Oğuz Çayırı Ve Oğuz Dağı Söylencesi!

Oğuz Çayırı Ve Oğuz Dağı Söylencesi!


Meşe Ardahan Söylencesi
Üç Uğuz Kardeşler Efsanesi »söylencesi« olarak bilinen ve yöremizde anlatılan birkaç tane söylence vardır. Bunlardan bir tanesini yani »Uğuz Çayırı Ve Uğuz Dağı Efsanesi« dediğimiz ve bu adla anlattığımız söylenceyi anlatmak istiyorum. Bu söylenceler yerel söylencelerdir.

Aslında, »Uğuz Çayırı Ve Uğuz Dağı Efsanesi« adıyla arama motorlarında arandığı zaman birçok sitede bu söylence ile ilgili yazılar bulunacaktır. Yöremize ait olan bu söylence, yıllar önce yazılıp internet sitelerine aktarılmıştır.

Ben ise bu anlatıların az uzun ve biraz da detaylı olmasını düşünerek bunu yeniden yazdım. Umarım hemşerilerim benim bu tavrımı hoş görüyle karşılarlar.

Eski söylem biçimiyle Uğuz yani Oğuz kavminin yörenin en eski kavmi olduğunu söyler dururuz. Yani bu toprakların yerli kavmi, yerli ahalisi Uğuzların »Oğuzların« olduğunu anlatan yüzlerce söylencelerin, hikayelerin, destanların, masalların olduğunu söylemekte yarar var.

Sözü edilen bu yerli anlatıların dışında birçok tarihi belge de vardır. Bu yerli kavimler hakkında. Bunlardan kısaca söz edersek, şunları söylemek gerekiyor.

Kars, Ardahan dediğimiz bu yörede, yerli adıyla anılan bir kavmin var olduğunu hep söyleriz. Bu insanlara halen yerli dediğimizi söylemeliyim. Dahası bu söylenceleri onların dilinden dinlediğimizi söylemekte yarar var.

»Bazı araştırmacılara göre, Karadeniz bölgesine ilk olarak M.Ö. 3. bin ile 2. bin yılları arasında gelip yerleşenler Oğuzların öncü kollarından olan »Gas/Kas« ve »Gud/Gutiler« olduğu ifade edilmektedir. M.Ö. 3. bin yılının sonlarına ait Anadolu' da Hattuşaş arşivinde bulunan ve H.G Güterbock tarafından »Zeitschrift fiir Assyriologie'de« yayınlanan bir belgede, Anadolu'da Türklerin bulunduğunu ve kralları İlşu Nail'in Anadolu'ya girmek isteyen Akadlar'la savaştığını kaydetmektedir.«[]

Dahası, bu toprakları Herodot yazdığı tarihinde, Uğuz »Oğuz« Türklerinin hakimiyetinde olan topraklar diye göstermektedir. Ayrıca, bu bölgenin yani Ardahan Sancağı kesiminin »Bun-Türkler«, ya da »Otokton-Yerli Türkler« yani Uğuzlar tarafından idare edildiği yazılmaktadır.[]

Yerli halk Ural Altay dili olarak adlandırılan, yöre tanımıyla »Yerlice« denilen dili konuşan ahali »Eski Uğuzca« adıyla tanımlanan bu dili halen konuşurlar. Bu yerlice denilen dile zaman zaman değişik adlar verilse de yerli ve yerlice adı hiç değişmemiştir. Hangi kaynaktan bakarsan bak,»Eski Uğuz«  tanımı hep vardır.

Bir başka tanımlama da şudur: »1068’ de Selçuklu sultanı Ardahan ile çevresini fethederken buralara »Nemrut İbn Ken’an ın Yurdu« denilmesine bu kulede oturan »Nembrod« soyundan »Kentuniler« denilen eski Oğuzların davranışı sebep olmuştur« denilmektedir.[]

MÖ 753–735 Urartu Kralı 2. Sardur’un bu yöreyi ele geçirdiğini, yani işgal ettiğini, bu sahada Kars'ın kuzeyinde, Çıldır gölünün güneyinde, Ardahan sahasında bulunan kayalıklarda kazdırdığı Çivi yazılı kitabede Kulki/Kulka adı ile Yunan kaynaklarında Kolk/Kolkit olarak bahsedilen.«[] yerli bir kavmi yendiğini ve bu yöreyi nasıl talan ettiğini anlatan, fetih yazısı bulunmaktadır.

Bu toprakları masalımsı anlatılar ise şöyle tanımlar. Bu yörede hiçbir kavim ve kabilenin adı duyulmadan, Asya göçleri dediğimiz Kimmerler, Moğollar, Hazarlar ve daha niceleri diye saydığımız onlarca kavim kabile ismi bilinmeden, dahası Gürcülükten bile önceleri, Cınıvızlar »Cenevizli Romalılar« daha bu topraklarda görünmeden, Uğuz »Oğuz« Dağı ve Uğuz Çayırı ile çevresindeki yaylalardan Uğuz »Oğuz« denilen çok iri yapılı bir kavmin yaşadığından söz ederler.[]

Bizim yani bu sahada yaşayan »Yerli« diye seslendiğimiz insanların dili bugünkü deyimle Türkçedir. Yerel deyimle yerlicedir. Bugünkü tanımlamayla bunlara »Yerli Türk« deniliyor. »Yerli Türklerin ana vatanı Ahıska, Ahılkelek, Şavşat, Ardahan bölgeleri arasında kalan bölgedir«.[]

Konumuzda adı geçen söylencenin geçtiği yer ise, Ardahan iline bağlı, Çıldır ilçesinin Kurtkale bucağı ile »Meşe Ardahan« da denilen Hanak ilçesi arasında bulunan Uğuz Dağı, Uğuz Çayırı denilen yer Kür ırmağının solunda kalıyor.

Örüşet »Oğuzyolu«, Gügübe »Binbaşak«, Könk »Arıkonak« ve Vel »Sevimli« köyleri ile çevrelenen Uğuz »Oğuz« çayırı şimdiki konumuyla dört köyün biçeneği durumundadır. Yani bu isimlerini yazdığımız dört köy geçimini bu çayırdan sağlıyor.

Ayrıca bu sözü edilen yer yayla durumunda olup, üzerinde Könk »Arıkonak« Börk »Börk« Gügübe »Binbaşak«, Vel »Sevimli« köylerinin yaylaları bulunmaktadır.

Uğuz »Oğuz« Dağı çevresinde Uğuz, Tahtayurt »Horozöttü« Cocurta Khamış »Ağıllı« Zerebük »Dirsekkaya« ve Akhaşen »Sazlıçayır« köylerinin kışlaları bulunmaktadır.

Bu yerin güneyinde »Uğuz Dağı« veya »Ziyaret Dağı« da denilen, 2200 metre yüksekliğinde küçük yumru dağının tepesinde »Kula« veya »Mağsıla« denilen harçla yapılmış bir yüksek kule ile bunun dibinde bir tandır ocağı öreni vardır.

Yukarıya eklediğim resimde de görülen dağ ile çayır ve çevresi tanıtılan Kür ırmağı kuzeyindeki Uğuz Dağı ile bunun kuzeyindeki Uğuz Çayırı veya »Oğuz'un Çayırı« üzerine Ardahan ve Kars çevrelerinde şu efsane yaygın olarak bilinip anlatılmaktadır.

Uğuz Çayırı Ve Uğuz Dağı Efsanesi:

Bu Uğuzların »Oğuzların« bir beyi varmış ki, Ardahan'ın Cavk da denilen Ahılkelek ile Zegan »Posof'un Ilgar ve Cin Dağı kesimleri ile Şavşat sınırındaki Arşiyan Dağı etekleri« bu Oğuz Beyinin mülkü imiş. Ben demiyorum söylenceler böyle diyor ve böyle tanımlıyor.

Bu Uğuz'un Dağı ile çevresinde ve Kür »Kura« suyu üzerindeki kışlaklar bu Uğuz Beyi'in has otlağı imiş. Öteki dağlar ve anılan yerlerde o zamanlar sarıçam dediğimiz ormanlık imiş.

Bu Uğuz Beyi'nin üç tane de oğlu var imiş. Uğuz Çayırı denilen bu toprakların sahibi olan Uğuz Bey'i her yaz bir oğluna bu mülkü olan çayırını biçtirirmiş.

Uğuz Bey'i Bu kendi çayırında, yani, Uğuz Dağı'nın yanında bulunan şimdi bile Uğuz Çayırı diye bilinen bu çayırda o zaman her yıl 300 araba ot biçilmekte imiş.

Üç oğul her yıl sırayla çayır biçme işini yürütürken, gel zaman git zaman biçin sırası Uğuz'un Küçük oğluna gelmiş. Yanı söylencenin geçtiği olayın zamanı gelmiş.

Uğuz'un Küçük oğlu biçin zamanı tırpanını, masatını ve diğer araçlarını alıp, sabah erkenden çayırı biçmeye gitmiş. O zamanlar bu çayırın otu alabildiğine uzun ve sıkmış. Otlu alanda geçilmesi zor olduğu için pek insan ya da hayvan geçmezmiş. Bu nedenle ortam sakin olduğu için küçük oğlan seri bir şekilde tırpan sallayıp çayırını hızlı bir şekilde bitirmeyi istiyormuş. Zaten söylencede de veriliyor. 300 araba otu bir günde biçip toplayıp yığıp evin önüne taşıyormuş her oğul tek başına.

Sıcakta biçinle uğraşırken kendi terinin buğusu gözlerini bürüyen Uğuz çayırın gür bir yerinde kızgın kızgın çalışır. Bu sırada omzunda heybesi ile öğlen yemeği getiren ve yanına yaklaşan bacısını gözü görmez ve otlarla birlikte onu da ikiye biçer. Uğuz'un küçük oğlu bunu yaparken farkına bile varamaz. Kol başına yani, gidiş kolunu biçerek bitirip döneceği an, tırpanını bilemek için masat atmaya başlar. İşte tam bu sırada masatını tırpanına vururken gözlerine inanamaz. Bakar ki, tırpanı kan içinde. Hayıflanır. Kana baktıkça üzülür. Sonra tırpanı bırakarak olayı anlamak için geldiği kol üstünden yürüyerek etrafı inceler. Ne olduğunu tırpanla neyi kestiğini anlamaya çalışır.

Küçük oğlan çayırda biçtiği otların arasına bakarken kendi kendisine söylenir. »Bir hayvanın canına mı kıydım« diyerek yazıklanırken hemen o kol boyunu dolaşır.

Kol boyunu dolaşırken, birde ne görsün öylen yemeğini getirmiş olan bacısını ikiye biçmiş. Hiddetle masatını yere vurur, aktaştan olan masatın yarısı çayıra saplanır.

Yöre halkı o çayırda bugün bile o yerde bulunan bir beyaz taşı göstererek, masatın bu olduğunu söylerler.

Bugün bu masatın dışarıda kalan bir kısmı bir adam boyundan yüksektir. Ellerini yere vurup tırpanı da bırakarak hemen bacısının iki parçasını birleştirip masatın dibine gömer. Kendiside kederinden Uğuz dağının tepesine çıkar ve orada ağlaya ağlaya ölür.

İki çocuğunu birden kaybeden ve bu olayın acısını yaşayan Uğuz'un, »Oğuz'un« karısı, yani bu oğlanla kızın anası, çok uzun otu olan bu çayıra kargış eder. Çünkü otların uzun olması bu kazanın biricik nedenidir. Bu yüzden Oğuz'un karısı yani Ana Uğuz çayıra »Ey çayır senin otun boyu bir karışı geçmesin« der. Yine derler ki bu Uğuz çayırının otu o gün bugündür boyu bir karışı geçmez.

Sonradan bu yöredeki Uğuzlar toplanarak bu bacı kardeşin mezarına bir Mağsıla »Kula« yapmak için bu uğuz Dağı'nın tepesine götürür gömerler.

Bu dağın bugünkü adı yine Uğuz Dağıdır. Tepesindeki Mağsıla »Kula« yerinin ziyaret edilmesinden dolayı ziyaret yeri halindedir. Halen yöre insanı her yıl bu mezarları görmeye geliyorlar. Bu nedenle bu dağa bir adıyla da ziyaret Dağı derler.


Orhan Bahçıvan

Oğuz'un Düzü / Ardahan




[] Trabzon & Rize Tarihi
[] Herodot tarihi
[] Kars »Gas« tarihi
[] Kırzıoğlu M. Fahrettin- KarsTarihi-sh. 36-43/
[] Kırzıoğlu, M. Fahrettin, Ardahan’da Uğuz Dağı Efsanesi, Ülkü dergisi, S. 96, Şubat 1941
[] Celayır tarihi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Alagöz Dağı’nın Çocukları / Çolaklar / »Kızılateş Sülalesi«

Merdinikli Türkmen Karaca-Oğlan...

Göle Yöresi Halk Oyunları