9 Haziran 2019 Pazar

Anadolu Türk Ezgileri ve Ezgi Makamları. »İkinci Yazı«

Anadolu Türk Ezgileri ve Ezgi Makamları.
»İkinci Yazı«


Dil Üstünde Yürüyen Ses, Bir Gönül Ezgisidir.
Bizim mûsikîmizin üstünlüğü, mâkâmlarıdır.»İsmâil Dede Efendi«

18. yüzyıldan bu yana, yani Avrupalılaşma olayının başlamasından sonra kendi ezgilerimizi, bir başkasının ezgi yapısına benzetebilmek için yapılan çalışmaların hiçbir getirisini göremedik diyebilirim. Bunca zaman içinde çok sesli ezgi olayına geçiş yapamamamızın tek nedeni kendi benliğimizi terk edip başkasının benliğine benzeme olayıdır diyebilirim.

Türk ezgileri üstünde oynanan oyunların tümünü, ya da sistem içinde Mankurtlaşan seslerin getirdiği onca yıkımı nasıl anlatırım bilemiyorum. Bildiğim şeylerden birisi ise, ulusal ezgileri tarikat hamuruyla yoğurma olayıdır. Bu işlem genelde var olan ezgilerimizi dar bir çıkmaza sokmuştur. Bir diğer yanıyla yüz yıllara meydan okuyan ozanlarımızın seslerini de yok etmiştir.

Türk ezgilerinin Halk müziği ile sanat Müziği diye ikiye ayrılmasının hatalı olduğunu, bu ayrımın neye göre yapıldığını, hangi sistemin baz alındığını söylememe gerek var mı bilmiyorum. Biri sanatlı biri sanatsız demek mi istenmiş acaba. Sanat müziğini Mevlevi dergahına, halk müziğini de Bektaşi dergahına bağımlı kılmak hangi ulusal mantığa uygundur bilemiyorum.

Şunu demek istiyorum »Türk Halk Müziği«, söylemini bende kullanıyorum, ama özünde yanlış bir söylemdir. Bu söylemde var olan ve getirilmek istenen ezgilerin bölünmesi, Türk ezgilerine yarar değil zarar getirmiştir. Kanımca doğru yapalım derken yanlış yapılmıştır. Bir başka yazıda da bu konuya değinmiştim. Köy ve şehir ayrımı gibi bir ayrım geliyor benim aklıma.

Anadolu Türk ezgileri kendi içinde isim alırken asla ve asla, söz döşeme sistemine göre değil, ezgi türlerine yani, makam adlarına göre ad alırlar. Bu alanda onlarca değil binlerce örnek verebilirim. Çünkü işin doğrusu budur.

Hemen şunu demem gerekiyor, bizim ezgilerimizde uzun hava ya da kısa hava gibi türlerin olduğunu sanmıyorum. Kadınların oluşturduğu ezgilere, Kadın ağzı, erkeklerin oluşturduğu ezgilere ise erkek ağzı tanımlaması bence doğrudur. Bu doğru tanımlamayı ben yıllar öncesi bir ya da iki kez yazdığımı anımsıyorum. 

Bazı ağızları vermeliyim. Çocuk ağzı ezgiler, çoban ağzı ezgiler, çiftçi ağzı ezgiler, eşkıya ağzı ezgiler, asker ağzı ezgiler, kahramanlık ezgileri gibi değişik adlandırmaların olduğunu söylemeliyim. Yani ezgiyi kim söylüyorsa onun adıyla onun ağzıyla anılır.

Şimdi böylesi bir anlatımdan sonra, Anadolu Türk ezgilerinin yapı sistemine bir bakalım. Yani ezgilerin aşevine ve bu aşevindeki oluşum sistemine ya da genel olarak Türk ezgileri dediğimiz sistemin Anadolu topraklarında binlerce yılın getirdiği kültürel birikimine, bu birikimin sağladığı ezgi ve ezgilerin üstündeki makam oluşumuna bakmalıyız.

Anadolu Türk Ezgi sistemi ve ezgi makamları genelde üç kaynaktan beslenir. Bu üç kaynağın bağlı olduğu tek sistemin adını ise Anadolu Türk Ezgileri ve ezgi Makamları olarak yazmalıyım.

Anadolu Türk Ezgileri ve Ezgi Makamlarının beslendiği kaynaklar şunlardır:

1.      Mayalar.
2.      Şikesteler
3.      Ozan Ezgileri.

Yukarıda sözünü ettiğim gibi bu her üç kaynağın da bağlı olduğu tek sistem vardır. Bu sistemin adını, Anadolu Türk Ezgileri ve Ezgi Makamları olarak yazmalıyım. Biz bu makamlara genel adıyla yerli makamları ya da yerli havaları diyoruz. Halk ezgileri diyerek ayrılan ezgi türünün bünyesinde makam ve beste olayının yok sayılması nedeniyle, günümüzde gündeme getirilmiyor.

Ezgilerin söz döşeme sistemleri de söz yazarları da yani ozanlar da yok sayılmıştır. Ozan kendi eserini TRT ye aktarırken eser sahibi olarak değil kaynak kişi olarak yazılmıştır. Büyük üstatlar halk ezgilerinde beste olmaz demişler ve olayı anonim düzenlemesiyle oluşturmuşlar. Böylece gelmiş geçmiş tüm ozanları ozan olarak görmemişler, kaynak kişi niteliğine büründürmüşler. Dolayısıyla ozanlık olayı yok sayılmıştır.

Anadolu Türk halk Ezgilerinde makam olayını anlatan yazı »Doğulu Halk Şairleri« çalışmasının ön söz kısmında aktarılmıştır. Ben yazının bu bölümüne sözünü ettiğim giriş yazısından küçük bir boyut ekleme gereği duydum şimdi onu okuyalım.

»Aşık Havaları ya da Makamları[i]

Halk müziğinde makam ya da hava tartışmaları henüz somut bir anlaşma noktasına ulaşmadı. Müzik bilimcileri bu konuda birbirinden değişik görüşleri savunmaktadır. Bir bölümü makam kavramının halk müziği için kullanılmasının uygun olmayacağını, bunun yerine hava (ya da ayak) denmesinin daha doğru olacağını savunmasına karşın, bir bölümü ise bunun tersini öne sürmektedir. Bu konuyu açıklığa kavuşturmak, dahası bu konuda ortak bir açıklamaya ulaşmak şimdilik zaman alacağa benziyor. Ancak her şeye karşın bazı kavramları yanlış gibi görünse de bu çevreyi ifade eden, bu geleneği sürdüren kişilerin, yani aşıkların kendi deyimlerini temel alarak kullanmak daha uygun gibi görünmekte. Bunu kullanmak içeriğe ilişkin kesin bir belirlemeye gitmeden öte, var olana (şimdilik) bir isim vermeyi amaçlamaktadır.

Genelde hava, gayda, ağız, ayak, makam, usul gibi değişik biçimlerde adlandırılsa da bu araştırmada makam kavramını kullanmak doğru görünmektedir. Çünkü araştırmanın konusu olan ve aşıklık geleneğini bugüne taşıyan kişiler bu durumu ifade etmek için temel olarak bu kavramı kullanmaktadır.

En genel anlamıyla makam, »bir durak ve güçlü ses çevresinde belirli kurallarla seyreden dizi« olarak tanımlanabildiğine ve halk müziği ya da aşık müziğinde de her müziğin kendi içinde böyle bir sistemi olduğuna göre makam kavramını kullanmak araştırmanın içeriği açısından sorun olmayacaktır.

Bu araştırmada makam kavramını kullanmanın 2 temel nedeni olacak. İlki, yukarıda da değinildiği gibi Türkiye sınırları içinde kalan yöre aşıklarının öteki ise bu geleneği en yoğun ve aslına bağlı olarak sürdürme özelliğini gösterebilen Azerbaycan aşıklarının da bu adı kullanmalarıdır. Ancak yine de yerine göre makam yerine hava, aşık havası gibi başka deyim kullanıldığında başka bir anlam yüklemek olmayacağını bir kez daha vurgulamak yerinde olur.

Doğu müziğinin temeli makam üzerine kuruludur. İran, Azerbaycan, Arap müzikleri geleneğe ve kurallara bağlı olarak mutlaka makamıyla birlikte ifade edilmekte, çoğu zaman söylenen, icra edilen müziğin adı değil makamıyla anılmaktadır. Bu gelenek Türkiye’de resmi olarak yalnızca sanat müziğinde sürmekte, halk müziğinde ise tümüyle göz ardı edilmektedir. Oysa özellikle Azerbaycan aşıklık geleneğinin bir boyutu olarak süren Kuzeydoğu Anadolu aşık müziğinde bu gelenek yaşamaya devam etmektedir. Sözgelimi Çıldır’ın herhangi bir köyünde makamını anmadan bir aşığın sanatını icra etmesi olanaklı değildir. Herhangi bir köydeki, herhangi bir dinleyici bile bu makamların/aşık havalarının önemli bölümünü bilir ve ona göre de icra eden aşığı belli bir denetim altında tutar. Bu gelenek tüm Kuzeydoğu Anadolu’da, özellikle Kars, Ardahan bölgesinde yerine göre kısmen daha az öneme alınarak sürmektedir. Erzurum, Artvin, Gümüşhane bölgesinde ise ne yazık ki aynı yoğunluk sürmemektedir.

Bu konuda temel bir çalışma da yapılmadığından zamanla unutulma tehlikesi söz konusudur.

Aşıklık Geleneğinde Makamların Oluşumu Üzerine[ii]

Çıkışı itibariyle bir kesinlikten söz etmek mümkün olmasa da Kuzeydoğu Anadolu aşıklık geleneğinde makamların/havaların oluşumuna ilişkin genel yaklaşım şöyle özetlenebilir:

Aşıkların çalıp söylediği her şeye hava ya da makam denir. Azerbaycan geleneğinde de hava ya da makam kavramları kullanılır. İslamiyet sonrası Arap kültürü ve müziğiyle de yakınlaşma olmasına karşın makam adları ve kalıpları temel olarak İran müziğinden aktarılmıştır. Ayrıca yerine göre de avaz ya da ağız denmektedir. Hava ve makam deyimleri aynı anlamda kullanılır. Ancak Türklerin Ozanlık geleneğinde Azerbaycan, Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi, İran topraklarında yaşayan Azerbaycan kökenli aşıklar daha çok makam deyimini kullanmaktadırlar.

Söz Havaları

Hangi tür hava olursa olsun temelde insan sesidir. Çıkış noktası tek insan sesine dayanır.

Bu başlangıç 4 kök havadan oluşur.

1. Dağ Havaları
2. Oba Havaları
3. Çoban Havaları
4. Cenk Havaları

Söz konusu bu 4 kök havanın her biri de kendi içinde 7 havadan oluşur. Buna göre 4 kök havayla birlikte toplam 32 ana hava vardır. Öteki havalar bunların bir türevi ya da karışımlarından oluşur.

Dağ Havaları

Dağ havalarının bir adı da Kerem havalarıdır. Ancak başlangıç itibariyle bu havaların çıkışı bilinen Aşık Kerem’e dayanmaz. Kerem halk anlatılarında geçen bir dağ adıdır. Daha sonra bu dağın adının verildiği aşıklar ve bunlara bağlı hikayeler oluşmuştur. Kerem hikayelerinin geniş coğrafi alanlarda tutulması ve yaygınlaşması nedeniyle de havanın adı, Aşık Kerem kaynaklı bir duruma gelmiştir.

Oba Havaları

Bir adı da çukuroba olarak bilinir. Buradaki çukur alçak yer değil, yayvan, dağınık okunan hava anlamındadır. Güney Anadolu’daki Çukurova’yla ilgili değildir.

Çoban Havaları

Çobanlık sanatının kendine özgü geliştirdiği kök havadır. Çıkış noktası hayvan sesi, su sesi, yağmur sesi, çobanın hayvanları çağırma gibi doğaya ilişkin sesler bu havanın aslını oluşturur.

Cenk Havaları

Bireyin ve toplumun kahramanlıklara ilişkin duygularını anlatan havalardır. Küroğlu, daha sonra Köroğlu havaları olarak söylense de başlangıç olarak bunlarla ilgisi yoktur. Kerem havalarının uğradığı değişiklik gibi, daha sonra Köroğlu ya da benzer havalar cenk havaları üzerinden gelişmiş ve bütünleşmiştir.

Saz Havaları

Aşıklık geleneğinde saz havaları tarihsel ve kültürel konumları itibariyle bazı aşıklara göre 4, bazılarına göreyse 7 koldan oluşur.

Bu geleneğin 4 koldan oluştuğunu savunan aşıklara göre temel havalar şunlardır:

1. Divani
2. Çukuroba
3. Ortakök
4. Urfani

Bazı eski aşıklar tarafından ise aşağıdaki 7 hava temel kabul edilir.

1. Divani
2. Urfani
3. Dilgemi
4. Misri
5. Çoban Bayatı
6. Palandöken
7. Çukuroba

Saza yani çöğür aletine çelik tel takılması, perde takılması ve mızrap ile çalınması Anadolu aşıklarının becerisidir. Önceleri çelik tel yerine bağırsaktan yapılan tel takılırdı. Üç tel takılır ve el ile çalınırdı.

Oyun Havaları:

Kök olarak 3 bölüme ayrılır.

1. Baş Oyun Havası
2. Orta Oyun Havası
3. Ayak Oyun Havası

Bu oyun havaları da kendi içlerinde 7 kök hava olarak kabul edilir. Bundan da toplam 21 hava ve 3 de kök hava eklendiğinde 24 oyun havası ortaya çıkar.

Baş oyun havası olarak ses, ıslık çalmadan dolayı baş denilmiştir. Düdük, zurna, kaval baş oyun havaların sesi olmuştur.

Orta oyun havası, sesin olmadığı sadece hareketlerin geliştiği havalardır. Dini ayinlerin, kurban kesme, ekin biçme, avlama olayları bu kök havanın temelini oluşturmuştur.

Ayak oyun havaları el ve ayak seslerinin oluşturduğu havalardır. Vurma olayı vardır. Vurarak ses çıkartma olayı. Davul gibi vurularak çalınan aletler buradan gelir.

Kars, Ardahan yöresi ve Anadolu’da bulunan ve buralarda ortaya çıkan makamlar vardır. Bunlar bulunulan yere göre yerli makamları, başka yerden gelenlere ise göçmen makamları denir. Bu durum örneğin Azeri geleneğinde tam tersten adlandırılır. Yani Anadolu yerli makamları Azeri geleneğinde göçmen, Anadolu’daki göçmen makamlarıysa Azerbaycan geleneğinde yerli olarak adlandırılır.

Makamların adları süreç içinde bazı değişimlere uğramıştır. Örneğin, Rum Divanisi adlı makamın değişimi sırasıyla önce Erzurum Divanisi, Osmanlı Divanisi, Sümmani Divanisi biçiminde olmuştur.

Bazı makamlar hem kişi hem de o kişinin yöresiyle birlikte anılmaktadır. Örneğin Şenlik Divanisi ya da Çıldır Divanisi dendiğinde aslında aynı şey kastedilmektedir.

Her ne kadar artık tümü kullanılmasa da aşıklık geleneğinde aşağıda sıralanan birçok makam bulunmaktadır.

Ağır Sesli Divani Makamları[iii]

Ardahan Divanisi, Bahri Divanisi, Bektaşi Divanisi, Borçalı Divanisi, Çıldır Divanisi »Şenlik«, Dudak Değmez Divanisi, Düz Divani, Erzurum Divanisi »Sümmani«, Esme Sultan Divanisi, Gazeli Divanisi, Hasta Hasan Divanisi, Kağızman Divanisi »Sezai«, Karaca-Oğlan Divanisi, Kars Divanisi »Tüccari«, Kasapoğlu Divanisi, Kerem Divanisi, Kesik Divanisi, Köroğlu Divanisi, Meclis Divanisi, Mereke Divanisi, Müstezat Divanisi, Osmanlı Divanisi 1, Osmanlı Divanisi 2, Reisoğlu Divanisi, Semai Divanisi, Sultani Divanisi, Şah Hatayi Divanisi, Şehnazi Divanisi, Terekeme Divanisi, Türkmen Divanisi, Yerli Divanisi, Yörük Divanisi.

Tecnis Havaları

Cigalı Tecnis, Düz Tecnis, Edalı Tecnis, Lebdeğmez Tecnis Yedekli Tecnis.

Güzellemeler

Ağbaba Güzellemesi, Ahıska Güzellemesi, Aran Güzellemesi, Ardahan Güzellemesi, Ayvaz Güzellemesi, Azaflı Güzellemesi, Azeri Güzellemesi, Borçalı Güzellemesi, Çıldır Güzellemesi, Düz Güzelleme, Gökçe Güzellemesi, Hasta Hasan Güzellemesi, Hoşdamak Güzellemesi, Iğdır Güzellemesi, İrevan Güzellemesi, Kerem Güzellemesi, Kocanene Güzellemesi (Şenlik)[iv] Köroğlu Güzellemesi, Şenlik Güzellemesi, Şöregel Güzellemesi, Türkmen Güzellemesi, Vagıf Güzellemesi, Yerli Güzellemesi, Yörük Güzellemesi.

Orta Sesli Havalar

Bayrami, Behmani, Ceyran (Deli), Çeper Çukuru, Deh Deyin Kızlar (Şenlik), Destani, Göl Kenan, Gülebeyi, Gülgezi, Horavelleme, İrevan (Revan) Çukuru, Lalam, Leyli Leyli, Meşt-i Rüstem, Mirza Paşa, Muhammes, Mürit Havası, Nahcivan, Orannama, Oy Kızlar, Salatınlar, Sarı Telli, Sarı Yaylık (Elesger), Semah, Sicilleme Muhammes, Siverek, Süsemberi (Elesger), Şarabani (Merdanoğlu), Üç Telli Turnam, Yaycı, Yüce Dağlar, Yörük Türkmeni,

Yanık Sesli Havalar

Acem Şikeste, Afşari, Aşıroğlu, Bağlaraltı, Bala Memmet, Bey Usulü, Borçalı Zarincısi, Çobankere, Derbeder, Diligam Şikeste, Döşkaya, Emrah Havası, Gürcistan Gazeli, Han Aras, Hicrani Kerem, Hoşdamak, Hüseyini, İbrahimi, İran Şikestesi, İrevan (Revan) Zarincisi, Kağızman Bağları, Kalenderi, Karaçi, Kayabaşı, Keçecioğlu, Kerem Şikestesi, Kesik Kerem, Kıygaç, Kuba Kerem, Kürdi Geraylı, Kürt Afşari, Memmet Bağır, Mina Geraylı, Mirza-yı Kamil, Osmanlı Bozuğu, Öğütleme, Saat Çukuru, Sefil Baykuş (Kağızmanlı Hıfzi), Sultani, Şikeste, Türkistani, Yanık Kerem, Yedekli Kerem, Yedekli Köroğlu, Yedekli Şikeste, Yediyollar Ayrımı, Yerli Bozuğu (Bozlağı), Yetimi Şikeste, Zarinci, Zincirli Kerem.

Yüksek Sesli Havalar

Ağlatma, Atlı Havası (Köroğlu), Atüstü, Avaran Keşişoğlu, Bayati, Bayati Kürdi, Borçalı Yanığı, Bülbül Havası, Cengi Köroğlu, Cırıtlama Köroğlu (Kiziroğlu), Civan Öldüren, Çiçekler (Kağızmanlı Hıfzi), Çukurova, Dübeyit, Düğün Havası, Düş Keşişoğlu, Erzurum Ağzı, Garibi, Gelin Başı Bezeme, Gence Havası, Gevheri, Halep Havası, HalebiHicranı, Kaçak Nebi, Kağızman Bozuğu, Kağızmanlı Sezai, Karabağı, Keşişoğlu, Koçaklama, Köroğlu, Laviki, Mansıri, Maya, Seyyahi, Tatyani, Turnalar (İrfani), Türkmen Üçkollu, Türkmeni, Üçkollu, Yerli Yanığı, Yörük Köroğlu.

Bu makamlar hem Azeri hem Anadolu makamlarıyla yerine göre aynı, yerine göre benzerlikler gösterebilmektedir.

Azerbaycan’da kullanılan en temel aşık makamlarıysa şunlardır:

Ağbaba Güzellemesi, Ağır Şerili, Aran Güzellemesi, Atüstü, Ayak Divani, Azaflı Dübeyti, Bağdat Dübeyti, Bağmanı, Baş Divani, Baş Mühemmes, Baş Sarıtel, Behmeni, Bozgu Köroğlu, Celaloğlu, Celil, Cengi Köroğlu, Çalpapağı, Çanoyu Köroğlu, Çıldır Divanisi, Çıldırgülü, Çukuroba, Dastanı, Derbederi, Derbendi, Dilgemi, Dol Hicranı, Durahanı, Dübeyti, Ehmedi Keremi, Erebi, Fahralı Dilgemi, Fehri, Garibi, Geraylı, Gilanar, Gödekdonnu, Göyçe Güzellemesi, Göyçe Karagözü, Göyçegülü, Göyheri, Guba Keremi, Gurbeti Keremi, Gülabı, Gülendamı, Heyderi, Hoşdamağı, İbrahimi, İncegülü, İran Dübeyti, İrevan Çukuru, Kahramanlı, Karabağ Kaytağısı, Karabekiri, Karaçı (Karace), Karadonnu, Karagözü, Kaytağı, Kaytarma, Kemercanı, Kerem Göçtü, Keremi, Keşişoğlu, Keykubad, Konyalı, Köroğlu Mühemmesi, Koşa Yaprak, Köşebaşı, Kurbanı, Mansuri, Memmedbağiri, Merdanoğlu, Mina Geraylı, Mirzecanı, Misri, Müheyi, Nahçıvani, Orta Mühemmes, Orta Sarıtel, Osmanlı Divanisi, Osmanlı Marşı, Otalı Kızı, Ovşan, Paşagöçtü, Ruhanı, Sallama Keremi, Sarı Yaylık, Semenderi Havası, Sultanı, Sümmani, Sürütme Köroğlu, Süsenberi, Şahsarayı, Şahseveni, Şekayı Geraylı, Şenlik Güzellemesi, Tecnis, Tehle Lemsi, Tehmis, Tehris, Tercümani, Tersa Geraylı, Turacı, Türkü, Türkü Köroğlu, Urfani, Üçbarmak, Vagifi, Yanık Keremi, Yenşi Köroğlu, Yurt Yeri, Yüngül Dübeyti, Yüngül Şerili, Zarıncı Keremi«

Bu isimlerin ötesinde var olan makam ya da havalardan da söz etmek gerekiyor. Bu makam ya da havaların adı Anadolu Yerli Havaları. Yerli havalar bir diğer adıyla Anadolu Türk Ezgileri, ya da ozan havaları demeliyim. Bizim Eski Aşıklar makam diyor, genelde günümüz aşıkları ise hava diyorlar. Yöremizde var olan Kars, Ardahan, Gürcistan, İran, Azerbaycan ve bu yörede söylenilen yerli diye adlandırdığımız ezgiler hiçbir zaman söz döşemesi üstünden adlandırılamaz. Ezgiler genelde makam ya da havaların adlarıyla bilinirler.

Aşağıya yazacağım isim listesi elbette ki yöremizde bilinen yerli havaların tamamı değildir. Benim arşivimde bulunan isimleri, Ozan Korkmaz İkan kaynaklı olanlarla karıştırarak sıralanmıştır. Bu makam ya da havaları sayı olarak vermek hiçbir zaman mümkün değildir. Yerli havaların adlarını yazmadan önce küçük bir not düşmeliyim. Bilinen havalar içinde Ağıt Havası olarak seslendirilen hava özünde Ağlatma havası olarak geçiyor. Bu ağlatma havasının kendi içinde değişik çeşitlemeleri vardır. Örnek: Gelin ağlatma havası, Damat ağlatma havası gibi demeliyim.

Yerli Havalar[v]

Acı Hava-»Karac-Oğlan«, Ağlatma Havası (Ağıt), Ağır Şerili, Ardahan Cengisi, Ardahan Divanisi, Ardahan Döndürmesi, Ardahan Güzellemesi, Ardahan Yerli Barı, Ardahan Yerli Havası, Ardahan Karşılaması, Ardahan Zarincisi, Alçak Segah, At Üstü Makamı, Avşarı, Ayvaz Güzellemesi, Azeri Güzellemesi, Bademi Şikeste, Bala Memmet, Baş Sarıtel, Behmani, Bey Usulü, Cefa Havası-»Karac-Oğlan«, Cenkleme, Celaloğlan, Celaloğlu, Celili, Cem Koşması-»Karac-Oğlan«, Ceylani Kerem, Cıgalı Tecnis, Cinaslı Türkü, Cirit Havası, Civan öldüren, Curcuna Kerem, Çakıştırma, Çay Havası, Çıldır Divanisi, Çıldır Güzellemesi, Çobankere, Çukuroba Makamı, Dağlar Havası-»Karac-Oğlan«, Deli Derviş, Derbeder, Destanı Havası, Deyiş, Dilgamı Şikeste, Diligem, Dübeyd Havası, Divani, Düz Tecnis, Döğme Keremi, El Havası, Eller (Yedi Yol), Emrah Havası, Erzurum Divanisi, Dübeyti, Dudak Deymez, Durnalar »Kağızmanlı Hifzı«, Erdiş,  Erzurum Mor Koyun Havası-»Karac-Oğlan«, Fırsatlama Havası, Garibi, Üç Kollu, Gazel Divanisi, Gaziler Havası- »Karac-Oğlan«, Gel Yârim Havası-»Karac-Oğlan«, Geraylı, Gevheri, Göleli Gelin, Guba Kerem, Gurbeti, Gülüzari Havası, Gürcistan Divanisi, Gürcistan Gazeli, Güzelleme, Gürcistan Güzellemesi, Hasta Hasan Divanisi, Hasta Hasan Güzellemesi, Hicrani, Hoşdamak, Hoşdamak Güzellemesi, Hoşdamak Sayılır, Hoyratlar, İlahi Havası, İran Güzellemesi, İrevan Çukuru, İrfani (Urfani), Kahramanı, Kara Koyun Havası, Karaçi, Karlı Dağlar Havası, Kara Koyun, Kara Yorga, Kars Havası, Kars Yallısı.  Kars Yerli Barı, Karşılama Havası, Kasapoğlu Divanisi, Kesik Divanisi, Kerem Güzellemesi, Kerem Türkü, Kerem Yıldız, Kesik Kerem, Kesik Köroğlu, Keşişoğlu, Kına Havası, Kırat Bozuğu (Bozlağı), Kırat Güzellemesi »Köroğlu«, Köhne Hoşdamak, Köroğlu Atlı Havası, Köroğlu Bozuğu (Bozlağı), Köroğlu Divanı, Köroğlu Döndermesi, Köroğlu Güzellemesi, Köroğlu Koçaklaması, Köroğlu Makamı, Köroğlu Muhammes, Köroğlu Sorağı, Köroğlu Şikestesi, Köroğlu Yiğitlemesi, Koçaklama, Lala Makamı, Leb Değmez Tecnis, Mansırı, Mayalar, Memmedbağiri, Merdanoğlu, Mereke Divanisi, Mor Koyun, Nahcivani, Nanay Havası, Nanay-Yallı Havası, Nasihat, Nurani (Aşık Nuri), Oğuzoğlu Havası, Orta Sarıtel, Yerli Derbederi, Yedekli Derbeder, Acem Derbederi, Osmanlı Derbederi, Osmanlı Divanisi 1, Osmanlı Divanisi 2, Osmanlı Geraylısı, Öğütleme Havası, Ruhani, Sarı Çiçek, Sarı Gelin, Sarı Kız, Sarı Seyran, Sarı Yıldız, Satranç, Sefil Baykuş, Segah, Semayi, Sert Köroğlu, Servan Güzellemesi, Sultani, Sultaniye Benzer, Sümmani Divanisi, Sümmani Havası, Sarı Yıldız, Sürmeli Havası, Süsenberi (Aşık Nuri), Şehnaz Divanisi, Şekeroğlan Havası, Şenlik Divani, Şikeste, Şur, Orta Şur, Şur-Şahnaz, Tatvan Kerem, Tatyan Keremi, Taşlama, Tello, Tecnis, Yerli Tecnis, Tekellim, Telli Turnam Havası »Karac-Oğlan«, Toy Havası, (Şair Nebi), Türkmen Havası, Türkü Köroğlu, Türkü, Urfani, Urum Bozlağı, Urum Divanisi, Üç Kollu, Üç parmak, Üç Telli Turnam-»Karaca-Oğlan«, Velvele Kerem, Yakarış, Yanani, (Aşık Nuri),Yanık Hava-»Karac-Oğlan«,  Yanık Kerem, Yanıltma, Yar Havası, Yayla Yaygısı, Yedekli Kerem, Yedekli Köroğlu, Yedekli Şikeste, Yerli Divanisi, Yerli Güzellemesi, Yerli Havası, Yerli Yanığı, Yedekleme, Yetimi Şikeste, Yıldızeli Makamı-»Karac-Oğlan«, Yorgun Kerem, Yörük Divanisi, Yörük Güzellemesi, Yurt Yeri, Yüksek Hava »Karac-Oğlan«, Zarinci, Zincirleme, Zincirli Kerem, Zincirli Köroğlu, Zübeyde.

Mayalar

Şimdi bir başka konu olan Mayalar adıyla bu yazıda işlediğim hava türünü kısa bir notla açıklarsam yazacağım şeyler sadece maya isimleridir. Detaylara inmeyeceğim. Ayrıca bütün maya türlerini de yazmayacağımı da söylemeliyim. Sadece örnek bazı isimler yazılacaktır.

Mayalar, Anadolu Türk Ezgileri içinde en yaygın bilinen ve işlenen bir makam türüdür. Günümüz sanatçıları bu türün adına »Uzun hava« diyorlar. Maya denilen ezgi havasına örnek isimler yazılırsa, şunları yazmak gerekir. Ardahan Mayası, Kars Mayası, Bitlis Mayası, Erzurum Mayası, Antep Mayası, Muş Mayası, Hardut Mayası, Harput[vi] Mayası, Eğin Mayası, Sivas Mayası, Diyarbakır Mayası, Erzincan Mayası gibi şehir adlarıyla olanlar var. Ayrıca, ozan adlarıyla olanlar da var, Karac-Oğlan Mayası, Kerem Mayası, Köroğlu Mayası, Emrah Mayası, Garip Mayası gibi isimlerle olduğu gibi, Dağ Mayası, Yayla Mayası, Göç Mayası, Yıldız Mayası gibi isimlerle olanlar da vardır. Ayrıca Doğu Anadolu’da Kars, Ardahan yörelerinde yaygın bilinen Maya çeşitleri olarak, Yerli MayasıCıgalı Maya, Düz Maya, adlarını da yazabilirim.

Ülkemizde mayalar genel olarak dışlanmış bir makam türüdür. Bazı taş plakların üstünde ezgilerle birlikte yazılırdı, Hardut Mayası, Muş Mayası Erzurum Mayası gibi daha sonra halk ezgilerinde makam yoktur denilince bu yazım işlemi de terk edilmiştir.

Şikesteler

Şikeste: Kırık, kırılmış, gücenik, gücenmiş, kırgın, üzgün, kederli anlamında Arapça bir sözcüktür. Makamlar arasında kırık havalar olarak da bilinir. Bu konuda uzun uzun yazmayacağım. Birkaç şikeste adıyla geçiştireceğim. Acem Şikeste, Bademi Şikeste, Diligam Şikeste, İran Şikestesi, Karabağ Şikeste, Kerem Şikestesi, Kesme Şikestesi, Köroğlu Şikestesi, Şirvan Şikestesi, Yedekli Şikeste, Yetimi Şikeste, Zarinci Şikeste gibi isimlerle yetinelim.

Ayrıca Anadolu genelinde Karşılama havaları vardır. Bu konuda da küçük bir not düşelim. Desem de bu konuyu bir başka yazımda işlemiştim oradan aynen alıyorum.

»Bu konuyu biraz açalım, ülkemizde bilinen karşılama havalarına Birkaç örnek isim yazalım. Kars Karşılaması, Ardahan Karşılaması, Erzurum Karşılaması, Giresun Karşılaması, Gümülcine Karşılaması, Trakya Karşılaması, Tekirdağ Karşılaması, Antep Karşılaması, yer ve yöre adlarıyla olurda başka adla olmaz mı, başka adla da olur. Gelin Karşılaması, Damat Karşılaması, Atlı Karşılaması gibi birçok isim yazmak mümkündür. Dedik ya kültürümüzde çok önemli bir yere sahiptir karşılama havaları.«[vii]

Yine kültürümüzde Sallamalar denilen bir ezgi çeşitlemesi vardır. Bu çeşitlemeye de birkaç örnek yazmalıyım. Ankara Sallaması, Arap Sallaması, Bardız Sallaması, Gürcü Sallaması, Erzurum Sallaması, Urfa Sallaması, Gavurdağı Sallaması, Köçek sallaması, Kız Sallaması, Erkek Sallaması, Oğuzeli Sallaması, Kilis Sallaması, Yerli Sallaması gibi isimleri yazmalıyım.

Ayrıca bu yazıda bulunmasını istediğim bazı makam ya da havaları isim isim yazmalıyım. Ağlama ya da Ağlatma Havaları yani Ağıtlar, Ağırlama, Atışma, Baraklar, Barlar, Bozlaklar, Deyişler, Divanlar, Döndürme, Gurbet Havaları, Halaylar, Hoyratlar, İlahiler, Kına Havaları, Koşmalar, Merasim Havaları, Nefesler, Selamlama, Semahlar, Semai, Sekmeler, Şikeste, Taşlama »Hiciv«, Uğurlama, Yallılar, Zeybekler gibi değişik yörelerde varlığını sürdüren hava ya da makamların sadece isimlerini yazdım, çeşitlemelerini yazmadım. Benim özel arşivimde kayıtlı bulunan 65 semah çeşitlemesine hiç mi hiç değinmedim.

Halebi Oyun Havaları. 

Anadolu genelinde kolbastı oyun türü olarak tanımlanan, türlerine göre ağır düz halay, ya da çift mendil tekil savrulma sistemiyle, bin yıllardır halk arasında hasat kutlama zamanı törenlerde birlikte oynanan oyunun güney Anadolu yöresindeki adıdır. 

Güney Anadolu sahasında değişik yerlerde önemli bir yer tutan bu oyun havası. Özünde bir kolbastı oyun havasıdır demiştim. Değişik şehir adlarına göre değişik çeşitlemeleri olan bir oyun türüdür. Bu oyun türünün aşağı sahalara inildiği zaman Arap ezgileriyle kaynaşarak isim ve sistem değiştirdiğini görüyoruz. 

Halebi, sözcük olarak Halep şehrinin adını betimlese de özünde bir ölçü birimidir. Türkçede Arşın olarak karşılık bulur. Arşın 68 cm uzunluğunda bir ölçü birimidir. Metrenin kabulüne kadar eski toplumlarda kullanılan Arşın çok eski bir sözcük olduğu için, çok az kullanılır. Geçmiş dönemlerde kol ile ölçülü sisteme arşın deniliyordu diyelim. Kısacası kol ölçüsü, ayak ölçüsü, adım ölçüsü, Süyem ölçüsü, bir parmak, iki parmak, üç parmak, dört parmak, bir karış gibi uzunluk ölçüleri kullanılırdı. Halebi de bunlardan birisidir. Yani kısacası Arşın dediğimiz ölçü türünün Arapça seslenişidir. 

Arşının Türkçedeki karşılığı kol demektir bu oyun havasına Türkçe ezgiler içinde Kol havası denildiğini biliyoruz. Her yörenin kendi kültür yapısına uygun bir kol havası oluşmuştur. Şimdi anlatının bu noktasında, bildiğim kol havalarını yani Kolbastı, yani Halebi havalarının yazmalıyım. 

Halebi oyun havasını tanımlanan adlarıyla yazarsam, Ağır Halebi, Düz Halebi, Diz Kırma Halebisi, Neni Halebisi, Sekme Halebisi, Hatay Halebisi, Kilis Halebisi, Antep Halebisi, Urfa Halebisi, Diyarbakır Halebisi, Kırıkhan Halebisi, Halep Halebisi, Arap Halebisi, Türkmen Halebisi, Yörük Halebisi, Yerli Halebisi, Dağ Halebisi, Yayla Halebisi gibi değişik çeşitlemeleri bilinmektedir. 


Şimdi bir de divani makamlarına değinelim. Divani makamlarının en önemli özelliği Aruz ölçüsü ile yazıldığı zaman »failatûn - failatûn - failatûn - failûn« birimiyle yazılmasıdır. Ancak ozan edebiyatı içinde aruz ölçüsüyle değil, hece ölçüsüyle yer aldığını görüyoruz. Divanilerin kendine has bir ezgi türüyle çalınıp söylenmesi, 8+7=15 ile 4+4+4+3=15 hece ölçüsü sistemiyle yazılmasıdır. Yukarıda birçok divani ismi yazmıştım. Şimdi burada da bazı isimleri yazmalıyım. Adıyaman Divanisi, Diyarbakır Divanisi, Hardut Divanisi, Kalender Divanisi, Kerkük Divanisi, Konya Divanisi, Mardin Divanisi, Urfa Divanisi gibi isimler ilk aklıma gelenler.

Ayrıca benim arşivimde olan ve bu yazıya alma gereği duymadığım 100 ya da 120 tane Köroğlu havası bulunuyor. Bu havalar en yukarıda sözünü ettiğim »Cenk Havaları« bölümünü oluşturuyor demeliyim. Bu havalar Küroğlu, daha sonraları ise Köroğlu adıyla çalınıp söylenilmeye başlanmıştır. Kahramanlık ya da yiğitleme adıyla da bilinen havalardır. Bir ihtimal daha fazla olabilir.

Yine benim arşivimde bulunan 75 tane yazılı Kerem Havası bulunuyor. Ancak Kerem Havaları da Köroğlu havaları gibi 100 ya da 120 tane olmalıdır. Bu havalarda yine yukarıda sözünü ettiğim »Dağ Havaları« bölümünü oluşturuyor. İleri bir zamanlarda, Köroğlu ile Kerem havalarını da ayrı ayrı yazabilirim.

Bu anlatımdan sonra şunu demek gerekiyor. Komşu Ülkelerle birlikte hareket ederek, geniş bir sahada »Türk Ezgileri Türk Makamları« adıyla bir enstitü kurulmalıdır. Bu kurulan Enstitü kültürümüzü bugüne taşıyan ne varsa onları derleyip toparlamalıdır. En önemlisi Destanlarımız, destan ve destan çeşitlemeleri teker teker kayıt altına alınmalıdır. Destanların içinde geçen ezgileri ve bu ezgilerin makam çeşitleri bütünüyle, derlenip toparlanmalıdır. Dahası bu derlemeler en güzel haliyle notaya alınıp arşivlenmelidir. Gelecek kuşaklara kültür armağanı olarak sunulmalıdır.

Destanlar sadece şiirsel bir yapıyla sunulmuyor. Bizim bildiğimiz destanlar düz yazı ve koşma karışımı türleri de vardır. Örnek: Aslı Kerem, Köroğlu, Tahir İle Zöhre, Oğuz Kağan Destanı, Dede Korkut, diğer adıyla Korkut Ata ve benzeri destanlar.

Gelelim destan türlerine, bunlardan da söz edelim. Söz edelim derken başlıklar vererek geçelim. Yaradılış Destanları, Muhabbet Destanları, Lirik Destanlar, Kahramanlık Destanları »Yiğitleme«, Taşlama Destanları, Cenk Destanları, Ağıt Destanları, Göç Destanları, Kaç Ha Kaç Destanları gibi çeşitlemelerden söz edebiliriz.

Daha önemlisi destancılar, ozanlar gurubuna girmiyor. Onlar kendi alanlarında bir gurup oluşturuyorlar. Bunlara da “destancılar” deniliyor. Ozan olmadıklara halde ozan olarak kayıtlara alınan guruplardan isim isim söz etmeliyim. Bunlar sırasıyla, Destancılar, Ağıtçılar, Turnacılar, Halaycılar (halay havası söyleyenler) Taşıyıcılar »usta malı okuyanlar«, Tekkeciler »Tarikat ve Dergahçılar«, Zakirler, İlahçılar, Dervişler gibi, ayrı ayrı gurupların varlığını biliyoruz. Bu gurupların, yazın dünyasına ozan adı altında sunulması bir yana, ömründe bir tek dize yazmasını beceremeyen ses ve saz sanatçılarını da ozan olarak tanımlamaları da bir başka çıkmazımızdır.

Bu yazının içinde yer almayan halay, yallı, bar, Köçeri yani Koçeri,  Dönberi, Zeybek gibi oyun havalarına hiç mi hiç değinmedim. Çünkü sözü edilen oyun havaları başlı başına bir anlatım konusudur. Benim yine yıllar öncesi yazdığım, »Göle Yöresi Halk Oyunları« başlığıyla yöremizde oynadığımız belli başlı oyunları derleyip yazmıştım. Genel anlamda bu yazının konusu olmadığı için oyunları bu anlatının içine eklemedim. Belki ileri bir tarihte yöremizde oynadığımız oyunlar gibi bir yazı yazmayı düşünebilirim.

Bu yazının konusu olan makam adları, değişik birçok kitap, dergi ve tez çalışmalarında da yer almıştır. Birçok araştırmacı bu konuyu işlemiştir. Bu araştırmacıların arasında, karınca kararınca böylesi küçük bir anlatıyla sözümü söylemeliyim.

Bu yazının ve isim isim verdiğim makam adları sıralamasının sonunda şunları söylemek gerekiyor. Anadolu Türk ezgilerindeki makam adlarını tam olarak yazmak bir ya da iki kişinin üstesinden geleceği bir iş değildir. Bu çalışma belli bir imece sistemiyle yürütülen çalışma olmalıdır.

Bu yazının içine alınan ve alınmayan ne kadar makam varsa, yani Oyun havaları olanları da eklersek ve makam adı altında ne varsa tümünü yazarsam eminim kocaman bir kitap olur. Benim ise böylesi bir çalışmaya hiç de gönlüm hoş değil. Bence bu yazı yeterlidir.

Orhan Bahçıvan, »Halis Kızılateş«



[i] Doğulu Halk Şairleri 1-2 kitabı hakkında bilgileri içeren kitap satış sayfası. Bekir Karadeniz, Orhan Bahçıvan kitapları ve Kara Mavi 2010 baskısı kitaplar.
[ii] Bu bölüm Ferman Baba’nın (1920-1996) bu konuda oluşturduğu el yazmaları, Aşık Burhani, Haydar Çetinkaya ve Aşık Şeref Taşılova’nın kaynaklıkları temel alınarak hazırlandı.
[iii] Bu bölüm Aşık Burhani ve Aşık Şeref Taşlıova’nın kaynaklığı temel alınarak hazırlandı.
[iv] Aslında makam Köroğlu güzellemelerinden biridir.
[v] Kaynak: Korkmaz İkan Orhan Bahçıvan arşivinden aktarılmıştır.
[vi] Harput: şimdiki Elazığ, Doğu Anadolu bölgesi içerisinde, Yukarı Fırat havzası bölümünde yer alan bir ilimizdir.
[vii] Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa başlıklı yazımdan.

4 yorum:

  1. Hocam yüreğine sağlık süper sunum anlatım tarihi not olmuş kalemine kuvet sevgiler hocam Y.T

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ediyorum. Kaynak bir yazı. Sağol.

    YanıtlaSil

Sarı Gelin Ezgisi!

Sarı Gelin Ezgisi! Bu dağlar Kızılgedik Dağları Vay Sinan Ölsün Sarı Gelin! Geçtim tüm kapıları ansızın Pencereleri öylece Dolaştım sokak...