13 Mayıs 2019 Pazartesi

Bir Tipiye Tutulmuşuz Yaz Günü!

Bir Tipiye Tutulmuşuz Yaz Günü!


Divan-ı Kerem Dosyasına Bakıyorum!
Sonra Şu Sözü Söylüyorum:
Geçmişi Çalanların Geleceği Çalınır.

Bugünlerde biraz yorgunluk var üstümde. Çevre yanım sessizlik çemberiyle çevrilmiş. Kendimi dağ yolunda bir başına yürürken düşünüyorum. Dilimde Kerem ezgileri desem, doğruyu demiş olurum.

Kerem ezgileri dediysem öyle güllü gülistanlı ezgiler değil, tipili-boranlı ezgiler. Sahi Aşık Kerem bu tipili-boranlı ezgileri nerede, ne zaman söylemişti? Kaç tane çeşitlemesi oluşmuştu? Bu çeşitlemelerin birkaç tanesi benim arşivimde bulunuyor.

Beni bu tipili-boranlı ezgilerin içine götüren Bir Ardahan fotoğrafıdır. Göle ile Ardahan arasında Köprülü beldesi sınırları içerisinde kalan bir küçük dağ yamacı ve bu dağın yamacında kendi adıyla anılan »Kerem Kayası« kışın soğukta, yazın sıcakta ağlayan bir kaya. Yani »Kerem Dağı, Kerem Kayası«[i]

Şimdi oturmuşum bir resmin karşısına, gözlerimle resmi izliyorum, sesimle ezgileri sesleniyorum. Bu ezgiler benim yüreğime ses veriyor. »Yorgun Keremi« havasıyla sesleniyorum kendi sesimle kendi yüreğime »Bir tipiye tutulmuşuz yaz günü / Sofu Lele ben bu işe ne diyem« der demez, usulca Kerem oluyorum. Dede Kerem ve bir kayaya sığınıyorum umut diye.

Dede Kerem’de böyle yapmış Lelesi Sofi ile tipiye yakalanınca yaz günü sığınmış bir kayaya Kaya çekmiş Keremi içine, Eridikçe erimiş, Eridikçe erimiş ve çevirmiş Dede Kerem’in dört yanını, sonra Dede Kerem’in yardımına Boz Atlı Hızır gelip yetişinceye kadar sahiplenmiş, korumuş.

Bu yazıdan önce yazdığım birkaç yazıda, Dede Kerem adıyla anılan, Aşık Kerem’in şiirlerinden söz etmiştim. Yani o güzelim şiirlerin nasıl talan edildiğini karınca kararınca anlatmıştım. Sahipsiz olmak talan edilmek anlamına gelmemeli. Çünkü bu ulu ozan bizim halk edebiyatı içinde bilinen, aşık edebiyatında var olan bir isimdir. Yüzlerce çeşitlemesi olan ve destansı anlatımıyla üç kıtaya yayılan bir ulu ozandır. Diyorum ki, bu ozanın eserleri mutlaka korunmalı ve talan edilmemeli.

Son günlerde ikide bir gözüme ilişiyor, Kerem Dede’ye özgü olan bir eserin yine bir yanıyla anonim, bir diğer yanıyla bazı ozanlara mal edilmesi, kanımca hoş bir olay değildir. Yani birileri kendi hanesine aktarmış. Ben öyle düşünüyorum, diyorum ki benzek şiir yazıla bilinir, ancak mutlaka hangi şiire benzek yazılmışsa o şiir dipnot olarak verilmeli. Ya da belirtilmeli.

Başka ozanların sahiplendiği yetmezmiş gibi, birde Erzurumlu Emrah adına okunduğunu görüyorum. Oysa bu ozan Bayburtlu Emrah’tır. Çünkü insan baba yurduyla anılır. Anne yurduyla değil. Bayburtlu Emrah, özünde Tahsildar olan bu şahsın böyle tipili-boranlı bir yaşamı da yok. Sevgili peşinde gezdiği falan yok. Bunu araştırmacı yazarlar da biliyor. Öte yandan Ercişli Emrah adıyla bilinen bir Emrah daha var ki yöremizde halk dilinde var olan ezgiler bu Emrah adına aittir. Ancak, Araştırmacı Nesib Yağmurdereli* bir makalesinde Kerem koşmalarını Ercişli Emrah’a veya Aşık Sümmani adına aktarılmasına karşı çıkıyor. Anlaşılan bu aktarımlar sayın Nesib Yağmurdereli’yi de rahatsız etmişe benziyor.

Neyse burayı geçelim. Gelelim konumuza. Diğer bir yanıyla altı ya da yedi Emrah mahlaslı ozanların varlığını bilirim. Ancak Emrah mahlasıyla bilinen ozanların yaşamında böyle bir olay anımsamıyorum. Bu tipili-boranlı ses sadece Aşık Kerem destanında geçiyor. Bir anlatıya göre, »Tebriz Çeşitlemesi« Erzurum Dağı’nda[ii] Kerem’in Lelesi[iii] Sofu donarak ölüyor.[iv] Bu ölüm olayı bir şiirde şöyle aktarılıyor:

Çarkı Felek

Yürü yürü çarkı felek
Can almak sana iş oldu
Öldürdün menim Lelemi
Ağlattın gönlün hoş oldu

Soran buradan yürüdü
Zülüf gerdanı bürüdü
Ezelden derdim bir idi
Lelem öldü dert tuş oldu

Kerem diyer bu fenada
Kem almadım bu dünyada
Erzurum da virana da
Baykuş mene yoldaş oldu

Bir başka şiirde ise yine Erzurum Dağı verilir. Destan içinde geçen tüm sözleri buradan vermek isterdim, ancak konumuz o değil, konu bu olayın içinde geçen şiirlerin aktarılmasıdır.

*****
»Lelesi Erzurum dağında kalan
Kerem ahtarıram kar köyneğinde«[v]

Bir diğer çeşitlemede ise Kerem Lelesi Sofu ile tipiye yakalanınca Hızır gelip onları kurtarıyor ve Erzurum Tercan’a Mamahatun külliyesine indiriyor.[vi]

Olay şöyle:

»Aşık Kerem Lelesi Sofu ile Erzurum'dan yola çıkar. Halk arasında Kerem Dağı, Kerem Kayası diye bilinen yere gelince ki; bu yer Erzurum ile Ardahan arasındadır. Bugün o yer Halen halk arasında Kerem kayası olarak bilinir. Ansızın bir tipiye tutulur. Kerem sırtını bir kayaya verir. Kaya Kerem’i korumak amacıyla erir ve Kerem’i içine çekmeye başlar.

Bu arada Kerem Lalası sofuya seslenir:

»Lele boğulacağız benim şu sazımı ver bir türkü söyleyeyim bu tipili-boranlı, hava açılsın, dağlar bize yol versin«.[vii]

Kerem o anda bu türküyü söyler ve yardımlarına Hızır yetişir. Onları ata bindirip gerisin geri Erzurum-Tercan’a indirir. Kerem bu yerde belli bir süre hasta yatar«[viii]

Olayları böyle sıralarken sözü edilen ezginin çeşitlemelerini yazı arasında değil de, yazının sonunda vereyim istedim. En güzeli de böyle olur bence.

Bu tür yazılarımda benim şahsen amacım, hiç kimseyi suçlamak ya da yadırgamak değil. Benim amacım şunu söylemek, bu ezginin sözlerinin bir çeşitlemesi de Aşık Kerem denilen sahipsiz ozana aittir. Destan içinde aktarılışı ona özgüdür. Bu özgün anlatımı kendi yazımın içinde bana özgü anlatımla aktardım.

Birde yaz günü yöre insanlarına böylesi zor anları yaşatan bu tipili-boranlı fırtına olayına değinelim. Bizim o yörelerde Ardahan Kars ve Kafkas yöresinde tarih olarak bilinen ve Nisan ayının 20.sinde başlayan »camuşkıran« diye bir fırtına vardır sözü edilen fırtına bu fırtınadır.[ix]

Dede Kerem, dediğimiz Aşık Kerem Kuzeydoğu Anadolu topraklarında yerli ozanlar arasında yerini almış bir ozandır, bir yanıyla bu sahada geçerken ve yine bu sahada dolanırken yöre isimleri destan içinde hep anılır.

Bir Tipiye Tutulmuşuz »Yorgun Keremi« [x]

Bir tipiye tutulmuşuz yaz günü
Sofu Lele ben bu işe ne diyem
Yolum döndü geldi ikrarın sonu
Sofu Lele ben bu işe ne diyem

Seçemedim bahar ile yazımı
Felek bilmem çektiğime razı mı
Elim tutmaz çalamam ki sazımı
Sofu Lele ben bu işe ne diyem

Geçti ömrüm figan ile zar ile
Yandı yürek yandı Lele nar ile
Selam alıp veremedim yar ile
Sofu Lele ben bu işe ne diyem

Kerem Dede yad ellere atıldım
Şahoğlu'ydum köle deyi satıldım
Erzurum'da bir tipiye tutuldum
Sofu Lele ben bu işe ne diyem

Bir Tipiye Tutulmuşuz »Yorgun Keremi«

Bir tipiye tutulmuşuz bak sofu
Medet hey Allah’ım medet aman hey
İşte döndü geldi ikrarın sonu
Çevre dört yanımı sardı duman hey

Erzurum’dan çıktık hava bozuldu
Hem deftere kara yazı yazıldı
Mezarımız gurbet ele kazıldı
Kadir Mevla’m gör halimiz yaman hey

Dursun derim şu zemheri yelini
Sazak bozmuş kara sazın telini
Atam anam bekler Aslı gelini
Bulup da götürsem onu hemen hey

Kerem Dede aşk yayını bağlatan
Sevdasıyla insanları ağlatan
Aşk oduyla yüreğini dağlatan
Geldi geçti üstümüzden zaman hey

Boranlı Dağlarda »Yorgun Keremi«

Bоranlı dağlarda yоlum itirdim
Çağırıram aman felek aman hеy
Bir yanımda yağış yağar kar seper
Bir yanımda çiskin bulud duman hеy

Ahşam оldu göremmedim yоlumu
Sоyuk aldı ayağımı elimi
Gözüm altda aldım yеne ölümü
Daha yоhdu sağlığıma güman hеy

Dağlar hümmet еdin burda kalmayım
Kalırsam da kürbet еlde ölmeyim
Karı düşmenlere möhtac оlmayım
Aman felek menim halım yaman hеy

Kurdlar kuşlar yığılarlar lеşime
Bahmazlar gözümden ahan yaşıma
kürbet еlde bela geler başıma
Dоğru dönmez çerh-felek dümen hеy

Dar günümde kimse yеtmez feryada
Çоvğunun elinnen gelmişem dada
Kerem Dеde ölüm hakdı dünyada
Ahiretde karşı gelsin iman hеy

Erzurum’un Gediğine »Yorgun Keremi«[xi]

Erzrum’un gediyine varanda
Оnda dеdim kedir mövlam aman hеy
Her terefden çоvğun bоran bad eser
Tutmuş her yanımı çiskin duman hеy

Ay karanlık gidemedim yolumu
Soyuh aldı ayağımı elimi
Öz özüme farz eyledim ölümü
Hiç tutmadım sağlığıma güman hey

Çarkı felek menim ile al etti
Tuttu kulağımı dilim lal etti
Çok bezirgan üstümüzden yol etti
İndi gördüm sen kocada iman hey

Bülbül kоnar yırğaladar dalını
Ördek üzer dalğaladar gölünü
Hudam kırsın bedhahların bеlini
İnden bеle görüşe yоh güman hеy

Su duran yеrleri sоnam göl еyler
Çеşmim yaşı giribandan sеl еyler
Bezirganlar üstümüzden yоl еyler
Оnda menim halım оlar yaman hеy

İgid gerek ser mеydanda оynada
Еşk ateşin sinesinde kaynada
Her kes üçün ölüm hakdı dünyada
Tapılmaya üstlerinde cahan hеy

Kerem Dеde еşk kazanın kaynadan
Gеniş оvalarda köhlen оynadan
Feryad еdib çоh analar ağladan
Men ağlayım yana-yana aman hеy


Orhan Bahçıvan, »Halis Kızılateş«


Kerem Kayası Göle, Köprülü Beldesi.





[i] Resimleri Çeken Erkan Özçelik Köprülü Beldesi / Göle / Ardahan…
[ii] Erzurum Dağı: Bu dağın adı sonradan Kerem Dağı olarak anılıyor.
[iii] Lele: Lala, Lelesi, Lalası
[iv] Tebriz ve Azerbaycan çeşitlemelerinde geçiyor.
[v] Zelimhan Yagup şiirinden ilgili beyit.
[vi] Tercan ilçesi ve Mamahatun külliyesi şimdiki haritaya göre Erzincan’a bağlı ancak Kerem destanında Erzurum adıyla anılıyor. Tercan’da hasta yatan Aşık Kerem’in, Tercan adıyla söylediği onlarca ezgi vardır.
[vii] Destan anlatımının bu bölümünde olayın geçtiği gün ayın 14-15şi olarak veriliyor. Yani Nisan ayının 14-15 olarak kabul görür. Camuşkıran fırtınası da Nisan 20 olarak verilir. Yani böylesi bir olay geçiyor destanda.
[viii] Kerem Han Destanı: Kuzey Anadolu Çeşitlemesi...
[ix] Tarihin birinde yörede köylü birisi yazın geldiğine ve havaların ısındığını güvenerek camuşlarını dağa götürmüş. 20 Nisan tarihiyle başlayan fırtına tüm camuşların ölümüne sebep olmuş. O günden sonra bu fırtınaya Yaz fırtınası ya da camuşkıran fırtınası denilmiştir.
[x] Kerem Han Destanı: Kuzey Anadolu Çeşitlemesi…
[xi] Tebriz çeşitlemesi.
*Nesib Yağmurdereli: Eğitimci, yazar »Doğumu 1929 Tortum/ Erzurum-ölümü 1972 İstanbul.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sarı Gelin Ezgisi!

Sarı Gelin Ezgisi! Bu dağlar Kızılgedik Dağları Vay Sinan Ölsün Sarı Gelin! Geçtim tüm kapıları ansızın Pencereleri öylece Dolaştım sokak...