Bağdatlı Şair Fazlî,
Mehemmed
Fuzûlî’nin Oğludur.
Bağdat, ? - Bağdat, (51. 1605) yılıyla tanıtılan, XVI. yüzyıl Azerbaycan şairlerinden olan Fuzulizade Fazlî divan şairi (51. 1605). Fuzuli’nin oğludur. Şair Fuzuli Kerbelalı olarak bilinir. Oğlu ise Bağdatlı olarak bilinir.
Yazın dünyasında sürekli çeşitleme olarak verilen Azerbaycan yazını, Türkiye yazını, Kazakistan yazını, Türkmenistan yazını, Özbekistan yazını gibi ayrıştırmalara karşı olduğumu yazmalıyım. Kim hangi sahada yazıyorsa yazabilir, ancak tüm yazarlar Türkeli’nin yazarları, ozanlarıdır bu böyle bilinmelidir. Sadece doğduğu yerin adı yazılırsa bence doğru olanı yazmış oluruz. Bu yazar, ozan, sanatçı, ressam şu şehirde doğdu, şu şehirde öldü tanımlaması yeterlidir.
Şair Fazlî Bağdat'da yaşamış ve oradaki Azerbaycan şiirinin güçlü temsilcilerinden biri olmuştur. 1605 li yıllarda Bağdat Azerbaycan toprağıydı. Kerbela dahil o topraklar Osmanlı ile Azerbaycan arasında sürekli el değiştirmesine rağmen bu topraklar genelde Azerbaycan toprağı sayılıyordu.
Şair Fazlî’de Babası Mehemmed Fuzûlî gibi Oğuzlar'ın Bayat boyuna mensup olan bir şairdir. Şair Fazlî ilk derslerini babasından almıştır. Yaşamı boyunca şiir ve tasavvuf alanında ün kazandı, özellikle, tarih düşürme ve muammada başarılı örnekler verdi. Bu nedenle Ruhi Bağdadî, bu şairi değerlendirme yazısında, tarih düşürme sanatındaki başarısını değerlendirerek kendisine zamanın tarihçisi adını vermiştir.
Ahdi Bağdadî "Gülşenü'ş-Şuarâ" adlı tezkiresinde Fazlî'nin Azerbaycan Türkçesi ile şiirler yazdığı gibi, Arapça ve Farsça da şiirler yazdığını, muamma ve tarih düşürmeleri bulunduğunu, aşk ve duygu yüklü lirik şiirlerinin değerli olduğunu belirtmiştir. Onun bazı lirik şiirleri cönkler aracılığıyla günümüze kadar ulaşmıştır.
Gazellerinin en önemli özelliği sanatlı dili ve samimiyetidir. Fazlî, Azerbaycan Türkçesiyle müstezatlar yazan ilk şairlerdendir. Halk şiirinin etkisiyle kaleme aldığı koşmaları dikkate değerdir.
Hayatı ve
eserleriyle ilgili bilgiler Mühteser Azerbaycan Edebiyyatı Tarihi (Baku
Bağdat valisi Murad Paşa tarafından 1569’da Kazımeyn minarelerinden birinin onarımı üzerine düşürdüğü tarih beyti oldukça ünlüdür.
Yine Murad Paşanın Bağdat’ta yaptırdığı Muradiye camiinin kitabesini yazdı. Bilinen kitabeler bunlar olmasına rağmen Şair Fazlî daha kaç caminin minaresine kitabe yazdı bilemiyoruz.
Azerbaycan Türkçesiyle bir büyük Divan’ı olduğunu yazıyor kaynaklar.[i]
Bu tanıtım
yazısının sonuna küçük bir not eklemeliyim. Babası Mehemmed Fuzûlî
ile sürekli karıştırılan şairin en öne çıkan yanı yukarı da sözünü ettiğim Fazlî, Azerbaycan Türkçesiyle
müstezatlar yazan ilk şairlerdendir. Halk şiirinin etkisiyle kaleme aldığı
koşmaları dikkate değerdir. Kanımca babasından ayrılan en önemli yanı da
burasıdır.
Ben Yandım El Yanmasın
Fazlî Divanı
Bir güzeli meth
edeyim bari alem yanmasın
Pervaneler gibi
her dem can-u alem yanmasın
Hüsnüne
mağrurlanırsın Yusuf-u Kenan'mısın
Mah yüzüne bir
nikap tut ben yandım el yanmasın
Ebruların şem’i
ile yanmakta pervaneler
Al yanağın
gamzesine dizilmiş durdaneler
Zülcelalın
hikmetinden ne doğurur anneler
Mah yüzüne bir
nikap tut ben yandım el yanmasın
Gözlerin inkara
benzer ebrular keman olur
Her kaçan
yüzüne baksam katlime ferman olur
Yüzünü görse
bir kafir şüphesiz iman bulur
Mah yüzüne bir
nikap tut ben yandım el yanmasın
Ey Fazili yeter
gayrı eyledin bunca cefa
Serimi yoluna
koydum gelmedin sen insafa
Güzellerin
padişahı ya Muhammet Mustafa
Mah yüzüne bir
nikap çek ben yandım el yanmasın[ii]
*****
Beni Candan Usandırdı.[iii]
Semai
Beni candan usandırdı
Cefadan yar usanmaz mı
Felekler ahımdan yandı
Selvi’nin canı yanmaz mı
Selvi olsun cana canan
Devayı dert etsin ihsan
Anda bana kılsın derman
Beni hastası sanmaz mı
Gülüm bahçasında kaldu
Kaynadı gözlerim doldu
Habibim seyrini buldu
Gönül buna inanmaz mı
Gamı pünhan edip kılmam
Ben gamdan nasibim almam
Desen ol bi-vefa bilmem
Vefa bilenler kanmaz mı
Fazıli özün haydadır[iv]
Selvihan Sultan toydadır
Deyin ki o ne huydadır
Yılda bir bizi anmaz mı
*****
Olmaq Gerek
Koşma
Dünyâda gözeller de'visin qılan
Değil, ane nece yar olmaq gerek
Xülq-xoyi melek, sureti insan
Şeker sözlü, şîrin kâr olmaq gerek
Sürahi gerdenli, lebleri qonce
Sedr vâseh ola, ol beli ince,
Mîyâne boyl'ola, dalsı kenekee
Ol püste dehânı dar olmaq gerek
Qırmızısı qırmızı, ağa tay ola
Ol qarası qara, qaşı yay ola
Gül yanağı bedirlenmiş ay ola
Sinesinde qoşa nar olmaq gerek
Gözleri nergis tek şö'levâr ola
Müjganları çövresinde xâr ola
Alıcı terlan tek sebükbâr ola
Me'rifetden xeberdâr olmaq gerek
On beş yaşlı ola miyâne boylu
Çox lağer olmaya, qucağa dolu
Qolu uzun, ağ elleri qmalı
Sinesi hem taze qar olmaq gerek
Şekk olmaya anın esil-soyuna
Âqil-dânâ ola xülq ü xoyun
Can aslı ola zülf ü mûyuna
…………………………. [v]
Xoş ana kim, ola bir bele yân,
Her kimin yox, men tek olubdur zarı,
Fezlî'ya, sen çağır ulu cebbarı,
Sene mehşer günü yâr olmaq gerek
*****
Bahtımız Açıldı
Koşma
Bahtımız açıldı
minnet Huda’ya
Şimden geri
gönül meydan bizimdir
Feryadımız
çıksın arş-ı alâya
Bülbüller
ötmesin figan bizimdir
Hep güzeller
bir araya derildi
Yâr evinde ulu
divan kuruldu
Gördüm rakip bu
dergâhtan sürüldü
Şimden geri
huri gılman bizimdir
Gel gönül
derd-i ferdadan geçelim
Aşk ile
muhabbet babın açalım
Saki doldur
peymaneyi içelim
Devlet
hünkârındır devran bizimdir
Çok şükür
muradım aldım Hüda’dan
Hacetim kalmadı
bay ü gedadan
Gel fariğ ol Fazlî
kuru duadan
Âlem padişahın
seyran bizimdir
*****
Merdümleri Gözün ki
Gazel
Merdümleri
gözün ki, bulaşdırdı qanlara
Cellâd imiş ki,
yazığı gelmez cavanlara
Derd ü qem ü
elem çü yüz verdi, ey gönül
Xoşhâl olub
tevâzeh eyle, get hem anlara
Âh, o periden
ayrılalı önce ağladım
Gözüm yaşıyla
seller axar bâğbanlara
Zâhid, eğer
xetâ ise ol zülfü sevdiyim
Qebrim içinde
yalvarayim qoy ilanlara
Ey Fazlî,
söyle derdin bir xezef itirmezem
Qanh yaşımla
yazım anı bir divanlara.
*****
Sebrim Tükendi.
Gazel
Sebrim tükendi, möhnete qatlana bilmezem
Su başdan aşdı, eşq oduna yane bilmezem
Sen serv boylu dilberi tek etmezem eğer
Ömrüm budağı cövr ile utana bilmezem
Yarın başına ay ile gün peyke çevrilir,
Ol şem'e menden özgeni pervane bilmezem
Âlem bilir ki, şol senemi sevmişem, reqib
Başım gederse men bu işi dana bümezem
Vergil bu Fazlî kamu... ferdâye qoymagil
Yoxdur vefası Ömrümün, inane bilmezem
*****
Xeberlerin
Gazel
Buldum saçında leylerü'1-esrâ xeberîerin
Sordum lebinde mö'ciz-i İsâ xeberlerin
Bâd-i sebâya zülf peyâmm getir dedim
Geldi, getirdi başıma sevda xeberlerin
Mecnûn oturdu, iller ile baxdı yollara
Bir kimse doğru vermedi Leylâ xeberlerin
Dîdâre tâqet ede bilir misen, ey gönül
Eşitmedin mi nûr-i tecellâ xeberlerin
Kipriklerin ki, leşkerini yığdı bir yere
Ol saldı Fazlî canına qovqâ xeberlerin
*****
Veremi Derdi Benim
Gazel
Veremi derdi
benim derdime derman veremi
Vaktidir dem be
dem artar yüreğimin elemi
Yüzünü
görebilsem mürailerden sanmada
Ey kızıl gül
sana kim çekti dibinden haremi
Yüzüm yerlere
sürüp ta geceler yalvarayım
Kâfire verir
muradın ya bana vermeye mi
Hayli demdir
ben anın gözlerinin hastasıyım
Süre gelse
yüzümün üstüne bassa kademi
Fazlî sen mahı seversen yüzünü dergâha tut
Böyle mahzun
koya mı çoktur Allah’ın keremi
*****
Saçının Zıll-ı Hüması.
Gazel
Saçının zıll-ı
hüması tac-ı devlettir bana
Game ile
baktığı ayn-ı inayettir bana
Kirpiği kaşı
saçı ağzı dudağı dişleri
Mushaf’ı
Hak’tır ki her harfi bin ayettir bana
Hatt u halinde
sebilullaha yol ayırduğum
Kimseden minnet
değil Hak’tan hidayettir bana
Dilberin cevrin
görüp tan etmeye nâdân rakib
Kim anın cevr ü
cefası çok inayettir bana
Ger selamet
gömleğin aşkında giysem gam değil
Bu muhabbet
kisveti Hak’tan hidayettir bana
Fazıli maşuk sırrın gayr edime nitekim
Fazl-ı Rabb-ül
âlemin vermiş nedamettir bana
*****
Ey Serv i Sehi
Müstezad Şiir
Ey serv-i sehî, sen geleli seyr ile bağe
Çox âlinesebler özünü saldi eyağe
qul oldu senuber
Sünbül özünü zülfüne benzetdi nigârm
gördü ki, xetâdir
Dağlarda bizer yüzi qara, başı aşağe
qayquîu, mükedder
Şol xâlm üçün zülfüne çoxlar dolaşıbdır
ancaq meni bilmen
Pervane üçün ger nece quş düşdü düzağe
dam oldu müsexxer
Ey rûz-i qiyâmet gününe münkir olanlar
dilber geder oldu
Eşitmemisen sûr-i revani çalındı qulağe
qopdu mene meşher
Ey nûr-i tecellâ güneşi perde üzünden-
bir gece götürsen
Pervane kimi özü yana şem' ü çirâğe,
göylerdeki exter
Sen tek perinin menzili vîrâne gerekdir,
yâ çeşmeler üsti
Könlüm kimi vîrâne, gözüm kimi bulağe
gel hey peripeyker
Bir bade şerab istedim ol sâqi lebinden
serxoş mudur bilmen
Çeşmin meni öldürmeye yapışdı biçağe
çekdi mene xençer
Zülfün sarıdan könlüme sevda yeli esdi
reyhan midi bilmen
Xansı çiçeğin xoxudur doldu qulağe
cân oldu müetter
Dünyâdan eğer Fazlî gözü sayğulu
getse, yüzün hevesinden
Rehmet yağışı torpağmın üstüne yağe
qebri ola enber
*****
Matla-i Hüsnünde
Gazel
Matla-i
hüsnünde tâli oldu tâ şems-i duha
Tuttu eşyanın
vücudu serbeser nur-i ziya
İçeli şirin
hadisin şerbetin ben haste dil
Bulmuşam
elhamdülillah cehl derdinden şifa
Ederim daim
tavaf-ı vechin ey can nitekim
Kâbe-i tehkik
imiş yüzün alâ ehl-i safa
Sensin ol
Hak’tan gelen lâreybe fih olan kitab
Kim cemalin
mushafı bilmüttakin oldu Hüda
Zülfün esrarı
eder “inna fetahna-lek” beyan
Arızın şeridir
errahman “alel arş üstüva”
Ta muhatab
olmuşam Hak’tan be-emr-i üscüdu
Kaşların
mihrabına olur sücudum daima
Fazıli endişe kılmaz tane-i cihhâlden
Ta yakin ile
kılıbdur fazl-ı Hakk’ı mülteca
*****
Bende-i Âli Abâyım
Tesdis
Bende-i âli
abâyım ezeli Mustafavi
Ehli beyti
severim gelmişim ikrara kavi
Ateş-i aşk-ı
muhabbetle yanıp kalbim evim
Şem’i aşk-ı Hüseyin’im Aleviyim Alevi
Ru-yı adâ’i yakar ateş-i aşkım alevi
Gelicek âli abâ
yâdıma her sabah u şâm
Sayha-i nâlim
erer arşa alâdan alâ
Her Muharremde
tutup matemi şah-ı şüheda
Kerbela’ya yetişür saika-i ah u bela
Hamdülillah ki dilim kuvvet-i Haydarla
kuvâ
İhtiyarım gider
elden gönül eyler nâle
Nice takat
getüre guş bu kıyl ü kale
Nice lanet
okumayım o güruh-ı hayale
Ne reva razı (?) tabiri muhibbi âle
Ki yezid olana neseb deme sen sünvi(?)
Çekdiğini âli
abâ sanman cihanda el-hak
Çekmemiş
çekmeyecektir dahi kimse mutlak
Nice rade
olmaya buna dil sözüme bak
Ebr olur ahım olup teşne şüheda ancakba
Bağır birbirine lanet Mervan-ı Emevi
Ehli beytin
kuluyum düşman-ı âli Süfyan
Lanet olsun
Mervan-ı Emevi her dem ve an
Bağ-ı âlemde
şehide şeb ü ruz et efgan
Eyledi Fazlî’yı bülbül gibi zar u nalân
Ol iki neşve feta-i bağ-ı nebevi
*****
Rahm Eder Yok Bana
Tesdis
Rahm eder yok
bana hiç nalelerimden gayrı
Hiçbir ağlar
bulunur mu çeşm-i terimden gayrı
Hemdemim yok
dahi ah-ı şererimden gayrı
Beni yoklar
bulunur mu kederimden gayrı
Bir ağlar bulunur mu didelerimden gayrı
Beni şad yele
deyü kimler feryad edeyim
Kime takririmi
gamı dili şad edeyim
Dahi kimseden
talep himmet imdad edeyim
Dil-naşadı bu
halinde nice şad edeyim
Bir niyazım yok benim çün ciğerimden gayrı
Bir ağlar bulunur mu didelerimden gayrı
Ah u zar
etmediğim hâsılı bir dem yoktur
Yine bir şefkat
eder halime âdem yoktur
Güya şimdi bu
cihan içre ki âlem yoktu
Derd ü hicr ü
elem ü mihnete mehlem yoktur
Bir ağlar bulunur mu didelerimden gayrı
Mürde feyzi
Huda derdime bir çare medet
Ateş-i mihnete
yanmıştı bu biçare medet
Sen eğer etmez
isen dideme bir çare medet
Ya kim etsin
dil-i mihnet keş-i gaş çare medet
Bir ağlar bulunur mu didelerimden gayrı
Ne arar var ne
sorar var hali dil-i naşadı
Bi-hûde sen şimdi
vefasızlığa olup münadi
Kimseye hiç
işittiremedi Fazlî feryadı
Kaldı hem
fenada merhametin bir adı
Bir ağlar bulunur mu didelerimden gayrı
Orhan Bahçıvan »Halis Kızılateş«
[i] Fuzulizade Fazlı ile ilgili bilgiler Biyografi "Azerbaycan Sovyet
Ansiklopediyasi, Baku
[ii]
Bu şiir aynı zamanda Fuzuli adına da kayıtlıdır. Ancak Baba oğul olarak sürekli
Şiirleri karıştırılmıştır. Ancak, Halk şiiri türünü Oğul yazmıştır kaynaklar
böyle veriyor.
[iii] Bu türkü/nefes çeşitli ezgilerle söylenmektedir. Bütün
kaynaklarda Fuzuli mahlaslı olarak verilmektedir.
[iv] Bazı şiirlerde mahlas olarak, kanımca hece uyumundan
dolayı farklı isimler kullanmıştır. Bu isimler, Fazili, Fezali, Fezli olarak
veriliyor.
[v] Son dize eksik yazılmamış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder