28 Aralık 2024 Cumartesi

Sen Kal Burda Ayrılık!

Sen Kal Burda Ayrılık!


Düşünce denen bir şey vardır
Beynimizin o ilkel noktasında
Ya fabrikadayız ya da tarlada
Ya demiri un ediyoruz
Ya da burçak yoluyoruz ellerimizle

Biz, emekçi insanlar
Ya sırtımızda küfelerle hamalız
Ya da bezirgân pazarında
Üç kuruşa satılan bir malız
Hepsi bu

Bir Spartaküs adı duyulur
Sanki başkası yokmuş gibi
Ama ben diyorum ki,
Kawa’nın tarihini yakanlar utansınlar
Asya’nın bozkırında
Bibi Sultan Oğlunu bilmeyene aşkolsun
Gılgamış’ın yenilmeyen gücüyle

Usul usul ağlayan gökyüzü
Yeni bir fırtınanın habercisidir
Fırtına kaçınılmaz
Yaşanmalıdır.

Gönlümüz enginler de esenlik dolu
Şişirilmiş pupa yelken
Geçilir ırmaklar
Denize varılmalıdır kardeş, denize
Deniz, görkemli bir dalgaysa
Dalgalar aşılmalı
Ufuklar daralmadan diyorum
Umuda varılmalı

Volkanların tutuşmasıyla
Berraklaşırsa gönül denen o sevda
Acılar
Kilim gibi,
Ayaklar altına serilecek
Kendiliğinden

Emeğin çilesini eksik yazmışlar
Eşkıya romanlarını tam
Yangınlar ve yanlışlar çözülsün
Gönlümüzün
Bu fırtınalı sevdasıyla
Emeğin ve özgürlüğün çilesi
Tam yazılsın

Geldik yol ayrımına
Artık
Bildiklerimiz yazılmalı
Elveda deyip eşkıya romanlarına
Emeğin çilesini yazmaya devam

Görkemli, yeşil
Kıyıların başlamasıyla birlikte
Ayrılıp gidenler olacaktır
Kendiliğinden
Ufkun rengini gözeterek

Kavim,
Kabile gözetmeden
Sen kal burada ayrılık
Öz gönlümde sevda filizlendi
Deniz tanığımdır

Kavuşmaya gidiyoruz
Sen kal burada ayrılık
Çocukların umudunu onursuz bırakmadan
Öfke denen volkanların bağrında.


Orhan Bahçıvan, »Halis Kızılateş«

»Acılar Da Üşür 2002« Kitabımdan.

13 Kasım 2024 Çarşamba

Sarı Gelin Ezgisi!

Sarı Gelin Ezgisi!

Bu dağlar Kızılgedik Dağları

Vay Sinan Ölsün Sarı Gelin!

Geçtim tüm kapıları ansızın
Pencereleri öylece
Dolaştım sokakları yalınayak
Efkâr dağıtan ihtiyar delikanlılara
Selam verip
Selam aldım usulca

Eğildim el öptüm saygıyla
Bu bir gelenektir.

Yaşanmış bir gençliğin som kalıntısı
Dert yüklü dedim güldüler
Tütün kokan elleriyle
Tokalaştılar.

Döndüm en ihtiyar delikanlıya
Bir türkü söyle dedim
Bir türkü söyle
Yeşil Göle dinlesin
Silinsin kulakların katmerli pası

Gülümsedi bana her biri
Kısarak gözlerini

Bir çay geldi
İnce belli İstekanla önüme
Kokusu burnuma vurdu yutkundum
Kıtlama şeker tabakta
Elimde güneşin ısısı
Dilimde çay

Dört yanımda çocuklar
Şen şakrak koşuşuyorlar desem
Saklambaç oynuyorlar
Güvercinler gibi
Uçarak

Dedim ki gideyim
Dedim ki artık zaman doldu
Bir türkü bile söylemediniz
Hakkımız saklı kalsın
Sizin yanınızda

Dediler o sevdalı günler bitti
O insanlar kaderleriyle çekilip gitti
Sadece sesleri kaldı
Sadece ezgileri

Dedim bizde onu istedik
Seslerini duyalım o güzel insanların
Sizin sesinizle birlikte
Yekindim kalktım

Yağmur Yasamal üstünde doldu geliyor
Bulut yüzlü gezginlerin düşünde
Kireç yüzlü küçük evler
Telaş içinde

Su sesi
Yağmur sesi
Karışır toprağın kokusuna
Düşer aklıma bir Sarı Gelin ezgisi
Çözülürüm yeşil çimen üstüne
Kanatlarım her dem yorgun
Yüreğim dargın.

Yağmur Yasamal Dağı’nı geçti
Karaca Oğlan gömütü
Islanıyor!
Duy sesimi Sarı Gelin
Duy sesimi
Rüzgârla

Rüzgar ovayı dolduruyor görüyorum
Bir telaş, bir telaş sorma gitsin
Ellerimi cebime topluyorum
Dinlensin diye.

Vişne rengi bir koku
Güneşin gölgesinde yeşeriyor
Sızıntı gibi

Bir çift üveyik geçti penceremin önünde
Ağladı kanatları rüzgar üstüne
Bahçeme konun dedim
Konmadılar.

Yağmur damlaları öpüyor toprağın yüzünü
Dilsiz dile gelmiş söylüyor
Karaca Oğlan ezgisini
Yorgun sesiyle.

Sarı Gelin şu tombul yüzlerinden

Öpmedikçe gitmem nic’olur s’olsun


Orhan Bahçıvan, »Halis Kızılateş«

8 Ekim 2024 Salı

Karşı Mahalle II

Karşı Mahalle II 

 

Leylam gelir deyu yollar gözlerim
Gelmedi gözümde kaldı hayali[i]

 

Sen karşı mahallenin sokağında yürürken
Islak pencerelere saklanıyordun
Adın gurbet oluyordu
İklim toprağımdı
Dağ kokulu 

Turnalar geçiyor Kür kırağında
Dönüş zamanı sevgi 

Buharlaşan gölgelerin atlasında
Sevişmek tentene nakış
Gece örtüsü 

Şimdi sen gelsen
Karşı karşıya iki dünya birleşse 

Alaca karanlığın sesini duyuyorum
Evlerin gölgesini görüyorum
Yıldızlar soframa oturuyor
Neden olmasın
Vakit gece 

Bir ağır türkü çalar radyo köşede
Sobanın üstünde çay kokusu
Kıtlama şeker
İstekan 

Ne güzeldir
Yaşamı Sevgiyle bölüşmek
Duman rengi bir sızının taşınması
Gece kuşlarının pencereye tutunması
Senin gülüşündür 

Gökyüzü sel olmuş
Salkım saçak dökülüyor üstüme
Ah bir bilsen örselenen yüreğimin
Öbür kıyısını 

Kaçaklar yurdu karşı mahalle
Süregelen akşamların dökülüşüdür 

Ay dolanır
Gece yürür dağlara
Kür akar
Bütün ezgiler örselenir
Bir sen kalırsın gözlerimin içinde
Bir de Sevgi 

Kum saati
Ölçüm ölçüm ölçülüyor içimde
Haberin olsun 

Alaca karanlık
Kekik kokusu yüreğimin şurasında
Geceyi özletiyor 

Veda sözcüğüdür
Beni böyle melül mahzun eyleyen 

Öylesine acımasız ki yaşam
Öylesine sevgisiz ki
Tutuşur ellerimde binlerce sözcük 

Ateş yürür
Kızılateş gölgesinde karşı mahalle
Alaz alaz kavruluyor demir rengiyle
Terimi siliyorum mendilime
Hıçkırıyorum 

Bıçak açmaz kapıları
Böylesi bir deyimi ben yazdım
Açık kapı sakin yol sokaklar tenha
Ne zaman gelecek bilmem ki
Karşı mahalleden sevgi 

Yahu
Yarın iş var çalışacağım
Emek ekmek özgürlük alın teri benimle
Bir tek sevgi yok
O gelmedi 

Orhan Bahçıvan, »Halis Kızılateş«. 



[i] Ardahanlı Ozan Hayali güzellemesi.