Sımışka Çıtlamak!*
Kars Şehrini Gezerken.
Taş kaldırım üstü gezintiler
Sesleniyor bana
Yorgun gözlerim nemli
Dudaklarımda Sımışka boyası
Dilimde tadı
Çıt-çıt çıtlıyorum
Usulca
Görüntü
Sadece bir yenilgidir
Çaresizlik bir damla su diyelim
Tandır üstü buharlaşmak
Aşk rüzgâr üstünde
Saflık bir döküntüdür basamaklara
Ruh sadece yorgun
Ocak başında
Yalaz doğan Han
Alev tutan can olur
Dağların doruğunda yuva tutanlar
Gündoğumu
Günbatımı mekanına uğrarlar
Kül ocakta soğudukça savrulur
Yasamal kutsal yeldir
Canı sıkıldıkça kapımıza çevrilir
Ormanların öte yüzü
Kerem Kayası
Sofu mezarı Karaca-Oğlan mekanı
Gel seninle
Zemzem yaylasında bir su içelim
Boşluğu yaratan ulu düşünce
Beni koyma sakın boşluk içinde
Göçük bir dünyadan sesleniyorum
Bir yaşam ezgisi düşer aklıma
Seslenirim baba denilen ozana
Ateş yanar
Nabzımda can atışı
Vurur an be an şah damarım elime
Külliyen yalan
Bütün tohumların renk sadeliği
Çiçek yaprak gibi örgüler beni
Dolanırım aşk adına
Kırçıl kırçıl
Turkuvaz renk sadeliği
Beyaz odaların yitik yolcusu
Yaktı tüm gelimleri gittiği yerde
Ateşlere düştü gönül mekanım
Aşkın çereziyle tadımlık oldu
Sönmüş yanar dağın püskürdüğü lav
Kapsül çizgisinde bekleyip durur
Seni gidi can feneri
Işığın süzme yalazı
Kül serpintisi
Ocak boşluğu üçtaş arası
Sacayağı
Patlayan seslerin son vurgusudur
Kalleşlik
Kötülere has değildir desem
Ve dünyada kimse kötü olmadı ki
Kendi penceresinden bakınca
Ona göre ben
Bana göre o kötü
Böyle gelmiş böyle gider diyorlar
Karanfil renginde gün sadeliği
Haydi gel
Güler yüzün hanemizde güneşlensin
Olmaz deme ne olur
Olmaz olmaz
Sen
Ben
Arada bir ses var
Adı aşk
Bırak aramızda kalsın istemlerimiz
Saklama gözlerini su damlasında
Ah bir gelsen yazgıya
Seni dizelerin içine alsam
İmge adına
Çekip giden gecelerin azizliğini
Kuzguni düşlerin içine sokma
Sebebi darılmış çiçek yaprağı
Bir ömrün geçişi
Böylece patlar
Gözlerim
Ucu bucağı bilinmeyen serapların
Önünde kamaşıyor
Sonsuz kere sonsuz
Görüntünün sırrına ermeliyim
Aynaların ötesine geçerken
Çilekeş ömrüm
Dayan dayanabilirsen eğer
Dostların bilinçli bilinçsiz zulmüne
Bir kez daha
Sıcak toprağa ayak basmak kaderse
Barhanası çözülmemiş bir yaşamın
Sahibiyim gör beni
Bir gezegen
Benden uzak diyarlara giderse
Ben utanırım gitmemişliğime
Çölistan benimle vardır Afrika sahasında
Fizan derler adına
Çığlık çığlığa bir dünya
Çözülür ellerimin ortasına ansızın
Yeşil atlas örtüsüyle gölgelenmiş
görüntüler
Mor dağların rüzgarıdır nedense
unutulan
Ses verelim usulca
İlmek ilmek dağla ova arasına
Irmak rengi ipliklerle olmaz mı
Yel eser eyyam olur
Açılır gökyüzü mavi atlas endamıyla
Süzülür gönül kuşu enginlere süzülür
Sen denizin üstünde yelken açarken
Ağlayan su buharlaşan toprak
Kumaş rengi bir yaşamın ötesi
Alır beni kollarına nenniler
Ana şefkatiyle
Ne desem
Ne söylesem sözüm geçmiyor
İktidar denilen isyan havalarına
Sen sınırsız ses kervanı
Düşmelisin mekanıma gün ağarırken
Sarsılmadan ömür denen ol düzen
Yağan yağmurların son damlası
olmalıyım
Şimdi kahinlik çantada keklik misali
Çözülüyor yeryüzüne mor dağların yeli
gibi
Demir nedir kömür nedir su üstünde
gölge nedir
Ben Neruda değilim ki sorular
kitabını yazayım
Nafile bir dünyada efsane sözlerle
çözülmelisin
Ey gönlümün esmerleşen sultanı
geleceğin kadını
Söyleyin dağa taşa kurda kuşa
Bilcümle ne varsa adı sanı aşkına
Kahinler adına söyleyin artık gelecek
günü
Kitap sayfalarında kurutulan
yapraklar
Ses olur dökülür kulaklarıma
Üzüntüm bu değil anlatıyorum
Kaybolan sözlerin bulanmasıdır
Keloğlan masalında
Aşk yazılan şiirlerin ötesinde
Ezgilerin tartısıyla saflığı
betimliyor
En çok erbain çıkaran
Yağmurlu gecelerin getirisi görünür
Bahar şarkıları sarı çiğdem kokuyor
Yatağı kirlenmiş kızlar adına
Buğu kendini dağ yamaçlarına salınca
Gözlerim ıslanır senin sesinle
Aşk sarıçiğdem tanesidir gözlerimin
önünde
Ah bir sarsam yüreğimle usul usul
incitmeden
Çimenlerin duldasında bir kelebek
dolanıyor
El vurup el tutmanın zamanıdır
bilirim
Çağrışımlar doyumsuzdur dinleme beni
Zaman mekan toplumsal bir döküntüdür
Köz yanığı seferberlik tarihi bir
kalıntıdır
Sürgünlük kapı komşu konuğumdur her
zaman
Oyuncağı kırılmış küçük bir kızın
Hesabı tutulmaz günceleriyle
Bozkırın ortası ateşten gömlek
Giyene aşkolsun
Aşk
Artık toplumsal kuramda
Boyalı kabuğuyla sımışka
Çıt-çıt çıtla dur
İçten pazarlıklı
Dıştan yorgun görünen günler
Kenevir sarhoşluğuna verilen addır
Bir göz kırpımı
Gömleğini alır gider sevdalım
Düşkünlüğü sadece karın açlığınadır
Ah
Sevda bu
Mideden geçer yolu
Ütopyalı görüntü çağrışımlı ses
Damlasında ebruli şarkı sözleri
Orhan Bahçıvan, »Halis Kızılateş«
Ağıt Yüzlü Ezgiler / Kitabımdan.
1986
Kars.
*Sımışka: Rusça'dan dilimize geçmiş, eski bir sözcük. Kars ve Erzurum gibi Doğu
illerinde çekirdek için kullanılan terimdir.