Anadolu Türk Ezgileri ve Ezgi Makamları.
»İkinci Yazı«
Dil Üstünde Yürüyen Ses, Bir Gönül Ezgisidir.
Bizim mûsikîmizin üstünlüğü, mâkâmlarıdır.»İsmâil Dede
Efendi«
18. yüzyıldan bu yana, yani Avrupalılaşma olayının
başlamasından sonra kendi ezgilerimizi, bir başkasının ezgi yapısına
benzetebilmek için yapılan çalışmaların hiçbir getirisini göremedik
diyebilirim. Bunca zaman içinde çok sesli ezgi olayına geçiş yapamamamızın tek
nedeni kendi benliğimizi terk edip başkasının benliğine benzeme olayıdır
diyebilirim.
Türk ezgileri üstünde oynanan oyunların tümünü, ya da sistem
içinde Mankurtlaşan seslerin getirdiği onca yıkımı nasıl anlatırım bilemiyorum.
Bildiğim şeylerden birisi ise, ulusal ezgileri tarikat hamuruyla yoğurma
olayıdır. Bu işlem genelde var olan ezgilerimizi dar bir çıkmaza sokmuştur. Bir
diğer yanıyla yüz yıllara meydan okuyan ozanlarımızın seslerini de yok
etmiştir.
Türk ezgilerinin Halk müziği ile sanat Müziği diye ikiye
ayrılmasının hatalı olduğunu, bu ayrımın neye göre yapıldığını, hangi sistemin
baz alındığını söylememe gerek var mı bilmiyorum. Biri sanatlı biri sanatsız
demek mi istenmiş acaba. Sanat müziğini Mevlevi dergahına, halk müziğini de
Bektaşi dergahına bağımlı kılmak hangi ulusal mantığa uygundur bilemiyorum.
Şunu demek istiyorum »Türk Halk Müziği«, söylemini
bende kullanıyorum, ama özünde yanlış bir söylemdir. Bu söylemde var olan ve
getirilmek istenen ezgilerin bölünmesi, Türk ezgilerine yarar değil zarar
getirmiştir. Kanımca doğru yapalım derken yanlış yapılmıştır. Bir başka yazıda
da bu konuya değinmiştim. Köy ve şehir ayrımı gibi bir ayrım geliyor benim
aklıma.
Anadolu Türk ezgileri kendi içinde isim alırken asla ve
asla, söz döşeme sistemine göre değil, ezgi türlerine yani, makam adlarına göre
ad alırlar. Bu alanda onlarca değil binlerce örnek verebilirim. Çünkü işin
doğrusu budur.
Hemen şunu demem gerekiyor, bizim
ezgilerimizde uzun hava ya da kısa hava gibi türlerin olduğunu sanmıyorum.
Kadınların oluşturduğu ezgilere, Kadın ağzı, erkeklerin oluşturduğu ezgilere
ise erkek ağzı tanımlaması bence doğrudur. Bu doğru tanımlamayı ben yıllar
öncesi bir ya da iki kez yazdığımı anımsıyorum.
Bazı ağızları vermeliyim. Çocuk
ağzı ezgiler, çoban ağzı ezgiler, çiftçi ağzı ezgiler, eşkıya ağzı ezgiler,
asker ağzı ezgiler, kahramanlık ezgileri gibi değişik adlandırmaların olduğunu
söylemeliyim. Yani ezgiyi kim söylüyorsa onun adıyla onun ağzıyla anılır.
Şimdi böylesi bir anlatımdan sonra, Anadolu Türk ezgilerinin
yapı sistemine bir bakalım. Yani ezgilerin aşevine ve bu aşevindeki oluşum
sistemine ya da genel olarak Türk ezgileri dediğimiz sistemin Anadolu
topraklarında binlerce yılın getirdiği kültürel birikimine, bu birikimin
sağladığı ezgi ve ezgilerin üstündeki makam oluşumuna bakmalıyız.
Anadolu Türk Ezgi sistemi ve ezgi makamları genelde üç kaynaktan
beslenir. Bu üç kaynağın bağlı olduğu tek sistemin adını ise Anadolu Türk Ezgileri
ve ezgi Makamları olarak yazmalıyım.
Anadolu Türk Ezgileri ve Ezgi Makamlarının beslendiği
kaynaklar şunlardır:
1. Mayalar.
2. Şikesteler
3. Ozan
Ezgileri.
Yukarıda sözünü ettiğim gibi bu her üç kaynağın da bağlı
olduğu tek sistem vardır. Bu sistemin adını, Anadolu Türk Ezgileri ve Ezgi Makamları
olarak yazmalıyım. Biz bu makamlara genel adıyla yerli makamları ya da yerli
havaları diyoruz. Halk ezgileri diyerek ayrılan ezgi türünün bünyesinde makam
ve beste olayının yok sayılması nedeniyle, günümüzde gündeme getirilmiyor.
Ezgilerin söz döşeme sistemleri de söz yazarları da yani
ozanlar da yok sayılmıştır. Ozan kendi eserini TRT ye aktarırken eser sahibi
olarak değil kaynak kişi olarak yazılmıştır. Büyük üstatlar halk ezgilerinde
beste olmaz demişler ve olayı anonim düzenlemesiyle oluşturmuşlar. Böylece
gelmiş geçmiş tüm ozanları ozan olarak görmemişler, kaynak kişi niteliğine büründürmüşler. Dolayısıyla ozanlık olayı yok sayılmıştır.
Anadolu Türk halk Ezgilerinde makam olayını anlatan yazı »Doğulu Halk Şairleri« çalışmasının ön söz
kısmında aktarılmıştır. Ben yazının bu bölümüne sözünü ettiğim giriş yazısından
küçük bir boyut ekleme gereği duydum şimdi onu okuyalım.
»Aşık Havaları ya da Makamları
[i]
Halk müziğinde makam
ya da hava tartışmaları henüz somut
bir anlaşma noktasına ulaşmadı. Müzik bilimcileri bu konuda birbirinden değişik
görüşleri savunmaktadır. Bir bölümü makam
kavramının halk müziği için kullanılmasının uygun olmayacağını, bunun yerine hava (ya da ayak) denmesinin daha doğru olacağını savunmasına karşın, bir
bölümü ise bunun tersini öne sürmektedir. Bu konuyu açıklığa kavuşturmak,
dahası bu konuda ortak bir açıklamaya ulaşmak şimdilik zaman alacağa benziyor.
Ancak her şeye karşın bazı kavramları yanlış gibi görünse de bu çevreyi ifade
eden, bu geleneği sürdüren kişilerin, yani aşıkların kendi deyimlerini temel
alarak kullanmak daha uygun gibi görünmekte. Bunu kullanmak içeriğe ilişkin
kesin bir belirlemeye gitmeden öte, var olana (şimdilik) bir isim vermeyi
amaçlamaktadır.
Genelde hava, gayda,
ağız, ayak, makam, usul gibi değişik biçimlerde adlandırılsa da bu
araştırmada makam kavramını kullanmak
doğru görünmektedir. Çünkü araştırmanın konusu olan ve aşıklık geleneğini
bugüne taşıyan kişiler bu durumu ifade etmek için temel olarak bu kavramı
kullanmaktadır.
En genel anlamıyla makam,
»bir durak ve güçlü ses çevresinde belirli kurallarla seyreden dizi« olarak
tanımlanabildiğine ve halk müziği ya da aşık müziğinde de her müziğin kendi
içinde böyle bir sistemi olduğuna göre makam
kavramını kullanmak araştırmanın içeriği açısından sorun olmayacaktır.
Bu araştırmada makam
kavramını kullanmanın 2 temel nedeni
olacak. İlki, yukarıda da değinildiği gibi Türkiye sınırları içinde kalan yöre
aşıklarının öteki ise bu geleneği en yoğun ve aslına bağlı olarak sürdürme
özelliğini gösterebilen Azerbaycan aşıklarının da bu adı kullanmalarıdır. Ancak
yine de yerine göre makam yerine hava, aşık havası gibi başka deyim
kullanıldığında başka bir anlam yüklemek olmayacağını bir kez daha vurgulamak
yerinde olur.
Doğu müziğinin temeli makam
üzerine kuruludur. İran, Azerbaycan, Arap müzikleri geleneğe ve kurallara bağlı
olarak mutlaka makamıyla birlikte ifade edilmekte, çoğu zaman söylenen, icra
edilen müziğin adı değil makamıyla anılmaktadır. Bu gelenek Türkiye’de resmi
olarak yalnızca sanat müziğinde sürmekte, halk müziğinde ise tümüyle göz ardı
edilmektedir. Oysa özellikle Azerbaycan aşıklık geleneğinin bir boyutu olarak
süren Kuzeydoğu Anadolu aşık müziğinde bu gelenek yaşamaya devam etmektedir.
Sözgelimi Çıldır’ın herhangi bir köyünde makamını anmadan bir aşığın sanatını
icra etmesi olanaklı değildir. Herhangi bir köydeki, herhangi bir dinleyici
bile bu makamların/aşık havalarının önemli bölümünü bilir ve ona göre de icra
eden aşığı belli bir denetim altında tutar. Bu gelenek tüm Kuzeydoğu
Anadolu’da, özellikle Kars, Ardahan bölgesinde yerine göre kısmen daha az öneme
alınarak sürmektedir. Erzurum, Artvin, Gümüşhane bölgesinde ise ne yazık ki
aynı yoğunluk sürmemektedir.
Bu konuda temel bir çalışma da yapılmadığından zamanla
unutulma tehlikesi söz konusudur.
Aşıklık Geleneğinde Makamların Oluşumu Üzerine
[ii]
Çıkışı itibariyle bir kesinlikten söz etmek mümkün olmasa da
Kuzeydoğu Anadolu aşıklık geleneğinde makamların/havaların oluşumuna ilişkin
genel yaklaşım şöyle özetlenebilir:
Aşıkların çalıp söylediği her şeye hava ya da makam denir.
Azerbaycan geleneğinde de hava ya da makam kavramları kullanılır. İslamiyet
sonrası Arap kültürü ve müziğiyle de yakınlaşma olmasına karşın makam adları ve kalıpları temel olarak
İran müziğinden aktarılmıştır. Ayrıca yerine göre de avaz ya da ağız
denmektedir. Hava ve makam deyimleri aynı anlamda kullanılır.
Ancak Türklerin Ozanlık geleneğinde Azerbaycan,
Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi, İran topraklarında yaşayan Azerbaycan
kökenli aşıklar daha çok makam
deyimini kullanmaktadırlar.
Söz Havaları
Hangi tür hava olursa olsun temelde insan sesidir. Çıkış
noktası tek insan sesine dayanır.
Bu başlangıç 4 kök
havadan oluşur.
1. Dağ Havaları
2. Oba Havaları
3. Çoban Havaları
4. Cenk Havaları
Söz konusu bu 4
kök havanın her biri de kendi içinde 7
havadan oluşur. Buna göre 4 kök
havayla birlikte toplam 32 ana hava
vardır. Öteki havalar bunların bir türevi ya da karışımlarından oluşur.
Dağ Havaları
Dağ havalarının bir adı da Kerem havalarıdır. Ancak başlangıç itibariyle bu havaların çıkışı
bilinen Aşık Kerem’e dayanmaz. Kerem halk anlatılarında geçen bir dağ
adıdır. Daha sonra bu dağın adının verildiği aşıklar ve bunlara bağlı hikayeler
oluşmuştur. Kerem hikayelerinin geniş
coğrafi alanlarda tutulması ve yaygınlaşması nedeniyle de havanın adı, Aşık Kerem kaynaklı bir duruma
gelmiştir.
Oba Havaları
Bir adı da çukuroba
olarak bilinir. Buradaki çukur alçak yer değil, yayvan, dağınık okunan hava
anlamındadır. Güney Anadolu’daki Çukurova’yla ilgili değildir.
Çoban Havaları
Çobanlık sanatının kendine özgü geliştirdiği kök havadır.
Çıkış noktası hayvan sesi, su sesi, yağmur sesi, çobanın hayvanları çağırma
gibi doğaya ilişkin sesler bu havanın aslını oluşturur.
Cenk Havaları
Bireyin ve toplumun kahramanlıklara ilişkin duygularını
anlatan havalardır. Küroğlu, daha
sonra Köroğlu havaları olarak
söylense de başlangıç olarak bunlarla ilgisi yoktur. Kerem havalarının uğradığı
değişiklik gibi, daha sonra Köroğlu
ya da benzer havalar cenk havaları
üzerinden gelişmiş ve bütünleşmiştir.
Saz Havaları
Aşıklık geleneğinde saz havaları tarihsel ve kültürel
konumları itibariyle bazı aşıklara göre 4,
bazılarına göreyse 7 koldan oluşur.
Bu geleneğin 4
koldan oluştuğunu savunan aşıklara göre temel havalar şunlardır:
1. Divani
2. Çukuroba
3. Ortakök
4. Urfani
Bazı eski aşıklar tarafından ise aşağıdaki 7 hava temel kabul edilir.
1. Divani
2. Urfani
3. Dilgemi
4. Misri
5. Çoban Bayatı
6. Palandöken
7. Çukuroba
Saza yani çöğür aletine çelik tel takılması, perde takılması
ve mızrap ile çalınması Anadolu aşıklarının becerisidir. Önceleri çelik tel
yerine bağırsaktan yapılan tel takılırdı. Üç tel takılır ve el ile çalınırdı.
Oyun Havaları:
Kök olarak 3 bölüme ayrılır.
1. Baş Oyun Havası
2. Orta Oyun
Havası
3. Ayak Oyun
Havası
Bu oyun havaları da kendi içlerinde 7 kök hava olarak kabul edilir. Bundan da toplam 21 hava ve 3 de kök hava eklendiğinde 24
oyun havası ortaya çıkar.
Baş oyun havası
olarak ses, ıslık çalmadan dolayı baş denilmiştir. Düdük, zurna, kaval baş oyun havaların sesi olmuştur.
Orta oyun havası,
sesin olmadığı sadece hareketlerin geliştiği havalardır. Dini ayinlerin, kurban
kesme, ekin biçme, avlama olayları bu kök havanın temelini oluşturmuştur.
Ayak oyun havaları
el ve ayak seslerinin oluşturduğu havalardır. Vurma olayı vardır. Vurarak ses
çıkartma olayı. Davul gibi vurularak çalınan aletler buradan gelir.
Kars, Ardahan yöresi ve Anadolu’da bulunan ve buralarda
ortaya çıkan makamlar vardır. Bunlar bulunulan yere göre yerli makamları, başka yerden gelenlere ise göçmen makamları denir. Bu durum örneğin Azeri geleneğinde tam tersten
adlandırılır. Yani Anadolu yerli makamları Azeri geleneğinde göçmen, Anadolu’daki göçmen makamlarıysa
Azerbaycan geleneğinde yerli olarak
adlandırılır.
Makamların adları süreç içinde bazı değişimlere uğramıştır.
Örneğin, Rum Divanisi adlı makamın
değişimi sırasıyla önce Erzurum Divanisi,
Osmanlı Divanisi, Sümmani Divanisi biçiminde olmuştur.
Bazı makamlar hem kişi hem de o kişinin yöresiyle birlikte
anılmaktadır. Örneğin Şenlik Divanisi
ya da Çıldır Divanisi dendiğinde
aslında aynı şey kastedilmektedir.
Her ne kadar artık tümü kullanılmasa da aşıklık geleneğinde
aşağıda sıralanan birçok makam bulunmaktadır.
Ağır
Sesli Divani Makamları[iii]
Ardahan Divanisi,
Bahri Divanisi, Bektaşi Divanisi, Borçalı Divanisi, Çıldır Divanisi »Şenlik«,
Dudak Değmez Divanisi, Düz Divani, Erzurum Divanisi »Sümmani«, Esme Sultan
Divanisi, Gazeli Divanisi, Hasta Hasan Divanisi, Kağızman Divanisi »Sezai«, Karaca-Oğlan Divanisi, Kars Divanisi »Tüccari«, Kasapoğlu Divanisi, Kerem Divanisi, Kesik Divanisi,
Köroğlu Divanisi, Meclis Divanisi, Mereke Divanisi, Müstezat Divanisi, Osmanlı Divanisi 1,
Osmanlı Divanisi 2, Reisoğlu Divanisi, Semai Divanisi, Sultani Divanisi, Şah Hatayi Divanisi, Şehnazi Divanisi, Terekeme
Divanisi, Türkmen Divanisi, Yerli Divanisi, Yörük Divanisi.
Tecnis
Havaları
Cigalı Tecnis, Düz Tecnis, Edalı
Tecnis, Lebdeğmez Tecnis Yedekli Tecnis.
Güzellemeler
Ağbaba Güzellemesi, Ahıska
Güzellemesi, Aran Güzellemesi, Ardahan Güzellemesi, Ayvaz
Güzellemesi, Azaflı Güzellemesi, Azeri Güzellemesi, Borçalı Güzellemesi, Çıldır
Güzellemesi, Düz Güzelleme, Gökçe Güzellemesi, Hasta Hasan Güzellemesi,
Hoşdamak Güzellemesi, Iğdır Güzellemesi, İrevan Güzellemesi,
Kerem Güzellemesi, Kocanene Güzellemesi (Şenlik)[iv] Köroğlu
Güzellemesi, Şenlik Güzellemesi, Şöregel
Güzellemesi, Türkmen Güzellemesi, Vagıf Güzellemesi,
Yerli Güzellemesi, Yörük Güzellemesi.
Orta
Sesli Havalar
Bayrami, Behmani, Ceyran (Deli),
Çeper Çukuru, Deh Deyin Kızlar (Şenlik), Destani, Göl Kenan, Gülebeyi, Gülgezi,
Horavelleme, İrevan (Revan) Çukuru, Lalam, Leyli Leyli, Meşt-i Rüstem, Mirza
Paşa, Muhammes, Mürit Havası, Nahcivan, Orannama, Oy Kızlar, Salatınlar, Sarı
Telli, Sarı Yaylık (Elesger), Semah, Sicilleme
Muhammes, Siverek, Süsemberi (Elesger), Şarabani (Merdanoğlu), Üç Telli Turnam,
Yaycı, Yüce Dağlar, Yörük Türkmeni,
Yanık
Sesli Havalar
Acem Şikeste, Afşari, Aşıroğlu,
Bağlaraltı, Bala Memmet, Bey Usulü, Borçalı Zarincısi, Çobankere, Derbeder,
Diligam Şikeste, Döşkaya, Emrah Havası, Gürcistan Gazeli, Han Aras, Hicrani
Kerem, Hoşdamak, Hüseyini, İbrahimi, İran Şikestesi, İrevan (Revan) Zarincisi,
Kağızman Bağları, Kalenderi, Karaçi, Kayabaşı, Keçecioğlu, Kerem Şikestesi,
Kesik Kerem, Kıygaç, Kuba Kerem, Kürdi Geraylı, Kürt Afşari, Memmet Bağır, Mina
Geraylı, Mirza-yı Kamil, Osmanlı Bozuğu, Öğütleme, Saat Çukuru, Sefil Baykuş
(Kağızmanlı Hıfzi), Sultani, Şikeste, Türkistani, Yanık Kerem, Yedekli Kerem,
Yedekli Köroğlu, Yedekli Şikeste, Yediyollar Ayrımı, Yerli Bozuğu (Bozlağı),
Yetimi Şikeste, Zarinci, Zincirli Kerem.
Yüksek Sesli Havalar
Ağlatma, Atlı Havası (Köroğlu),
Atüstü, Avaran Keşişoğlu, Bayati, Bayati Kürdi, Borçalı Yanığı, Bülbül Havası,
Cengi Köroğlu, Cırıtlama Köroğlu (Kiziroğlu), Civan Öldüren, Çiçekler
(Kağızmanlı Hıfzi), Çukurova, Dübeyit, Düğün Havası, Düş Keşişoğlu, Erzurum
Ağzı, Garibi, Gelin Başı Bezeme, Gence Havası, Gevheri, Halep Havası, Halebi, Hicranı,
Kaçak Nebi, Kağızman Bozuğu, Kağızmanlı Sezai, Karabağı, Keşişoğlu, Koçaklama,
Köroğlu, Laviki, Mansıri, Maya, Seyyahi,
Tatyani, Turnalar (İrfani), Türkmen Üçkollu, Türkmeni, Üçkollu, Yerli Yanığı,
Yörük Köroğlu.
Bu makamlar hem Azeri hem Anadolu makamlarıyla yerine göre
aynı, yerine göre benzerlikler gösterebilmektedir.
Azerbaycan’da kullanılan en temel aşık makamlarıysa
şunlardır:
Ağbaba Güzellemesi,
Ağır Şerili, Aran Güzellemesi, Atüstü, Ayak Divani, Azaflı Dübeyti, Bağdat
Dübeyti, Bağmanı, Baş Divani, Baş Mühemmes, Baş Sarıtel, Behmeni, Bozgu
Köroğlu, Celaloğlu, Celil, Cengi Köroğlu, Çalpapağı, Çanoyu Köroğlu, Çıldır
Divanisi, Çıldırgülü, Çukuroba, Dastanı, Derbederi, Derbendi, Dilgemi, Dol
Hicranı, Durahanı, Dübeyti, Ehmedi Keremi, Erebi, Fahralı Dilgemi, Fehri,
Garibi, Geraylı, Gilanar, Gödekdonnu, Göyçe Güzellemesi, Göyçe Karagözü,
Göyçegülü, Göyheri, Guba Keremi, Gurbeti Keremi, Gülabı, Gülendamı, Heyderi,
Hoşdamağı, İbrahimi, İncegülü, İran Dübeyti, İrevan Çukuru, Kahramanlı, Karabağ
Kaytağısı, Karabekiri, Karaçı (Karace), Karadonnu, Karagözü, Kaytağı, Kaytarma,
Kemercanı, Kerem Göçtü, Keremi, Keşişoğlu, Keykubad, Konyalı, Köroğlu
Mühemmesi, Koşa Yaprak, Köşebaşı, Kurbanı, Mansuri, Memmedbağiri, Merdanoğlu,
Mina Geraylı, Mirzecanı, Misri, Müheyi, Nahçıvani, Orta Mühemmes, Orta Sarıtel,
Osmanlı Divanisi, Osmanlı Marşı, Otalı Kızı, Ovşan, Paşagöçtü, Ruhanı, Sallama
Keremi, Sarı Yaylık, Semenderi Havası, Sultanı, Sümmani, Sürütme Köroğlu, Süsenberi, Şahsarayı,
Şahseveni, Şekayı Geraylı, Şenlik Güzellemesi, Tecnis, Tehle Lemsi, Tehmis,
Tehris, Tercümani, Tersa Geraylı, Turacı, Türkü, Türkü Köroğlu, Urfani,
Üçbarmak, Vagifi, Yanık Keremi, Yenşi Köroğlu, Yurt Yeri, Yüngül Dübeyti,
Yüngül Şerili, Zarıncı Keremi«
Bu isimlerin ötesinde var olan makam ya da havalardan da söz
etmek gerekiyor. Bu makam ya da havaların adı Anadolu Yerli Havaları.
Yerli havalar bir diğer adıyla Anadolu Türk Ezgileri, ya da ozan
havaları demeliyim. Bizim Eski Aşıklar makam diyor, genelde günümüz aşıkları
ise hava diyorlar. Yöremizde var olan Kars, Ardahan, Gürcistan, İran, Azerbaycan
ve bu yörede söylenilen yerli diye adlandırdığımız ezgiler hiçbir zaman söz
döşemesi üstünden adlandırılamaz. Ezgiler genelde makam ya da havaların
adlarıyla bilinirler.
Aşağıya yazacağım isim listesi elbette ki yöremizde bilinen yerli
havaların tamamı değildir. Benim arşivimde bulunan isimleri, Ozan Korkmaz
İkan kaynaklı olanlarla karıştırarak sıralanmıştır. Bu makam ya da havaları
sayı olarak vermek hiçbir zaman mümkün değildir. Yerli havaların adlarını
yazmadan önce küçük bir not düşmeliyim. Bilinen havalar içinde Ağıt Havası
olarak seslendirilen hava özünde Ağlatma havası olarak geçiyor. Bu ağlatma
havasının kendi içinde değişik çeşitlemeleri vardır. Örnek: Gelin ağlatma
havası, Damat ağlatma havası gibi demeliyim.
Acı
Hava-»Karac-Oğlan«, Ağlatma
Havası (Ağıt), Ağır Şerili, Ardahan Cengisi, Ardahan
Divanisi, Ardahan Döndürmesi, Ardahan Güzellemesi, Ardahan Yerli Barı,
Ardahan Yerli Havası, Ardahan
Karşılaması, Ardahan Zarincisi, Alçak
Segah, At Üstü Makamı, Avşarı, Ayvaz Güzellemesi, Azeri Güzellemesi, Bademi Şikeste, Bala Memmet, Baş Sarıtel, Behmani, Bey
Usulü, Cefa Havası-»Karac-Oğlan«, Cenkleme, Celaloğlan, Celaloğlu, Celili, Cem
Koşması-»Karac-Oğlan«, Ceylani Kerem, Cıgalı Tecnis, Cinaslı Türkü, Cirit
Havası, Civan öldüren, Curcuna Kerem, Çakıştırma, Çay Havası, Çıldır Divanisi,
Çıldır Güzellemesi, Çobankere, Çukuroba Makamı, Dağlar Havası-»Karac-Oğlan«, Deli Derviş, Derbeder, Destanı Havası, Deyiş, Dilgamı Şikeste, Diligem, Dübeyd Havası,
Divani, Düz Tecnis, Döğme Keremi, El Havası, Eller (Yedi Yol), Emrah Havası,
Erzurum Divanisi, Dübeyti, Dudak Deymez, Durnalar »Kağızmanlı Hifzı«, Erdiş, Erzurum Mor Koyun Havası-»Karac-Oğlan«, Fırsatlama Havası, Garibi, Üç Kollu, Gazel Divanisi, Gaziler Havası- »Karac-Oğlan«, Gel Yârim
Havası-»Karac-Oğlan«, Geraylı, Gevheri, Göleli Gelin, Guba Kerem, Gurbeti,
Gülüzari Havası, Gürcistan Divanisi, Gürcistan Gazeli, Güzelleme, Gürcistan
Güzellemesi, Hasta Hasan Divanisi, Hasta Hasan Güzellemesi, Hicrani, Hoşdamak,
Hoşdamak Güzellemesi, Hoşdamak Sayılır, Hoyratlar, İlahi Havası, İran Güzellemesi, İrevan Çukuru, İrfani (Urfani), Kahramanı, Kara Koyun Havası, Karaçi, Karlı Dağlar Havası, Kara Koyun, Kara Yorga, Kars Havası, Kars Yallısı. Kars Yerli Barı, Karşılama Havası, Kasapoğlu
Divanisi, Kesik Divanisi, Kerem Güzellemesi, Kerem Türkü, Kerem Yıldız, Kesik
Kerem, Kesik Köroğlu, Keşişoğlu, Kına Havası, Kırat Bozuğu (Bozlağı), Kırat
Güzellemesi »Köroğlu«, Köhne Hoşdamak, Köroğlu Atlı Havası, Köroğlu Bozuğu
(Bozlağı), Köroğlu Divanı, Köroğlu Döndermesi, Köroğlu Güzellemesi, Köroğlu Koçaklaması, Köroğlu
Makamı, Köroğlu Muhammes, Köroğlu Sorağı, Köroğlu Şikestesi, Köroğlu
Yiğitlemesi, Koçaklama, Lala Makamı, Leb Değmez Tecnis, Mansırı, Mayalar, Memmedbağiri,
Merdanoğlu, Mereke Divanisi, Mor Koyun, Nahcivani,
Nanay Havası, Nanay-Yallı Havası, Nasihat, Nurani (Aşık Nuri), Oğuzoğlu Havası, Orta Sarıtel, Yerli Derbederi, Yedekli Derbeder, Acem Derbederi, Osmanlı Derbederi, Osmanlı Divanisi 1, Osmanlı
Divanisi 2, Osmanlı Geraylısı, Öğütleme Havası, Ruhani, Sarı Çiçek, Sarı Gelin, Sarı Kız, Sarı
Seyran, Sarı Yıldız, Satranç, Sefil Baykuş, Segah, Semayi, Sert Köroğlu, Servan Güzellemesi, Sultani,
Sultaniye Benzer, Sümmani Divanisi, Sümmani Havası, Sarı Yıldız, Sürmeli
Havası, Süsenberi (Aşık Nuri), Şehnaz Divanisi, Şekeroğlan Havası, Şenlik
Divani, Şikeste, Şur, Orta Şur, Şur-Şahnaz, Tatvan Kerem, Tatyan Keremi, Taşlama, Tello,
Tecnis, Yerli Tecnis, Tekellim, Telli Turnam Havası »Karac-Oğlan«, Toy Havası,
(Şair Nebi), Türkmen Havası, Türkü Köroğlu, Türkü, Urfani, Urum Bozlağı, Urum
Divanisi, Üç Kollu, Üç parmak, Üç
Telli Turnam-»Karaca-Oğlan«, Velvele Kerem, Yakarış, Yanani, (Aşık Nuri),Yanık
Hava-»Karac-Oğlan«, Yanık Kerem,
Yanıltma, Yar Havası, Yayla Yaygısı, Yedekli Kerem, Yedekli Köroğlu, Yedekli
Şikeste, Yerli Divanisi, Yerli Güzellemesi, Yerli Havası, Yerli Yanığı,
Yedekleme, Yetimi Şikeste, Yıldızeli Makamı-»Karac-Oğlan«, Yorgun Kerem, Yörük Divanisi,
Yörük Güzellemesi, Yurt Yeri, Yüksek Hava »Karac-Oğlan«, Zarinci, Zincirleme,
Zincirli Kerem, Zincirli Köroğlu, Zübeyde.
Mayalar
Şimdi bir başka
konu olan Mayalar adıyla bu yazıda işlediğim hava türünü kısa
bir notla açıklarsam yazacağım şeyler sadece maya isimleridir. Detaylara
inmeyeceğim. Ayrıca bütün maya türlerini de yazmayacağımı da söylemeliyim.
Sadece örnek bazı isimler yazılacaktır.
Mayalar, Anadolu
Türk Ezgileri içinde en yaygın bilinen ve işlenen bir makam türüdür. Günümüz
sanatçıları bu türün adına »Uzun
hava« diyorlar. Maya denilen ezgi
havasına örnek isimler yazılırsa, şunları yazmak gerekir. Ardahan Mayası, Kars Mayası, Bitlis Mayası, Erzurum Mayası,
Antep Mayası, Muş Mayası, Hardut Mayası, Harput[vi]
Mayası, Eğin Mayası, Sivas Mayası, Diyarbakır
Mayası, Erzincan Mayası gibi şehir
adlarıyla olanlar var. Ayrıca, ozan adlarıyla olanlar da var, Karac-Oğlan Mayası, Kerem Mayası, Köroğlu
Mayası, Emrah Mayası, Garip Mayası
gibi isimlerle olduğu gibi, Dağ
Mayası, Yayla Mayası, Göç Mayası, Yıldız Mayası gibi isimlerle olanlar da vardır. Ayrıca Doğu Anadolu’da Kars,
Ardahan yörelerinde yaygın bilinen Maya çeşitleri olarak,
Yerli Mayası,
Cıgalı Maya, Düz
Maya, adlarını da yazabilirim.
Ülkemizde mayalar
genel olarak dışlanmış bir makam türüdür. Bazı taş plakların üstünde ezgilerle
birlikte yazılırdı, Hardut Mayası, Muş Mayası Erzurum Mayası gibi daha sonra
halk ezgilerinde makam yoktur denilince bu yazım işlemi de terk edilmiştir.
Şikesteler
Şikeste: Kırık,
kırılmış, gücenik, gücenmiş, kırgın, üzgün, kederli anlamında Arapça bir
sözcüktür. Makamlar arasında kırık havalar olarak da bilinir. Bu konuda uzun
uzun yazmayacağım. Birkaç şikeste adıyla geçiştireceğim. Acem Şikeste, Bademi
Şikeste, Diligam Şikeste, İran Şikestesi, Karabağ Şikeste, Kerem
Şikestesi, Kesme Şikestesi, Köroğlu Şikestesi, Şirvan Şikestesi, Yedekli
Şikeste, Yetimi Şikeste, Zarinci Şikeste gibi isimlerle yetinelim.
Ayrıca Anadolu genelinde Karşılama havaları vardır. Bu
konuda da küçük bir not düşelim. Desem de bu konuyu bir başka yazımda
işlemiştim oradan aynen alıyorum.
»Bu konuyu biraz açalım, ülkemizde bilinen karşılama
havalarına Birkaç örnek isim yazalım.
Kars Karşılaması, Ardahan Karşılaması,
Erzurum Karşılaması, Giresun Karşılaması, Gümülcine Karşılaması, Trakya Karşılaması, Tekirdağ
Karşılaması, Antep Karşılaması, yer ve yöre adlarıyla olurda başka adla
olmaz mı, başka adla da olur.
Gelin Karşılaması, Damat Karşılaması, Atlı
Karşılaması gibi birçok isim yazmak mümkündür. Dedik ya kültürümüzde çok
önemli bir yere sahiptir karşılama havaları.«
[vii]
Yine kültürümüzde
Sallamalar denilen bir ezgi çeşitlemesi vardır. Bu çeşitlemeye de birkaç örnek
yazmalıyım. Ankara Sallaması, Arap Sallaması, Bardız Sallaması, Gürcü Sallaması, Erzurum Sallaması, Urfa Sallaması, Gavurdağı Sallaması, Köçek sallaması, Kız Sallaması, Erkek Sallaması, Oğuzeli Sallaması, Kilis Sallaması, Yerli Sallaması gibi isimleri
yazmalıyım.
Ayrıca bu yazıda
bulunmasını istediğim bazı makam ya da havaları isim isim yazmalıyım. Ağlama ya da Ağlatma Havaları yani Ağıtlar,
Ağırlama,
Atışma, Baraklar, Barlar, Bozlaklar, Deyişler,
Divanlar, Döndürme, Gurbet Havaları, Halaylar, Hoyratlar, İlahiler, Kına
Havaları, Koşmalar, Merasim Havaları, Nefesler, Selamlama, Semahlar, Semai,
Sekmeler, Şikeste, Taşlama »Hiciv«, Uğurlama, Yallılar, Zeybekler gibi değişik yörelerde varlığını sürdüren
hava ya da makamların sadece isimlerini yazdım, çeşitlemelerini yazmadım. Benim
özel arşivimde kayıtlı bulunan 65 semah çeşitlemesine hiç mi hiç değinmedim.
Halebi Oyun Havaları.
Anadolu genelinde kolbastı oyun
türü olarak tanımlanan, türlerine göre ağır düz halay, ya da çift mendil tekil
savrulma sistemiyle, bin yıllardır halk arasında hasat kutlama zamanı törenlerde
birlikte oynanan oyunun güney Anadolu yöresindeki adıdır.
Güney Anadolu sahasında değişik
yerlerde önemli bir yer tutan bu oyun havası. Özünde bir kolbastı oyun
havasıdır demiştim. Değişik şehir adlarına göre değişik çeşitlemeleri olan bir
oyun türüdür. Bu oyun türünün aşağı sahalara inildiği zaman Arap ezgileriyle
kaynaşarak isim ve sistem değiştirdiğini görüyoruz.
Halebi, sözcük olarak Halep
şehrinin adını betimlese de özünde bir ölçü birimidir. Türkçede Arşın olarak
karşılık bulur. Arşın 68 cm uzunluğunda bir ölçü birimidir. Metrenin kabulüne kadar
eski toplumlarda kullanılan Arşın çok eski bir sözcük olduğu için, çok az
kullanılır. Geçmiş dönemlerde kol ile ölçülü sisteme arşın deniliyordu diyelim.
Kısacası kol ölçüsü, ayak ölçüsü, adım ölçüsü, Süyem ölçüsü, bir parmak, iki
parmak, üç parmak, dört parmak, bir karış gibi uzunluk ölçüleri kullanılırdı.
Halebi de bunlardan birisidir. Yani kısacası Arşın dediğimiz ölçü türünün
Arapça seslenişidir.
Arşının Türkçedeki karşılığı kol
demektir bu oyun havasına Türkçe ezgiler içinde Kol havası denildiğini
biliyoruz. Her yörenin kendi kültür yapısına uygun bir kol havası oluşmuştur. Şimdi
anlatının bu noktasında, bildiğim kol havalarını yani Kolbastı, yani Halebi
havalarının yazmalıyım.
Halebi oyun havasını tanımlanan adlarıyla
yazarsam, Ağır Halebi, Düz Halebi, Diz Kırma Halebisi, Neni Halebisi, Sekme Halebisi,
Hatay Halebisi, Kilis Halebisi, Antep Halebisi, Urfa Halebisi, Diyarbakır Halebisi,
Kırıkhan Halebisi, Halep Halebisi, Arap Halebisi, Türkmen Halebisi, Yörük Halebisi,
Yerli Halebisi, Dağ Halebisi, Yayla Halebisi gibi değişik çeşitlemeleri bilinmektedir.
Şimdi bir de divani
makamlarına değinelim. Divani makamlarının en önemli özelliği Aruz ölçüsü ile
yazıldığı zaman »failatûn -
failatûn - failatûn - failûn«
birimiyle yazılmasıdır. Ancak ozan edebiyatı içinde aruz ölçüsüyle değil, hece
ölçüsüyle yer aldığını görüyoruz. Divanilerin kendine has bir ezgi türüyle
çalınıp söylenmesi, 8+7=15 ile 4+4+4+3=15 hece ölçüsü sistemiyle yazılmasıdır.
Yukarıda birçok divani ismi yazmıştım. Şimdi burada da bazı isimleri
yazmalıyım. Adıyaman Divanisi, Diyarbakır
Divanisi, Hardut Divanisi, Kalender Divanisi, Kerkük Divanisi, Konya Divanisi, Mardin
Divanisi, Urfa Divanisi gibi isimler ilk aklıma gelenler.
Ayrıca benim
arşivimde olan ve bu yazıya alma gereği duymadığım 100 ya da 120 tane Köroğlu
havası bulunuyor. Bu havalar en yukarıda sözünü ettiğim »Cenk Havaları« bölümünü oluşturuyor demeliyim. Bu havalar Küroğlu, daha sonraları
ise Köroğlu adıyla çalınıp söylenilmeye başlanmıştır. Kahramanlık ya da
yiğitleme adıyla da bilinen havalardır. Bir ihtimal daha fazla olabilir.
Yine benim
arşivimde bulunan 75 tane yazılı Kerem
Havası bulunuyor. Ancak Kerem
Havaları da Köroğlu havaları gibi 100 ya da 120 tane olmalıdır. Bu havalarda
yine yukarıda sözünü ettiğim »Dağ
Havaları« bölümünü oluşturuyor.
İleri bir zamanlarda, Köroğlu ile Kerem havalarını da ayrı ayrı yazabilirim.
Bu anlatımdan sonra
şunu demek gerekiyor. Komşu Ülkelerle birlikte hareket ederek, geniş bir sahada
»Türk Ezgileri Türk Makamları« adıyla bir enstitü kurulmalıdır. Bu
kurulan Enstitü kültürümüzü bugüne taşıyan ne varsa onları derleyip
toparlamalıdır. En önemlisi Destanlarımız, destan ve destan çeşitlemeleri teker teker kayıt altına alınmalıdır. Destanların içinde geçen ezgileri ve bu
ezgilerin makam çeşitleri bütünüyle, derlenip toparlanmalıdır. Dahası bu
derlemeler en güzel haliyle notaya alınıp arşivlenmelidir. Gelecek kuşaklara
kültür armağanı olarak sunulmalıdır.
Destanlar sadece şiirsel bir yapıyla sunulmuyor. Bizim
bildiğimiz destanlar düz yazı ve koşma karışımı türleri de vardır. Örnek: Aslı
Kerem, Köroğlu, Tahir İle Zöhre, Oğuz
Kağan Destanı, Dede Korkut, diğer adıyla Korkut Ata ve benzeri destanlar.
Gelelim destan türlerine, bunlardan da söz edelim. Söz
edelim derken başlıklar vererek geçelim. Yaradılış Destanları, Muhabbet Destanları, Lirik
Destanlar, Kahramanlık Destanları »Yiğitleme«, Taşlama Destanları, Cenk
Destanları, Ağıt Destanları, Göç Destanları, Kaç Ha Kaç Destanları gibi çeşitlemelerden söz
edebiliriz.
Daha önemlisi destancılar, ozanlar gurubuna girmiyor. Onlar
kendi alanlarında bir gurup oluşturuyorlar. Bunlara da “destancılar” deniliyor.
Ozan olmadıklara halde ozan olarak kayıtlara alınan guruplardan isim isim söz
etmeliyim. Bunlar sırasıyla, Destancılar, Ağıtçılar, Turnacılar, Halaycılar (halay havası söyleyenler) Taşıyıcılar
»usta malı okuyanlar«, Tekkeciler »Tarikat ve Dergahçılar«,
Zakirler, İlahçılar, Dervişler gibi, ayrı ayrı gurupların varlığını biliyoruz. Bu
gurupların, yazın dünyasına ozan adı altında sunulması bir yana, ömründe bir
tek dize yazmasını beceremeyen ses ve saz sanatçılarını da ozan olarak
tanımlamaları da bir başka çıkmazımızdır.
Bu yazının içinde
yer almayan halay, yallı, bar, Köçeri yani Koçeri, Dönberi, Zeybek gibi oyun havalarına hiç mi hiç değinmedim.
Çünkü sözü edilen oyun havaları başlı başına bir anlatım konusudur. Benim yine
yıllar öncesi yazdığım, »Göle Yöresi Halk Oyunları« başlığıyla yöremizde
oynadığımız belli başlı oyunları derleyip yazmıştım. Genel anlamda bu yazının
konusu olmadığı için oyunları bu anlatının içine eklemedim. Belki ileri bir
tarihte yöremizde oynadığımız oyunlar gibi bir yazı yazmayı düşünebilirim.
Bu yazının konusu
olan makam adları, değişik birçok kitap, dergi ve tez çalışmalarında da yer
almıştır. Birçok araştırmacı bu konuyu işlemiştir. Bu araştırmacıların
arasında, karınca kararınca böylesi küçük bir anlatıyla sözümü söylemeliyim.
Bu yazının ve isim
isim verdiğim makam adları sıralamasının sonunda şunları söylemek gerekiyor. Anadolu
Türk ezgilerindeki makam adlarını tam olarak yazmak bir ya da iki kişinin
üstesinden geleceği bir iş değildir. Bu çalışma belli bir imece sistemiyle
yürütülen çalışma olmalıdır.
Bu yazının içine
alınan ve alınmayan ne kadar makam varsa, yani Oyun havaları olanları da eklersek
ve makam adı altında ne varsa tümünü yazarsam eminim kocaman bir kitap olur.
Benim ise böylesi bir çalışmaya hiç de gönlüm hoş değil. Bence bu yazı
yeterlidir.
Orhan Bahçıvan, »Halis Kızılateş«
[i] Doğulu Halk Şairleri 1-2 kitabı hakkında bilgileri
içeren kitap satış sayfası. Bekir Karadeniz, Orhan Bahçıvan kitapları ve Kara
Mavi 2010 baskısı kitaplar.
[ii] Bu bölüm Ferman Baba’nın (1920-1996) bu konuda
oluşturduğu el yazmaları, Aşık Burhani, Haydar Çetinkaya ve Aşık Şeref
Taşılova’nın kaynaklıkları temel alınarak hazırlandı.
[iii] Bu bölüm Aşık Burhani ve Aşık Şeref Taşlıova’nın
kaynaklığı temel alınarak hazırlandı.
[iv] Aslında makam Köroğlu güzellemelerinden biridir.
[v] Kaynak: Korkmaz İkan Orhan Bahçıvan arşivinden
aktarılmıştır.
[vi]
Harput: şimdiki Elazığ, Doğu Anadolu bölgesi içerisinde, Yukarı Fırat havzası
bölümünde yer alan bir ilimizdir.
[vii] Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa başlıklı yazımdan.
Hocam yüreğine sağlık süper sunum anlatım tarihi not olmuş kalemine kuvet sevgiler hocam Y.T
YanıtlaSilÇok Teşekkür ediyorum (Y.T.) selamlar gönderiyorum...
SilÇok teşekkür ediyorum. Kaynak bir yazı. Sağol.
YanıtlaSilTeşekkürler...
Sil