Pirsultan Soyları, Pirsultan Köyleri...

Pirsultan Soyları, Pirsultan Köyleri



Sednik Paşa Pirsultanlı'nın Anısına Saygıyla.


web sayfasında yetmiş sayısını aşan eserleri inceliyordum ki, gözüme takılan bir yapıtı beni hayli heyecanlandırdı. Bu eserin adı » Pirsultan soyları, Pirsultan köyleri, Gence–2013« daha sonra kendisinden e-kitap olarak rica ettim. Hocam beni kırmadı ve bu sözü edilen kitabı bana gönderme lütfunda bulundu. Bende bu kitabı bir solukta okudum.

Bu kitabın içinde yer alan bir bilgi var. Değerli hocam, bu kitapta bizimde yakından bildiğimiz Banazlı Pir Sultan Abdal adlı ozanı anlatıyor ve Hocam kendisini bu ozanın torunlarından biri olduğunu yazıyordu. Bu eserde kendisini anlatıyor. Kendi soyunun Sivas'tan giden ve Tebriz yakınlarına yerleşen 12 aileden olduğunu güzel güzel anlatıyor.

Ben burada bir küçük alıntı yapmak istiyorum. Çünkü Sednik Paşa Pirsultanlı hocam kendi kalemiyle kendi soyunu aktarıyor. Bence bu bilgiler kişinin beyanı esastır değerlendirmesiyle geçerlidir.

Sözün bu yerinde hocamın yazdığı bilgilerden uzun bir alıntı yapmak istiyorum. Bu alıntı kitabın ilk sayfasından başlayarak, belli bir yere kadar sürsün istiyorum. Çünkü kitapta verdiği bilgiler bence çok önemlidir.

Bu yazıda iki kez Hocamın notlarına dönmüşüm. Birinci alıntı, kendisine ait olan web sayfasında bulunan » Soyum-Köküm« başlıklı yazısıdır. Bu söylemler gerçekten araştırmacılar için yeni ve değerlendirilmesi gereken bilgilerdir.

İkinci alıntı ise, » Pirsultan Soyları, Pirsultan Köyleri« adıyla okuduğum kitabın giriş bölümündeki bilgilerdir.

Ben bu küçük yazımda istiyorum ki, değerli hocamın dili nasıl, sözcükleri kendi diliyle nasıl aktardıysa öyle okunsun. Anadolu Türkçesine çevirmeden öylece aktarılsın. Orijinal metine sadık kalmak amacıyla bu kopyala yapıştır kolaylığını seçtim. Bu alıntıya geçmeden önce, gelin birlikte Hocam Sednik Paşa Pirsultanlı'yı tanıyalım.

Sednik Paşa Pirsultanlı[i]

Soyum-Köküm:

»20 may (1929-2013)-cu ilde Gence yaxınlığındakı Daşkesen bölgesinin Qazaxyolçular kendinde dünyaya göz açmışam. Bu kend ulu babamız Pirsultanın adını daşıyan, Pirsultan dağının ayağındadır. Eyni zamanda, bizim neslimizin nesil-soy adı Pirsultanlılardır. Atamın atası Türk Paşa, anamın atası Türk Semeddir. Hetta menim çoxbendli şeirimin bir parçasında deyilir:

Ağ qayanı, Arxaşanı,
Türk Semedi, Türk Paşanı,
Nenem - o xalı qoşanı,
Sizde qoyub gelmedimmi?

İster Türkiyedeki ulu babalarımızın yurdu Yıldız elleri, Sivas, Banaz köyü, Pirsultan Abdalın faciesinden sonra Tebrizin 60 kilometrliyinde Qasım dağlarının eteyinde bu neslin bir parçasının saldığı Pirsultan kendi ve menim doğulduğum kend füsunkar gözelliklere malikdir. Sazın-sözün vurğunu olan bu neslin adamları hemişe buz bulaqlı, göy çemenli, benövşeli-nergizli tebietin ağuşunda mesken salmışlar. Bu neslin şeceresi Pirsultan Abdaldan beri melumdur. Neslin ilk yazarı ve fexri XVI esrin böyük senetkarı Pirsultan Abdaldır. Bundan sonra onun qızı Senemin nadir şeirleri eldedir. Yüksek dini tehsil görmüş dayım Abdulkerim gözel tebe malik olmuşdur.

Bütün tarixi ehvalatları sinesinde yaşadan 130 il ömür sürmüş Leyli nenem olmuşdur. Leyli nenem bir misra da şeir yazmayıb, lakin onun sinesi folklor xezinesi idi. O, menim ilk müellimimdir.

Çoxları şeir yaradıcılığına 20-30 yaşında, hetta çox sonralar başlamışlar. Men ise az qala şeirimle beraber doğulmuşam. Menim dünyaya geldiyim mühit sazın-sözün sedaları ile yaşayıb. Men bu sedalar altında yatıb durmuşam. Leyli nenemin ulu babamız Pirsultan Abdaldan dediyi şeirler iliyime, qanıma hopmuşdur.

Sivas ellerinde zilim çalındı,
Camlıbeller bölüm-bölüm bölündü,
Men dostdan ayrıldım bağrım delindi,
Katib, ehvalımı şaha böyle yaz!

Belke de bu şeir körpeliyimde nenemin dilinden eşitdiyim birinci şeir olub, nesil-soyumuzun şair oğlu, din xadimi Abdulkerimin uğursuz taleyi tekce nenemin yox, bütün yaxınlarının qelbini yaralayıb. 1931-ci ilde güllelenmeye aparılarken Abdulkerim aşağıdakı şeiri bedaheten söylemişdir:

Deymesin sineme düşmen güllesi,
Aparın Sivasda asdırın meni.
Yıldız ellerinde, Banaz köyünde,
Aparın, o yerde basdırın meni.

Doğulduğum Qazaxyolçuların Eyri çayı sel gelib daşır. Men çayın sahilinde durub, selin getirdiyi daş- ağaca, ağac kötüklerine, qollu-budaqlı söyüd ağaclarına tamaşa edirdim. Ele bil heyecana geldim. Qelbim «şeir dilini» açdı.

Qazaxyolçuların eyrim-üyrüm çayı,
Aşdı-daşdı, sel geldi, yaman coşdu.

Sen deme, nenem Leyli arxada dayanıb meni seyr edirmiş. Meni bağrına basdı ve dedi: «Allah seni mene oğlum Kerime evez gönderib. Oğlum Kerim «Quran»a baxıb hey deyerdi: «Senin bu neven gelecekde şair ve alim olacaqdır».

Tale meni nenemin de isti qucağından ayırdı. Qardaşına göre meni de gülleleyecekler deyib, atam anamı mehkemeye çekdi. Gücle xatırlayıram, anamın qucağında idim. Anam ağladıqca, onun göz yaşları dodaqlarımın üstüne düşürdü. Hemin veziyyeti şeirlerimde sonralar xatırlamışam.

Ne bilesen, sen ananı emende,
Men anamın gözyaşını içmişem.

Tale ele getirmişdir ki, men bir ailenin himayesinden çıxıb dövletin himayesinde böyümüşem ve Destefur kend orta internat mektebini bitirmişem. Çox erken şeir yazdığım üçün adamlar terefinden yüksek qayğı görmüşem. İnsanların maddi yardımı neticesinde ali tehsil almışam, namizedlik ve doktorluq dissertasiyası müdafie etmişem. Elliden artıq kitab, yüzlerle qezet ve curnal meqaleleri yazmışam. Beynelxalq simpoziumlarda deyerli elmi meruzelerle çıxış etmişem. Folklor toplamaqla ve elmi meruzeler etmekle beraber Qazaxıstanda, Orta Asiyada, Rusiyada, Almaniyada, Türkiyede, İranda ve başqa yerlerde olmuşam. Bu yerlere alim kimi sefer etsem de, bu gezmek, görmek mene saysız mövzular vermiş, yeni-yeni şeirlerin dünyaya gelmesine imkan yaratmışdır. Heç tesadüfi deyil ki, Türkiyenin Hacettepe universitetinde neçe-neçe telebe menim yaradıcılığımdan buraxılış işi üçün diplom yazmışdır. O cümleden «Sednik Paşa Pirsultanlının poeziyası» adlı mövzu da buraya daxildir. İndiye qeder «Öz sesim», «Pirsultan bulağı», «İnciçiçeyim», «İlahi bir ses», «Yuxular olmasaydı», «Bir içim neğme», «Bir çiçek de vetendi», «Yıldızdağdan esen külek» adlı şeir kitablarım işıq üzü görmüşdür.

Gencliyimde şeire nikbin ruhla gelmişem. En gözel şeirleri Vetene, onun dağlarına ve Sefure xanımın mehebbetine hesr etmişem. Lakin Sefure xanımın öz dünyasını vaxtsız deyişmesi şeirlerimin başının üstüne qem buludu getirmişdir. Körpelikde valideyn nevazişi görmemeyim, Sefure xanımın ölümü, ulu babam Pirsultan Abdalın facieli heyatı istesem de, istemesem de şeirlerimden bir sızıltı kimi gelib keçmişdir. Şeirlerimin içerisinde Kelbecere, Qazaxıstana, Almaniyaya, Türkiyeye ve İrana seferlerim yeni inciler yaratmağıma sebeb olmuşdur. Hetta bunlar gelecek tedqiqatçılara yaxından kömek edecek ve onalara zengin material verecek.

Qarabağ müharibesi, Şuşanın, Laçının, Kelbecerin ve Göyçenin elden getmesi menim ağrılı-acılı şeirlerimin mövzusuna çevrilmişdir. Bu şeirleri kim olur olsun oxuyanda onun qelbini göynedecek. Yurd derdi onun üreyinde pöhrelenecek.

Men bu kiçik yazıda teferrüata varmıram. Çünki bu şeirleri oxuyarken her kes özüne buradan pay götürecek, gah zövq alıb sevinecek, gah da qeme qerq olacaqdır.

Gencliyimde Daşkesen, Kelbecer ve Goranboy qezetlerinde redaktor olmuşam. 38 ildir ki, bir professor kimi ali mektebde genc neslin telim-terbiyesi ile meşğul oluram. Men alimem, pedaqoqam, şairem. Bütün bunlar elmi yaradıcılığıma ve bedii yaradıcılığıma öz tesirini göstermişdir.

Her şeyden evvel her kese nümune ola bilecek bir aile başçısıyam. 3 oğlum, 3 qızım, 3 gelinim, 3 kürekenim ve 12 nevem var. Onlar menim yaşıl pöhrelerimdir. Pirsultan nesil soyunun davamçılarıdır. Neslin her bir nümayendesi böyüklü-kiçikli Pirsultan Abdalın, Senemin, Abdulkerimin, Sednikin ve Sefure xanımın şeirlerini ezber bilirler. Hetta övladlarım ve nevelerim Pirsultan Abdalın başladığı yolu davam etdirirler. Allah rehmet elesin, Pirsultan Abdal, sene! Senin dağından, çemeninden şeir çiçekleri heç zaman eskik olmayacaqdır.

Pirsultan babaya hesr edilmiş yeddi bendlik qoşmanın iki bendinde deyilir:

Sivasda, Banazda, Yıldız dağında,
Yaşayır bu gün de soyların, baba.
Neğmenle oyanır, neğmenle yatır,
Bölük-bölük türkmen boyların, baba.

Ve yaxud:

Türke, türk eline bir iftixarsan,
Sednikem, deyirem, ne bextiyarsan.
Harda saz çalınsa, sen orda varsan,
Çetin başa geler sayların, baba.«

Sednik Paşa Pirsultanlı  kendisini böyle anlatıyor. Bu anlatıları okuduğu ve bu yazıya başlık olarak aldığım »Pirsultan Soyları, Pirsultan Köyleri« isimli kitabında daha detaylı

Bakın hocam neler söylüyor:

»XVI esrin ünlü şair-aşığı, ulu babamız Pirsultan Abdal hakkında mene cocuk vaxtlarımdan ana nenem Leyli xanım bilgi vermişdir.
Leyli nenem mene söyleyirdi ki, ulu babamız Pirsultan Abdal Türkiyenin Sivas vilayetinin Banaz köyünde dünyaya göz aç-mış, orada böyü-yüb yaşa dolmuş, çox genc yaşla-rından ünlü şair-aşık kimi tanınmışdır. O, doğma Yıldız ellerine, Yıldız dağlarına ürekden bağlı olmuş, onu şeirlerinde terennüm etmişdir.

Bu istedadlı şair-aşığın heyatda bexti getirmemişdir. Türkiye sultanlığı ile Sefevi dövletinin arasında başlanan ziddiyyet, hemçinin, o dövrde Sivasda ve Sivas yöresinde olan türkmen toplumunun Şah İsmayıl Xetayiye meyl göstermesi Pirsultan Abdalın da heyatını girdab içerisine salmışdır.

O, Türkiye sultan¬larını vesf etmek evezine, öz şeirlerinde Şah İsmayıl Xetayiye üstünlük ver-mişdir. Bu ise onun faciesine sebeb olmuşdur. Pirsultan Sivasda Xızır Paşa terefinden boğazından asılmışdır. Ele Pirsultanı meşhurlaşdıran ve tarixde yaşadan da onun faciesi olmuşdur.

Bu deetli hadi-seden sonra Pirsultan Abdala çox yaxın olan kohumlarından on iki aile köç bağlayıb Tebrize gelmişdir. Sefevi xanedanlığı Tebrizin, texminen, 80 kilometrliyinde, Kırxkız dağlarının eteyinde onlara yer vermişdir. Onlar burada Pirsultan köyünü (kendini) inşa etmişler. Sivasın Banaz köyünden köçüb gelmiş Pirsultan Abdal soyları içerisinde onun oğlu Kerim ve kızı Senem de olmuşdur.

Bir müddetden sonra Senem emisi oğlu ile evlenib Türkiyenin Bolusuna kayıtmışdır. Kerimin oğlanlarından Pirsultan ve Eynal Genceye köçüb burada yurd salmışlar. Gencede Bağmanlar kesebesinden olan Bibixanımla evlenen Pirsultanın Xansenem adlı kızı dünyaya gelmişdir. Pirsultanın kardaşı Eynal ise Kazağın Şıxlı kendinden gelmiş ailenin kızı Nergizle aile heyatı kurmuş, onun da Mehemmed adlı oğlu olmuşdur. Elece de Pirsultan soyundan olan Memmedhesen Kazağın Kosalar kendinden gelmiş ailenin kızı Şayeste ile evlenmişdir. Memmedhesen ve Şayesteden kızları Leyli, oğlanları Hesen, Abduleli ve Hüseyn dünyaya gelmişdir.

Kardaşlar, yeni, Eynal ve Pirsultan, adeten, yaz-yay aylarında Gence yaxınlığında yerleşen, babaları Pirsultanın adını daşıyan Pirsultan dağına yaylağa çıxarmışlar. Kışda ise Gencenin Bağmanlar hissesinde kurdukları evlerine dönermişler.

Çox keçmir ki, Eynal Pirsultan dağının eteyinde Pirsultan adlı köy salır. O, burada, esasen, koyunçuluk ve maldarlıkla meşğul olur. Mükemmel dini tehsil görmüş neve Pirsultan xalk arasında övliya kimi tanınır ve Pirsultan Abdalın adını daşıyan dağda çox meşhur olan ocağın sahibi olur. Bu ocağa tapınanların, ziyarete gelenlerin sayı-hesabı olmur. Ziyarete gelenler özleriyle buğda getirir, Kuş kayasına sepirler. Çünki, hemin kayada bu gün de göyerçinler yaşayır.

Revayete göre, Pirsultan Abdal so-yundan olan insanları Sivasın Banazından Tebrize, elece de, Pirsultan Abdalın ne-veleri Pirsultan ve Eynalı Genceye beledçilik edib getiren bir göy göyerçin olmuşdur (bize göre, göyerçin, Pirsultan Abdal soyunun onkonudur).

Pirsultan Abdal ocağına ziyarete gelenler daha çox övlad arzusu ile gelirler. Bele revayet edirler ki, bir kadın övlad arzusu ile Pirsultan ocağına koyun kurban deyir. Kadının bir oğlu olur. Lakin,  kış ayı olduğundan o, kurbanı lengidir. Uşak gece-gündüz ağlayır.

Kadın erine deyir:

Biz kurbanımızı kesmemişik.

Eri deyir:

Arvad, boranda, karda Pirsultan dağına nece çıxım?

-Övlad hesretile dodağım neçe yerden partlamışdı... Onu göz önüne getir.

Kişi bu sözden sonra kışın boranında, karında ocağa kurban aparıb kesir. Hemin günden sonra uşak sakitleşir. Arvad deyir:

Kişi, oğluma ikinci kardaş da isteyirem. Kurbanı hazır et.

Vaxtile bu ocakda Belek daşı da var idi. Ocakdan bir az aralıda Yeher daşı var. Pirsultan bulağı var. 1929, 30, 31-ci illerde Şura hökumeti Pirsultan kendini (köyünü) dağıtmış, Pirsultanlıları ise ona yaxın olan Kazaxyolçular kendine köçürmüşdür. O kendde yaşasalar da onların mesken saldığı yere Pirsultan köyü, adamlarına ise Pirsultan soyları, Pirsultan tiresi ve ya Pirsultan oğulları deyirler. Dağılmış yurd yerlerine Hörgülü adı verilmişdir.

Nenem Pirsultan Abdaldan birce bend şeir ezber bilirdi:

Sivas ellerinde zilim çalındı,
Çamlı beller bölüm-bölüm bölündü.
Men dostdan ayrıldım bağrım delindi,
Katib, ehvalımı şaha böyle yaz...

Onun neve Pirsultandan da bir şeir yaddaşında ilişib kalmışdı:

Banazdan köçübdü  Abdal soyları,
Sızlaya-sızlaya Tebrize gelib.
Boş kalıbdı  Yaşıl İrmak yöresi,
Kasım dağlarıyla Kırxkıza gelib.

Neve Pirsultanın kızı Xansenemin bir bayatısı, iki rübaisi kalmışdır:

Senem gel, ay Senem, gel,
Öz körpenem, menem, gel.
Sen Boluda, men burda,
Ruhuna kurbanam, gel.

Rübailerinden nümune:

Xansenemin Karatacdır oylağı,
Yıldızdağda kalıb baba yaylağı.
Neve Pirsultanı Tebrizden gelib,
Kedim Gence olub yeri, yatağı.

Ve ya:

Xansenemin ilme çalan elleri,
Xalılara düzer elvan gülleri.
Derme ellerinin naxışlarıdır,
Gelsin tamaşaya Sivas elleri.

Neve Pirsultan öz yaradıcılığında koşma şeir formasından, Xansenem ise bayatıdan ve rübai janrından istifade etmişdir. Onun rübailerinden anlaşılır ki, o, bu ve ya diger derecede Ömer  Xeyyamın ve Mehseti Gencevinin rübaileri ile tanış imiş.

Heca veznli Azerbaycan şeiri bir kayda olarak azhecalılıkdan çoxhecalılığa doğru inkişaf etmişdir. Eyni kafiye sistemine malik bayatılar yeddi hecalı, rübailer ise on bir hecalı olur.

Gencede yaşayan neve Pirsultanın kızı Xansenem böyüdükden sonra onu Gencebasarın Şemkir elatının İrmaşlı kendine ere verirler. Bu kendle Pirsultan soylarının  evvelden  kohumluk elakesi vardı. Bele ki, vaxtı ile Kızıl İrmakdan, Yaşıl İrmakdan bir çox aileler köçüb bu kende gelmiş ve  koyunçulukla meşğul olmuşlar. Eslinde ilk zamanlar bu kend  İrmaklı  adlanmış, sonra ise İrmaşlı şekline düşmüşdür.

Leyli nenem men institutu kurtarandan sonra dedi:

Oğlum, indi ağlın kesir. Baban Semedle Gencede  yaşamış, her il Pirsultan dağına yaylağa gelmiş Pirsultanın kebrini axtarıb tapmadık. Biz Pirsultan dağının başında olan kebirleri rusların dağıtmasından korxarak mezarların üzerlerini çim kesib (üstü otlu torpak kesimine çim deyilir)  örtdük.

Belke de Pirsultanın kebri gizledilmiş kebirler arasındadır. Feket Semed babam deyirdi ki, men cavan vaxtı Şemkirin bir kendinde, kebiristanlıkda koçdaş  kebirleri  arasında Xansenemin üstü yazılı mezar daşını görmüşem. Leyli nenem hemin kendin adını, Xansenemin mezarının yerini unutmuşdu. O, bunu mene yuxu kimi danışırdı. Men kırx ilden artık bu mezarı axtarıb tapa bilmedim.
Bu yaxınlarda heyat yoldaşım, şaire Sefure Pirsultanlının xatiresine tikilmiş Pirsultan bulağına rast gelen  Valeh hekim meni görüb dedi:

ellim, kardaşım Vakif İrmaşlı kebiristanlığında Molla Mircefere başdaşlarını oxudub. Melum olub ki, hemin mezarlardan biri 1865-ci ilde vefat etmiş Pirsultan kızı Xansenemin kebridir. Bu mezarın tapılmasında daha çox  böyük kardaşım Eldar maraklı idi. O, biz kardaşlara hemişe deyir: “Atam deyirdi ki,  men Xansenem vefat etdiyi ilde anadan olmuşam”. Valeh hekimin atası Receb Xelefli tayfasındadır.

Nenemin danışdığı xatireler yaddaşıma ele hekk olunmuşdu ki, babam Pirsultanlı Semedin nenesi Xansenemin mezarının axtarışına başladım. Uzun axtarışdan sonra, nehayet, Valeh hekimin beledçiliyi ile şair-publisist Ramiz Temkin ve video-operator Mehemmed Hetemovla birlikde 9 dekabr 2012-ci ilde İrmaşlı kendine yollandık.«[ii]

Değerli Hocam kendisini Pirsultan soyundan gelen biri olarak yazıyor. Bu bilgileri de Leyli Hanım diye seslendiği nenesini kaynak göstererek aktarıyor. Bu bilgilerin bizim ülkede, yani Türkiye'de bilinmemesi, duyulmaması ilginçtir.

Sednik Paşa Hocam Pirsultan'ın Türkiye'nin Sivas vilayeti Banaz köyünde doğduğunu ve büyüdüğünü yazıyor. Oysa bizim bilgilerimize göre, Pir Sultan Horasan bölgesinde bulunan Hoy köyünden Sivas'a gelmedir.

Değerli Hocam uzun uzun anlatıyor, Pir Sultan Abdal dediğimiz ozanı. Bu anlatılar bir bakıma bizim bilgilerimizle çakışmayan yanları olsa da, yeni ve değişik bilgiler olması sevindiricidir.

Bir yanıyla Tebriz dolaylarında bulunan Pirsultan Dağı, diğer yandan Pirsultan köyünden söz ediyor. Bu çok önemli bir bilgidir.

Tebriz sürgünleri diyebildiğimiz büyük göç olayından söz ediyor. Anadolu tarihçileri bilirler ki, Asya'dan ya da Kafkaslardan gelen göçler vardır. Sözü edilen ozan Pir Sultan Abdal da, Sivas'ın Banaz köyüne Horasan'ın Hoy köyünden gelmedir.

Pir Sultan Abdal, bir yanıyla Urum »Bizanz« Sofusu olarak bilinir. Diğer bir yanıyla Şah İsmail'in »Hatayi« Urum diyarına gönderdiği halifelerinden birisidir. Anlatılar söylencelerde bir kaç kez İran'a gidip Şah İsmail ile görüştüğünü nefeslerinden okuyoruz.

Ben bu mektubun içinde şiirlerini almadım. Sadece önemli bulduğum yerlere değindim.

Anadolu'dan doğuya yani, Azerbaycan yöresine önemli göçler olmuştur. Bu göçler birkaç evrede tanımlanır. Sözü edilen Tebriz sürgünleri ise, Kalenderoğlu isyanına denk gelmektedir. Büyük ihtimal bu evrede gelişen olaylar sonucu göçen ailelerdir bu aileler.

Bu sevincimiz son yıllarda araştırmacılar arasında, önemli kaynaklara ulaşma sevinci niteliğindedir. Değerli Hocama yürek dolusu teşekkürlerimi sunuyorum.

Azerbaycan halk yazınında aşık edebiyatı çok önemlidir. Bu nedenle o yörede Pir Sultan Abdal deyişleri aşıklar arasında biliniyor mu? Biliniyorsa ne kadarı biliniyor. Azerbaycan sahasında aşık havaları vardır. Bu havaların içinde Pir Sultan Abdal'a özgü bir ya da bir kaç hava var mıdır?

Yukarıda söylediğim düşünceler benim belleğimi boş bırakmadı. Bu düşünceleri yazarken, Anadolu sahasında bilinen ve yıllarca araştırmacılara konu olan bu ünlü ozanı biraz olsun anlatmak istiyorum.

Banazlı Pir Sultan Abdal

On altıncı yüzyılında yaşadığı, hakkında fazla bilgi olmadığı. Adının Haydar, evli ve çocuklarının olduğu yazılıyor.

Yaşamının büyük bir kısmı Banaz köyünde geçtiği için ve evinin de bu köyde olduğu için Banazlı pir sultan abdal olarak anılıyor.

On altıncı yüzyılda Anadolu'da boy gösteren İran Yanlısı mezhep çatışmalarına ya da isyanlarına katılarak Osmanlı yönetimi ile ters düştü. Sivas Beylerbeyi olarak görev yapan Deli Hızır Paşa yargılayıp astırdı.

Asıldığı tarih kesin olmamakla birlikte, 1547–1551 ya da 1587–1590 arasındaki bir tarih olduğu araştırmacılar tarafından yazılıyor.

Bazı araştırmacılar 6 ayrı Pir Sultan'ın yaşadığını yazıyorlar.[iii] Bu yazılan isimlerin en ünlüsü ve bilineni ise, yukarıya adını yazdığım, Banazlı Pir Sultan Abdal'dır.

Araştırmacılar gerçek Pir Sultan Abdal olarak, Banazlı Pir Sultan abdal'ı kabul ederler. Değerli Hocam Sednik Paşa Pirsultanlı'da bu isimden söz ediyor.

Pir Sultan abdal Tasavvuf ozanı olup Alevi Bektaşi edebiyatı içinde yedi ulu ozandan biri sayılmaktadır.

Araştırmalar nasıl başladı ve nasıl günümüze geldi derseniz o konuda da biraz söz edelim.

Bütün araştırmacılar, Osmanlı kaynaklarında yazılı bir belgenin olmadığını ve hakkında öyle detaylı bilgi yok deniliyor.

İlk bilgiler 1928 yılında Fuat köprülü tarafından yazılmış. Bu arada Derviş Ruhullah  isimli araştırmacı, yayınladığı Bektaşi Nefesleri[iv] çalışmasında sekiz tane nefesini yayınlamıştır.


Daha sonra 1929 yılında sadettin Nüzhed ilk kitabını yayınladı. Daha sonra Abdülbaki Gölpınarlı ve Pertev N. Boratav birlikte »Pir Sultan Abdal« isimli çalışmayı yayınladılar.

Böylece Türk Halk yazını önemli bir ozana kavuştu. Bu alanda devam eden yıllarda onlarca araştırma yapıldı. Onlarca kitap yazıldı. Tüm bu araştırmalarda nedense Hocam Sednik Paşa Pirsultanlı'nın verdiği onca bilgiden söz edilmiyor.

Şimdi Pir Sultan Abdal araştırmacıları değerli Hocam Sednik Paşa Pirsultanlı'ya ulaşıp bu bilgilerden de yararlanmalı.

Bu yazıyı Sednik Paşa Pirsultanlı Hocamın Şiiri ile bitirmek istiyorum:
 
Pir Sultan Pınarı

Suyun şərbət, suyun baldı,
Baldı, Pirsultan pinarı.
Daşların mərcandı, ləldi,
Ləldi, Pisultan pinarı.

Qayaların bir xəyaldı,
Qartalların qanad çaldı.
Çəmənlərdə gözüm qaldı,
Qaldı, Pirsultan pinarı.

***
Ay bulaq, yolların güldü,
Sonaların suya gəldi.
Sular ördək, qazla doldu,
Doldu, Pirsultan pinarı.
                ***
Bu nə görüş, nə vüsaldı,
Köynəyi lalədən aldı.
O qız ürəyimi çaldı,
Çaldı, Pirsultan pinarı.
                ***
Nənəm, sən deyənlər oldu,
Sədnik’ə yadigar qaldı.
Pir Abdaldan payın aldı,
Aldı, Pirsultan pinarı.
»Sednik Paşa Pirsultanlı«


8 Nisan 2013 Essen


Orhan Bahçıvan



 
Sədnik Paşa Pirsultanlı  (1929-2013)

**************
Değerli Hocam Filologiya elmleri doktoru, professor »Profesör«
Sednik Paşa Pirsultanlı'ya özgü olan,

http://www.sednik-pasa-pirsultanli.net/index.html



[i] http://www.sednik-pasa-pirsultanli.net/index.html
[ii] Pirsultan soyları, Pirsultan köyleri, Gence–2013
[iii] Pir Sultan Abdallar, İbrahim Aslanoğlu
[iv] İstanbul, kütübhane i Sudi 1340

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Alagöz Dağı’nın Çocukları / Çolaklar / »Kızılateş Sülalesi«

Merdinikli Türkmen Karaca-Oğlan...

Göle Yöresi Halk Oyunları