Öyle mi Kars elinde / Çığ kopar Kar selinde
Sarıkamış
Bir Ağıttır
Kar
altında Nevruz gülü
Yastığı
taş
Yatağı
toprak
Yorganı
kar olan
Askerlerin
ezgilenmiş ağıtıdır
Sarıkamış
Sayıları hiçbir
zaman bilinmedi
Tam olarak
yazılamadı
Doksan bin
diye tanımladı ağıtlar
Böyle
yazdı ezgilerine
Böylece
tarihin sayfalarına düşmeden
Düştüler
ağıtların içine
Anaların
gözyaşıyla
Adını
koymadan yazalım istedik
Hiçbir şey
demeden
Hiçbir
şahsı suçlamadan
Kimseyi
yermeden, yadırgamadan
Bu
destanla olayları aktaralım istedik
Kimi
görsem
Kimi sorsam fırtınalı gecelerde
Gözyaşıyla süzülüp akıyor deryalara
Ezgisi damla
Sevgisi ökse yarenliğinde
İşte yol
İşte yolcu
İşte kervan
Hancılar hamamcılar nerede
Çözüldü diz dürtülerim
Buğulandı gözlerim
Kıpır kıpır
Zulüm diken çalısı gibi
Bir göz kırpımı ötemde desem
Kar yanığı
Resmeylemiş yolumu
Renk renk gelir geçer üstümden
Aşiyanı arar durur bu ömrüm
Buğusuyla dalar gider gözlerim
Yol boyunca
Kara çadır ne zaman icat oldu
At ne zaman evcilleşti
Babil kulesinin
Kapıları ne zaman kapandı
Gılgamış destanı ne zaman yazıldı
Sümer tanrıçaları kimi bağışladılar
Biliyor musun?
Kaynağı can
Sulağı bahtsız bir sürgün
Mal canın yongasıdır derler yaa
Avuç avuç dolanırım
Can pazarı mekanlarda nedense
Dağlara yenik düşmüş
Lacivert bir zemheri ölüsüdür
Ağıtların içinde doksan bin sayısıyla
Sarıkamış şehitleri!
Sarıkamış şehitleri!
Cemre dahi çözemedi
Kırağıya tutulmuş tendeki tutsaklığı
Güneşin üşüdüğü bu dağlarda
Unutulmuş vay anam kurasının sesi
Nevruz ezgisini bekler
Kendi halinde
Eski bir kaval sesi
Yankılanır bu dağlarda
Ayrılık sedasını ayazlı gecelere
düşürür
Soğuk kurşun gibi işler buz tutmuş
bedenlere
Güneşi yitirilmiş bir gecenin
Ortasında ölümü kucaklamak sessizce
Dizginleri bırakılmış
Küheylan
Rüzgar ağır es
Yaralarım sızlıyor
Hangi taşa sığındıysam olmadı
Ağaçlar bile hançer olup yüreğime
saplandı
Durma ey gece
Al beni kucağına usulca
Uyut gözlerimi şarkılar söyleyerek
Milyon milyon gözyaşı damlasıyla
Kar
yağıyor ince ince dağlara
Çözüldü
vay anam kurası zemheri sıcağına
Nevruz gülü derler adına
Yavrum
Hatıra bırakılmış bir kehribar
taşıdır
Özlemi içimde
Varlıkla yokluk arasında
Bir kısır döngü
Gözyaşı
Hışırtı
Damla damla akar yanaklarıma
Süzülür tenimden
Süzülür gider
Yaş denilen ince bir sel
Semaverin buharında çay kokusu
Gecenin ortasında
Uyku olup çöküyor desem
Gözlerimin üstüne
Tıkırtılar ninni gibi
Tıkırtılar ezgi
Uyku
Neden
Neden bu halk kendi tarihini
Kendisi yazar
Sonrada döner kendisi okur
Ezgilenmiş Nevruz gülünü
Kerem diliyle
Sarıkamış
Bir Ağıttır
Kar
altında Nevruz gülü
Ah
Kafkas Dağları
Bu dağlar kar yanığı bir ezgiyle
Güneşin üşüdüğünü söylüyor
Kafkas meskenim
Kafkas dağlarım benim
Başı mavi bulutların içinde efkar
dağıtıyor
Gölgesi denizler dalgasında
Yaraların kanı sıcak akıyor
Kızıl şelale
Kızıl şelale
Kesik taşlar siper olmuş
Kaçmış kuşların uykusu gecenin içinde
Kundak bebekleri yetim
Seninle eğlenir
Korku bir sestir yayılır yeşil çimen
üstüne
Güneş görünürse ufukta
Yamaçlarda süt kokan keçilerin
Sesini topla usul usul
İncitmeden
Pınarların gözeleri kurudu
Kesildi anaların memesinde süt
damlası
Halkın huzuruna serpilen su
Erken doğan bir bebenin çığlığıdır
Meydanlar
Atlas yorgan içinde uykulardayım
Mavi düşler arifesinde
Kaygılarım meçhul bir bestenin içinde
Dökülüyor yastığıma
Damla damla
Gölgem dökülüyor sarıçam ormanına
Şişek göllerinden geçiyorum
Köroğlu bölgesine
İleride Merdinik dağı beni bekliyor
Unutulmuş hürriyet şarkısıyla
Toprağın karnı yumuşak
Bastığım yerler bunu söylüyor bana
Mukaddes yağmur adına
Sakince öpüşüyor damlalar tenimle
Ürperiyorum
Günah meyvesi değilim biliyorum
Cennet bağında tüllerin salınışı
Yüreğimde güneşin izi
Kuşların sesi
Gizliden süzülüyor dolunay gözlerime
Yıldızların duldasında
Süt kalesinde ansızın unuttum sesimi
Turnaların kanadında beyaz bir dalga
Ve sen hep ordasın sevdalım
Bu akşam tandırlarda var oldum
Güneşi içiyorum şarkıların sesinde
Bağların tütsülenmesi
Hükümranlık
Dolunay
Yüreğime konuk gelecek birazdan
Sıkışmış ellerim ter çemberinde
Vuruyor damarım tenime
Manşet haberlerde
İşçi grevleri
Öğrenci yürüyüşleri okunuyor
Ruh denilen o çocuğu kundakladım
Mürekkep kokusuyla avutuyorum
Şiir dizeleri dökülüyor orta yere
Ürperiyorum
Umut bir elma şekeri çöpü elimde
Soğuk düş yorgunu bilincim
Alıp götürülen baba yetimi
Dökmüş neyi varsa yürüdüğü yollara
Baskın yedik gizlice
Çetelerin ihaneti
Ihlamur ağacı kokusuyla sevilir
İkindi vaktinde bahçede
Sessiz geçen kuş
Elçi değil
Araf kokan bir rüzgarın idamı
Pusuya yatmış
Yemyeşil seslerin uzağındayım
Kırmızı dudaklar ıslak
Ağıtlar pencereye gölge salıyor
Şimdi ben gidenleri düşünüyorum
Bahçe sahibi bir kırmızı karanfil
Haşin görüntüsü meçhul
Malum derler serencam söyleşiye
Dar vakit
Kör zindana şarkıları akıtmak
Korku buradan başlar
Soysuzluğun döl salması böylece
Kıl çadırın dört mevsimi olur mu
Ah Kafkas dağları ah
Kafkaslara
Kar Yağıyor
Kafkas
dağları ıssızdır
Sonsuz bir
gidişin karanlık akışıdır
Tasaya
düşmüş gibi kırgın yüreklerin sancısı
Çizilip
kalırsa yeşil üstüne
Çam kokusu
dolanır
Körpe
gözleri
Kar
yangını
Dağların
görkemli yüzü
Kıskancında
çatırdayan göl suyu
Dibe vurur
alabalık sesiyle
Aras
Dağlarında yolum azdırdım
Kederli
Yorgun
Güneşin
üşüdüğü topraklar üstünde
Ayazın
çatladığı gecelerde
Kurt
sesinin ovalara düştüğü bir an
Serilir
dağlara on beşler
Vay anam
sesleriyle
Patika
yollar boyu
Sınır
ötesi adımlar gidişin habercisi
Bütün
mevsimlerin en çetini
Yılan
ıslığı kadar
Sert
Ormanlar boyunca
uzanan dik yamaçlar
Çevirir
kazılmamış mezarları
Usulca
Kafkas
dağları
Issız
gecenin ortasında
Dehlizlerin
sonsuz açılan kapısı
Kapanmayın
üstümüze
Bunalmış
aç bedenlerin
Kar
yangını
Esinti
Buz örtüsü
terli tenler
Yamaçlara
sırt verirken
Utancından
çatladı zemheri ayazı
Tuzlusu
döküntüsü
Avuç içi
ağlama
Kafkaslara
kar yağıyor
Bardan
bardan
Lacivert
gecenin suskunları uykuda
Kafkas
dağları kederlidir
Döşüne
dökülen canlar adına
Pusulası
ölüm
Kalışı
zulüm
İnce yol
Karlarla
örtülü
Yeşil çam ağaçları
duldasında
Böğürtlen
kökleri
Kafkas
dağları alabildiğine ıssız
Bağları
yemlik
Topuz
Fundalık
çeşni
Yürek
sızlatan çaresizlik
Dökülür
aniden dağ yamacına
Neredesin
Deli Ceyran
Güneşin
üşüdüğü
Dolunayın
usul usul titrediği
Yürek donduran
zemheri ayazının
Uçurumlar
ötesinde ince bir ışık
Süzülür
gecenin ortasına
Belki de
beklenenden daha erken
Doğdun
ölmeden önce
Ya da
Öldün
doğmadan önce
Tınısı
susmayan meşe ağacı
İnce ses
Kar
altında sakin örtülü
Gürgen
çalısı
Rüzgar ninnisi
uyutur
Örter
üstünü tipi
Alır
götürür tüm acıları sessizce
Kafkas
dağları
Karanlık
bir gecenin ortasında
Deniz gibi
durgun
Beyaz örtü
Kayaların
engin şahini uçmayan
Kurdu kuşu
ovaya salan
Börtü
böcek sesini koynuna alan
Bu kara toprak
Vay anam kurasını
Sarmaya
hazırlanıyor
Sarıkamış kışlası
arkada
Önümüzde
Kars
Ve Rus
Çar'ının kışlık sarayı
Oy damat
paşa ordusu
Dehlizlerde
padişaha bağlı idin
Ölürken
bile
Bu
Dağlar Kızılgedik Dağları
Ateşin içine doğdum
Güneşin şarkısını ben biliyorum
Şimdi beni
Bütün
sürgünlerin filizi yazın
Bütün
gezginlerin ayağı
Firari
sevdaların yatağı
Gecikmiş
yolcuların soluğu olarak
Kitap
sayfalarına dize dize yazın beni
Çünkü ben
Aşk
denilen duygunun uç noktasıyım
Bu dağlar
Kafkas dağlarıdır
Etekleri
sis üstünde duran dağlardır
Bu eller
sisli eller
Bu dağlar
Köroğlu diyarıdır
Bu dağlar
sarıçam kozası kokar
Efsaneler
diyarıdır
Üstü gök
altı yer
Arasında
doksan bin kefensiz beden
Köknar
ağacının kokusuyla yıkanmış
Sabi
sübyan sesidir derler
Bardız
Deresine
Kızıl renk
veriyor şafağın son çizgisi
Bırakıyor
veda selamını
Sarıçam
yaprağına
Zamanı
yediye böldüm
Işığın kar
üstünde karardığı an
Savurdum
ruhumu gökler katına
İstanbul
gözleriyle burası a canım
Karadeniz
Hazar
Uzakdoğu
arpa ülkesi
Uğuz
diyarı
Uğuz dediysem sen anla ki
Oğuz Yurdu Kür diyarı
Uğuz dediysem sen anla ki
Oğuz Yurdu Kür diyarı
Kafkas
dağları iki deniz arası
Esen
rüzgar
Hep
yerlice konuşuyor
Kafdağı
Doğunun
demir dağı
Tarih
eğildi bu dağların önünde
Bende
eğiliyorum yöre insanı olarak
Şimdi
başında beyaz bir sarık
Sarıçam
meşesi bu dağlar
Kızılgedik Dağları
Kızılgedik Dağları
Allah u
Ekber diyor
Şeyh i
Sanan adıyla Penekli kıza
Lacivert
gecelerde kaygılanır düşlerim
Akıp giden
buzlu yollar
Bırak
gideyim sıcak çorba kokusuna
Duman
tüten çadırlara
Kaçış
nereye kadar
Sırtımızda
can denilen yük
Kurtulma
çabasında
Tanık
olsun yerle gök
Tanık
olsun ki
Mavi
kalacak tayfın menzili
Yemen
kokar nemli gömlek
Yakasında
gezinen
Kehle-i
İkbal şöhretiyle…
Halis Kızılateş »Orhan Bahçıvan«
Not: Sarıkamış Bir Ağıttır »Nevruz Gülü« adlı 140 sayfalık
destanın ilk dört şiiridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder