Bir Tipiye Tutulmuşuz Yaz Günü!
Divan-ı Kerem Dosyasına Bakıyorum!
Geçmişi Çalanların Geleceği Çalınır.
Bugünlerde biraz yorgunluk var
üstümde. Çevre yanım sessizlik çemberiyle çevrilmiş. Kendimi dağ yolunda bir
başına yürürken düşünüyorum. Dilimde Kerem ezgileri desem, doğruyu demiş
olurum.
Kerem ezgileri dediysem öyle
güllü gülistanlı ezgiler değil, tipili-boranlı ezgiler. Sahi Aşık Kerem bu tipili-boranlı
ezgileri nerede, ne zaman söylemişti? Kaç tane çeşitlemesi oluşmuştu? Bu
çeşitlemelerin birkaç tanesi benim arşivimde bulunuyor.
Beni bu tipili-boranlı ezgilerin
içine götüren Bir Ardahan fotoğrafıdır. Göle ile Ardahan arasında Köprülü
beldesi sınırları içerisinde kalan bir küçük dağ yamacı ve bu dağın yamacında
kendi adıyla anılan »Kerem Kayası« kışın soğukta, yazın sıcakta ağlayan bir
kaya. Yani »Kerem Dağı, Kerem Kayası«[i]
Şimdi oturmuşum bir resmin
karşısına, gözlerimle resmi izliyorum, sesimle ezgileri sesleniyorum. Bu
ezgiler benim yüreğime ses veriyor. »Yorgun
Keremi« havasıyla sesleniyorum kendi sesimle kendi yüreğime »Bir tipiye tutulmuşuz yaz günü / Sofu Lele
ben bu işe ne diyem« der demez, usulca Kerem oluyorum. Dede Kerem ve bir
kayaya sığınıyorum umut diye.
Dede Kerem’de böyle yapmış Lelesi
Sofi ile tipiye yakalanınca yaz günü sığınmış bir kayaya Kaya çekmiş Keremi
içine, Eridikçe erimiş, Eridikçe erimiş ve çevirmiş Dede Kerem’in dört yanını,
sonra Dede Kerem’in yardımına Boz Atlı Hızır gelip yetişinceye kadar
sahiplenmiş, korumuş.
Bu yazıdan önce yazdığım birkaç
yazıda, Dede Kerem adıyla anılan, Aşık Kerem’in şiirlerinden söz etmiştim. Yani
o güzelim şiirlerin nasıl talan edildiğini karınca kararınca anlatmıştım.
Sahipsiz olmak talan edilmek anlamına gelmemeli. Çünkü bu ulu ozan bizim halk
edebiyatı içinde bilinen, aşık edebiyatında var olan bir isimdir. Yüzlerce
çeşitlemesi olan ve destansı anlatımıyla üç kıtaya yayılan bir ulu ozandır.
Diyorum ki, bu ozanın eserleri mutlaka korunmalı ve talan edilmemeli.
Son günlerde ikide bir gözüme
ilişiyor, Kerem Dede’ye özgü olan bir eserin yine bir yanıyla anonim, bir diğer
yanıyla bazı ozanlara mal edilmesi, kanımca hoş bir olay değildir. Yani birileri
kendi hanesine aktarmış. Ben öyle düşünüyorum, diyorum ki benzek şiir yazıla
bilinir, ancak mutlaka hangi şiire benzek yazılmışsa o şiir dipnot olarak
verilmeli. Ya da belirtilmeli.
Başka ozanların sahiplendiği
yetmezmiş gibi, birde Erzurumlu Emrah adına okunduğunu görüyorum. Oysa bu ozan
Bayburtlu Emrah’tır. Çünkü insan baba yurduyla anılır. Anne yurduyla değil.
Bayburtlu Emrah, özünde Tahsildar olan bu şahsın böyle tipili-boranlı bir
yaşamı da yok. Sevgili peşinde gezdiği falan yok. Bunu araştırmacı yazarlar
da biliyor. Öte yandan Ercişli Emrah adıyla bilinen bir Emrah daha var ki
yöremizde halk dilinde var olan ezgiler bu Emrah adına aittir. Ancak, Araştırmacı
Nesib Yağmurdereli* bir makalesinde Kerem koşmalarını Ercişli Emrah’a veya Aşık Sümmani adına
aktarılmasına karşı çıkıyor. Anlaşılan bu aktarımlar sayın Nesib Yağmurdereli’yi
de rahatsız etmişe benziyor.
Neyse burayı geçelim.
Gelelim konumuza. Diğer bir yanıyla altı ya da yedi
Emrah mahlaslı ozanların varlığını bilirim. Ancak Emrah mahlasıyla bilinen
ozanların yaşamında böyle bir olay anımsamıyorum. Bu tipili-boranlı ses sadece
Aşık Kerem destanında geçiyor. Bir anlatıya göre, »Tebriz Çeşitlemesi« Erzurum Dağı’nda[ii]
Kerem’in Lelesi[iii]
Sofu donarak ölüyor.[iv]
Bu ölüm olayı bir şiirde şöyle aktarılıyor:
Çarkı Felek
Yürü yürü çarkı felek
Can almak sana iş oldu
Öldürdün menim Lelemi
Ağlattın gönlün hoş oldu
Soran buradan yürüdü
Zülüf gerdanı bürüdü
Ezelden derdim bir idi
Lelem öldü dert tuş oldu
Kerem diyer bu fenada
Kem almadım bu dünyada
Erzurum da virana da
Baykuş mene yoldaş oldu
Bir başka şiirde ise yine Erzurum
Dağı verilir. Destan içinde geçen tüm sözleri buradan vermek isterdim, ancak
konumuz o değil, konu bu olayın içinde geçen şiirlerin aktarılmasıdır.
*****
»Lelesi Erzurum dağında kalan
Kerem ahtarıram kar köyneğinde«[v]
Bir diğer çeşitlemede ise Kerem
Lelesi Sofu ile tipiye yakalanınca Hızır gelip onları kurtarıyor ve Erzurum
Tercan’a Mamahatun külliyesine indiriyor.[vi]
Olay şöyle:
»Aşık Kerem Lelesi Sofu ile
Erzurum'dan yola çıkar. Halk arasında Kerem Dağı, Kerem Kayası diye bilinen
yere gelince ki; bu yer Erzurum ile Ardahan arasındadır. Bugün o yer Halen halk
arasında Kerem kayası olarak bilinir. Ansızın bir tipiye tutulur. Kerem sırtını
bir kayaya verir. Kaya Kerem’i korumak amacıyla erir ve Kerem’i içine çekmeye
başlar.
Bu arada Kerem Lalası sofuya
seslenir:
»Lele boğulacağız benim şu sazımı
ver bir türkü söyleyeyim bu tipili-boranlı, hava açılsın, dağlar bize yol
versin«.[vii]
Kerem o anda bu türküyü söyler ve
yardımlarına Hızır yetişir. Onları ata bindirip gerisin geri Erzurum-Tercan’a
indirir. Kerem bu yerde belli bir süre hasta yatar«[viii]
Olayları böyle sıralarken sözü
edilen ezginin çeşitlemelerini yazı arasında değil de, yazının sonunda vereyim
istedim. En güzeli de böyle olur bence.
Bu tür yazılarımda benim şahsen
amacım, hiç kimseyi suçlamak ya da yadırgamak değil. Benim amacım şunu
söylemek, bu ezginin sözlerinin bir çeşitlemesi de Aşık Kerem denilen sahipsiz
ozana aittir. Destan içinde aktarılışı ona özgüdür. Bu özgün anlatımı kendi
yazımın içinde bana özgü anlatımla aktardım.
Birde yaz günü yöre insanlarına
böylesi zor anları yaşatan bu tipili-boranlı fırtına olayına değinelim. Bizim o
yörelerde Ardahan Kars ve Kafkas yöresinde tarih olarak bilinen ve Nisan ayının
20.sinde başlayan »camuşkıran« diye
bir fırtına vardır sözü edilen fırtına bu fırtınadır.[ix]
Dede Kerem, dediğimiz Aşık Kerem Kuzeydoğu
Anadolu topraklarında yerli ozanlar arasında yerini almış bir ozandır, bir
yanıyla bu sahada geçerken ve yine bu sahada dolanırken yöre isimleri destan
içinde hep anılır.
Bir Tipiye Tutulmuşuz
»Yorgun Keremi« [x]
Bir tipiye tutulmuşuz yaz günü
Sofu Lele ben bu işe ne diyem
Yolum döndü geldi ikrarın sonu
Sofu Lele ben bu işe ne diyem
Seçemedim bahar ile yazımı
Felek bilmem çektiğime razı mı
Elim tutmaz çalamam ki sazımı
Sofu Lele ben bu işe ne diyem
Geçti ömrüm figan ile zar ile
Yandı yürek yandı Lele nar ile
Selam alıp veremedim yar ile
Sofu Lele ben bu işe ne diyem
Kerem
Dede yad ellere atıldım
Şahoğlu'ydum köle deyi satıldım
Erzurum'da bir tipiye tutuldum
Sofu Lele ben bu işe ne diyem
Bir
Tipiye Tutulmuşuz »Yorgun Keremi«
Bir tipiye tutulmuşuz bak sofu
Medet hey Allah’ım medet aman hey
İşte döndü geldi ikrarın sonu
Çevre dört yanımı sardı duman hey
Erzurum’dan çıktık hava bozuldu
Hem deftere kara yazı yazıldı
Mezarımız gurbet ele kazıldı
Kadir Mevla’m gör halimiz yaman hey
Dursun derim şu zemheri yelini
Sazak bozmuş kara sazın telini
Atam anam bekler Aslı gelini
Bulup da götürsem onu hemen hey
Kerem
Dede aşk yayını bağlatan
Sevdasıyla insanları ağlatan
Aşk oduyla yüreğini dağlatan
Geldi geçti üstümüzden zaman hey
Boranlı
Dağlarda »Yorgun Keremi«
Bоranlı dağlarda yоlum itirdim
Çağırıram aman felek aman hеy
Bir yanımda yağış yağar kar seper
Bir yanımda çiskin bulud duman hеy
Ahşam оldu göremmedim yоlumu
Sоyuk aldı ayağımı elimi
Gözüm altda aldım yеne ölümü
Daha yоhdu sağlığıma güman hеy
Dağlar hümmet еdin burda kalmayım
Kalırsam da kürbet еlde ölmeyim
Karı düşmenlere möhtac оlmayım
Aman felek menim halım yaman hеy
Kurdlar kuşlar yığılarlar lеşime
Bahmazlar gözümden ahan yaşıma
kürbet еlde bela geler başıma
Dоğru dönmez çerh-felek dümen hеy
Dar günümde kimse yеtmez feryada
Çоvğunun elinnen gelmişem dada
Kerem
Dеde ölüm hakdı dünyada
Ahiretde karşı gelsin iman hеy
Erzrum’un gediyine varanda
Оnda dеdim kedir mövlam aman hеy
Her terefden çоvğun bоran bad eser
Tutmuş her yanımı çiskin duman hеy
Ay karanlık gidemedim yolumu
Soyuh aldı ayağımı elimi
Öz özüme farz eyledim ölümü
Hiç tutmadım sağlığıma güman hey
Çarkı felek menim ile al etti
Tuttu kulağımı dilim lal etti
Çok bezirgan üstümüzden yol etti
İndi gördüm sen kocada iman hey
Bülbül kоnar yırğaladar dalını
Ördek üzer dalğaladar gölünü
Hudam kırsın bedhahların bеlini
İnden bеle görüşe yоh güman hеy
Su duran yеrleri sоnam göl еyler
Çеşmim yaşı giribandan sеl еyler
Bezirganlar üstümüzden yоl еyler
Оnda menim halım оlar yaman hеy
İgid gerek ser mеydanda оynada
Еşk ateşin sinesinde kaynada
Her kes üçün ölüm hakdı dünyada
Tapılmaya üstlerinde cahan hеy
Kerem
Dеde еşk kazanın kaynadan
Gеniş оvalarda köhlen оynadan
Feryad еdib çоh analar ağladan
Men ağlayım yana-yana aman hеy
Orhan Bahçıvan, »Halis Kızılateş«
Kerem Kayası Göle, Köprülü Beldesi.
[i] Resimleri Çeken Erkan Özçelik Köprülü Beldesi / Göle /
Ardahan…
[ii] Erzurum Dağı: Bu dağın adı sonradan Kerem Dağı olarak
anılıyor.
[iii] Lele: Lala, Lelesi, Lalası
[iv] Tebriz ve Azerbaycan çeşitlemelerinde geçiyor.
[v] Zelimhan Yagup şiirinden
ilgili beyit.
[vi] Tercan ilçesi ve Mamahatun külliyesi şimdiki haritaya
göre Erzincan’a bağlı ancak Kerem destanında Erzurum adıyla anılıyor. Tercan’da
hasta yatan Aşık Kerem’in, Tercan adıyla söylediği onlarca ezgi vardır.
[vii] Destan anlatımının bu bölümünde olayın geçtiği gün
ayın 14-15şi olarak veriliyor. Yani Nisan ayının 14-15 olarak kabul görür.
Camuşkıran fırtınası da Nisan 20 olarak verilir. Yani böylesi bir olay geçiyor
destanda.
[viii] Kerem Han Destanı: Kuzey Anadolu Çeşitlemesi...
[ix] Tarihin birinde yörede köylü birisi yazın geldiğine ve
havaların ısındığını güvenerek camuşlarını dağa götürmüş. 20 Nisan tarihiyle
başlayan fırtına tüm camuşların ölümüne sebep olmuş. O günden sonra bu fırtınaya
Yaz fırtınası ya da camuşkıran fırtınası denilmiştir.
[x] Kerem Han Destanı: Kuzey Anadolu Çeşitlemesi…
[xi] Tebriz çeşitlemesi.
*Nesib Yağmurdereli: Eğitimci, yazar »Doğumu 1929 Tortum/ Erzurum-ölümü 1972 İstanbul.
*Nesib Yağmurdereli: Eğitimci, yazar »Doğumu 1929 Tortum/ Erzurum-ölümü 1972 İstanbul.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder