Sarıkamış Bir Ağıttır »Nevruz Gülü«

Sarıkamış Bir Ağıttır »Nevruz Gülü«


Öyle mi Kars elinde / Çığ kopar Kar selinde
Bir milyon şehit yatar / Mübarek Kars elinde[i]


Sarıkamış Bir Ağıttır
Kar altında Nevruz gülü
Yastığı taş
Yatağı toprak
Yorganı kar olan
Askerlerin ezgilenmiş ağıtıdır
Sarıkamış

Sayıları hiçbir zaman bilinmedi
Tam olarak yazılamadı
Doksan bin diye tanımladı ağıtlar
Böyle yazdı ezgilerine

Böylece tarihin sayfalarına düşmeden
Düştüler ağıtların içine
Anaların gözyaşıyla

Adını koymadan yazalım istedik
Hiçbir şey demeden
Hiçbir şahsı suçlamadan
Kimseyi yermeden, yadırgamadan
Bu destanla olayları aktaralım istedik

Kimi görsem
Kimi sorsam fırtınalı gecelerde
Gözyaşıyla süzülüp akıyor deryalara
Ezgisi damla
Sevgisi ökse yarenliğinde
Bir milyon şehit yatar / Mübarek Kars elinde[ii]

İşte yol
İşte yolcu
İşte kervan
Hancılar hamamcılar nerede
Çözüldü diz dürtülerim
Buğulandı gözlerim
Kıpır kıpır
Zulüm diken çalısı gibi
Bir göz kırpımı ötemde desem

Kar yanığı
Resmeylemiş yolumu
Renk renk gelir geçer üstümden
Aşiyanı arar durur bu ömrüm
Buğusuyla dalar gider gözlerim
Yol boyunca

Kara çadır ne zaman icat oldu
At ne zaman evcilleşti
Babil kulesinin
Kapıları ne zaman kapandı
Gılgamış destanı ne zaman yazıldı
Sümer tanrıçaları kimi bağışladılar
Biliyor musun?

Kaynağı can
Sulağı bahtsız bir sürgün
Mal canın yongasıdır derler yaa
Avuç avuç dolanırım
Can pazarı mekanlarda nedense

Dağlara yenik düşmüş
Lacivert bir zemheri ölüsüdür
Ağıtların içinde doksan bin sayısıyla
Sarıkamış şehitleri!

Cemre dahi çözemedi
Kırağıya tutulmuş tendeki tutsaklığı

Güneşin üşüdüğü bu dağlarda
Unutulmuş vay anam kurasının sesi
Nevruz ezgisini bekler
Kendi halinde

Eski bir kaval sesi
Yankılanır bu dağlarda
Ayrılık sedasını ayazlı gecelere düşürür

Soğuk kurşun gibi işler buz tutmuş bedenlere
Güneşi yitirilmiş bir gecenin
Ortasında ölümü kucaklamak sessizce
Dizginleri bırakılmış
Küheylan

Rüzgar ağır es
Yaralarım sızlıyor
Hangi taşa sığındıysam olmadı
Ağaçlar bile hançer olup yüreğime saplandı

Durma ey gece
Al beni kucağına usulca
Uyut gözlerimi şarkılar söyleyerek
Milyon milyon gözyaşı damlasıyla

Kar yağıyor ince ince dağlara
Çözüldü vay anam kurası zemheri sıcağına
Nevruz gülü derler adına

Yavrum
Hatıra bırakılmış bir kehribar taşıdır
Bardan bardan kar üstüne[iii]
Özlemi içimde
Varlıkla yokluk arasında
Bir kısır döngü

Gözyaşı
Hışırtı
Damla damla akar yanaklarıma
Süzülür tenimden
Süzülür gider
Yaş denilen ince bir sel

Semaverin buharında çay kokusu
Gecenin ortasında
Uyku olup çöküyor desem
Gözlerimin üstüne
Tıkırtılar ninni gibi
Tıkırtılar ezgi
Uyku

Neden
Neden bu halk kendi tarihini
Kendisi yazar
Sonrada döner kendisi okur
Ezgilenmiş Nevruz gülünü
Kerem diliyle

Sarıkamış Bir Ağıttır
Kar altında Nevruz gülü

Ah Kafkas Dağları


Bu dağlar kar yanığı bir ezgiyle
Güneşin üşüdüğünü söylüyor

Kafkas meskenim
Kafkas dağlarım benim
Başı mavi bulutların içinde efkar dağıtıyor
Gölgesi denizler dalgasında

Yaraların kanı sıcak akıyor
Kızıl şelale
Kesik taşlar siper olmuş
Kaçmış kuşların uykusu gecenin içinde
Kundak bebekleri yetim
Seninle eğlenir

Korku bir sestir yayılır yeşil çimen üstüne
Güneş görünürse ufukta
Yamaçlarda süt kokan keçilerin
Sesini topla usul usul
Saanen[iv] adıyla
İncitmeden

Pınarların gözeleri kurudu
Kesildi anaların memesinde süt damlası

Halkın huzuruna serpilen su
Erken doğan bir bebenin çığlığıdır
Meydanlar

Atlas yorgan içinde uykulardayım
Mavi düşler arifesinde
Kaygılarım meçhul bir bestenin içinde
Dökülüyor yastığıma
Damla damla

Gölgem dökülüyor sarıçam ormanına
Şişek göllerinden geçiyorum
Köroğlu bölgesine

İleride Merdinik dağı beni bekliyor
Unutulmuş hürriyet şarkısıyla

Toprağın karnı yumuşak
Bastığım yerler bunu söylüyor bana
Mukaddes yağmur adına
Sakince öpüşüyor damlalar tenimle
Ürperiyorum

Günah meyvesi değilim biliyorum
Cennet bağında tüllerin raksı
Yüreğimde güneşin izi
Kuşların sesi

Gizliden süzülüyor dolunay gözlerime
Yıldızların duldasında

Süt kalesinde ansızın unuttum sesimi
Turnaların kanadında beyaz bir dalga
Ve sen hep ordasın sevdalım

Bu akşam tandırlarda var oldum
Güneşi içiyorum şarkıların sesinde

Bağların tütsülenmesi
Hükümranlık
Dolunay
Yüreğime konuk gelecek birazdan

Sıkışmış ellerim ter çemberinde
Vuruyor damarım tenime
Manşet haberlerde
İşçi grevleri
Öğrenci yürüyüşleri okunuyor

Ruh denilen o çocuğu kundakladım
Mürekkep kokusuyla avutuyorum
Şiir dizeleri dökülüyor orta yere
Ürperiyorum

Umut bir elma şekeri çöpü elimde
Soğuk düş yorgunu bilincim

Alıp götürülen baba yetimi
Dökmüş neyi varsa yürüdüğü yollara

Baskın yedik gizlice
Çetelerin ihaneti

Ihlamur ağacı kokusuyla sevilir
İkindi vaktinde bahçede
Sessiz geçen kuş
Elçi değil
Araf kokan bir rüzgarın idamı
Pusuya yatmış

Yemyeşil seslerin uzağındayım
Kırmızı dudaklar ıslak
Ağıtlar pencereye gölge salıyor
Hala gideni düşünüyorum

Bahçe sahibi bir kırmızı karanfil
Haşin görüntüsü meçhul
Malum derler serencam söyleşiye

Dar vakit
Kör zindana şarkıları akıtmak
Korku buradan başlar
Soysuzluğun döl salması böylece

Kıl çadırın dört mevsimi olur mu
Ah Kafkas dağları ah


Kafkaslara Kar Yağıyor


Kar yağar bardan bardan/yollar kapandı kardan[v]
Ne gelen var ne giden/haber gelmiyor yardan[vi]

Kafkas dağları ıssızdır
Sonsuz bir gidişin karanlık akışıdır
Tasaya düşmüş gibi kırgın yüreklerin sancısı
Çizilip kalırsa yeşil üstüne
Çam kokusu dolanır
Körpe gözleri

Kar yangını
Dağların görkemli yüzü
Kıskancında çatırdayan göl suyu
Dibe vurur alabalık sesiyle
Aras Dağlarında yolum azdırdım

Kederli
Yorgun
Güneşin üşüdüğü topraklar üstünde
Ayazın çatladığı gecelerde
Kurt sesinin ovalara düştüğü bir an
Serilir dağlara on beşler
Vay anam sesleriyle

Patika yollar boyu
Sınır ötesi adımlar gidişin habercisi
Bütün mevsimlerin en çetini
Yılan ıslığı kadar
Sert
Ormanlar boyunca uzanan dik yamaçlar
Çevirir kazılmamış mezarları
Usulca

Kafkas dağları
Issız gecenin ortasında
Dehlizlerin sonsuz açılan kapısı
Kapanmayın üstümüze

Bunalmış aç bedenlerin
Kar yangını
Esinti
Buz örtüsü terli tenler
Yamaçlara sırt verirken
Utancından çatladı zemheri ayazı
Tuzlusu döküntüsü
Avuç içi ağlama

Kafkaslara kar yağıyor
Bardan bardan
Lacivert gecenin suskunları uykuda

Kafkas dağları kederlidir
Döşüne dökülen canlar adına

Pusulası ölüm
Kalışı zulüm
İnce yol
Karlarla örtülü
Yeşil çam ağaçları duldasında
Böğürtlen kökleri

Kafkas dağları alabildiğine ıssız
Bağları yemlik
Topuz
Fundalık çeşni
Yürek sızlatan çaresizlik
Dökülür aniden dağ yamacına

Neredesin Deli Ceyran

Güneşin üşüdüğü
Dolunayın usul usul titrediği
Yürek donduran zemheri ayazının
Uçurumlar ötesinde ince bir ışık
Süzülür gecenin ortasına

Belki de beklenenden daha erken
Doğdun ölmeden önce
Ya da
Öldün doğmadan önce

Tınısı susmayan meşe ağacı
İnce ses
Kar altında sakin örtülü
Gürgen çalısı
Rüzgar ninnisi uyutur
Örter üstünü tipi
Alır götürür tüm acıları sessizce

Kafkas dağları
Karanlık bir gecenin ortasında
Deniz gibi durgun
Beyaz örtü

Kayaların engin şahini uçmayan
Kurdu kuşu ovaya salan
Börtü böcek sesini koynuna alan
Bu kara toprak
Vay anam kurasını
Sarmaya hazırlanıyor

Sarıkamış kışlası arkada
Önümüzde Kars
Ve Rus Çar'ının kışlık sarayı

Oy damat paşa ordusu
Dehlizlerde padişaha bağlı idin
Ölürken bile

Bu Dağlar Kızılgedik Dağları


Ateşin içine doğdum
Güneşin şarkısını ben biliyorum

Şimdi beni
Bütün sürgünlerin filizi yazın
Bütün gezginlerin ayağı
Firari sevdaların yatağı
Gecikmiş yolcuların soluğu olarak
Kitap sayfalarına dize dize yazın beni
Çünkü ben
Aşk denilen duygunun uç noktasıyım

Bu dağlar Kafkas dağlarıdır
Etekleri sis üstünde duran dağlardır
Bu eller sisli eller
Çenlibeller[vii]
Bu dağlar Köroğlu diyarıdır

Bu dağlar sarıçam kozası kokar
Efsaneler diyarıdır

Üstü gök altı yer
Arasında doksan bin kefensiz beden
Köknar ağacının kokusuyla yıkanmış
Sabi sübyan sesidir derler
Savrulur Yasamal’dan[viii]
Bardız Deresine

Kızıl renk veriyor şafağın son çizgisi
Bırakıyor veda selamını
Sarıçam yaprağına

Zamanı yediye böldüm
Işığın kar üstünde karardığı an
Savurdum ruhumu gökler katına

İstanbul gözleriyle burası a canım
Karadeniz Hazar
Uzakdoğu arpa ülkesi
Uğuz diyarı
Uğuz dediysem sen anla ki
Oğuz Yurdu Kür diyarı

Kafkas dağları iki deniz arası
Esen rüzgar
Hep yerlice konuşuyor

Kafdağı
Doğunun demir dağı
Tarih eğildi bu dağların önünde
Bende eğiliyorum yöre insanı olarak

Şimdi başında beyaz bir sarık
Sarıçam meşesi bu dağlar
Kızılgedik Dağları
Allah u Ekber diyor
Şeyh i Sanan adıyla Penekli kıza

Lacivert gecelerde kaygılanır düşlerim
Akıp giden buzlu yollar
Bırak gideyim sıcak çorba kokusuna
Duman tüten çadırlara

Kaçış nereye kadar
Sırtımızda can denilen yük
Kurtulma çabasında
Tanık olsun yerle gök
Tanık olsun ki
Mavi kalacak tayfın menzili

Yemen kokar nemli gömlek
Yakasında gezinen
Kehle-i İkbal şöhretiyle…


Halis Kızılateş »Orhan Bahçıvan«


Not: Sarıkamış Bir Ağıttır »Nevruz Gülü« adlı 140 sayfalık destanın ilk dört şiiridir.



[i] Poskoflu Aşık Yusuf Zülali Kökten...
[ii] Poskoflu Aşık Yusuf Zülali Kökten...
[iii] Kar yağar bardan bardan / Yollar kapanmış kardan
  Ne gelen var ne giden / Haber gelmiyor yardan.
[iv] Saanen: Saanen Keçisi.
[v] Bardan Bardan: Beyaz Beyaz…
[vi] Kars Halk Türküsü.
[vii] Çenlibel: Sisli bel demektir.
[viii] Şenkaya’ya bağlı bir dağ ve yayla adı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Alagöz Dağı’nın Çocukları / Çolaklar / »Kızılateş Sülalesi«

Merdinikli Türkmen Karaca-Oğlan...

Göle Yöresi Halk Oyunları