Allı Turnam İsimli Türkü Çeşitlemeleri...

Allı Turnam İsimli Türkü Çeşitlemeleri. 

Aslı Han ile Kerem Han Destanı
Geçmişi Çalanların geleceği çalınır.

 Anadolu sahasında var olan ezgilerin üstüne koşma sözleri döşeniyor. Bu döşeme sistemini biz kendi dünyamızda çeşitli bölümlere ayırıyoruz. Bu bölümleri tek tek yazmak yerine bir ikisini anlatayım. 

Türkü diye seslendirdiğimiz çeşitleme, Türk halk ezgileri içinde bir havanın adıdır. Türkü denilen bu türün ezgisel olarak yada şiirsel olarak onlarca çeşitlemesi vardır. Bunları yazmak yerine hemen bu yazının konusuna girmeliyim. Bu yazıda ele alacağım konu Turna türküleri başlığıyla sunulan türdür. Bildiğim kadarıyla yeniçeri askerleri arasında turnacılar diye bir grubun varlığından söz ediyor yazılı kaynaklar. Bu grup sadece turna konulu türküleri söylüyormuş. Ozanlar arasında da turna türkülerinin kültür sahasında belli bir yeri olduğunu görüyoruz. 

Bir başka olay ise Anadolu halk ezgileri sahasında, turna başlığıyla söylenilen türkülerin ezgilerine göre çeşitlemelerini yazarsam, şunları yazabilirim. Turnalar, turna oyunu, turna halayı, turna barı, turna zarincisi, turna döndürmesi, turna ağırlaması, turna seması, turna semahı, turna ruhanisi, turna güzellemesi, turna mayası, turna ağıdı, turna sekmesi, turna göçermesi, Feyli turnam gibi çeşitli ezgi havalarının olduğunu biliyoruz. 

Bu bilgilerin ışığında yukarıya yazdığım Aslı Han ile Kerem Han Destanı içinde geçen, allı turnam adıyla bilinen, TRT kayıtlarında anonim olarak belirlenen, benim arşivimde ise ikisi Han Kerem, olmak üzere Dede Kerem, Dertli Kerem mahlaslı dört çeşitlemesinden söz edeceğim. Bir söylentiye göre her isim bir ozana aittir. Yani benim araştırma sonucu elde ettiğim sayıya göre toplam 15 tane Kerem mahlaslı ozan olduğunu söylemeliyim. Bu sayı artar ama asla eksilmez. 

Kerem mahlaslı çeşitlemeler ile birlikte ayrıca, Ercişli Emrah adına aktarılan iki çeşitlemeden de söz edeceğim. Böylece bir türkü sözünün var olan altı ayrı çeşitleme sözlerini aktaracağım. Bu çeşitlemelerin bazıları benzek şiir türüyle anlatılabilir. Bu nedenle sözlerin farklılıkları göz önünde bulundurulmuştur. 

Bu konuya girmeden önce turna türküleri olayını bir anlatalım. Anadolu sahasında belli-başlı konulu türkülerin başlangıç, yani doğuş yeri Aslı Han ile Kerem Han Destanı olan anlatıdır. Şunu demek istiyorum, sözünü ettiğim bu destansı anlatı bir çok türkünün başlangıç noktasıdır. Bu türkülerden birincisi sayılan turna türküleridir. 

Turna türkülerinin başlangıç merkezi Tercan şehrinde Kerem’in söylediği turna türküleridir. İşte bu bilgi ile biz dönelim Aslı Han ile Kerem Han Destan anlatısına. Destan çeşitlemelerinde görülen bu anlatı yani vesile, turna türkülerinin doğuşunu aktarıyor. O halde ben kısaca destan içinde geçen bu bölümü kendi anlatımım ile aktarayım. 

Kerem, Lelesi Sofu ile Erzurum dağlarını aşıp memleketine dönüyor. Bu dönüş esnasında Kerem’in hastalığı söz konusu. Erzurum’u geçince Ardahan yaylalarına varıyorlar. Bugünkü adıyla Ardahan Göle ilçesine bağlı Köprülü beldesinin yakınlarında bir dağ vardır. Bu dağa gelince fırtınaya tutulurlar. Bundan sonra olaylar şöyle gelişir: 

»Aşık Kerem Lelesi Sofu ile Erzurum'dan yola çıkar. Halk arasında Kerem Dağı, Kerem Kayası diye bilinen yere gelince ki; bu yer Erzurum ile Ardahan arasındadır. Bugün o yer Halen halk arasında Kerem kayası olarak bilinir. Ansızın bir tipiye tutulur. Kerem sırtını bir kayaya verir. Kaya Kerem’i korumak amacıyla erir ve Kerem’i içine çekmeye başlar. 

Bu arada Kerem Lelesı sofu’ya seslenir: 

»Lele boğulacağız benim şu sazımı ver bir türkü söyleyeyim bu tipili-boranlı, hava açılsın, dağlar bize yol versin«.[i]  

Kerem o anda daha önce bir başka yazımda sözünü ettiğim türküyü söyler. Bu türküde ünlü bir türküdür. İlk dörtlüğü şöyle: 

Bir tipiye tutulmuşuz yaz günü
Sofu Lele ben bu işe ne diyem
Yolum döndü geldi ikrarın sonu
Sofu Lele ben bu işe ne diyem

Söylediği bu türküden sonra yardımlarına, Boz Atlı Hızır yetişir. Onları ata bindirip gerisin geri Erzurum-Tercan’a indirir. Kerem bu yerde belli bir süre hasta yatar«[ii]  

Kerem’in söylediği türkü bu türküdür. Bu türküyü bir başka yazımda anlatmıştım. Bu yazıda ise betimleme amacıyla bir dörtlüğünü aktarıyorum demeliyim. Sonra Kerem destanında sözü edilen tipili boranlı olaydan söz etmeliyim. 

Birde yaz günü yöre insanlarına böylesi zor anları yaşatan bu tipili-boranlı fırtına olayına değinelim. Bizim o yörelerde Ardahan Kars ve Kafkas yöresinde tarih olarak bilinen ve Nisan ayının 20.sinde başlayan »camuşkıran« diye bir fırtına vardır sözü edilen fırtına bu fırtınadır.[iii] 

Dede Kerem dediğimiz Aşık Kerem Kuzeydoğu Anadolu topraklarında yerli ozanlar arasında yerini almış bir ozandır, bir yanıyla bu sahada geçerken ve yine bu sahada dolanırken yöre isimleri destan içinde hep anılır. 

Bir başka yazımda bu konuyu az da olsun işlemiştim. Bu küçük alıntıları o yazımdan aldım. Yazı benim yazı olduğu için dip not vermedim. 

Olay kısaca şöyle: Kerem ile Lelesi Sofu’nun imdadına yetişen Boz Atlı Hızır, bu iki insanı alıp, o zamanlar Erzurum sınırları içinde sayılan ve öyle anılan Tercan şehrinde bulunan Mamahatun Külliyesine indiriyor. Kerem Tercan da uzun bir zaman hasta yatıyor. Yaz mevsimi olduğu için göçmen kuşların dönüşü de söz konusu oluyor destan içinde. 

Yine destan anlatımına dönelim. Yatağında uyuyan Kerem bir sabah turnaların sesiyle uykusundan uyanıyor. Lelesı Sofu’ya sesleniyor. Kendisinin dışarıya yani bahçeye çıkarılmasını istiyor. Lelesı, Kerem’i bahçeye çıkarıyor. Bahar havası, turnaların göç dönüşü dolayısıyla Kerem’in iyileşmesi neşeyi de artırıyor. Kerem Lelesı Sofu’ya sesleniyor. 

“Lele sazımı getir bana, ben bu turnalara bir iki türkü söyleyim, bu turnalar da gidip anama benim sağ olduğumu söylesinler.” 

İşte turna türkülerinin doğuş noktası burasıdır. Lelesi hemen oracıkta Kerem’e sazını getiriyor ve Kerem alıyor sazını eline, göç dönüşü bu topraklara gelen ve gökyüzünden süzülüp geçen turna sürülerine onlarca, bir söylentiye göre de yüzlerce türkü söylüyor. Bu türkülerin bir kısmı halk ağzında dolanıyor. Bir kısmı da turnaların sesinde dolanıyor. Bir kısmı da Kerem’in destanlarında dolanıyor. 

Aslı ile Kerem Destan çeşitlemelerinde ne kadar turna türküleri varsa hemen hemen hepsi, »Turnam gider isen bizim ellere / Tercan da bir hasta gördüm diyesen« dizeleriyle başlayan bildiğimiz bu ünlü türküyü söyledikten sonra, öteki türküler gündeme gelir. Allı turna olayı ise, genelde bizim yörelerde allı turna yerine telli turna tanımıyla söylenilir bu türküler. Ancak orta Anadolu’ya geçince telli turna allı turna oluyor. Bu değişimde bence normaldir. 

Ben bu yazının içinde anlatım olarak ele aldığım türkü sözlerini, bu yazının sonuna toplam sekiz koşma olarak sırasıyla eklemişim. Yazı içinde sadece tanımlama amaçlı birkaç dörtlük aktarıyorum. TRT kaynaklarında aktarılan allı turnam türkü sözleri üzerine bir iki söz söylemek gerekiyorsa. Şu sözleri söylemeliyim. 

Allı turnam bizim ele gidersen
Şeker söyle şerbet söyle bal söyle
Garip anam Mirza Han’ı sorarsa
Şeker söyle şerbet söyle bal söyle 

TRT kaynaklı bu türkü sözlerinin son yani ikinci dörtlüğü ise, yine Kerem’in turna türküleri arasında yer alan Dön geri redifiyle söylenilen bir başka türkünün ikinci dörtlüğünden alınmış ve eklenmiştir. Bu tür montaj olayını bu tür derlemelerin birçoğunda görüyorum. Şimdi sözü edilen koşmanın ikinci dörtlüğünü burada koşmanın tamamını da yazının sonunda vereyim. 

Allı durnam indin geldin havada
Kırılmış kanadın kaldın burada
Ne cefalı kuş imişsin dünyada
Akşam oldu allı durnam dön geri 

Bir konuya açıklık getirmeliyim. Daha önceki yazılarımda bu konuyu kendi düşünceme göre yazıp söylemiştim. Batılılaşma düşüncesine özenerek bizim yazın dünyasında var olan mahlaslı ozan türkülerini anonimleştirip TRT ye doldurmak bir başarı mıdır? Bir başka sözle söylersek türkü sözlerinin gerçeği ortada dururken uyduruk sözlerle TRT arşivini süslemek ne kadar doğrudur. 

Bu tür yazılarımda benim şahsen amacım, hiç kimseyi suçlamak ya da yadırgamak değil. Benim amacım şunu söylemek, bu ezginin sözlerinin bir çeşitlemesi de Aşık Kerem denilen sahipsiz ozana aittir. Destan içinde aktarılışı ona özgüdür. Bu özgün anlatımı kendi yazımın içinde, bana özgü olan bir anlatımla aktardım. 

Kısaca Ercişli Emrah olayına değinmeliyim. Bizim yöremizde muhabbet destanları arasında önemli bir yere sahiptir Ercişli Emrah destanı. Ülke genelinde Ercişli Emrah adına Acem Emrah’ı diye tepki göstererek halk yazını sahasına almamışlar. Nice nice sonra ki yıllarda, Van şehrinin desteğiyle halk yazını dünyasında yerini aldığını söylemeliyim. 

Bu destanın adını verirken bir küçük olaydan söz etmeliyim. Bu sözüme de yine bir önce ki yazımdan alıntı yaparak olayı aktarayım. 

Yöremizde halk dilinde var olan Emrah mahlaslı ezgiler genelde bu Ercişli Emrah’a aittir. Ancak, Araştırmacı Nesib Yağmurdereli[iv] bir makalesinde Kerem koşmalarını Ercişli Emrah ya da Aşık Sümmani adına aktarılmasına karşı çıkıyor. Anlaşılan bu aktarımlar sayın Nesib Yağmurdereli’yi de rahatsız etmişe benziyor. 

Ben Allı Turnam adıyla bilinen türkünün Kerem çeşitlemelerini verirken, Ercişli Emrah Adına kayıtlı olan ve Ali Saraçoğlu’nun kitap çalışmasında yer alan iki çeşitlemesini de veriyorum. 

Yazının girişiyle bu noktaya kadar anlatılan olay türkünün gerekçesini vermeye çalıştım. Şimdi türkünün çeşitlemelerini bu yazının sonunda vereceğim. Bütün yazılarımda aynı yöntemi işliyorum. 

Önce TRT arşivinde bulunan ve Selman Çoker Cöke, Hacı Taşan, Kaynaklı olarak kayıtlara geçen türkü sözünü vermeliyim. Ezgi olarak Kerem Ayağı deniliyor. Benim bildiğim Kerem ayağı denilen sistem özünde bir Kerem havasıdır. Ben bir başka yazımda Kerem havalarını yazmıştım bu konuya girmeyeceğim merak edenler o yazımı bulup okuyabilirler. 

Söz buraya gelmişken bir başka açıdan sesleneyim. Benim bilgilerimde var olan değişik turna ezgilerinin bazı çeşitlemeleri vardır. Bunlar, Çorum Allı Durnam Halayı, Ankara Allı Durnam Halayı, Erzurum Turna Barı, bir başka halay Turnalar adıyla bilinir. Doğu Anadolu da ozanlar sahasında turna havalarının bildiğim kadarını az yukarıda vermiştim. 

Bu açıklamalardan sonra biz gelelim, bu türkünün TRT kayıtlarını vermeye. Allı Durnam Bizim Ele Varırsan / Repertuar No: 944 / Yöresi- ili Kırıkkale / Selman Çoker Cöke, Hacı Taşan, Derleyen Muzaffer Sarısözen Makamı Hüseyni. Bu türkü hakkında verilen bilgiler bunlar. Ancak Sayın Muzaffer Sarısözen’in derlediği türkülerde derleme tarihi yok. Bunu da belirtmeliyim. 

Sözü edilen türkü sözleri: 

Allı durnam bizim ele varırsan[v] 
Şeker söyle kaymak söyle bal söyle 

Bağlantı:
Gülüm gülüm kırıldı kolum
Dutmuyor elim durnalar ey
Ah gülüm gülüm yar gülüm gülüm
Kız gülüm gülüm durnalar ey 

Eğer bizi sual eden olursa
Boynu bükük benzi soluk yar söyle 

Bağlantı:

Allı durnam ne gezersin havada
Arabam kırıldı kaldım burada 

Bağlantı:

Ne onmamış kulumuşum dünyada
Akşam olsun allı durnam dön geri 

Bağlantı: 

Allı Turnam konulu bu türkünün sözleri bazı internet sayfalarında oldukça geniş veriliyor. Ben o uzun uzun verilen türkü sözlerini bu yazımın içine almadım. Çünkü, TRT kaynaklı derleme sözleri üstünden sözlerimi söylüyorum. Yukarıda verdiğim sözlerde TRT kaynaklı sözlerdir. 

*****

01 Allı Turnam 

Kerem Ayağı 

Allı turnam bizim ele gidersen
Şeker söyle şerbet söyle bal söyle
Garip anam Mirza Han’ı sorarsa
Şeker söyle şerbet söyle bal söyle 

Allı turnam hele yekin havaya
Gel döndür yönünü yeşil ovaya
Rast gelirsen benim ana babaya
Şeker söyle şerbet söyle bal söyle 

Allı turnam sen gidersen Aktaş'a
Selam söyle eşe dosta yoldaşa
Dertli Kerem der ki bacı kardaşa
Şeker söyle şerbet söyle bal söyle[vi]
*****
02 Allı Turnam 

Kerem Ayağı 

Durnam geder olsan bizim ellere
Gatığ söyle gaymağ söyle yağ söyle
Garip anam Mirza Han’ı sorarsa
Ölmemişem daha canım sağ söyle 

Felek bilekçeyi taktı koluma
Yad ülkede boyun eğdim zalıma
Hanaslı üz dönüp bakmaz halıma
Yeşermedi çallı-çapraz bağ söyle 

Durnam gider olsan bizim ellere
Selam söyle bahçemizde güllere
Felek meni attı gurbet ellere
Çevirdi yolumu karlı dağ söyle 

Gurbet elin töhmeti var alı var
Cazu oyun bazı yaltak dili var
Han Kerem'in ağlanacak hali var
Kara saça düştü bilem ağ söyle
*****
03 Allı Turnam 

Kerem Ayağı 

Allı turnam bizim ele gidersen
Katık söyle kaymak söyle yağ söyle
Eğer anam senden haber sorarsa
Hasretlikten öte canım sağ söyle 

Han Aslı'm düşürdü beni düzlere
Hasret kaldık şeker şerbet sözlere
Bundan sonra haram olsun bizlere
Göğ çemenli bahçalarla bağ söyle 

Turnam gitme bizim elden uzağa
Zalim avcı her dem çeker tuzağa
Tercan da tutuldum yaman sazağa
Aşılmıyor Gavur denen dağ söyle 

Dede Kerem artık dönmek kararım
Turnam senden Han Aslı’mı sorarım
Yeddi yıldır yar yitirdim ararım
Kara saça düştü bilem ağ söyle[vii] 
*****
04 Allı Turnam

Kerem Ayağı 

Durnam, geder olsan bizim ellere
Katık söyle kaymak söyle yağ söyle
Eger soruşsalar Ağ Aşığın halını,
Boynu armud saplak canın sağ söyle 

Felek kemendini taktı koluma
Yad ölkede boyun eğdim zalime
Yol giderken Erzurum'un eline
Çevirdi yolumu karlı dağ söyle 

Her ağacın budağı var dalı var
Gurbet elin töhmeti var alı var
Han Kerem'in ağlanacak halı var
Yeşermedi çallı-çapraz bağ söyle[viii] 
*****
05 Allı Durnam 

Kerem Ayağı 

Durnam gider olsan bizim ellere
Şeker söyle kaymak söyle yağ söyle
Eğer meni sorsa ihtiyar anam
Boynum armut sapı canım sağ söyle 

Felek bilekçeyi taktı koluma
Yad ölkede baş eğdirdi zalıma
Sevdiğim (y)üz dönüp bakmaz halıma
Yolumu bağladı karlı-dağ söyle 

Gurbet elin töhmeti var alı var
Cazu oyunbazı yaldak dili var
Gör Emrah’ı ağlanacak halı var
Kurudu gazele döndü bağ söyle[ix] 
*****
06 Allı Turnam 

Telli turna bizim ele gidersen
Katık söyle kaymak söyle yağ söyle
Eğer beni sorsa ihtiyar anam
Boynum kıldan ince canım sağ söyle 

Bir çüt göz düşürdü beni düzlere
Hasret kaldık şirin şeker sözlere
Bundan sonra haram olsun bizlere
Gök çimenli bahçalarla bağ söyle 

Emrah’ım gurbette eyledim karar
Bundan sonra gelse yar neye yarar
Sinem üste Han Selbi’den yadiğar
Sağalmadı çallı-çapraz[x] dağ söyle[xi] 
*****
07 Turnam Gider İsen 

Turnam gider isen bizim ellere
Tercan da bir hasta gördüm diyesen
Eğer sizden haber alan olursa
Tercan da bir hasta gördüm diyesen 

Felek vurdu kanatlarım kırıldı
Bu gönlüm elinde canım yoruldu
Çok hastayım ömür bana darıldı
Tercan da bir hasta gördüm diyesen 

Gurbet eli melül melül gezerken
Katib olub dertlerimi yazarken
Felek benim taktirimi bozarken
Tercan da bir hasta gördüm diyesen 

Hasta düştüm kimse sormaz halimi
Elimde soldurdum gonca gülümü
Ne diyara gider bilmem yolumu
Tercan da bir hasta gördüm diyesen 

Kerem Dede hasta düşmüş iniler
Gözüm yol çekiyor kulak çınılar
Günden güne dert çibanım yeniler
Tercan da bir hasta gördüm diyesen[xii] 
*****
08 Gün Çekildi 

Gün çekildi gönül dağından aştı
Akşam oldu allı durnam dön geri
Cümle kuşlar gelip yuvaya düştü
Akşam oldu allı durnam dön geri 

Allı durnam indin geldin havada
Kırılmış kanadın kaldın burada
Ne cefalı kuş imişsin dünyada
Akşam oldu allı durnam dön geri 

Allı turnam gökyüzünün gülüdür
Esip konducagin Bagdat elidir
Gözüm yaşi mahramalar telidir[xiii] 
Akşam oldu allı durnam dön geri 

Ayrılık meyinden nuş edip kaldın
Hasret deryasından nasibin aldın
Kerem kimi telin teleğin yoldun
Akşam oldu allı durnam dön geri 

Orhan Bahçıvan »Halis Kızılateş« 



[i] Destan anlatımının bu bölümünde olayın geçtiği gün ayın 14-15’i  olarak veriliyor. Yani Nisan ayının 14-15 olarak kabul görür. Camuşkıran fırtınası da Nisan 20 olarak verilir. Yani böylesi bir olay geçiyor destanda.
[ii] Kerem Han Destanı: Kuzey Anadolu Çeşitlemesi...
[iii] Tarihin birinde yörede köylü birisi yazın geldiğine ve havaların ısındığına güvenerek camuşlarını dağa götürmüş. 20 Nisan tarihiyle başlayan fırtına tüm camuşların ölümüne sebep olmuş. O günden sonra bu fırtınaya Yaz fırtınası ya da camuşkıran fırtınası denilmiştir.
[iv] Nesib Yağmurdereli: Eğitimci, yazar »Doğumu 1929 Tortum/ Erzurum-ölümü 1972 İstanbul.
[v] Turna, Durna: Tarih boyunca sadakat, gurur, sevgi, barış, umut, mutluluk sembolü olmuş, yaklaşık 100 yıl yaşadıkları söylenen, tek eşli yaşayan ve eşleri ölünce bir daha eşleşmeyen, çiftler halinde yaşasalar da büyük katarlar halinde yaşayan göçmen kuşlar gurubuna girerler. Türkü sözü ve dipnot Türküpedia sayfasından alınmıştır.
[vi] Kerem’in Tercan da söylediği turna türkülerinden birisidir.
[vii] Ardahan/ Göle Çeşitlemesi, Kaynak Ferman Baba.
[viii] Bu sözlerin bazı kaynaklarda Azerbaycanlı Ağ Aşıq'ın adına kayıtlı olduğunu okuyorum. Aynı koşma Ercişli Emrah üstüne de kayıtlı olarak yazılıyor.
[ix] Derlendiği yer, Erciş 1948, Kaynak Kişi Şevket Alkoç, Derleyen: Ali Saraçoğlu.
[x] Çallı-çapraz bağ: Bu tanımlama, Kerem Erzincan Bağları anlatısında da geçiyor. Kerem’in viran bir bağa bağban olması ve bu bağı yeşertmesi konumuyla ilgili söylediği türkülerde geçiyor.
[xi] Kaynak kişi: Ahmet Poyrazoğlu. Derleyen: Ali Saraçoğlu. Aynı kitap çalışmasında…
[xii] Kuzey Anadolu çeşitlemesi, Ferman Baba kaynaklı... Kerem Tercan da hasta yatarken, göç dönüşü turnaların sesini duyar. Sofudan kendisini dışarıya çıkartmasını ister. Dışarıya çıkınca sazını eline alır ve sesini turnaların sesine katıp, onlarca türkü söyler.
[xiii] Mahrama/ Ehram: Anadolu’nun, özellikle Erzurum, Bayburt kadınların sokağa çıkarken giysilerinin ya da mantolarının üstüne örtündükleri işlemeli geniş örtü. Güllü Nenemin Ehramından biliyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Alagöz Dağı’nın Çocukları / Çolaklar / »Kızılateş Sülalesi«

Merdinikli Türkmen Karaca-Oğlan...

Göle Yöresi Halk Oyunları