Yüreğim gecenin yeşiline ağlıyor
İhanete yenik düşmüş
Cemre varlığını toprağıma salıyor
Suyum ısınmış
Zerrenin patladığı bir anda
Kırağı düşüyor
Ayaklarımda pranga olmasına rağmen
Özgür mahkumum
Gözlerim dikenli tel firarisi
Güneş üşümeleri
Ayrılık kendi hanesinde tartılıyor
Kurşuni rengiyle
Yitirilmiş umutların arifesinde
İnsan hep ayakta
Dönence yüzlü bu dünyanın
Temeli yangın
Toprak kan kokunca aniden
Kendini parçaladı
Ezgili sesim deryalarda özünü
arıtıyor
Teferruat dedikleri şeylere
Sancılı bir yaşamın içindeyim
bilirsin
Tırnaklarım pas tutmuş
Küheylan kişnemesi mahmuz vurgunu
Dizginleri koparmış asi
Yaşamın kuytu denilen girdabında
Ellerim çiçek yarası
Ezgili
Ben bu kaçışların
Sesinde yitirdim gençliğimi
Bırakın yüreğimi kendi kendine
ağlasın
Yanılgı
Tozkoparan bir vuruştur derler
Sadece kendimi topluyorum tezgahlarda
Şimdi geriye gidiyor ayaklarım
Sayı saymayı çoktan unuttu beynim
Merdiven boşluğu kaybolduğum yer
Tiryaki yalnızlığın parçasıyım
Ezgiler boğuyor var olan benliğimi
Haydi diyorum Bahçıvan
Dağlara sığın
Yüreğimde gecenin katran karası
Elimin içinde sıcaklık
Kendi adıma ses veriyorum dinleyin
Eteğine doğduğum dağlarda
Beynim rüzgar önünde fener misali
Hangi dağa sığınsam dersin
Kendimi taşıyorum sadece dil içinde
Ezgilerin kapısı kilitli
Kırılıyor suların çağladığı kayalar
Balıkların sesiyle
Kirpiklerim dökülüyor astımlı
çimenlere
Mazgalı parçalanmış esaret adına
Rüzgar asi bir küheylandır yitirilmiş
gecede
Bense mor dağların çocuğuyum
Anamın kucağında
Orhan Bahçıvan, »Halis Kızılateş«
Mor Dağların Çocuğuyum Kitabından…
Yüreğin var olsun arkadaşım
YanıtlaSilTeşekkürler...
YanıtlaSil