29 Kasım 2019 Cuma

Ahıskalı Hasta Hasan.


Ahıskalı Hasta Hasan.


Gel biçara Hasta Hasan konuşma namerdinen
Çalış ki, dost olasan bir Eli cömerdinen
Çok aşıklar geldi keşdi, illah Kerem derdinen
Bele ataş, bele sövda, bizden sonra kimde var


1760-1828. Doğduğu yere ilişkin somut bir veri bulunmamaktadır. Bazı cönklerde Ahılkelek’ın (Ahıska) Dırgına, bazılarında Havet köyünün adı geçmektedir. Doğum ve ölüm tarihlerine ilişkin bilgiler kesin olmamakla birlikte en olası tarihler Haydar Çetinkaya’nın yaptığı araştırmalar itibariyle burada aktarılanlardır.

Aşıklık geleneğine ve şiire küçük yaşlarda ilgi duymaya başladığı ve kısa sürede yörede adını duyurduğu bilinmektedir. Hem bağlama çalmada hem de aşıklık geleneğini bilmesindeki ustalığı kendisinden sonraki birçok bilinen aşığı etkiledi. Özellikle Çıldırlı Şenlik’in (1850-1913) ustası Aşık Nuri, yetiştirdiği en önemli aşıklardandır.

Az sayıda türküsü bugüne kalmış olmasına karşın geleneklere bağlı olarak yetişen birçok aşık, Hasta Hasan’ın türkülerini öğrendi ve söyledi.

Hasta Hasan’ın Posoflu Fakiri (1770-1850), Ardahanlı Karani gibi dönemindeki birçok önemli aşıkla karşılaştığı yolunda veriler bulunmaktadır.

Şiirleri değişik gazete, dergi ve araştırmalarda yayınlanan Hasta Hasan’ın nerede öldüğü ve nerede toprağa verildiği konusunda herhangi bir bilgi bugüne ulaşmadı.

Hasta Hasan’ın ozanlık sanatı ve koşmaları hakkında birçok çalışma yayınlanmıştır. Bunlardan da söz etmeliyim. Yukarıda söylediğim gibi Doğulu Halk Şairleri çalışmasında, sonra Ardahan Türküleri adlı çalışmada, Arpaçay yöresi derlemeleri adlı çalışmada oynamasın adıyla eserin verilişidir.

Prof. Dr. Valeh Hacılar, Hasta Hasan adıyla bir kitap yayınlamıştır. Azerbaycan Milli İlimler Akademiyesi Folklor enstitüsü Ahıskalı Hasta Hasan adıyla bir kitap bulunuyor. Ayrıca Ali Hüseynoğlu Şamil (Şamilov). Ahıskalı Hasta Hasan (şiirleri ve şiirlerinin yaranması hakkında söhbetler), Bakı, Elm ve tehsil, 2012, -248 seh.

Benim bildiğim çalışmalar bunlardır ancak Hasta Hasan hakkında eminim daha çok çalışmalar vardır. Çünkü yöremizin çok ünlü yerli aşıklarından birisidir. Kültür olarak yerli olması nedeniyle yöremizde çok iyi bilinen bir ozandır.


Bir Su Ver (Divani)


Hasta Hasan Divanisi

Sallanıban bağdan gelen sevda perim bir su ver
Malım-mülküm sana kurban külli varım bir su ver
Canıma bir ateş düştü tütünüm arşa çıkar
Kurudu dilim damağım dil-ezberim bir su ver

Aşıkların ezberinde güzeldir hikayeti
Güzellerin gerdanında buhahtır zekaatı
Ab-u kevserde görmedim ben bu tadı lezzeti
Ağzı şeker dili kaymak lebi balım bir su ver

Güzellerin hatrı aziz birbirinden seçemem
Verseler dünya malını sevdiğimden geçemem
Yad elinden ab-u hayat sunsalar da içemem
Özün doldur öz elinle ey maralım bir su ver

Hasta Hasan geldi diye işitseler adımı
Yanar yanar kömür ollam dadımı feryadımı
Kahpe felek aman vermez alayım muradımı
Bu hastaya verme cefa ince bellim bir su ver

Ab-ı Çeşmin

Ab-ı çeşmin göllerden suna da bir kaz da bir
Süsen sümbül mor menevşe bülbül öter yazda bir
Vagıf dertten haberdardır Gevherin kıymeti yok
Kul Karani Kara Zülal Aşık Ömer sözde bir

Kurbani hak aşığıdır daima hamdan söker
Destine alıf kalemi hattına bir hat çeker
Çöllü İsmail baş tacı candan kasavet döker
Kerem ki yandı ateşe od da birdir köz de bir

Molla Halis delaletten içti aşk badesini
Güftadiye vermiştiler ondan ziyadesini
Urfani hak aşığıdır geçilmez nidasını
Aşık Seyfi Usta Polat Deli Temo sazda bir

İçmedim aşk badesini hem okuyam hem yazam
Böyle gitmez bu ülüzgar elbet gelir bir ayyam
Yılı bin üç yüz on sekiz hesabı yok ki sayam
Çok aşıklar geldi geçti Hasta Hasan yüzde bir

Baş Endirir

Şol atamız Ademe bak Havva’ya baş endirir
Hazreti Yusuf’a bak Zelha’ya baş endirir
Zaloğlu Rüstem’in cengi Ali’nin Zülfükar’ı
Böyle adıl pehlivanlar Hamza’ya baş indirir

Fitne feldan haris olmuş devlerin perileri
Bari Tala akıl vermiş söylemez arıları
Asumanın melekleri cenetin hurüleri
Cennet bağın gülleri Tuba’ya baş indirir

Hasta Hasan kefinini hem biçenler dar bilir
Afatı fani dünyayı öz başına dar bilir
Yetmiş iki buçuk millet Tanrısını bir bilir
Ehl-i sünni vel cemmat kıbleye baş indirir

Kimde Var

Mereke Divanisi

Ey felek, senin elinden bu Sitare kimde var
Benim kimi sine dağlı, bekti kara, kimde var
İki cihan serveri ol Muhammed aşkına
Durum dolanım başına, derde çare kimde var

Herkesin bir derdi vardır benimki tümden beter
Bir yaram sinemde sızlar birisi yanar tüter
Bu dert beni kül eyledi ahı Kerem’den beter
Tabip gelip merhem çalmaz bele yara kimde var

Gel biçare Hasta Hasan konuşma namert ile
Sen çalış ki, dost olasan bir Eli cömert ile
Çok aşıklar geldi geçti, illah Kerem dert ile
Bele ataş, bele sevda, bizden sonra kimde var

Güzeller

Güzellerin dergahına uğradım
Birer birer varın beri güzeller
Beriye varanda can tazelenir
Hak yetirip bu güzarı güzeller

Kiminiz kınalar ezmişsiz yüze
Kiminiz şekerler katmışsız söze
Yüz tutup nazarlar çevirin bize
Sevindirin dostu yari güzeller

Hasta Hasan der ki dürdü sözümüz
Güzellerde kaldı iki gözümüz
Baka baka bir aşığa yüzümüz
Yitirmeyin zehr-i marı güzeller

Yalvara Yalvara

Ey ağalar yar yanından
Geldim yalvara yalvara
Ta bir gece sabaha dek
Öldüm yalvara yalvara

Kime gidem iltimasa
Uyanmışım şirin sese
Her yanaktan bir çift buse
Aldım yalvara yalvara

Hasta Hasan bu çağında
Sinesi düğün dağında
Bir gece yar konağında
Kaldım yalvara yalvara

Oynasın

Ey melek paltarı geyen yengeler
Getirin daldadan bakan oynasın
Yanağı gülüstan özü beyistan
Koynu misk-i amber kokan oynasın

Peri tek geyinib huri tek gezer
Aşnasın görende gözlerin süzer
Terlan tek ötüşer sona tek yüzer
Ağ ellere kına yakan oynasın

Öldürün Hasta'yi verin yarını
Almayın ahını intizarını
Alın elinden de küllü varını
Bağrımın başını yıkan oynasın

Güzeller Bezenmiş!

Hasta Hasan Güzellemesi

Güzeller bezenmiş toya giderler,
Sizlere emanet Naz oynamasın;
Yığılırlar rica minnet ederler,
Yüngüllük eyleyip tez oynamasın.

El alem yığılıp ona bakarlar,
Yahşı adan yaman adlar takarlar,
Oynadırlar sonra başa kakarlar,
Al vala altında göz oynamasın.

Hasta Hasan der ki ala göz yarım,
Kurban olsun sana dövletim varım,
Demem oynamasın, oynasın hanım,
Kemerden aşağı diz oynamasın

Bir Bir Çek (Cıgalı Tecnis)

Bugün bir nazanın davet eyledi
Dedi oğlan al badeyi bir bir çek
Men ezizim bir bir çek
Bir bir doldur bir bir çek
Tak zülfün kemendini
At boynuma bir bir çek
Dedi dişleyipsen yüzüm acıyıp
Dedim acıyıpsa getir bir bürçek

Bir seherde okum attım bir yere
Kalktı göğe geldi indi biryere
Men ezizim bir yere
Tara zülfün bir yere
Soyunak soğan kimi
İkimizde bir yere
İkimizde derdi koyak bir yere
İnanmazsan sinci getir bir bir çek

Gözel seni görmeyeli yay indi
Ya bu gündü ya sabahtı ya indi
Men ezzinem yay indi
Ya birazdan ya indi
Hilal kaşın kahrından
Guruluptur yay indi
Bi çare Hasta'nın öz sinesinnen
Al yanahtı gül buhahtı bir bir çek

Elif Ba İçinde (Cıgalı Tecnis)


Elif ba içinde harf arasında
Nesne gördüm çekilip ti kara hey
Ben azizim arasında
Mim elif arasında
Dedim ay gız men ölende
Kaz kabrim memen arasında
Seryakubu gördüm dost arasında
Sıfatından kametinden kara hey

Dediler ki bu dünyayı beş gündür
Ben bilirim beş günümde kara hey
Ben azizim kara hey
Oku dersin kara hey
Ezel kim kalem çaldı
Ağ üstüne kara hey
Sağlık haberimi verseler yare
Dost sevinir düşman giyer kara hey

Hasta düştüm döşek üste ter saldım
Cefa çektim dünya için ders aldım
Ben azizim ders aldım
Eşiğine ders aldım
Dediler seryakup gelir
O sebepten ders aldım
Ehli kamil bir ustandan ders aldım
Okumuşam elif ebcet kara hey

Hasta’nın sözünü yara demezler
Dökse kan hicranı yara demezler
Aziz yare demezler
Baygu yare demezler
Sizlerde ne adettir
Diri yare demezler
Ahır hasret öllüm yare demezler
Yar görür mezarım giyer kara hey

Halis Kızılateş »Orhan Bahçıvan«
Not:
Kaynak: Bekir Karadeniz & Orhan Bahçıvan-Doğulu Halk Şairleri...
*********

25 Kasım 2019 Pazartesi

Aşık Esat Sedayi Baba.


Aşık Esat Sedayi Baba

Bu Ses Yerli Sesidir.

1850 li yıllarda Çıldır ilçe merkezine bağlı Sabadur (Sabadır / Süpadur) köyünde dünyaya gelmiştir. Aşık Sedayi hakkında elde bulunan önemli bir kaynak Prof. Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu, Çıldır Köyleri Seyahat Notları-I arasında geçiyor. Ben bu bilgileri bu kaynaktan aldım.

Bu kaynak şöyle aktarıyor Aşık Sedayi diye bilinen o ünlü ozanı.

»Sedayı'yi Rabat köyünden gören yok. Rabat’ta Değirmenci Âşık Ali Usta, Sedayî’nin şiirlerini bilir.

Aşık Şenlik'ten yaşlıydı. Sabadur'da sözlerini bilen yoktur.

Sedayi'nin sözlerinden:

Aşık Şenlik'in:

»Merhaba Usta Sedayî, aşk-ı irfan merhaba«

diye başlayan deyişi var.

Oğuzlu'da Kıraçlı Murad, Sedayi'nin sözlerini bilir. Gügübeliler de bilir.

Sedayî Yerliydi. Gözleri evvelce sağmış, sonradan kör olmuş.

Sabadur'da Alioğullarından Ahmet oğlu İskender ağadan..

»Yetmiş yaşlarında olur«

»Aşık Sedayî'nin, ismi Es’ad’dır. Bu köyün ahalisi Yerli Çayis’ten gelmiştir. Alioğullarından Hurşit oğlu Gülsüm’den doğmadır. Başkaca bu köyden aşık çıktığını bilen yok. Anası Gügübeli Cuvantellilerden Ahmed’in kızıdır. 65 yaşlarında iken bundan 60 sene evvel Kurtkale’de halasıgilde misafir iken vefat etmiş (1823–1888). (1948–60=1888; 1888- 65=1823).

Babasının ilk çocuğu Es’ad (Sedayî), sonra Reşid, Arık (asker), bacısı Sona burada öldü. Kardeşleri de Sabadur’da yerleşmişti; vefat etmişlerdir. Şimdi ailesine Balkaya diyorlar. Bacısı Xırtız, Meşe-Xevat köyüne köçmüştür.

Sedayî, aşıklık ve çiftçilikle uğraşırdı. Yirmi yaşlarında iken hak verilende bir gözü kör oldu. Daha önce anası çıra yararken sıçrayan parçayla gözü kör oluyor. Yirmi yaşlarında iken koyun güderken Şeytankale’nin günbatan tarafındaki sırtta yatarken gece rüya görmüş, vergi verilmiş derler.[i] O geceden sonra birkaç gün hasta yatıyor; sonra gözü kapanıyor. Elinde değnekle gece komşulara gider, kör olduğu halde evleri dolaşırdı. Saz alır, güzden bahara kadar Posxov, Şavşet,  Koblıyan ve Acara taraflarında gezerdi. Yazın gelirdi.

25 yaşlarında Meşe-Xevat’ta mollanın kızı Cevahir’le evleniyor. Kayınbiraderleri Salah ve Aziz idi. Çocuğu oldu, öldü. Hiçbiri yaşamadı. Hiç nesli kalmamıştır. Hanımı da sonradan Kenarbel’e kocaya gidip orada öldü.

Sedayî, ümmîydi, okumamıştı. Aşık Şenlik ile deyişmiş, o da sen benim ustamsın demiştir…

Sabadur, on bir hanedir. Hepsi Yerlidir. Yaylaları ve içme suları yoktur. Şehrin şimal tarafından Kür (Ardahan Çayı) geçer. Keskin bir dereden geçer. Çayis’in altında Sukarışan’da Çıldır’ın Karasuyu’na karışır. Derede pınarlar vardır.

Taşıması güçtür. Köylüler, yaylasızlık ve susuzluktan hicrete razıdırlar.

Sedayî mahlasıdır. Sözlerini buralarda bilen yoktur. Sesi son derece güzeldi. Belki de Sedayî, adını bundan almıştır. Sesi çok Davudî idi. Köyün sulu çayırı ve otlağı yoktur. Evvelce Lefter dağı bu köyün yaylasıydı. Çayırlar da Lefter’dedir.

Bunları yazdıran İskender Balkaya, Sedayî’nin amucasının oğlu oluyor. Sözlerini hep günbatan tarafında bilirler. Terekeme tarafı bilmez. Kurtkale’de Cuvantellilerin eniştesi Ali, bunun halasının eridir. Belki sözlerini o bilir«.[ii]

Elimizde var olan bilgiler bunlar. Bunlara bağlı olarak elimizde yine Sedayi'ye ait olduğunu bildiğimiz şiirleri ekte sunuyorum. Bu şiirler Tarihten Günümüze Çıldırlı Halk Şairleri »Aşıklar« Antolojisi Haydar Çetinkaya'nın ve M. Adil Özer’in ve Sayın Prof. Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu, Çıldır Köyleri Seyahat Notları-I, Hazırlayan Yunus Zeyrek’in çalışma notlarından alınmıştır.

»Geçim sıkıntısı içinde hayatını sürdürmüştür. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra hududun Osmanlı tarafına geçerek Erzurum ili Narman ilçesinin köylerinden birine yerleşmiştir«[iii]

Aşık Esat Sedayi Baba’nın Derlenmiş Eserleri

Merhaba Sen Sefa Geldin

Merhaba sen sefâ geldin serim üste Şenliğ’im
Meylimin fikir deryâsı sinem üste Şenliğ’im
Arş u kürsü seyredipsen rüyamda gördüm seni
Her ilme griftâr oldun yek nefeste Şenliğ’im

Ol hüdaya cânım kurban şükrüne kıldım edâ
Vefasız fâni dünyânın kahrına oldum fedâ
Diyebilmem müşriklere tersine gelir sedâ
Âşikârım zâhir oldu sır kafeste Şenliğ’im

Pir Sedayî ehl-i dildi niyâz-i mağfirete
Mü’min kullar sâdık olsa erişir hidâyete
Mukarribler şâhid olsun kardeşiz kıyâmete
İn zemine çıh semaya dilde beste Şenliğ’im

Dağılıp Fikri Hayalım

Dağılıp fikri hayalım uğraşır nereyinen
Tabibsiz dert çekerem velhemsiz yarayınan
Arzulayıp pirim diye gitsem öz mekanıma
Menzilim bin yıllık yoldur tükenmez bir ayınan

Deli gönül abdal olmuş dünyayı bir bağ bilir
Hesap etsen secerini bu tahbe butah bilir
Kef ile nurnan yarattı Arş-ı azim bilir
Yeddi iklim çar köşeyi dolandım sır ayınan

Pir Sedayi kudretten Hak badesin içsem de
Destur alıp nece nece deryaları geçsem de
Vatan diye bu diyarda Sabadur’u seçsem de
Hak böyle yazmış yazıyı ak değil karayinan

Dileği Kadeh Duası[iv]

Dileği kadeh duası dille arşı zikredek
Âşık olan didarından akan yaşı zikredek
Eşyadan ezel Allah nurdan suyu yarattı
Yeddi kat yerden ileri esen kışı zikredek

Ezeli Fatiha’dır ahır-i ehesseridi
Ölünce rızkına gider zari şiddet narıdı
İki cansızın aslı sudur ol Hüda’nın sırrıdı
Ya ki vuruf dal hecesi nun’dan önce zikredek

Sedayî der ezel Allah’a yer kıldı şikâyeti
Yedi katra renk alındı çöl kıldı nihayeti
Canı cananda sayarsan seksen üçtü ayeti
Yazısı çarda görünür seddi nakşı zikredek

Merhaba Aşıklar[v]

Merhaba aşıklar şahı can kardaşım merhaba
Gönlümü şad-u man ettin sen kardaşım merhaba
Otuz iki senedir ki gözümde yoktur ışık
Kür talahın kurbaniyim ben kardaşım merhaba

Her yiğidin karı değil bu dertlere dayansın
Ne lazımdır aşık Kerem sevda narına yansın
Mecnun’u çöllerde gördüm el vurmadım uyansın
Ben onlardan beter oldum kan kardaşım merhaba

Biçare Sefil Sedayi geçen gün alan oldu
Yıkıldı gönül sarayı bozulup talan oldu
Eski aşıklar kalmadı yurtları viran oldu
Dert bağında bizler kaldık han kardaşım merhaba

Kırmızı (Güzelleme)

Bir güzel ki çıksa gülşen seyrine
Ya yeşil giyinir ya da kırmızı
Yeşil giyse benzetirim sonama
Güzel odur giye sade kırmızı

Oğru olan gitmez yolu düzbedüz
Namert olan sözü yemez yüzbeyüz
Sevdiğimden dura idim dizbediz
Doldursun badeyi sade kırmızı

Sefil Sedayi der yoktur temeli
Tam değil başında aklı kemali
Öyle bir yar sevki esmer simali
Ne sarı ne beyaz sade kırmızı

Benden Selam Olsun

Benden selam olsun ceylan hanıma
Bir od saldı cesedime canıma
Bu hasta vaktimde gelse yanıma
Felek uzak saldı ya ben neyleyim

Bir yar sevdim on üç on dört yaşında
Kalem oynar kirpiğinde kaşında
Fincan memeleri beyaz döşünde
Aklım baştan aldı ya ben neyleyim

Seyredin Sedayi’n kür talahına
Sanmayın düşüptür pul tamahına
Şikayetim vardır şahlar şahına
Sevdiğim uzakta ya ben neyleyim

Eşyayı Alemde[vi]

Eşyayı alemde halkı mevcudat
Cihanın temeli neyin üstüne
Ezeli imanı kim kabul etti
Hudanın cemalı neyin üstüne

Hangi derya üste reyhan ekilir
Hangi cansız gözdür yaşı dökülür
Yeddi kat göklerin bendi sökülür
Ay günün temeli neyin üstüne

Sedayi ser meste ser neden oldu
Tamu ki halk oldu nar neden oldu
Cennet nurdan oldu nur neden oldu
Tuba’nın dalları neyin üstüne

Kocaldım Görmedim[vii]

Kocaldım görmedim böyle bir canlı
Maşallah gözleri humara benzer
Kulakların her birisi bir arşın
Kendisi küçüktür himara benzer

Ok vurdun sineme elinde satır
Vallahi başıma eylemem hatır
Resmi taşıyandır kendisi katır
Arkası yıldızlı tımara benzer

Sedayi söylüyor bu sözü naçar
Yükünü vurmada çamurdan kaçar
Köprü gelir ise ferahça geçer
Öyle bir inatlı hımara benzer

Hazırlayan: Halis Kızılateş »Orhan Bahçıvan«



[i] Hak verilmesi, vergi verilmesi: Halk şairlerinin bir rüya âleminde kendilerine âşıklık kabiliyetinin verilmesine dair inanç geleneği ile ilgili sözlerdir.
[ii] Prof. Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu, Çıldır Köyleri Seyahat Notları-I Hazırlayan Yunus Zeyrek.
[iii] Tarihten Günümüze Çıldırlı Halk Şairleri »Aşıklar« Antolojisi Haydar Çetinkaya.
[iv] Âşık Yavuz Timur tarafından Binali Şenlik'ten derlenmiştir.
[v] Korkmaz, Ramazan (1985). Çıldır Folklor ve Etnografyası. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yayımlanmamış Lisans Tezi, 124-125.
[vi] Korkmaz, Ramazan (1985). Çıldır Folklor ve Etnografyası. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yayımlanmamış Lisans Tezi, 125.
[vii] Aşık Sedayi ile Artvinli Fervani arasında yapılan “İlişme” tekellüm.

19 Kasım 2019 Salı

Göleli Ozan Süleyman.

Göleli Ozan Süleyman




1954 yılında Göle’nin Hoşdülbent köyünde doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Asıl adı Süleyman Kızılateş'tir.

Küçük yaşlarda babası Sofu Emmi'den (1886–1984) Kuran okumasını öğrendi. Birçok türküye kaynaklık etmiştir.

Kaval çalmasını abisi Enver Kızılateş ve Babasından öğrendi. Aşıklık geleneğine ve şiire küçük yaşlarda ilgi duymaya başladı. Çevresindeki tüm aşıkların etkisi var yetişmesinde.

1987’de İstanbul’a yerleşti. Halen İstanbul'da yaşamaktadır. Gurbet diye bildiği yerden sılasına duyduğu özlemden dolayı şiirlerinde genelde sıla özlemi ağır basmaktadır.

****

Benim


Bunca cefa ile yaktı canımı
Olmaz mı hiç sefa vayıma benim
Gelinler ah çeker kızlar ağlaşır
Bu kara duvaklı toyuma benim

Her zaman ağlarım hiç yüzüm gülmez
Zalim yar naz eder yanıma gelmez
Felek tuzak kurmuş kadrimi bilmez
Dostlar koşa geldi hayıma benim

Zamanı da deli gönül zamanı
Aşkın sabrı yoktur vermez amanı
Süleyman neylersin bunca gümanı
Şivan düştü gönül köyüme benim

Bu İlde

Ben hep bekliyorum halen görmedim
Ne gelen var ne duran var bu ilde
Neyi bekliyorum nedir bilmedim
Ne kalan var ne soran var bu ilde

Mürekkepler gibi doldum kaleme
Düştüm dile rüsva oldum aleme
Yakışır mı benim gibi gulama
Ne alan var ne veren var bu ilde

Ah u zar eyledim ulu Mevla'ya
Saçıma ağ düştü girdim deryaya
Ey Süleyman daldın bugün yine rüyaya
Ne bilen var ne gören var bu ilde

Düştüm

Cihan-ı alemde levh-i kalemde
Sıdk ile sevilen gülzara düştüm
Ta Adem'den beri talihim yoktur
Özce sevilmedik bir yara düştüm

Aylar yıllar geçti güne aldandım
Baktım da geriye düne aldandım
Kadir kıymet bilmez cana aldandım
Nuh’un tufanıyla Hazar’a düştüm

Hak yaratmış türlü türlü kulları
İş başa düşünce sıva kolları
Sevda çekenlerin tutmaz elleri
Bire sevdalandım bin zara düştüm

Süleyman yanıyor alem bendinde
Kalp ateşe düşmüş aşkın kendinde
Yedi derya seli geçse bendinde
Hayırsız elinden nazara düştüm

Geleceksen Gel

Beni sevdalara salan ey mahım
Bozuldu bağlarım geleceksen gel
Yüreğimden çıkmaz figanım ahım
Son oldu çağlarım geleceksen gel

Erimeyle bitmez dağların karı
Seyrangaha çıksak görsek yüzleri
Çok soğuk zamanda sarkar buzları
Donmadan dağlarım geleceksen gel

Sen düşünsen dostun yakmazsın nara
Bir yüzüm ağ oldu bir yüzüm kara
Zemheri ayında düşmüşüm dara
Ah çeker ağlarım geleceksen gel

Aslım Çolakoğlu adım Süleyman
Bu aşkın uğruna gitti din iman
İçimde sadece kaldı bir güman
Eridi yağlarım geleceksen gel

Gelir

Hayal ile gezdim bütün illeri
Sağ eli sol elle tutasım gelir
Pembe dudakları tatlı dilleri
Bir değil bin kere yutasım gelir

Cefalı aşkımın çilesi bitmez
Benim dertlerime Lokman kar etmez
Yolum kışa döndü kervanım gitmez
Üşüdüm koynunda yatasım gelir

Düşer isen bir gün benim ahıma
Derdin geldi derman oldu ruhuma
Girme n’olur girme gel günahıma
Kerem gibi yanıp tütesim gelir

Ela güzel sarı saçlar belinde
Gelin olmuş mor kınalar elinde
Şeker olsam ağzında ki dilinde
Süleyman yerlere batasım gelir

Senin İçin

Dolup dolup ah çekerek ağlarım
Her zaman yanarım yar senin için
Sevda ateşiyle bağrım dağlarım
Her zaman yanarım yar senin için

Ciğerim yaralı kalbim naziktir
Feleğin elinden gönlüm eziktir
Yadların yurdunda canım beziktir
Her zaman yanarım yar senin için

Sizin elden gelip geçmedi yolum
Ondandır tutmuyor kırıldı dalım
Kıymeti bilinmez sefil bir kulum
Her zaman yanarım yar senin için

Sen Halik ol ben de sana tapayım
Süleyman’ım düz yolumdan sapayım
Bilmem kırık kalbin nasıl yapayım
Her zaman yanarım yar senin için

İnceden İnce

Yürekte bir sır var kimse bilemez
Gün olur ererim inceden ince
Bağımda gülleri kimse göremez
Kendimce dererim inceden ince

Gördüğüm rüyanın tabiri yoktur
Bir güzel severim haberi yoktur
Bana çok çektirdi kabiri yoktur
Ahrette sorarım inceden ince

Süleyman bu kale güçle kuşanmaz
Kılıçla alınmaz göçle boşanmaz
Gönül sarayları pulla döşenmez
Bir ömür yorarım inceden ince

Sekiz

Bir ata binmişim başsız kulaksız
Ayakları sekiz gözleri sekiz
Bir yola koyuldum uçsuz bucaksız
Ovaları sekiz düzleri sekiz

Gayrı gitmez oldu deyi tutarlar
Dört yanıma dört el birden atarlar
Götürürler son pazarda satarlar
Nefesleri sekiz sözleri sekiz

Atımı çektiler boş bir tarlaya
Yanımdan yöremden baktılar güya
Ömrümde gördüğüm en korkunç rüya
Çokları da sekiz azları sekiz

Yatağım topraktan yastığım taştan
Ayrılmışım ana baba kardeşten
Ey Süleyman kurtar kendin bu düşten
Kışları da sekiz yazları sekiz

Şu Dağlarda

Şu dağlarda bir ceylan var
Ne ağ tutar ne avlanır
Kırk gün kırk gece dolaştım
Ne ağ tutar ne avlanır

Kayaları ettim vatan
Var mıdır içinde yatan
Yoktur doğru malı satan
Ne ağ tutar ne avlanır

Naçardır Süleyman naçar
Derdini kimlere açar
Ceylan daim benden kaçar
Ne ağ tutar ne avlanır

Düştü

Aşk kalbimi pareledi
Deli gönlüm zara düştü
Neşter sinem yareledi
Tabibiler dilzare düştü

Dost eline salmışam ses
Can bülbülüm eder ahes
Gül bahçesi yare heves
Bülbül ah-u zare düştü

Süleyman’a bade verdin
Deliler yurdunda gördün
Bire zalim senin derdin
Kerem oldu nara düştü


Orhan Bahçıvan

Göleli Ozan Süleyman Kızılateş.

Sen Kal Burda Ayrılık!

Sen Kal Burda Ayrılık! Düşünce denen bir şey vardır Beynimizin o ilkel noktasında Ya fabrikadayız ya da tarlada Ya demiri un ediyoruz Ya...