Hıçkırıklar Kuş Kanadı / ve ya Mavi Sürgün[i]
Eski Bir Dostu Yeniden Düşünerek
Bilir misin acısını sen yabancı olmanın
Yitirdik duyguları soğudu yüreğimiz
Yatağını terk eden ırmaklar gibi hazin
Yaralandı dostlukla o sıcacık
sevgimiz
1987
Ali Özenç Çağlar, bu betiğiyle
şiirin uzun serüveni içinde yeni yeni boyutlara vardığını da bizlere
gösteriyor. Yazarın üçüncü betiği olan »Hıçkırıklar Kuş Kanadı« ve ya Mavi Hüzün, 1. Baskısına göre bu kez,
bir iki dizgi yanlışlarını saymazsak eksiksiz bir kitapçık olmuş. Eksik olan
yanı ise, Yüksel Çağlar’ın 1. Basımında kitabı süsleyen desenlerinin 2. baskıya
girmeyişi, bence.
Yaban elde kök salan alın terinin
meyvelerini toplamaya başladığımız zaman, emeğin dizelere dönüştüğünü de
gördük. Özlemin ve kederli günlerin şafağında alıcı kuş gibi, bir döner, bir
kalkardı umut denen o duygu. Küçük küçük odaların loş ışığı altında, usul usul
okunan sevimli betiklerin getireceği günleri kimseler bilemezdi.
Toprağında kan sızmayan bir
dünyanın özlemiyle “Ekmeğin ve kitabın hatırı için, ses ver sesimiz çoğalsın. Yaban
elde emeğin göçü kör karanlık noktalara düşmeden, beynimizin ışığı ile »Hıçkırıklar Kuş Kanadı« döner ha döner…
Dörtlükler, her ozanın kendine
özgü bir biçemle yazdığı ve yazın dünyasına armağan ettiği yazın türüdür. Divan
yazınında ise, Musammat
[iii],
Murabba
[iv]
“ biçiminde yazılan ve bu adla bilinen türdür. Halk yazınında mani türünde
dörtlükler düzeninde yazılır. Kanımca, eski Türk yazınında da var olan bu tür,
İran rubailerine benzeyen “Tuyugların bir devamı olsa gerek. Tuyugların
[v]
da, rubailerinde yazılı biçimi 11lik hece ölçüsüyle olur. Günümüz ozanları bu
kalıbın dışına çıkmayı başarmasını bilmişlerdir. Salt şöyle yazılacaktır diye
bir kuralı yoktur. İşin en önemli yanı, yazılıp okuyucuya sunulmasıdır. Ali
Özenç çağlar, çok az işlenen bu tür içinde kendi kendisini yenilemeyi
başarmıştır.
Bir özlemin sesiyle kavruldu
yüreğim ali özenç Çağları okurken.
Çam Yaprakları
Hırçın yağmurlar düştü birden
gözüm üstüne
Fırtınalar boranlar tufanlar
kasırgalar
Sanki şu insanları örnek alır
olmuşlar.
Bir düşer bir çoğalır çamlardaki
yapraklar
1986
Arada bir felsefi konuların
kapısını aralar, usta adımlarla geçer o güzelim kapıları usulca.
Sevgiyi Soğuttular
Mavi Göğü, gelinciği bebeği,
yatağında
Umudu kurşunlayıp karanlığa
astılar
Başsız bedenleriyle üşüştüler
yurduma
Çürük yüreklerinde sevgiyi
soğuttular.
12 Eylül 1987
Yürek türkülerle büyürse,
türkülerle yoğrulursa,
Onlar
»Neo Nazilerce
evleri kundaklanan
Türkiyeli İşçilerin Anısına«
Bantlar çarklar dişliler yürüdü
üzerine
Ürüyen çakallar itler yürüdü üzerine
Tam gece yarısıydı alev aldı
saçaklar
Ölüm onlardan yana yürüdü üzerine
1987
Bantlar, çarklar, dişliler yürür insanüstüne,
boğulursun ter denilen emek yüküne. Sonra torna sesiyle demir tozları arasında
bir türkü başlar, dökülür tezgâhın paslı yüzüne.
Türkülerle Büyümek
Doğdu toprak evlerde kar üstünde
büyüdü
Aras’ın sularıyla yudu genç
yüreğini
Kuşandı bin asırlık nevrozun
ateşiyle
Boy verdi direnişte, türkülerle
büyüdü
1987
Dileğimiz bu büyüme, iyiden,
güzelden, haklıdan yana olsun kendi yürek sesiyle boy verip filizlensin.
Nihat Behram Önsöz yazısına şöyle
başlar:
»Ali Özenç Çağlar
Hayatın Tanımını
»Toprağında kan sızmayan
Bir dünyanın özlemi’yle arıyor.
Ve bunu yazarak arıyor. Yazarlığa olan tutkusu da hayata olan tutkusu gibi
içten, öz toprağında gelişen bir tohum gibi…
Avuçlarında »gurbetin yanığı« var
Ali Özenç Çağların. Bu öyle bir yanıktır ki, büyüdükçe acının olur. Sorunlardır
onu büyüten. Tıpkı bir çocuğun büyümesi gibi… Her soru kendi yanıtıyla
döllenir, öfkelerden yeni öfkeler tomurcuklanır.«
[vi]
Az önce alıntı yaptığım, Nihat
Behram’ın sunusunun da yer aldığı kitapta 74 dörtlük bulunuyor. Kutluyorum Ali
özenç Çağlar’ı bundan böyle başarısının sürmesini diliyorum…
Kitaptan bazı dörtlükler alarak ve yazıyı Ali Özenç
Çağlar’ın-Öz yaşam-ile bitirelim.
Özgürlük Rüzgârları
Esecek ülkemde özgürlüğün rüzgârı
Ekinler, çocuklar için yağmur
yağacak
Dirfiller kimi mavi, kimi eflatun
taçlı
Gökte bulut, içte umut
kararmayacak
1986
Hiroşima
Ağustos sabahının günahkâr
bulutları
Örttü ucu ucuna Hiroşima kentini
Karaya çaldı orman, sütte
bebekler yandı
Utanmayan yüzlere çarpınca
çığlıkları
Ağustos 1987
Eski Sevdalar
Toz duman eski sevdalar, ince bir
sızı ya da
İlkbaharın ilk çiçeği ilk ötüşü
yavru kuşun
Gürül gürül akarsular çoğalır
deryalar ya da
Çatlayınca genç tohumlar,
yadsınır yeniyle ya da
1987
Gece Kuşum
Gece kuşum baştan aşağı döne döne
konuverir
Bir kenti baştan aşağı süzülerek
uçuverir
Ağlayan bebeğe ninni, gül
devşirir sevenlere
Yedi rengin gökkuşağı umut sarıp
sunuverir
Hıçkırıklar Kuş Kanadı
Buharlaşmış çemen çemen ılık
yelle gelen kokun
Boynun eğmiş salkımsöğüt,
menekşeler selelenmiş
Bir trompet karışırken »do«
sesiyle senfoniye
Hıçkırıklar kuş kanadı, seviler
semaha dönmüş.
Mavi Sürgün
Leylak rengi tütün çiçeği
gölgesinde büyüdüm
Yediveren asmaların arasında öğle
uykularım
Atarken bıçkın yüreğim, pamuk
pancar tarlalarında
Mavi hüznün kuytusunda uçuşur
sevdalarım
1987
Ali Özenç Çağlar’ın-Özyaşam-2021.
Ali Özenç Çağlar,
1947 yılında Akhisar’ın Mecidiye köyünde doğdu. 1973 yılında Federal Almanya’ya
gitti ve orada çeşitli fabrikalarda işçi olarak çalıştı. Çağlar, sanat yaşamına
resimle başladı. Türkiye ve Almanya’da çeşitli dergi ve gazetelerde desenleri,
karikatürleri, şiirleri ve öyküleri yayımlandı.
1979 yılında Sanat
Emeği dergisinin açtığı “İşçi Yazarlar Öykü ve Roman Yarışması”nda “Kurtuluşun
Düşleri” adlı öyküsü, başarılı ilk beş yapıt arasına girdi. 1985′te
Gelsenkirchen’de düzenlenen “Türkler Almanya’da” konulu şiir ve öykü
yarışmasında “Kürt Şoreş” isimli öyküsü ödül aldı. İsviçre’de 1986 Dünya Barış
Yılı nedeniyle açılan bir edebiyat yarışmasında Çağlar’ın “Leke” isimli öyküsü
başarı ödülü aldı.
Sanatçı, 1993
yılında Milliyet Gazetesi ve Türkiye İş Bankası’nın Avrupa düzeyinde açılan
Örsan Öymen Yazın ve Karikatür Yarışması’nda dil konusunu işlediği
karikatürüyle tekrar başarı ödülüne değer görüldü. Daha sonraları yazarın,
Türkiye’de, 1999, Samim Kocagöz Öykü Birincilik Ödülü. 2001, Cumhuriyet-Hafta,
edebiyat yarışmasında, “Mahrem Ölümler” ile öykü ödülü vardır.
Yayınlanan
kitapları:
Ali Özenç Çağlar’ın
bugüne kadar yayımlanan kitapları, “Gece Sabaha Durdu” (1987) şiirler,
“Korkunun Ötesi” (1989) Öyküler, “Hıçkırıklar Kuş Kanadı” (1990) dörtlükler.
“Destanca” şiirler / 1994 / “Kavşak” –öykü- (Ortak Yapım) Anadolu Verlag-1995 /
Yazarın ilk romanı olan “Ölü Yüzler” / 1998’de, Milliyet - Doğan Kitapçılık
tarafından yayımlandı. / ”Hercai Gülüşler” (şiir) Aydın Kitabevi (Kasım/ 2000)
“Ölümün Rengi” öyküler / Aydın Kitabevi / mayıs 2001/ ”Günah Kuşları” (roman)
2008-Öz Yapım oHG / Yine aynı yıl, BirYay Yayınları/Yaralı Hayıt Ağacı ve
“Olgu’nun Karıncaları” (2008) / Ardından, Mayıs 2013. Çağdaş Tragedyalar-Şiir/
Artshop-2015/ Ateş Küskünleri-Öykü-Artshop-2016/ Sular Kuruyunca-Roman-Artshop
Yayınları-Eylül. 2016, İstanbul. Haziran Çocukları - Şiirler - Temmuz 2018/
Soğuk Yıllar – Roman-Artshop./ Ocak 2019 – Yitik Zama-Öykü - Klaros Yayınları -
Temmuz 2020 – Ekmeği Taştan Oyanlar – Öykü –Klaros Yayınları – Temmuz 2021.-
Orhan Bahçıvan
Küçük Not:
Bu tanıtım yazısı, Türk Dili Dergisi Sayı 28- Ocak/ Şubat 1992
tarihinde yayımlardı.
Orhan Bahçıvan
[i]
Ali Özenç Çağlar, »Hıçkırıklar Kuş Kanadı« ve ya Mavi sürgün dörtlükler, Aydın
Kitapevi…
[ii]
Ali Özenç Çağlar, »Hıçkırıklar Kuş Kanadı« ve ya Mavi sürgün dörtlükler, Aydın
Kitapevi…
[iii]
Musammat: sözcüğünün asıl anlamı "ipliğe dizilmiş inci"dir.
Bendlerden oluşan nazım biçimleri genel bir adlandırma ile Musammatlar olarak adlandırılmaktadır.
[iv]
Murabba, bent adı verilen dört dizelik kıt'alardan oluşan şiir türüdür. Kelime
anlamı "dörtlük" demektir. Aynı ölçüde dörder dizelik bentlerden
oluşan nazım şeklidir. Uyak düzeni genelde aaaa/bbba/ccca/ddda/. Şeklinde
olmakla beraber, ilk bendi kafiyeli olmayan ya da sonraki bentlerde kafiyesi
tekrarlanmayan murabbalar da vardır.
[v]
Tuyuğ, edebiyat terimi olarak dört mısralı bir nazım biçiminin adıdır. Eski Türk
şiirinin dörtlüklerinden doğmuştur. Tuyuğun Oğuz Türklerinin Azerbaycan, Doğu
Anadolu ve Irak'a yerleşmeleriyle kendi edebiyatlarında kullandıkları dört
mısralık halk şiirlerinin bu bölgede aruzla yazılan ve Fehleviyyât denilen
bestelenmiş rubailerden etkilenmesiyle ortaya çıktığını ileri sürenler de
vardır.
[vi]
Nihat Behram» Hıçkırıklar Kuş Kanadı« ve ya Mavi Sürgün, kitabında önsöz
yazısı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder