3 Nisan 2018 Salı

Küroğlu Destanı / »Deli Kür«

Küroğlu Destanı / »Deli Kür«



Bir damla Kür suyu
Bir tutam özgürlük demektir


1
Yüreğimin gül bahçesi
Yeşil dalı
Bedenimin kılcalında
Can suyum
Desem sana yeter mi?
Deli Kür[i]

Doğ
Doğ
Doğ
Doğunun Arda Anası
Doğan güneş gibi
Işıl ışıl berrak sesinle
Senin ufkunda oluşan doku
Görülen yeşil açılan sofra
Sınırsız aşk
Sonsuzluk
Deli Kür

Ak
Ak
Ak
Ruhumun özgür damarısın
Düşüncemin son noktası
Zaman çizgisi
Özgürlük
Deli Kür

Şimdi ben
Doğduğun yerde varım
Şimdi ben
Senin doğumunu seyrediyorum
Kaldıraç çizgisinde
Tersyüz oluşun
Tarihin mim noktasını heceliyor

Kara toprak kucağında
Özgürlüğünü izliyorum
Sonsuza akışını
Deli Kür

Kavuştak döküntüsü
Kıyı dövmeler
Derya
Çizelgenin sonsuzluğu
Sınırıdır ötekinin
Çıkış noktasını gördüm
Elimi suyuna değdirdim
Maşrapamı daldırıp
Kaygısızca doldururken
Kıyılarını gördüm
Damar damar akışını
Sarıçiçek mor menekşe gelincik
Senin tadına doymuş
Deli Kür

Ahenk sesine düşer
Sesin ovaya
Susunca dünya geceyle
Sarsılır kıyılar
Sonsuzluk rengârenk
Gökkuşağı sadeliği seninle
Beş kollu şamdan gibi
Yediveren kızıl gül
Şahmeran diyarına ses
Kafkaslara nefes olmuşsun
Masalına al beni
Kâhinlerin ülkesinde
Deli Kür

Kim
Söyle kim demiş
Kim
Söylenceler diyarında
Yediveren gül gibi
Senden doğup büyüyen
Küroğlu’nun destanını kim demiş
Telli çöğür sesiyle
Bu topraklar üstünde
Deli Kür

Gelen bahar müjdesi
Çıtır çıtır haziran
Mayıs gülü sarıçiçek
Sazendelik yel önünde
Davet olur
Buyur denir
Ellerim suyuna düşer
Gözlerim akışına
Deli Kür

Çağırdı
Dolunay gölgeli dağlar seyrine
Çağırdı dostlarını
Ala şafak dolu sofra üstüne
Savrulma yürek
Sıcak ekmek kokusu var çadırda
Dağalası Kür'den gelme

Üşüdüm
Erguvani çiçek gibi üşüdüm
Hoş kokulu yeşil yaprak
Yanağın hani
Dudaklarım susamış
Aşk dolu öpücüğe
Sar beni damar damar
Sev beni ana gibi
Geldim sana
Deli Kür

Kavuştum sıcağına
Yüreğim tomurcuk gibi
Çatladı çatlayacak
Ne olur
Al beni kucağına
Deli Kür

Haydi, be gülüm
Üstündeki bereketin aşkına
Kırlangıç de benim adıma
Sar çamuruna
Sarmaş dolaş denizlere gidelim
Hazar diyelim
Deli Kür

Hani yeşil diyorum
Aşk yeşili
Esrime yaşantısı
Karma karışık sözcükler
Uçuş
Gönlümün esin dünyası
Doğur kendini tane tane
Kan kırmızı şafakların üstüne
Doğsun Küroğlu

Kızıl şafak sökende
Güneş filizlendiği zaman
Işığın şehla şehla gelişini görürken
Şadol ömrüm
Bu topraklar döşünde

Defne-dalı filizlendi
Kabar toprağım canla cananla
Dem sürmenin vakti geldi geçiyor

Ey turna sakin uç
Bu yurtlar bizim meskenimizdir
Tor şahinler tanık olsun
Küroğlu'nun doğuşuna
Deli Kür

2
Asya'nın çekik gözlü Moğol süvarileri
Güvercini uçurdular yerinden
Saldılar Kafkas Dağlarına
İrem Bağlarına
Kür gırağına

O güneşin çocuğuydu
Yaşı küçük kudreti büyüktü
Canını korumak adına
Kür suyuna saklandı
Mavi gök altında
Süzülürken
Günışığı

Moğol çekilip gidince
Sudan çıktı
Çıktığı suyun adıyla anıldı
Küroğlu dediler ona
Sahiplendiler

Oysa o
Güneşin oğlu olarak bilinirdi
Doğu Asya'da

Kafkas halkı ona Kürden doğan
Küroğlu adını verdiler
Ve dediler ki
Bir damla Kür suyu
Bir tutam özgürlük demektir
Kafkas dağlarında
Kür havzasında

İrem bağlarına konuk gelen
Doğu Asya yorgunu
Moğol sürgünü
Türkmen
Bastığı her toprağı
Yurt tutmaya yeminli

Su yatağında ışıkla dans ederken
Umutları kar altında sessiz
Üç cemreyi gözlüyor
Nevruz zamanı

Cemre toprağa düştü
Küroğlu dağlara

Tarihin yazmadığı bu köleyi
Bin bir renge boyadılar
Kaptan kaba aktardılar sessizce

Destan devri felsefesi
İsyanların sahibi Köleoğlu sesiyle
Dil kayıtlarında
Nevruz ateşini dağlarda yaktılar
İsyan denen ocak taşını
Öylece bıraktılar
Desem

Kahinlerin seslendiği
Deccal denen zalimlerin çoğaldığı
Kılıçların kan içtiği bir devrin sesi olmak
Küroğlu adına yakışır dediler
Öylece saldılar sisli dağlar başına
Delileriyle

Nayer[ii] Hanım ile çekildi
Çardağ içinde Çenlibel[iii] kucağına
Serdi postu usulca
Kür gırağına
İrem Bağına
Devşirdi başına
Kafkaslardan Anadolu'ya
Bilcümle deliyi[iv]
Başlattı
Kaçgun köle isyanını

Kuşan Ali
Deli
Kürün oğlu
Küroğlu
Beyaz atlı
Kafkas dağlarında yasaklamıştı
Köle adını
Deli diyordu
Kendi adamlarına

O gün
Bugündür bu dağlarda
İsyancılara deli denilir
Delilere yiğit
Kafkas halkı bağıra bağıra
»Geçme yiğidin delisinden«
Der
Başka bir söz demezdi

Kaçgun isyan demektir
İsyan ise deli

Bu dağlar
Nevruz ateşiyle yanar
Her bahar

3
Deli Kür
Destanlara ses olsun çağlayışın
Küroğlu senin balan
Koynundan sıyrılıp çıktığı zaman
Kafkas dağları dize gelmişti
Alnından öpmüşlerdi

Iğrıp ağı sende olmaz bilirim
Sakın denize özenme
Sık gözeler arasında sürtme
Çekme sesi
Direniş
Parmaklarım üşüyor usulca

Gözümü salmışım kıyılarına
Damla damla tadımlanıyorum
Başım dönüyor
Yeşilin renk cümbüşüyle
Kendimi aralıyorum
Nefesim daralıyor
Su sesiyle

Ayışığı kızıl rengi tutunca
Güneşin oğlu gelir
Kür ırmağına
Alaz Han diyarına

Orta yerde doru kısrak kişnemesi
Nal sesleri
Zaman çıngırakları
Yağmur
Kırk değirmenler heyamola
Çavuldur gölü martıları vira desin
Kanatları yüreğimde
Esinti
Beli

Uğuz çayırını geçtik ırgatça
Uğuz dağına çıktık
Yoldaşımız Küroğlu doru kısrak
Yüreğimde hala Kür suyunun kokusu
Gönlümde şahlanış

Destanların balası
Mahnıların öz sedası
Küroğlu
Babek dağın qalası
Sesim sana yetişende
Azatlığın özgesini bilirem

Türap olsun zalimin tahtı
Karalansın bahtı
Küroğlu sürgün edildiği an
Uç verdi nevruz çiçeği
Kabardı cemreyi gören toprak

Hayret
Düşüncemin çıplaklığı
Duyguları gölgeliyor nedense
Ayağım üzengide
Gözler kısılmış
Dörtnala
Sürgün

Derler ki
Merdinik ovası boydan boya
Celali yurdudur
Sürgün ovası
Ele mi?

Ele denen bu sözcük
Neden hep kolayca tanımlanır
Kahrı bize mi?

Ölüm tartısı olan kaldıraçlarda
Mizan-ı Tefekkür
Acımasız yıkıntılar içinde
Gelecek geçmişe gebe
Doğurdu doğuracak
Şunu açıkça seslendiriyorum
Bu doğum tüm alemi vuracak

Haklısın ey yüreğim
Günahı kılıç sesiyle bilinen
Şehrin saltanatını yazmak neyimize
Gecenin bu deminde

Kavimler kapısından geçtim
Yorgunum birazcık
Her kavmin serili seccadesini gördü
Sordu bütün haşmetiyle
Nerede Türkmen seccadesi söyleyin
Eğer yoksa bu seccade
Biz sereriz

Sarıçiçek mor menekşe adıyla
Elvan elvan koku salar
Canlar yurduna

Çeliğin tav aldığı zamanda
Kılıç hükmüyle çerilerin seferine
Karşı dururken
Ak libaslı tenlerini serdiler
Zulmü durdurmak için

Güneşin oğluna buyur dediler
Kürdevan yaylasından
Karagöl'e geçiş var

Ulu doğan
Tor şahini yoldaş bilirmiş
Babek ise Küroğlu'nu
Kale kapısında konak eylermiş

Konargöçer evsizlerin adıyla
Yağmalandı tüm canlar
Memluk
Beyaz köle demekmiş


Ateş harlarınca bir kez
Güneşi özümsediler
Çöğür sesiyle
Halka dönenler bilir
Şafak davet gönderir kavlince
Kervankıran yıldızına

Sökün edin can evinden
Rum diyarına deseydi eğer
Binler akardı

Mülkiyet
Toprağın şah damarına
El verenlerindir
Toprağa çömelip diz kıranlarındır
Arpayı
Buğdayı harmana serenlerindir

Bu topraklar vurgun toprağı değil
Ocaklarda özel mülkiyetin
Köleleri pişiyordu
Bu düzenin ayakları
Çarkın dönmesi için
Daha çok
Daha çok pişiyordu
Şaman ocaklarında kavrularak

Güneşin özgürlüğü
Yerdekinin hükmünü sergiliyor
Gelgelelim
Taht altında direk olan
Özgürlüğü bilemez

Cömertlik
Üç sofranın kokusuyla serilir
Kafkas ellerine
İrem Bağlarına

Yeri tutan
Göğü gözlerine taşıyan
Ateş yürekli toprak insanı
Zulmün boy verdiği bu sazlıkları
Temizlemek şart oldu
Dediler

Gel gör ki
İşin boyutu başka
Kendileri temizlendiler
Tüm pislikten arındılar
Senin anlayacağın..

Orhan Bahçıvan, »Halis Kızılateş«
Küroğlu Destanı / »Deli Kür« \ Kitabından alıntıdır...



[i] Kür: Sümerlerde yeraltı tanrısının adı Kür olarak geçer ve onun koruduğu ırmağın adı da Kur'dur. Sümerlerde Yeraltı dünyasına da bu ad verilir. Kür/Kur/Gur sözcüğü; genel olarak güç, kuvvet, dayanıklılık, özgürlük, bağımsızlık anlamlarına gelir ki Küroğlu bu isimlerin sahibidir. Evliya Çelebi Şöyle aktarır Kür Nehrini: Zaten Kür nehrine, çıktığı yerden başlayarak yüz elli kadar kasabaya uğradığı halde her birini yararlandırmadığı için “Kör” derler. Ama Moğollar bu nehre yararsız anlamına “Ur” derler. Suyu lezzetli ise de pek aşağı bir seviyede aktığı için yüksek yerleri sulayamaz. Bir diğer açıklama ise, Kur Han: Kurdağ’da yaşayan bir hakan olduğu söylenilir. Kürhan, Gurhan veya Gürhan olarak da tanınır. Oğuz Kağan’ın amcasıdır.
[ii] Nayer Hanım: Küroğlu'nun karısı...
[iii] Çen: Sis / Çenlibel: Sislibel...
[iv] Deli: Küroğlu »Köle« adını yasaklamıştı, deli adıyla anıyordu isyancı yiğitlerini. O gün bu gündür bu dağlarda isyancıların bir diğer adı da deli olagelmiştir...

2 yorum:

Sarı Gelin Ezgisi!

Sarı Gelin Ezgisi! Bu dağlar Kızılgedik Dağları Vay Sinan Ölsün Sarı Gelin! Geçtim tüm kapıları ansızın Pencereleri öylece Dolaştım sokak...