyı bir iki türkü sözünü de yazarak bitirelim.
Alaz
Han'a Serzeniş
3
Gözlerimin önünde
Eşkıya romanları
Eşkıya şiirleri yazılıyor
Koçero
Hamido
İnce Memed
Maho Ağa
Miho Ağa
Cemo
Memo
Daha daha niceleri
Devrimci edebiyatın kahramanları
Özendik bu isimlere gizlice
Çekildik dağlara eşkıya olduk
Gündöndü devran değişti
Şehir magandaları çıktı sahneye
İş düştü bizim romancılara
Şimdi de
Maganda romanları yazın
Eliniz kalem
Dudağınız kadeh tutarken
Unutuldu bu işin gerçek sahibi
Unutturdular
Baba beni bağışla
Yedi kat yerin altında kömür sökerken
Görmediler ki seni yazsın o zavallılar
»Ağıt Yüzlü Ezgiler« Kitabımdan…
Bazı türkü sözlerinden alıntılar…
Bu Şiirde Çıldırlı Şenlik’ten
Zinzal
garyasında suyun üstünde
Bir
fahişe men fağıra söyüptür
Allah’ın
yaramaz murdar yasarı
Demedin
mi eşidirler ayıptır
İnsanı
görende ağzın ayırır
Koltuğunun
kılı camuş doyurur
Tepesinde
leylek yuva gayırır
Dişlerini
kazma gibi eyiptir
Özüne
bakmayıp lağ eder bize
Boynu
armut sapı memesi küze
Sirkeli
başını sarıp ağ beze
Dazalak
başına dinge koyuptur
Gözleri
mavidir irengi sarı
Didarında
yoktur Muhammed nuru
Sana
ganım olsun Şenlik’in piri
Men
fağırın hatırını kırıptır
Aşık Şenlik şiirinden sonra, Kul Ahmet isimli ozanın türkü sözlerini okuyalım. Ozan Diyor ki; »Senden başka yar seversem/Öldür beni öldür beni« bu öldürme eyleminin sonu cinayet olduğunu sanırım bu ozan bilmiyor. Sokaklarda kadın cesetleri topladığımızı unutmamalıyız. Toplumu cinayete teşvik etmekten yargılanmalı bu Kul Ahmet isimli ozan ve bu türküyü yorumlayan tüm sanatçılar. Şimdi sözünü ettiğim bu türkünün sözlerini okuyalım:
Seher Yeli
Seher yeli nazlı yâre
Bildir beni bildir beni
Düşmüşüm elden ayaktan
Kaldır beni kaldır beni
Söyle güzeller şahına
Yüz süreyim dergahına
Zehir olam kadehine
Doldur beni doldur beni
Kul Ahmet'im gönül versem
Bağından gülünü dersem
Senden başka yar seversem
Öldür beni öldür beni. »Kul Ahmet«
****
Köroğlu’ysam almam deyin
Çıkartırım olmaz oyun
Bir kılınçla yeddi boyun
Endirip kestiğin var mı?
Kadın cinayetlerini özendiren bir türkü olduğu için rahat
rahat okunuyor. Normalinde yasak edilmeli. Ama bizde cinayete teşvik ettirmek
edebi yoldan olursa cezası yoktur.
Ankara Türküsü:
»Su Akar Güldür Güldür / Gel De Yar Beni Güldür
Bir Damlacık Kanım Akmaz / Öldürürsen Sen Öldür«
Bir Karadeniz Türkü Sözü:
Gelevera deresi oy Gelevera deresi
İki dağun arasi oy iki dağun arasi
Yuzunden silinmesun, yuzunden silinmesun Piçağumun yarasi
Yuzunden silinmesun oy, yuzunden silinmesun Piçağumun yarasi
İlginç bir şiir:
Hançer
Al eline hançeri
Açılıp açılıp da vur
Bir damla kanım akmaz
Öyle çok kederliyim
Niçin öldüğüm anlaşılmaz. »Orhon Murat Arıburnu«
Bazı türkülerden bazı dizeler:
Kaşların Arasından
Domdom Kurşunu Değdi
Bir Avcı Vurdu Beni
Bin Avcı Beni Yedi. »Aşık Mahzuni
Şerif«
Yar gidiyor ağrıma, hançer sokun
bağrıma
Efkara güfteler az, ağla ince
saz. »Cenk Eren-İnce«
Bir Kaygusuz Abdal şiiri Kadınlar hakkında.
Eksik Avradın Kötüsü
Eksik avradın kötüsü dizini dikip oturur
İşinin kolayın bulmaz yüzünü yıkıp oturur
Boğaza takmış akıkin aşına bulmaz kekiğin
Yeni donunun söküğün dizine takıp oturur
Ayağında meşin mesi kolunda gümüşün başı
Soyunmaya elbisesi taşraya bakıp oturur
Yata yata karnı şişer eşinin başında işer
Bitler kanatlanıp uçar sirkeye batıp oturur
Çocuklar oynar aşığı köpekler yutar bulaşığı
Karga da kapmış kaşığı havaya bakıp oturur
Başa bağlamış emiri rençberler sever demiri
Danalar yemiş hamırı tekneye bakıp oturur
Kaygusuz aydır atılmaz pazara çeksen satılmaz
Soyunup koyna yatılmaz bir manda çöküp oturur. »
Kaygusuz Abdal«
Şimdi bir Diyarbakır-ve Celal Güzelses’in yayınladığı zamanı
belli olmayan “Plaktan Yazıldı” tanımıyla internet sitelerinde yer alan türkü
sözleri. Sevdiği kıza anam diye sesleniyor.
Ağlama Yar Ağlama (Anam)
Mavi Yazma Bağlama
Mavi Yazma Tez Solar (Anam)
Ciğerimi Dağlama
Elmada Al Olaydın (Anam)
Selvi De Dal Olaydın
Bana Göre Yar Mı Yok (Anam)
İstedim Sen Olaydın
Elma Al Olanda Gel (Anam)
Ayva Nar Olanda Gel
Hasta Düştüm Gelmedin (Anam)
Bari Can Verende Gel.
Son Sözüm Şudur:
Bir de türkülerde var olan, Pedofili
ya da sübyancılık meselesi var ki, içler acısı. Pedofili ya da sübyancılık olayı
sözlüklerde şöyle tanımlanıyor.: »Pedofili ya da sübyancılık, belirli yaştaki
bir kimsenin ergenlik öncesi çocukları cinsel açıdan çekici bulması ve cinsel
eğiliminin çocuklara yönelik olmasına neden olan psikoseksüel rahatsızlık. Bu
rahatsızlığa sahip kişilere pedofili ya da sübyancı denir.« Bu olay türküler
kanalıyla işlenirse suç sayılmıyor. Demekle yetinelim. Ancak bu olayı uzun uzun
anlatmaya gerek yok, buyurun bir iki türkü sözü okuyalım.
*****
Birinci Türkü:
Yüksek ayvanlarda bülbüller öter
Bülbülün figanı aleme yeter
Benim çektiklerim ölümden beter
Gel anam gel bacım gelin
olasın
Çarşamba gecesi bize gelesin
Elinin kınasın al eylemişler
Gözünün sürmesin bol eylemişler
Seni bir yiğide mal eylemişler
Gel anam gel bacım gelin
olasın
Çarşamba gecesi bize gelesin
Bir Bolu türküsü sevdiğine yavrum diye sesleniyor. ilginç.
Beyaz giyme toz olur
Siyah giyme söz olur
Gel beraber gezelim
Muradımız tez olur
Salına da salına da gel
Haydi yavrum
Dön dolaş gene bana gel
*****
Aşına da Karacaoğlan aşına
Yeni değmiş on üç on dört yaşına
Uzak durma Akpınar'ın başına
Turnam yare selam saldım gel deyi
Ardahan'ın Yollarında
Güller Açıp Bağlarında
Öyle Bir Yar Sevmişem Ki
On Üç On Dört Çağlarında
*****
Yemeni bağlamış telli başına
Zülüfleri düşmüş hilâl kaşına
Henüz girmiş on üç on dört yaşına
Edâlı, işveli köylü güzeli.
******
Ekin Ektim Çöllere De,
Yoldurmadım Ellere.
On Beşinde Yar Sevdim De,
Sevdirmedim Ellere. »Yozgat Türküsü«
Bir de Bu şairi okuyalım, ne diyor bu sevdiğine...
İlginç bir şiir…
*****
Ben senin sevgilin, eşin, baban, ağabeyin,
Arkadaşınım.
Biri bitse biri kalır
Seni hiç bırakmayacağım! »Cemal Süreya«
Bu tür şiir yazan ve bu türküleri seslendirip, para kazanan
tüm ozan ve sanatçıları cinayete özendirmekten yargılamak gerekiyor. Yani
kısacası sokakta ne kadar cinayet ya da taciz suçu işleniyorsa sorumlusu bu
ozanlardır ve bu eserleri seslendiren sanatçılardır diyorum.
Kin, Nefret ve Ayırımcılık Suçu: TCK Madde 122 aynen şöyle
söylüyor. "Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret
nedeniyle;” yazılmış tüm eserler zaten yasaya göre suç, o halde yasal işlem
ön saflara taşınmalı böylece tüm bu yazılar yok edilmeli. Çağdaş bir düşünceye
böyle geçilir demeliyim.
Genelde türküler tarikatların karanlık girdabında boğulunca, toplumun bin yıl gerisine düştüler. Ne diyelim.
Bir halkın medeniyetini öğrenmek mi istiyorsun, o zaman, o
halkın türkülerini dinlemeniz yeterlidir!
Orhan Bahçıvan, »Halis Kızılateş«
Not:
Bu küçük yazının içine aldığım şiir sözleri tam
olmayabilir ya da dağınık olabilir. Ben bu şiir sözlerini internet sitelerinden
kopyala yapıştır sistemiyle yazının içine aldım. Bunlar ilk aklıma gelenler.
Öyle detaylı araştırma yapmadım. Detaylı bir araştırma yapılırsa nelerin olduğu
görülür. Kadını aşağılayan, sadece seks aleti olarak gören ve küfür içeren
şiirlerden, türkü sözlerinden uzak durdum. Özellikle Neyzen Tevfik adlı şairin
Mecnun adlı şiirini bilerek almadım. Çünkü bu şair, 1938'de Bakırköy Akıl
Hastanesinde tedavi görmüş, yani akıl hastası bir şair. Bu şiiri okumak ya da
dinlemek isteyen olursa internet sayfalarına, “Neyzen Tevfik Mecnun” diye
yazınca en az bin sayfada karşınıza çıkar. Üstelik kendi sesiyle. Ayrıca
halkları küçümseyen, halklara küfreden şiirleri de almadım. Evet özellikle Pir
Sultan Abdal’ın Türk Halkını aşağılayan şiirini almadım çünkü
İnternet sitelerinde var. İsteyen arayıp bulup okuyabilir. Türkmen ozanı
diyorlar ne hikmetse her dizede Türk halkına küfür almış başını gidiyor. Dedim
ya bizim mayamız küfürle yoğrulmuş. »01.02.2016«.
[i] Türabi
Kalender mahlaslı bu şiir, Ozanlarla ilgili çok eski yıllara ait bir
antolojiden alınmıştır...
Merhaba Orhan Hocam,
YanıtlaSilÖncelikle o altın kaleminizi, böylesi bir sosyal, psikolojik, toplumun algısal kültürüne dair derlemeyi kaleme aldığınız için kutluyorum.
Anadolu insanını hep çileli olarak biliriz. Yüzü pek gülmez, yüreği yaralıdır hep. Hele yıllardır unutulan doğu bölgemizde yaşanan, yaşanmış dram dolu öyküler öyle fazla ki, saymakla bitmez ki!..
Birini örnek alırsak, sevgilisine kavuşamadan ölmüş aşıklara mı,Fırat ve Dicle nehirlerinin öyküsüyle başlayalım mı?
Veya Muş ve yakın illerindeki Yemen'e gönüllü gitmiş geri dönmemiş binlerce Şehitlerine ağıt yakan anaların yangın yerine dönmüş yüreklerini mi, açsak?
Hangi Anadolu insanına "nasılsınız?" diye sorsanız; size iyi olmadığını ve ardından derdini döneceğine eminim. Artık yedikleri acının mı, dinledikleri türkülerin mi etkisindeler, bilinmez, ama sizin yazdıklarınız sanki asıl birer kanıt değerindeler.
Hani bir şarkıcı vardı adı Murat Kekili...Şarkısının adı,"Bu akşam ölürüm" dü. O şarkıyı dinleyen intihar ediyordu. Daha sonra o şarkıya yasak gelmişti.
İnsanın kanındaki bir hormonun artışıyla intiharı seçmesi üzücü tabi ki...
Bu şu demektir: Sözcükler kurşun gibi direk adres sormadan aklı ve yüreği tutsak ediyor. Ve arabesk kültürümüzdeki damardan, dediğimiz şarkılar olumsuz somut eylemlere neden olmaktadır.
Bakırköy Akıl Ve Ruh Sağlığı Hastanesinin bahçesinde bir pano vardı. Bilmem hala duruyor mu o pano? Onda hastanenin ilk kurulduğu yıllarda hastaların müzikle tedavi edildiği yazılıdır. Rast, hicaz, nihavend, senfonik müzik, vs...
Kimi diş doktorları hastalarını müzikle diş tedavisi gerçekleştirmektedir.
Demek ki, sözel, yazınsal tesirinde kalıyor insanımız.
Hele o atasözlerimiz yok mu!??
Ne saçma sapan ve ahlak_dışı çoğu!
Birini yazmam kafi zaten.
" Kadının sırtından sopayı, karnından sopayı eksik etmeyeceksin!"
Allah'ını seven söylesin lütfen!
Hangi erkek çocuk bu sözlerle büyüdükten sonra kadına saygısı olur, ona değer verir?
Kadın ikinci sınıf ve cinsel metadır artık.
Bu nedenle, sizin de değindiğiniz gibi tüm sistemi "sil baştan," yapacak yürekli bir irade gerekli.
Atatürk gibi saygın bir lider bunu ancak başarır...
Kaleminiz var olsun kıymetli yazın dostu.
Sevgi ve saygılarımla
Merhaba Orhan Hocam,
YanıtlaSilÖncelikle o altın kaleminizi, böylesi bir sosyal, psikolojik, toplumun algısal kültürüne dair derlemeyi kaleme aldığınız için kutluyorum.
Anadolu insanını hep çileli olarak biliriz. Yüzü pek gülmez, yüreği yaralıdır hep. Hele yıllardır unutulan doğu bölgemizde yaşanan, yaşanmış dram dolu öyküler öyle fazla ki, saymakla bitmez ki!..
Birini örnek alırsak, sevgilisine kavuşamadan ölmüş aşıklara mı,Fırat ve Dicle nehirlerinin öyküsüyle başlayalım mı?
Veya Muş ve yakın illerindeki Yemen'e gönüllü gitmiş geri dönmemiş binlerce Şehitlerine ağıt yakan anaların yangın yerine dönmüş yüreklerini mi, açsak?
Hangi Anadolu insanına "nasılsınız?" diye sorsanız; size iyi olmadığını ve ardından derdini döneceğine eminim. Artık yedikleri acının mı, dinledikleri türkülerin mi etkisindeler, bilinmez, ama sizin yazdıklarınız sanki asıl birer kanıt değerindeler.
Hani bir şarkıcı vardı adı Murat Kekili...Şarkısının adı,"Bu akşam ölürüm" dü. O şarkıyı dinleyen intihar ediyordu. Daha sonra o şarkıya yasak gelmişti.
İnsanın kanındaki bir hormonun artışıyla intiharı seçmesi üzücü tabi ki...
Bu şu demektir: Sözcükler kurşun gibi direk adres sormadan aklı ve yüreği tutsak ediyor. Ve arabesk kültürümüzdeki damardan, dediğimiz şarkılar olumsuz somut eylemlere neden olmaktadır.
Bakırköy Akıl Ve Ruh Sağlığı Hastanesinin bahçesinde bir pano vardı. Bilmem hala duruyor mu o pano? Onda hastanenin ilk kurulduğu yıllarda hastaların müzikle tedavi edildiği yazılıdır. Rast, hicaz, nihavend, senfonik müzik, vs...
Kimi diş doktorları hastalarını müzikle diş tedavisi gerçekleştirmektedir.
Demek ki, sözel, yazınsal tesirinde kalıyor insanımız.
Hele o atasözlerimiz yok mu!??
Ne saçma sapan ve ahlak_dışı çoğu!
Birini yazmam kafi zaten.
" Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin!"
Allah'ını seven söylesin lütfen!
Hangi erkek çocuk bu sözlerle büyüdükten sonra kadına saygısı olur, ona değer verir?
Kadın ikinci sınıf ve cinsel metadır artık.
Bu nedenle, sizin de değindiğiniz gibi tüm sistemi "sil baştan," yapacak yürekli bir irade gerekli.
Atatürk gibi saygın bir lider bunu ancak başarır...
Kaleminiz var olsun kıymetli yazın dostu.
Sevgi ve saygılarımla
Evet sil baştan yazılmalı edebiyatımız Orhan abi. Yüreğine sağlık...
YanıtlaSilYazı sonuç olarak doğru tespitlere sahip.Ama bakış açısı,çözümlemeler ve öneriler eksik ve sığ bir bakışı yansıtıyor...Ayrıca referanslarım internet olmasında itibarsızlastiran başka bir unsur....Böylesi bir konunun yorumulise düzeyli amatör bı bilinci aştığında inanıyorummmm.
SilAdsız adıyla yorum yazan kişi, Bu yazıda yer alan bazı konular genel bir çerçeve içinde değerlendirilmiştir. Türkü sözlerinin internet sayfalarından aldığımı zaten ben söylüyorum. Öneriler bölümü olmamalı. Çünkü herkesin kendisine göre bir önerisi olur. Ben sadece betimleyip geçiyorum. Yorum için teşekkürlerimi gönderiyorum…
SilBenim Ozan İnci olmamım sebebi varlığım canım hocam canım abim.Öncelikle düşüncelerini, emeğini, ve kararlı yazından dolayı seni kutluyorum.Maalesef diyorum ki her bir noktası doğrudur.Günümüzde cinayetler niçin azalmıyor bu düşüncede olduğu için çoğu insanımız.Yazın hem düşündürücü, hem eleştirici hem de değiştirici. Beyinlerimizdeki acaba soru işaretlerine cevap aslında.Çok güzel dile getirmişsin abim tekrar emeklerin var olsun, gözlerin yorulmasın, ayağına taş değmesin inş sevgi ve saygılarımla.
YanıtlaSilOzan İnci
Merhaba Adsız olarak yazan Ozan İnci, Bizim yazın dünyamız böylesi Kanla yoğrulmuş. normal bir yazın dünyasına geçmemiz için sanırım bir ya da iki yüz yıl gerekecektir. selamlar.....
Sil