Ardahanlı Üç Mahzuni Mahlaslı Ozan!
01 Petobanlı Mahzun
1800’lü yılların 2. yarısıyla 1900’lü yılların ilk çeyreğinde yaşadığı tahmin edilmektedir.
Posof’un Petoban (şimdiki adı Kalkankaya) köyünde doğdu. Asıl adı Tevfik’tir.
Fahrettin
Kırzıoğlu’nun
(1917-2005) yörede yaptığı
araştırmalarda kayda geçirdiği 2 şiir
ve bazı anlatılardan hareketle belli bir eğitim aldığı anlaşılmaktadır. Yörede Molla Tevfik olarak bilinen Mahzun, 1880’lerin başında Petoban’dan Kağızman’ın Har (şimdiki adı Çallı)
köyüne göçettiği ve bir daha yörede adının duyulmadığı aktarılmaktadır.
»Felek« adlı şiirinde geçen Hicri 1331 tarihin 1. Dünya Savaşı (1914-1918) dönemine denk olduğu düşünüldüğünde
daha sonraki bir tarihte ölmüş olduğu kabul edilebilir.
Petobanlı
Mahzun’un
bugüne ulaşabilen birkaç şiiri değişik araştırmalarda aktarıldı.
* * *
Bağışla Beni
Bir ricam var gene Servet Beg Şaha
Gani yaradana bağışla beni
Yüzümü çevirdim hem kıblegaha
Şahların şahına bağışla beni
Suçluyum izinsiz gittim meşeye
Yoksul olan düşer dibe köşeye
Küçük beyleriyle binler yaşaya
Ol iman hocaya bağışla beni
Bu yıl karışıktır işler bozuktur
Aman yazmayasın bana yazıktır
Bir arka çalıydı odunum yoktur
Küçük beyzadeye bağışla beni
Bir adam katılsa düşer ocağa
Bunca temannamız küçük nacağa
Hak seni kondursun cennete bağa
Kendi öz başıya bağışla beni
Ben Mahzun
Tevfik’im yazdım ricamı
Okuyun kağıtta kara hecemi
Yonga yok süpürdüm kapı bacamı
Gel konu komşuya bağışla beni
* * *
Felek
Tarih bin üç yüz otuz beşe vardı
Geldi cümle cihan buldurdun felek
İbtida gelişte mala suvaştı
Bıçaksız malları öldürdün felek
Çok kimsenin malın kırdın yarısın
Gece karanlıkta soydun derisin
Aman doktorlar da gelip duymasın
Leşlerin kuylara daldırdın felek
Doktorlar duyanda malı buğladı
Kimin aşıladı kimin dağladı
İnek dana saldı sahip ağladı
Malları hep kısır kaldırdın felek
Mallar kısır kaldı insanlar yavan
Herşeye pek paha düştü o zaman
Bizlere bir imdat el aman aman
İnsanı kaygıya saldırdın felek
Kaygılı insana ağrı suvaştı
Nice insanların ciğeri pişti
Üsteliği çiçek geldi bulaştı
Nice goncaları soldurdun felek
Nice kız gelinin rengin soldurdun
Nice güzellere çile doldurdun
Vadeleri yeten civan öldürdün
Nazik tenin kabre aldırdın felek
Çok kimse uğraşır çiçek gelmesin
Veçhi değişecek hali solmasın
Yaradan saklasın kimse ölmesin
Ömrümüz ah ile yıldırdın felek
Nice kimselerin yüzü gülmedi
Bivefadır hoş mekanı kalmadı
Ölümden kurtulup aman bulmadı
Ecel şerbetini doldurdun felek
Üç yüz otuz birde kavganın sesi
Nice civanların ağlar anası
Nice kimselerin ciğerparesi
Leşleri kuşlara yoldurdun felek
Nice sabi sübyan çöllerde kaldı
Nicesi ah vahta ömrü kül oldu
Nicenin köşkleri elleri buldu
O vakit Nuh Tufan bildirdin felek
O tarihte işler bütün karıştı
Yedi düvel birbirine kavuştu
Herşey pahalandı ateş alıştı
Bizleri o güne kaldırdın felek
Kazamız Posof Petoban köyümüz
Osmanoğludur hem bizim soyumuz
Peder Emin Hoca Mahzun adımız
İslamı imanla güldürdün felek
* * *
02 Hanaklı Mahzuni
1871-1956. Hanakın Aşağı
Zurmal (şimdiki adı Aşağı Aydere) köyünde doğdu. Asıl adı Dursun Türk’tür. İlk eğitimini köyündeki medresede, daha sonra
köklü bir dini eğitim aldı.
Aslen Ahıska’dan göçüp Aşağı Zurmal’a
yerleşen bir aileden gelmektedir. Aşıklık geleneği ve şiirle küçük yaşlarda
ilgilenmiş olmasına karşın şiir yazmaya 50
yaşından sonra başladı. Geleneklere bağlı olarak bağlama çalmaya ve türkü
söylemeye yönelmeyip yalnızca şiir yazdı.
Başta bacanağı Posoflu Zülali (1873-1956) olmak üzere dönemin birçok aşığıyla
deyişmelerde bulundu.
Hanaklı
Mahzuni’nin
gezginci ve aşıklık geleneğine göre bağlama çalıp türkü söylememesi nedeniyle,
şiirleri halk arasında fazlaca yaygınlaşmayıp belirli çevrelerde kaldı. Özellikle
Fahrettin Kırzıoğlu’nun (1917-2005) yörede yaptığı
araştırmalardan sonra bazı şiirleri yayınlandı.
Hanaklı
Mahzuni’den
başka Posoflu Mahzuni (1860-1945) ve Berçenekli Mahzuni (1938-2002) adlı
aşıklar bulunmaktadır.
* * *
Cacun
Arzuladım seni görmeğe geldim
Her kapında vardır söğüdün Cacun
Konuşması şerafeti hoş geldi
Yuvadan alınmış öğüdün Cacun
Bir olmaz adamın talihi bahtı
Bir kararda kalmaz taç ile tahtı
Devri zaman geçti itibar kahtı
Bir zaman beratlı beg idin Cacun
Ala çiçek türlü renge girmişsin
Nice bele yüz bin bahar görmüşsün
Ne zamandan beri şenlik kurmuşsun
Kaç kere yıkıldın peg idin Cacun
Mahzuni halınca bir edna
kuldur
Sarfeyle gevherin aleme bildir
Suyun tarikatın namazın boldur
İtibarlı gördüm yiğidin Cacun
* * *
Posof’un (Posof Köyleri Destanı)
Posof’a halimce bir destan yaptım
Tez geliyor yaz baharı Posof’un
Dört ay kışı vardır sekiz ay yazı
Dağlardadır tipi karı Posof’un
Bir yanı Ulgar’dır bir yan Cin Dağı
Ardahan’dan gelir peyniri yağı
Kartopi zarzavat çoktur kabağı
İk aylık ekmeği kuru Posof’un
Bir yanı Acara Dağı Arsiyan
Ahıska’ya kaldı güzel Kobliyan
İslamı zulümden eyliyor figan
Unutulmaz bu efkarı Posof’un
Köylerini birer birer gezmeli
Boş deftere Sayho dağdır yazmalı
Köller bayır kazma ile kazmalı
Dolaşık tarlası kırık Posof’un
Vahla hükümlüdür çıkılmaz başa
Dağları var güzel kayınlık meşe
Cuvantel dayanmaz rüzgara kışa
Dağdan gelir hoş puvarı Posof’un
Ağara kayadır toprağı çamur
Suskap’ın adamı polattan demür
Hevatlı bayıra sarf eder ömür
O bol bal yeri bol arı Posof’un
Varhana bayırdır tarlası kıraç
Zedezün de dardır al başında kaç
İki Varzinalar Hurgeşen’den geç
Dikas’dır pek kuzey yeri Posof’un
Banarhev’dir gayet bayır uçuyor
Sinsetip pek taşlık kuşlar kaçıyor
Sakabol bulanık sular içiyor
Çorçuvan aşıklar darı Posof’un
Kolishal Marsolat birbirin görür
Seca ile kapan banta bar verür
Caboryalar yüksek sekide durur
Cacunlar kumsaldır yarı Posof’un
Aşağı Cacun’u görmesin mihnet
Mevlam göstermesin hiçbir meşakkat
Ğınyanın camisi direksiz cennet
Vardır onda hoca piri Posof’un
Karşıda Hunemis yanda Damal’a
Mereli satmak çün yıktılar kala
Duğur cennet bağı bitiyor lale
Ezelden hükümet yeri Posof’un
Adli adaletli kıbleye karşı
Adamı hoş lisan beratlı çarşı
Hükümet konağı elvandır nakşı
Taze usul mektep yarı Posof’un
Bahçede açılır elvan çiçeği
Dağlarda döşürür balın peteği
Otel şadırvandır caminin ögi
Müzeyyen çarşı pazarı Posof’un
Kullukçu kumandan hepisi halim
Divanhaneleri Horasan kilim
Üç ayda bir düşer gelirse yolum
Bana vardır itibarı Posof’un
Saymalı köyleri kaldı Sanhule
Kırın yeri kuzey Ohtel dağ hele
Sağre pek deredir beri geç Ala
Caksuy’du en eski şehri Posof’un
Yeniköy Hanyeri Cancah Arile
Cilvan’a Zendar’ın başına güle
Tepezüm’de Puma yanında Pala
Badelede bahçe barı Posof’un
Papolanın eydür bahçası barı
Ğumeliler eksin mercimek darı
Cuvantel camisin göreydim bari
Pek öğdüler usta karı Posof’un
Erim sinordadır Satelden yana
Petoban ah çeker Gergisubana
Şuvashal Hertuz’un suyundan kana
Şulgavur çürüktür zoru Posof’un
Dağa arka vermiş durur Lamiyan
Bize hasret çeker bakar Kobliyan
Hısım akrabalar nice nevcivan
Yada düşer ah u zarı Posof’un
Vilayetim Karst’ır kazam Ardahan
Nahyemiz Hanak’tır şimdiki zaman
Mekanım Zurmal’dır eylerim devran
Her madenden bol cevheri Posof’un
Mahzun der görmedim
Kars’a beraber
Dua kılmış burya ulu peygamber
Bir destanı yazdım olsun yadigar
Bilinsin hep yoğu varı Posof’un
* * *
03 Posoflu Mahzuni
1860-1945. Posof’un Gınya
(şimdiki adı Özbaşı) köyünde doğdu. Asıl adı Ferhat Çuhadar’dır. İlk eğitimin köy medresesinde aldı. Yaklaşık 20 yaşından itibaren de Acaralı Muhammet Hoca’dan ders alarak
din konusunda yetişti.
Aşıklık geleneği ve şiirle küçük yaşlarda
ilgilenmeye başladı. Yörede karşılaştığı aşıklar ve bazı yaşlı insanları
dinleyerek kendini geliştirdi.
Ahıska, Batum, Tiflis ve Azerbaycan’ın bir
bölümünde dolaşarak birçok aşıkla karşılaştı ve deyişmelerde bulundu. Aynı
zamanda ticaretle de uğraşan Posoflu
Mahzuni, 1910 yılında Çorum’a göçtü. 1921
yılından itibaren yörenin Rus işgalinden kurtulmaya başlamasıyla yeniden
Posof’a döndü. 1922 yılında ise
Ardahan’ın Konk (şimdiki adı Tepeler) köyüne yerleşti.
Bugün kalabilen az sayıda şiiri bulunan Posoflu Mahzuni yaşamının son
dönemlerini geçirmiş olduğu Konk’ta öldü ve orada toprağa verildi.
* * *
Diye Diye
Kız türben ziyaret etmeye geldim
Kanlı yaşlar süzem yar diye diye
Takatim yok dahi gidem bir yana
Tutmaz oldu dizim yar diye diye
Düşmanlar şad oldu beymuradıma
Kavl ettiğin sözler düştü yadıma
Şimdi nazar eyle dad feryadıma
Görmez oldu gözüm yar diye diye
Dem be dem yaralar azdı sulandı
Viran oldu gönül şehri talandı
Mahzuni ağlayıp türben
dolandı
Ölene dek gezem yar diye diye
* * *
Göründü
Bir onulmaz derde düştüm yanarım
Yar seyhat ettiği eller göründü
Felek yakam tuttu çarha dönerim
Cananın gezdiği yollar göründü
Ah çekip bağrımı nara döndürem
Ciğer püryan edem yürek yandıram
Sefil baykuş gimi viranda durem
Kız bağın bostanın çöller göründü
Bende bir şemaya pervane döndüm
Ateşsiz tütünsüz odlara yandım
Der Mahzuni
sona yüzüyor sandım
Yar viran koyduğu göller göründü
Misali
Sevdiğim nerden gelirsin
Sallanırsın naz misali
Açılmış yüzünde güller
Ezel bahar yaz misali
Yüzünde var koşa haller
Yahşi söyler şirin diller
Yiğide adettir derler
Güzel sevmek söz misali
Mahzun emse lebin kanar
Pervane tek sema döner
Yüreğimde odlar yanar
Yel vurdukça köz misali
* * *
Senin
Canan ne gezersin sen bu yerlerde
Yok mu matlubatın bir işin senin
Bir bakışta aklım ettin perişan
Hep değer Posof’u duruşun senin
Elvan elvan olmuş göğsün nakışı
Kimden öğrenmişsin meral bakışı
Hiçbir kusurun yok hepisi yahşi
Yok cümle alemde yürüşün senin
Mahzuni der ikindinin
çağında
Gözü yaşlı bülbül ötmez bağında
Bir buse yeri var al yanağında
Ne cümbüşlü olur sarışın senin
Bekir
Karadeniz / Orhan Bahçıvan
Doğulu
Halk Şairleri. 1-2 cilt
KaraMavi
Yayınları • 1. Baskı Temmuz 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder